Yaşar Nuri Öztürk’ü uğurladık..

Dindarların çok sevdiği, dincilerin ise öcü gibi korktuğu din filozofuydu Yaşar Hoca..
Konunun uluslararası isimlerinin üzerinde birleştiği, son yüzyılın yetiştirdiği en aydın ve donanımlı din bilginlerinden biri olduğuydu.
İçinde Kur’an Tefsirinin de bulunduğu çeşitli dillere çevrilmiş ve hemen her biri ‘best seller’ olmuş 60’ın üzerinde kitabı bulunuyor..

Başkanlık da başkanlık..

Ne gerekirse yapılıyor ama halktan gereken destek bir türlü alınamıyor..

Çok Başarılı Elendik

Ama Fatih Terim’in yıllık kazancı 3 milyon 500 bin Euro ile, Euro 2016’ya katılan 25 Teknik direktör arasında kesinlikle ‘En iyi üçüncü..’

Hali pür melalimiz.

Uyutulan Türkiye..

Fiili Başkanlık Nasıl Bir Şey..

İşte öyle bir şey!..

Bilimi Dine Uydurma Komisyonu

Bilim: fikir, din ise inançtır.
İnanç tartışılmaz. Ama fikir tartışılır..
Birisi der ki; “Ben aha şu tahtaya inanıyorum!”
Saçma bulabilirsiniz ama masa üzerine koyup tartışamazsınız.
Misal Hindu’nun kutsalı inek’tir. Hristiyan için şarap kutsaldır. Dalga geçme hakkınız yoktur! Siz öyle inanmazsınız olur biter.
Ama ‘fikir’ öyle değil. Fikir tartışılır. doğrusu bulunur, yanlışı ayıklanır test edilir, kanıtlanır.. Bilim olur. En mütedeyyini Hastaye gider.. Kolonoskopi yaptırır. Doktor kamerayı götüne sokar, ekrandan da seyrettirir. Gıkı çıkmaz.. Bilimdir..

Birgün gazetesinden Ünal Özmen’in “Eğitimde Suudi Modeli” olarak haberleştirdiği İlahiyatçılardan oluşturulan komisyon, orta öğretim müfredatını ayetlere uygun hale  getirme çalışmalarına başladı. Önceliği tabi ki biyoloji kitaplarına verdiler.
Yani bu ‘aklıevvel’ler fikir ve inancı aynı kaba koycaklar. Sonra o kab, ya tartışılacak ya da tartışılmayacak!
Bunun sonucu olarak ‘ya fikri tartışılmaz ya da inancı tartışılır hale getirecekler!’
İki yol da zararlı. Birincisi bilime ihanet!  İkincisi ise gerçek inananların dinine ihanet!.
Bu kab çok su kaldırır.. Aynı zamanda bir biyolog olarak benden söylemesi..

 

 

 

Diplomalı ile diplomasız aynı aynı kulvarda..

Diploma her şey değil ama kuşkusuz bir çok eksiği de kapatan bir giysi..
Ama doğru düzgün giyilmesi gerekiyor..
Eğer sahibi, üzerine adam gibi giyememiş ise her kusuru örtemiyor diploma.
Sadece duvara asılı bir kağıt parçası olarak kalıyor..
Esas olan ‘adam’ olabilmek!
‘Adamlık’ bir kulvar ise bu kulvarda diplomalılar da var diplomasızlar da..
Tıpkı kulvarın dışında da olduğu gibi.

Hiç bir şey yoktan var edilemez..

Hani böbreğimiz bozulur, dalağımız şişer veya af buyrun mabadımızda kıl dönerse hemen en yakın yatır baba’ya değil de en yakın hastaneye hem de acilden gidiyoruz ya! O zaman işte o hastanenin asıl sahibi ‘Bilim Abi’ nin söylediklerini de ister istemez dikkate alacağız.
Bilim Abi termodinamiğin birinci yasasında diyor ki; “Hiç bir şey yoktan var edilemez. Var olan şeyler de yok olmaz!” Bilim abi,  benzer şekilde Lavoisser yasasında da “tepkimeye giren madde ile çıkan madde miktarı aynıdır!” diyor.
Yani özetle Bilim Abi; “Bu saatten sonra beyhude çaba! O diploma yoktan var olamaz! Var etmeye çalıştıkça batarsınız, elinizde kalır. Onun için en iyisi çıkartın bir af yasası, gidin fark derslerini verin, alın diplomayı, bitsin bu işkence” diyerek olayı bağlıyor..
Ben Bilim Abi’nin yalancısıyım..

Orada Kimse Varmııı?!

Var mı bir ses bir nefes duyan?
Nerede bu Binali Abi..

Abii! Ses ver iyi misin?

Show Business

Amerika nefes nefese bir seçime gidiyor.. Müslümanları ve Meksikalıları Amerika’dan kovacağım diye eyalet eyalet dolaşan ırkçı Trumph’ın nefesi,  Demokrat Hilary’nin ensesinde. Hilary, Başkan Obama’nın kankisi.. İkisi de aynı partiden.. Ve Amerika’nın en büyük efsanesinin, Muhammed Ali’nin cenazesinde tek bir siyasi yok!.. Amerikalıların yollara döküldüğü bu büyük cenazede, en ön safta gövde gösterisi yaparak siyasi parsa toplamak, tam da seçim arifesi hiç bir Amerikalı siyasetçinin aklına bile gelmiyor. Amerikalılar “aptal” ya! ondan zaar!.. Halbuki kendisi de siyahi olan Başkan’ın, bütün siyahi oyları, desteklediği Hilary’e pompalamak için ne müthiş bir fırsat! Heyhat!.. Ne Obama, ne de elinden tuttuğu karısı cenazede yok!.
Biz o kadar duyarsız olabilir miyiz? Diyanet İşleri Başkanı ve ABD’den sorumlu danışman Hido ile birlikte Kabe örtüsünden bir parçayı paketlediğimiz gibi soluğu Kentucky’de alıyoruz..
Reiz, mubarek örtüyü tabutun üzerine örterken Hoca’da Yasin okuyacak.. Hido da oralarda biyerlerde olsun, boy göstersin yeter..
Ama işler istediğimiz gibi yürümüyor.. Siyaset ve hitabet sanatından anlamayan yarım bedenli Amerikalılar Örtüyü oraya bırakın biz örteriz diyorlar.. Hocayı da; değil Yasin-i Şerif’i okumak, cenazeye bile yaklaştırmıyorlar.. Zaten ne karşılayan resmi bir zevat var, ne bir “hoş geldin!” diyen..
Cenazenin ilk günü akşamı, ertesi günkü defin törenine katılmadan yani mezarlığa gitmeden, taziye evinden dönüyoruz gerisin geri..
Ayıbı, mubarek Ramazanda hüsnü vefadan bi haber Amerikalıların boynuna..
Yazıklar olsun!
Kime?..
Tabi ki bu Amerikalılara!..