Özellikle Siyasilerin Okuması Dileğiyle!

“Neden hep eleştiriyorsun?
İktidar hiç mi iyi birşey yapmıyor?” diye soruyor bir okur..

Zaman zaman mizah yapanlara sorulur.
İlk bakışta haklı bir soru gibi görülür ama ben, çizgi yaşamını gazete-dergi karikatüristi olarak sürdüren bir mizah emekçisi olarak kendi alanıma düşen bölümünden anlatayım.

Doğada her canlının bir savunma silahı vardır. Kılıç balığının kılıcı, öküzün boynuzu, ayının pençesi, mürekkep balığının mürekkebi, kirpinin dikeni, kaplumbağanın kabuğu onların savunma silahlarıdır.

İnsanın savunma silahı zeka, toplumun savunma silahı da ‘mizah’tır…

Mizahçı toplumun istihdam ettiği bir savunma görevlisidir.
Karikatürist, toplumun kendisine verdiği bir görevi yer yer bedeli mukabili yerine getirir.
İşi budur.
Görevi ‘Erk’ tanımına giren ‘egemen güçleri’ eleştirmektir.
Üsluplar, yöntemler, kişiler, ülkeler, yayınlar değişir ama görev değişmez.

Eleştirilecek olan güç, yeri gelir iktidar olur, yeri gelir patronlar olur, yeri gelir askerler olur, hakim olur, hakem olur, devlet olur.. Olur oğlu olur.. Dayak atma yetkisine sahip kim varsa eleştirilecek güç odur.

Toplum, bu “özel elemanına” der ki; “Bizim yerimize bu muhalefet işini sen yap.

Sen hep muhalif ol! Binada her şey mükemmel gibi görünse de duvarda yağmurdan dökülen boyayı, çatıdaki kırık kiremiti sen çiz.
Çiz ki o da düzeltilsin.. Eksik aksak kalmasın..
Birinin işi bunları hatırlatmak olsun..
Bu da sen ol!..”

Toplum karikatürcüyü uyarır!.. “Ha! sen sakın ola “yağcılık, yandaşlık” yapma!..
O görevi verdiğimiz bol miktarda adam var. ‘Yardımcı’, ‘danışman’, ‘sağ kol’, ‘has adam’ gibi kadrolar açıyoruz bu işler için.
Sen o tarafını merak etme!” der..

•••

Ender de olsa, görev tanımını anlamamış, gücü ve gücün yaptığı işleri öven bir pozisyon almış, mizah emekçisi kisvesine bürünmüş kimselere de rastlanmaz değil..
Ama ona “soytarı” denir. Soytarılık da kurumsal bir iştir.
Kralı hoşnut etmek, kralın memleket sıkıntılarıyla bozulan moralini düzeltmek soytarının işidir.
Ama bilmelidir ki, kral ölünce soytarısı onunla birlikte gömülür!

•••

Mizahçının görev tanımı sadece bir ülkeye özgü değildir.
Almanya’da, Hindistan’da, Brezilya’da, Meksika’da, Amerika’da, Çin’de de olsa değişmez.
Bazı yerlerde biraz daha kolay bazı yerlerde biraz daha zor olur, bazı yerlerde ise bir süre neredeyse imkansız hale gelir o kadar.. Toplumun “Bunu biri yapmalı!” dediği bazen eğlenceli ama hakkıyla yerine getirildiğinde çoğu zaman da tehlikeli hale gelen bir iştir bu iş..
Karikatürist denilen “enayiler” bu işe talip olur.
Sonra başlarına gelmedik kalmaz! Ama kendi düşen de ağlamaz..

•••

Oğuz Aral, karikatüristi; “kendisine ekmek veren eli ısıran adam!” olarak tarif ederdi.

Hiç unutmuyorum. Ana muhalefet partisinin karikatürcülere verdiği bir davete katılmıştım. (12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa Referandumu öncesi)
Bir kaç kelam etme sırası bana geldiğinde, konuşmamı şöyle bağlamıştım.
“Biz karikatürcüler, şimdi sizinle neden burada, aynı masada yemek yiyoruz?
Çünkü aynı taraftayız! Siz de muhalifsiniz. biz de..
Ama her şey istediğiniz gibi olur da yarın siz iktidar olursanız, biliniz ki biz yine sizin muhaliflerinizle birada yemek yiyor olacağız. Bunun için sakın bize kızmaya kalkmayın!”


