İniş

Patates soğan sorunsalı

Panik durumu

Püskevitçi ile Kekçi’nin arasında tam da seçim arefesi sıkıntı başladı.. Püskevitçi’nin dahiyane bir fikri daha olmalı!

Binici zorda

Tek adam ekonomisi..

Bu seçim bir ‘iktidar değişimi’ seçimi değil.
Bir ‘sistem değişimi’ seçimi.
Ülke’nin başına “tek adam” getirme seçimi..
Üstelik bütün yetkiler eline verilmiş, sadece diploması değil son günlerdeki, zaman ve olay kaydırmaları dikkate alınırsa, başka melekeleri de tartışılması gereken bir tek adamı getirme seçimi..

“Mustafa Kemal’de ‘tek adam’dı!” diyorlar!
Evet, büyük bölümünün adını söylemekten bile imtina ettiği Atatürk, dünyada emperyalizmin yenilebileceğini kanıtlayabilmiş ‘tek adam’dı,

Gaziantep’inden Samsun’una, İstanbul’undan İzmir’ine, dört yanı işgal altındaki Anadolu’da, taburları, tümenleri dağıtılmış, silahı elinden alınmış çaresiz bir askerden, fakir, perişan bir halktan düzenli bir ordu yaratıp Kurtuluş Savaşı kazanmış ‘tek adam!’

Pes etmiş, teslim olmuş, kül haline getirilmek üzere ateşle sarılmış bir Osmanlı’dan yeni bir Cumhuriyet ve yeni bir millet oluşturmuş ‘tek adam!’

19. yüzyıl’da doğmuş, kurduğu sistem ile birlikte, sevgisi hala milletinin gönlünde kalabilmiş, dünyadaki tek adam!

Ama bu tek adam bile Cumhurbaşkanı olduğunda;
İsmet İnönü gibi bir Başbakanı,
Celal Bayar gibi bir Ekonomi Bakanı,
Fevzi Çakmak gibi bir Genel Kurmay Başkanı vardı..
Öyle bir tek adamdı ki; sofrasında, yüksek sesle ve ayağa kalkarak kendisiyle tartıştığı için kızdığı ve “Lütfen sofrayı terkediniz!” dediği Reşit Galip’in; “Bu sofra sizin değil milletin sofrasıdır!” diye karşılık vererek yerine oturmasından sonra, “O halde ben terkederim!” diyerek Dolmabahçe Sarayı’nda kendi sofrasını terkeden bir tek adam!..

Bu tek adam’ın iktidarında o yoksun ve yoksul yıllarda bile büyüme hızı 8.4 idi.
İlk beş yılında 7.4 gibi yüksek bir büyüme hızına sahip Erdoğan’ın, gerçek anlamda tek adamlaştığı son beş yılındaki büyüme hızı 3.2’ye kadar düştü.
Son on yılda milli gelir yerinde saymış, dolar dörde katlanmış..
Dünyada borç ödeme konusunda bizden daha riskli bir tek Endonezya kalmış..
Türkiye farklı bir iktidarla uluslararası güvenini tazelemez ise bu yıl ekonomiyi çevirmek için gereken 220 milyar doları yüksek maliyetle bulması bile iyice imkansızlaşacak.
Son on yıldır yönetim tek adamlaştıkça aşağı düşen büyüme hızına rağmen hala tek adama oy vermeyi düşünen değerli Ak Partili vatandaşlar!..
Elinizi hem vicdanınıza hem cüzdanınıza koyun!..
Yetmez mi?

‘Yeni tek adam’ 453 Milyar Dolar dış borcu olan bir ülke yarattı..
220 Milyar Dolar bu yıl döndürülmesi lazım.
Ama ekonomik dış güven düştü. Yüksek maliyet göze alınmasına rağmen para bulunamıyor. 2008 den 2017 arasındaki son on yıllık dönemde kişi başına milli gelir hiç artmadı.
Her kesimden uzmanların, Türkiye’nin en iyi ekonomistlerinden saydıkları İlhan Kesici diyor ki:
“Ak Parti iktidarını 3 adet 5 yıllık döneme ayıralım.
Birinci beş yılın kalkınma rakamı 7.4. Tam da Dünyanın bir dolar bolluğuna girdiği yılın olumlu rüzgarı ile Cumhuriyet tarihinin en iyi büyüme rakamlarından biri gerçekleşiyor.  Bu ilk beş yılda Erdoğan’ın yanında etkili başka isimler de var. Abdüllatif Şener var, Abdullah Gül var, Bülent Arınç var.. Bununla birlikte bürokrasiye henüz tam egemen değil. Yargı henüz elinde değil. Gazetelerin çoğu muhalif. Buna mukabil kalkınma ilk beş yılda, her krizden çıkış yılında da olduğu gibi yüksek. ‘7.4’ gibi çok güzel bir rakam.
İkinci 5 yıl bir geçiş dönemi..
Gelelim son 5 yıla. Tam bir ‘tek adam’ dönemi.. Her şeye hakim. Medya, yargı, asker, bürokrasi.. Süzme bal gibi.. Herkes Ak Parti’li.. Katıksız bir tek adam’lık atmosferi. Erdoğan’a söz söyleyebilecek kimse yok. ‘En yakın etkili kişi’ yüz metre geride. Kol mesafesinde insan yok. Eğer bu son beş yıllık dönemin kalkınma rakamı ‘iyi’ ise ‘tek adam’lık iyidir diyelim ve buna devam edelim.. Ama bakıyoruz ki son beş yılda kalkınma hızı 3.2.. Yerlerde sürünüyor. İlk beş yılın yarısının bile altında..

