Ne davası

Ortalıkta bir “davamız!” nidasıdır yankılanıp duruyor.
Nedir bu dava?
Neyin davası?..
Literatürü tarayıp toparlarsak özünde iki türlü dava var..
Merkezinde bir “idea” olan davalar,
Merkezinde bir “meta” olan davalar..
 
Merkezinde sözgelimi sosyalizm gibi bir “idea” yani bir amaç ve buna uygun bir düşünce disiplini olan davalar, oluşturduğu yüksek bağlılık tutkalı sayesinde, örselenseler de kolay kolay dağılmaz, yitip gitmezler.
Merkezinde tutkal olarak meta yani “para” olan davalar ise eşyanın tabiatı icabı para bitince dağılırlar. Davanın neferleri çil yavrusu gibi ortadan kaybolur. Dava sahibi “tığteber, muteber” ortalık yerde kalakalır.
Bizim malum dava sahiplerinde belli ki para bitiyor.. İnşaat dağılmak üzere!.
Ama “davamız!” nidaları hançereler parçalanırcasına, can havliyle sürdürülüyor..
Elhak!
Ortada kurtarılacak bir ‘idea’ olmadığına göre bu dava neyi kurtarma davası?

Gündemin yeni efendisi..

Neredeyse çeyrek asırdır alıştığımız model değişti.
Model şuydu; Yönetim bir sıkıntıya girecek gibi olur. “Reis” ortaya bir cümle atar. Başta ana muhalefet olmak üzere bil cümle yazar çizer, ve tv kumkuması taifesi bu konuyu sakız gibi çekiştirir, bu arada sıkıntı yaratan konu güme gitmiş olurdu.
İlk kez bu devran değişti.
Artık günlük tartışma konularından seçim vaatlerine kadar gündemi Muharrem İnce belirlemeye başladı..
Belki de bu sebeple “Eeyy!” nidalarını daha az duyar olduk..

Gün bitince gündem de bitiyor zaar!.

(CemTv-Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak Programı 25.06.2018 Karikatürü)

Murat Çan

Murat Çan ile tanışalı çok uzun bir süre olmadı. Ama sanki Murat Çan’ı bin yıldır tanıyor gibiyim.
Bir Köy enstitüsü öğretmenin keşfedip “Bu çocuk okumalı!” diyerek  Akpınar Öğretmen Lisesi’ne yönlendirdiği bir efsane öğretmenin, Dursun Hoca’nın altı çocuğundan biri Murat.
Hepsi de hem eğitim hem de çalışma yaşamlarında başarı zirvesini görmüş altı köy çocuğu..
Bağsaray Köyü okulunda eline aldığı kurşun kalemin, ameliyathanelerde şifa dağıtan neştere dönüşünün meşakkatli öyküsünün baş rol oyuncusu Murat..
Ölüm ve hayat arasındaki ince çizgide takılmış bir çok canı yaşam tarafına çekmiş bir cerrah..
Parmakları şifa, gözleri güven, yüreği umut veren güzel insan, şimdi ‘aday adayı’ olmuş.
Benim gönlümün ADAYI Murat..
Sana bütün kalbimle güveniyorum..
Umarım her şey istediğin gibi olur..

Akıllı Yaşam

Buckingham ziyareti..

Tamam mı Devam mı?

Diyorlar ki, ” ‘Tamam’ hashtag’ini, ‘Sıkıldık’ hashtag’ini sosyal medya üzerinden, dış mihraklar, hükümeti devirmek için örgütlediler”
Peki, bu kelimeleri cümle içinde kullanan kim?
Erdoğan!
Dış mihraklar Erdoğan’a “bu kelimeleri kullan da manipüle edelim!” diye ricada mı bulundu?

Temel doktora gitmiş.. Parmağımı nereme değdirsem büyük bir acı duyuyorum” diye dert yanmış. Doktor bakmış, “parmağını bir yere değdirme!” demiş..  “Çünkü yara parmağının ucunda!”

Ve hikaye bitti..

Bir seçim daha kazanır mı?

İyi yönetişim uzmanları, bir yöneticinin aynı pozisyonda iyi yönetim süresini belirlemişler.
“Yedi yıl!” En dayanıklısı, en dirayetlisi için “on yıl..”
Yedi yıldan sonra yöneticinin yönetme kalitesinde kah kendinden kah çevresinden kaynaklanan nedenlerle bozulma başlıyor. Etrafına bir perde örülüyor. Perdenin arkasını görme yeteneği kayboluyor.
Bilim diyor ki; “Aynı pozisyonda yedi hadi bilemedin 10 yıldan fazla kalma.. Kalırsan hem kendine hem de yönettiklerine zarar vermeye başlarsın..”

Bilime inanç ve itimat yoksa yapacak bir şey yok!
AKP’nin üç dönem kuralı bile, bilimin verdiği sürenin iki katı..
Erdoğan’ın aynı pozisyonda kaldığı yönetim süresi ise bundan da fazla..
Haliyle bu kadar sürede vaadedilecek bir şey kalmıyor.  Bütün hikayeler bitiyor. Yeni ve etkili bir hikaye yaratmak zorlaşıyor.
Başa dönüşün nedeni bu.
16 yıllık iktidarın ardından yeniden ekonomik refah, yeniden özgürlük, yeniden iş ve aş vaatlerinin sebebi bu!
Peki kırık plağı başa sararsanız toplum bu cızırtılı hikayeyi yeniden dinlemeye razı olur mu?
Göreceğiz..

Araya gitmesin..

Matematik balon bilmez

AKP’nin %34,29 oyla iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana 16 sene geçti. Yani bu gün tam 5600 gündür iktidarda. Bu memlekette 5400 prim gün sayısı ile emekli olunuyor. AKP, bir ademoğlunun işe başlayıp emekli oluşu arasında geçen süreden yani çalışma hayatından daha uzun bir süreden beri iktidarda. Hem de her türlü kanunu, her türlü yönetmeliği çıkartıp uygulayabilecek kadar güçlü, mazeretsiz bir iktidar.

Bu iktidar;
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede dış borcu 88 milyar dolardan 300 milyar dolara çıkartmış.
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede doları 1,5 liradan 4 liraya çıkartmış, çeyrek altını 33 liradan 290 liraya çıkartmış.
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede vatandaşın bankalara borcunu 6.6 milyar TL den 425.8 TL ye çıkartıp bankalara borçsuz vatandaş bırakmamış.
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede, Cumhuriyet’in kıt kanaat dönemlerinde üretilen devlet mülkünü 60 Milyar dolara yabancılara satmış.
Ama 23 Milyar dolarlık IMF borcunu nasıl kapattığını pazarlayarak 13 kere seçim almış.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in kurulup Aynı günün akşamı saat 20:45’te Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden 1938 ölümüne kadar geçen süre 15 yıl.
O 15 yılda temelleri çakılan Cumhuriyeti, bu 16 yılda sata sata bitiremediler..
Siyasiler her türlü konuşur ama matematik rakamlarla konuşur.
Bu rakamları sıfırlayacak sandık var mı? Yok!
O halde sandık sandık da bir yere kadar..