SON ÖDÜLLER:

2022:
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Sedat Simavi 2022 Yılı Karikatür Ödülü


—-

2021
Çağdaş Gazeteciler Derneği 2021,
Yılın Karikatürcüsü Ödülü

 


ÖZGEÇMİŞ

Taş devrinden bu güne kalan;
yontulmuş bir mızrak ucu,
bir taş balta ve
duvarda birkaç çizgi..

Mağaralarda yaşayan atalarımızdan aldığımız ilk kültürel miras çizgi..
Kendini anlatmanın en ilkel ama en etkili yolu.
Bu gün az-çok gelişerek yine aynı işlevi yerine getiriyor.
Belki ileride gerçekten “yazı” bulunacak ve
biz bırakacağız ‘çizmeyi mizmeyi..’

——————————————————————————

Ben doğduktan bir yıl sonra 1960 ihtilali oldu.
1971 darbesinde ilk okulu bitirdim.
1980 darbesinde Ankara’da (DTCF)  Tiyatro’yu yarım bıraktım..
Nereden bilebilirdim ki Metin And’ın Sevda Şener’in derslerine girmiş olmak ne büyük bir ayrıcalıkmış…
1986’da, darbesiz tantanasız, anarşisiz bir ortamda İstanbul Üniversitesi’nin Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, ‘Genetik Kuru’nu bitirdim…

Özetle ilk gençliğimin sonuna doğru gelirken hayatıma 3 darbe birden sığmış oldu.
Ben üniversiteyi bitirip resmi öğrenim hayatıma nokta koyduktan sonra ortalık sakinleşti. Ama paranoya yerleşmişti bir kez!..
Paranoid olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez!

28 Şubat’ı darbeden saymadığım için ve 15 Temmuz’u da hala çözemediğim için onları saymıyorum…

Ergenekon ve Balyoz kumpasları sırasında yani 2010 Haziran’ında, İktidar sahipleri, kolkola yürüdükleri Fetö’cülere henüz “Cemaat” derken, “Bunlar devlete sızıyor, devleti ele geçirmeye çalışıyorlar…” mealinde yazıp çizdiğimiz için “tüpçüler” tarafından, satın alınması aşamasında Vatan gazetesinden kovuldum.
Hatta ilk kovulan kişi ben oldum.

Hazır işten atılmışken, fırsat bu fırsat deyip,  Arel Üniversitesi’nde Grafik Tasarım Yüksek lisansı yaptım.

Kısaca İhtilaller, darbeler ve sarsıntılarla dolu öğrenim hayatıma sırasıyla; Samsun,
Trabzon, Sinop, tekrar Samsun, Ankara ve İstanbul girdi…

Ama hayatta en çok, çocukluğumu geçirdiğim Sinop’u sevdim.
Neden.. Bilmem!..
Belki rahmetli Muazzez Güner öğretmenimi orada tanıdığım için;
Pazar torbasını evine taşıyabilmek için sanki rastlantıymış gibi pazardan gelişini gözlediğim için;
Belki, Türkçe kitabında at üstündeki Atatürk’ün terkisine kendimi çizip kuvvetlice beline sarıldığım yer olduğu için;
Belki de çocukluğumu oralarda, deniz kıyısında bırakıp almayı unuttuğum için…

Çocukluğum boyunca bir kaçış olarak sarıldığım ve üniversite öğrenciliğim sırasında geçim derdiyle profesyonelleşen çizerlik; sendika dergileri, mizah dergileri haber dergileri, gazeteler derken profesyonel mesleğim olup kaldı.

Matematikçi-Yayıncı Halim Bulutoğlu’nun, basılan ilk karikatürlerimi ‘Ekin Yayınevi’nde bir matematik dergisinde yayınlama, yani matematik sorularını karikatürle çözme cin fikri de ilk tetikleyicilerden biriydi kuşkusuz. “Yok canıım, Nasıl olabiler ki” diyen olursa, şöyle bir, ilk kapak karikatürünün eskizini aşağıya bırakayım…


Genetik okumamın faydasını da askerde gördüm…
Diplomam sayesinde indirim yapıp 8 ayda -ki o zaman buna kısa dönem askerlik diyorlardı- teskeremi verdiler.