O halde bu tek adamlığı üstelik de daha fazla katmerleştirerek sürdürmenin anlamı yok. “16 yıllık Ak Parti döneminin en çok övündükleri eseri duble yollar.. Bu yolların maliyeti, ihaleye veren ben olsam, hadi iki katını söyleyeyim, toplam 10 milyar dolar. Halbuki Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılmış olan, sattıkları fabrikalardan ’60 Milyar Dolar’ gelir elde ettiler!
Bu tek adamlık iyi bir sonuç yaratmadı. Israr etmenin anlamı var mı?”

Prompter’ini de al da git..

Duvar gazetesi, son bir ayda malum kişinin “gerçek dışı” konuşmalarını toparlamış..
Örneğin 28 Nisan İzmir’de  “Adnan Menderes Hava alanını biz yaptık!” diyor..
Oysa biliyoruz  ki bu hava alanının açıldığı tarih 1987..
27 Mayıs tarihinde Isparta’da yaptığı mitingde “Isparta’ya üniversiteyi biz getirdik!” diyor.  Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nin kuruluş tarihi 1992..
“Adıyaman Hava alanını biz yaptık” diyor. Adıyaman hava alanının yapım tarihi 1998.. Yani İktidara gelmesinden 4 yıl önce.
“her eve buz dolabı giriyorsa refah seviyesi var demektir” diyor.. Yani evlere buz dolabını biz getirdik demek istiyor ki buna tarih vermek bile akla zarar..
Tarih kaymaları da var..
Diyarbakır’da 53 kişinin öldüğü  6-7 ekim 2014 deki olayları olayları 7 Haziran 2015 referandumunun ardından yaşandığını söylüyor..
“CEHAPE’nin Tek partili döneminde 75 kişilik sınıflarda okudum” diyor.. Oysa Tek parti dönemi O doğmadan 4 yıl önce bitmiş 1950’de çok partili rejime geçilmişti..
Son olarak,
1983 genel seçimleri öncesi Anavatan Partisi lideri Turgut Özal’ın Boğaziçi Köprüsü’nü satarım çıkışı sonrası Halkçı Parti (HP) lideri Necdet Calp, televizyon tartışması sırasında masaya yumruğunu vurarak “Sattırmam” çıkışını ise tam ters bir şekilde yorumlayarak, “Komünistler köprüyü satmak istiyordu, Özal ise satamazsınız diye karşı çıkıyordu..” şeklinde aktarıyor..
Özalı komünist, Calp’i da Özal yapıyor..
Ecevit ve Erdal İnönü’yü Feto dostu ilan ediyor, değillerse gelsinler konuşalım diyor..
Prompter durunca konuşma ya duruyor, ya da işin içine “gerçek dışı” lık giriyor.
Çıraklık, kalfalık ve ustalık’tan sonra gelinen “Baş ustalık” bu mudur? diye bir soru biraz ironik gibi gelebilir ama değil.. Evet baş ustalık budur!.. Bunun adı “Post Thrut” siyasettir..
Bir de “iyi yönetişim” bilimi diyor ki, üst yönetimlerde en ideal yönetim süresi 7 yıldır.. Yani bilim 7 yıldan sonra yöneten de yönetim de çeşitli nedenlerle bozulur diyor..
Ne 7 yılı.. 17 yıl olmuş..
Milletçe biraz bilime kulak vermenin zamanı gelmiş de geçmiş bile..
Karikatür: Cem Tv. Mustafa Mutlu ile Kralçıplak  (08.06.2019) için çizildi. (Her Cuma 19:30)

Fetö’yü isteme kolileri

Üç çocuk