MUŞUR BOZUK

ASLINDA MUŞUR BOZUK (8 Ocak 2020 GazetePencere- Köşe Yazısı)

Isı muşuru küçücük bir şeydir. Ama motorun sağlığını yansıtan en önemli parçadır..
Muşur bozuk olursa arabanın motorunun ne kadar ısındığını anlayamazsın..
Mazallah bir bakmışsın, conta kavrulmuş, motor yanmış, haberin yok!
Niye motor yanmış?
Çünkü muşur bozuk!

**

Bir ülkede halkın enflasyonu ile hükümetin enflasyonu arasında hatırı sayılır bir fark çıkıyorsa muşur bozuk demektir!
Muşur bozuksa ne olur?
Az buçuk otomobil kullanan kime sorsan bilir!.
Motor aşırı ısınır ama sen göremezsin.. Sonra conta kavrulur, haberin olmaz..
Hoppaa! Bir de bakmışsın motor yanmış!
Ondan sonra kendi kendine dövün dur!
Daha dün tıkır tıkır çalışıyordu.. Ne oldu bu motora?
**

Pazar esnafının soğan etiketlerine “Soğan Bey!” yazdığı günleri hatırlayın!.
2018’in Kasım’ından itibaren artmaya başlayıp, pazardaki satış fiyatı on TL’yi bulan patates-soğan ikilisi, hain olarak hükümetin hedefine yerleştirildiyse de asıl suçlunun “hal esnafı” olduğu tespit edildi ve gözler hal esnafına çevrildi.

Ekonomisi tıkır tıkır işleyen güzel ülkemizin ocağına incir ağacı dikmeye çalışan bir kısım kökü dışarıda hal esnafı bulunmaya çalışıldı. Ama bulunamadı.
Sonra ekonomi dedektiflerinin aklına patates-soğan depoları geldi.
Esas branşı ekonomi olan Cumhurbaşkanımızın; “Bundan sonra stokların yapıldığı bütün depoları basacağız!”şeklindeki açık seçik ifadesi üzerine, zabıta ekiplerince meşum depolara seri baskınlar yapıldı. Gerçekten de depolarda zil-zebil patates soğan bulunuyordu. Hemen çuvallar mühürlendi.. Soğanlar zabıta nezaretinde sebze haline taşındı.. Ele geçirilen patates soğan çuvalları basının karşısına çıkartıldı. Misal, çuvallarla “Zabıta” yazılıp foto-muhabirlerine, dronlara poz verildi.
Neden sonra; bunun stok değil, rutin bir işlem olduğu, her mevsim soğan patates yetişmediği ama her mevsim yendiği için bunların sevkiyattan önce depolanan masum soğan-patatesler olduğu anlaşıldı.
**
Şu halde bütün deliller pazarcı esnafını gösteriyordu.
Fiyatı kafalarına göre koyup yükselten onlar olmalıydı..
Misal, tezgahındaki etikete “Soğan Bey 10 TL“ yazan pazarcı aranıp tarandı. Bulundu!.
Ama onun alış fiyatının da, satışına uygun bir fiyat olduğu anlaşılınca sadece “Soğan Bey!” konusunda ifadesi alındı. Zaten pahalı olan soğana bir de “Bey! demek suretiyle halkın manevi duygularını rencide edici fiil işlemek suçuna -aha da- teğet geçmekten, hafif kulağı burkuldu ve serbest bırakıldı.

Uzun lafın kısası; Ekonomi yönetiminin, Damat Bakan’ın, Mit ve zabıtanın, koordinasyon ve uyum içerisindeki bütün çabalarına karşın memleketin ekonomisinin harim-i ismetine duhul etmek isteyen bu şer odakları bulunamadı..
Neden bulunamadı?
Çünkü meselenin kaynağı patates-soğan değil ısı muşuruydu.
Peki bu durumu ekonomi yönetimi anlayabildi mi?
Hayır anlayamadı!
Hala da anlayamadığını, biz şuradan anlıyoruz ki: Patates soğan ihracatının, Tarım ve Orman Bakanlığının ön iznine bağlandığı karar, önceki günkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Her ne kadar ekonomimiz “liberal” de olsa, artık bakandan izin alınmadan patates ve soğanın yurt dışına çıkışı yasaklanmış, dış güçlerle olası bir temas ihtimali sıfırlanmıştı.
Zira “Küliye’nin piyar danışmanları” yeni bir soğan-patates fiyatı çıldırmasına, yönetimin tahammülü olmadığını düşünüyorlardı.
**
Sonuç olarak, 2018’den buyana süren patates-soğan sorunsalını, ‘Asıl branşı ekonomi’ olan Sayın Cumhurbaşkanımız ve en asıl branşı finans ve global ekonomi olan Damat Bakan’ın başında olduğu koskoca ekonomi uzmanları çözemedi!
Halbuki ‘Gülsan Sanayi’de çırağa sorsan bilir!
“Abisi, soğan neden sıkıntılı?”
“Çünkü Muşur bozuk!”
Conta kavrulmak üzere!
Motorun yanması yakındır!