Ekin Yayınevi sonrasında, Çarşaf’la başlayan, Tempo ile süren, Kelebek ve ana gazete ile devam eden süreç toplamı olarak, en uzun süre ki, on küsur yıl Hürriyet’te çizdim.


Star gazetesinin ilk yılında, Dünya Grubu’nun dergilerinde,
derken çizerlikte sonraki en uzun durak, kuruluşundan itibaren 8 yıl çizerlik yaptığım Vatan gazetesi olmuştu.
Oysa sahibi ile birlikte, yolu da değişince ilk şutlanan ben oldum.
(Bkz: Karikatüristler: yangında ilk yakılacaklar)

Sonra 3 yıl kadar bir süre, televizyon ekranlarında, sevgili kardeşim Mustafa Mutlu’nun ‘Kral Çıplak’ programında, canlı yayında karikatür çizerek mesleği icra etmeye çalıştım!..

Laf aramızda; çeşitli konukları olan, siyaset konuşulan bir canlı yayında, o anda konuşulan konularla ilgili karikatürlerin çizildiği bir çalışma, dünyada yapıldı mı rastlamadım ama Türkiye’de ilk kez yapılıyordu.

Şimdilerde kuruluşundan yani 2019 Ekim’inden bu yana Gazete PENCERE’ de hem yazıyor hem de çiziyorum.
Bu iş hayatım.

Bu da aşk hayatım…
Yıllaaar önce “Aysel” adında bir çocukluk aşkım vardı.
O sağda solda hala “sadece arkadaşız!” deyip dursa da evliyiz ve koskocaman olmuş iki çocuğumuz ve Atlas adında bir torunumuz var.

Cansel’in adını abisi Can koydu. O zaman Can 10 yaşında ve yıl 1997’nin soğuk bir ocak akşamı olduğuna göre:

a) Cansel şimdi kaç yaşındadır? b) Can’ın yaşı kaçtır? c) İkisinin
yaşlarının toplamı kaçtır?!..

Hayatımın sırrı; rahmetli annemin, yetmiş küsur yaşındayken bile hala nasıl olup da doğal sayılar kümesindeki etkisiz elemanı, pisagor teoremini hatta diksirminantın formülünü unutmamış olmasıydı.

Bu sırrı Cansel’in ev ödevlerini yaparken verdiğim kısa aralarda düşünme fırsatı bularak çözdüm…

Annem bu veletlerden yedi tane okutmuştu..
Sayı doğrusunu hayatınız boyunca tekrarladığınızı düşünsenize…

 


YOUTUBE
Youtube Kanalı: Karikatürlü Yorum Yayınları Arşivi:
https://www.youtube.com/@ibulentcelik/videos

Önemli Not:
Bu sitede bulunan ya da bulunmayan bana ait bütün -yayınlanmış- karikatürler, herhangi bir izne gerek olmaksızın, ticari olan ya da olmayan bütün mecralarda herhangi bir ücrete tabi olmaksızın KULLANILABİLİR..

 

Söyleşi  Linkleri:
30 Ocak 2024,
Karantina Tv. Muhalif Çizgiler Programı,
Erdoğan Karayel, Hicabi Demirci moderatörlüğünde karikatür söyleşisi:
https://www.youtube.com/watch?v=NXAg3TsNZ3M&t=351s


5 Aralık 2021
KRK TV Semra Topçu, Söyleşi
“Türkiye’de mizah eski gücünü koruyor mu?
https://www.youtube.com/watch?v=S5uz-O2dj_s


 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bülent_Çelik

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=-263024

https://www.facebook.com/bulent.celik.3304

http://bulentciziyor.blogspot.com.tr/2014/09/ibulent-celikin-ricas-ile.html

http://www.uludagsozluk.com/k/bülent-çelik/

http://home.anadolu.edu.tr/~aozer/makaleler/2.htm

http://ibulentcelik.blogspot.com.tr/