Çılgın Projede Panik Atak

2011 Seçimleri öncesi açıklanan çılgın proje, açıklanmasından buyana sekiz yılı dokuza devirdi..
Sekiz yıl boyunca genel iktidarda da yerel iktidarda da AKP vardı.
Yerel iktidar değişip üstüne, AKP ‘içten dağılma’ sürecine girince proje yeniden ateşlendi.Neden ve kim sıkıştırdı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi CHP’li Nadir Ataman sordu.. “Ekonomik koşullar daha uygunken neden hayata geçirmediniz çılgın projenizi? Yüz binlerce metrekare yer alan Arap ve Ortadoğulu yatırımcılar serzenişte bulunduğu için mi süreç hızlandı”
Katar Emiri’nin, cevval annesi Şeyha Moza’nın bu bölgede yüz binlerce metrekare yer almış olduğunun belgelenmesi bu görüşü destekliyor!..
Tapu kayıtlarının, önünde sonunda ortaya çıkma gibi bir arızası vardır.
Bu pilav daha çok su kaldırır..

Cezaevlerinde kapasitesinin üç katı mahkum..

Türkiye’nin 110 bin kişi kapasiteli cezaevlerinde şu anda mevcut tutuklu ve hükümlü sayısı 280 bin kişi..
Neredeyse full kapasitenin 3 katı.. Yani bir yatağa neredeyse üç mahkum düşüyor.
Elbette, hükümlülerin açık cezaevlerine yönlendirilmelerinin süre, psikoloji gibi parametreleri var.
Bu durumda birinci sıradaki parametrenin bu mahşeri koğuşların kalabalığını azaltma baskısı olmadığını kim iddia edebilir?
Ciddi devlet “E suçlular zaten, varsın bu kadarına da katlansınlar!” deyip geçemez!
Evrensel hukuk diyor ki: “Kimseye aynı suçtan iki kez ceza verilemez!”
Devlet isen çözeceksin..
“Paranoid şizofreni” bile saptama yeteneğini yitirmiş bir yapı, cezaevlerinin yükünü hafifletmenin ceremesini bu ülkenin gencecik masum çocuklarını kurban ederek ödeyemez.

 

 

Fetönün sağlam ayakları

KPSS sorularını çalmış, ÖSS, ÖSYM cevap anahtarlarını yürütmüş. ALES , Polis okulu, askeri okul sınav sorularını yandaşlarına dağıtmış. Ehliyet, yabancı dil, özel eğitim, rehabilitasyon kurslarının bile sorularını iç etmiş. Danıştayı, sayıştayı,  yargıtayı ele geçirmiş. Askeriyeye yüzde seksen, polise yüzde doksan sızmış, Genel Kurmay Başkanı’nın, Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın harim-i ismetine kadar duhul etmiş. Magazinden hava kuvvetlerine, futboldan milli eğitime imam tayin etmiş. Ankara’da ‘Bale İmamı’ Konya’da ‘Etli Ekmek imamı’ makamı ihdas ederek her bulduğu boş araziye imam atamış, neredeyse rum ortodoks ruhban okuluna bile “imam” tayin etmiş; Karayollarından Köy işleri’ne, Yök’ünden Tek’ine, devletin bütün kurumlarının kalbini ele geçirmiş; amma velakin gel gör ki ‘Yüksek Seçim Kurulu’na yani namı diğer YSK’ya hiç dokunmamış.

Sinop Valisi’nin mandalina bahçesine kadar girmiş ama YSK gibi, devletin iktidar sahibini belirleyen, memleketin mührünü teslim eden kuruma hiç bulaşmamış.. Direksiyonu elinde tutan iktidar partisine hiç sirayet etmemiş..
Biz de safız ya anam! Bunu yemişiz!..
Şimdi AKP’nin cevap veremeyeceği soru şu: Her yere sızan Fetö, YSK’ya da sızdı mı?
Çünkü bu sorunun cevabı “evet!” olur ise ikinci soru “Fetö 2002’den,  2014’e kadar YSK’da ne yaptı? Yani hangi partiyi forse etti! CeHaPe’yi mi iktidara taşıdı?

İşte ‘YSK’da Fetö var’ diyememenin nedeni bu!
Zerre miskal “var!” derseniz, 2002’den bu yana yapılan tüm seçimler, sonuçları itibarıyla şaibeli hale gelecek!..  O yüzde elliler filan balon olacak! ‘Arkamızda halkın gücü’ diye höykünülen en kuvvetli payanda çökecek.. “Ölüleri bile mezardan kaldırıp oy kullandırın!” diyen sümüklü vaizin ölülerden kim için oy istemiş olabileceği, saf ve masum zihinleri meşgul edecek..
Acaba ölülerden komünist parti için oy istemiş olabilir mi?

Fetö borsası

Sudan’dan bile et ithal ediyoruz..

HDP’li Belediyelere yeni tutuklamalar

Zeminde çatlama

Santral Filtresi Takılır!