Kırmızı Oda

Kırmızı Oda: Türkiye’de Gazete Sayfa Tasarımının 80’li Yıllardaki Teknolojik Dönüşümü ve Cafer YARKENT’in Bu Süreçteki Rolü (Turkish Edition) (Turkish) Paperback – July 13, 2017
by İ. Bülent Çelik (Author)

Kapısından, ancak bu odaya giriş için tasarlanmış özel giriş kartını taşıyanlar girebiliyordu. Kırmızı oda, dördüncü kattaydı. Yani çalışma ofislerinin en üst katı.. Akademi, Coğaloğlu’na neredeyse ilk kez bu kırmızı odadan giriş yapıyordu. İleride ”orta ikiden terk grafikerlerin” yerini alacak olan ve hepsi güzel sanatlar fakültelerinden seçilmiş yirmi bir tasarımcı herkesten sonra iniyordu asansörden. Kırmızı koltuklar, kırmızı siyah masalar ve masaların üzerinde gazetenin henüz başka hiçbir yerinde olmayan bilgisayarlar.. Gazetelerin ‘Bilgisayarlı Tasarıma Geçişleri’ basın sektöründe devrim niteliğinde bir dönüşüm yaratmıştı. Bu devrimin sembolüydü “Kırmızı Oda” Gazetelerin haber kaynağından baskı aşamasına kadar bütün süreçlerini bilgisayar aracılığı ile yapabilir hale gelmeleri bütün Dünyada ve Türkiye’de 1980 ve 2000 yılları arasındaki 20 yıllık küçük aralığa sığdı. Bu değişimin Türkiye’de öncüsü, uygulayıcısı, eylemcisi adeta gazete gazete gezerek bu eylemi gerçekleştiren Cafer Yarkent olmuştu.. Bu kitap, Gazete tasarımını merkezine alarak, gazetelerin geçirdiği bu önemli teknolojik dönüşümü anlatarak yazılı tarihe bir kayıt düşmeye çalışıyor.

Amazon.com’da satışta..

Morebook.com’da satışta..

Canan Karatay

Sağlık felsefecileri ilacı: “iyileştirici doza indirgenmiş zehir!” olarak tanımlarlar.
İlaç, hastayken elzemdir. Ancak ticari meta olarak kullanıldığında ise zehir formuna rucu eder.

Televizyonda katıldığı bir program esnasında bir okur mesajı geldi.. “İlaç emperyalizminin foyasını ortaya çıkartan kahraman kadın!”
Her şeye rağmen, hala böyle bir profesörü olan bir ülkenin vatandaşı olmak mutluluk verici..

Kabile

Patronların ensesindeyiz

4_7909_14042007_1

Gelmiş geçmiş en üstün zekalı insan olarak kabul edilen Einstein, "Arılar yok olduktan dört yıl sonra da insanlık yok olur!" şeklinde bir bilimsel kehanette bulunmuş. Dünyanın her yerinden arıların ortadan kaybolduğuna dair haberler gelmeye başladı. Anlayamadım demek ki arı olayını.. Vakit geç değildir umarım..

Ev Kadını işsiz mi? – 1

31.03.2007 Vatan – Ev kadının hali pür melali..

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2014 verilerine göre Türkiye nüfusunun 49.8’i, yani 40 milyon’u kadın. Çalışma yaşındaki kadınların yüzde 75’i ev kadını. Devlet ‘ev kadınlarını’ çalışan kadın saymıyor. Öyle ya onlar evlerinde yan gelip yatıyorlar!.. Oysa bir ev kadınının bir evde gün boyunca yaptığı iş listesinin bir bölümünü ifa edebilmek için ‘bir iş yerinde’ en az 4-5 kişinin istihdam edilmesi gerektiği hesaplanıyor. Bu durum ev kadınlarının ağır işçi sayılması gerektiğinin en kesin kanıtı. Çalışan kadınların, özellikle de bir ‘yardımcı’ tutamayanların durumu çok daha vahim. Ama daha daha vahimi, bu ülkede, sayıları 20 milyon’un üzerinde olan ve çoğunluğu da geçinme endeksi fakirlik sınırının altındaki ailelerin anneleri olan ev kadınları, sırtlandıkları gündelik yüke rağmen çalışma yasalarına göre resmen ‘asalak’ muamelesi görüyor.. Sonra da anneler gününde “ağalar” resmi deklerasyon yayınlıyor!.. Bakanımız, Başbakanımız gevrek gevrek gülümseyerek “promptırlarından” bir önceki yıl da aynısını okudukları kutlama mesajlarını okuyorlar..  “Tüm ev kadınlarımızın da anneler günü kutlu olsun!”
Hadi Ordan!
Mesajı bırakın!,, İpler elinizde!..
Kutlu olabilmesi için gereğini yapın!..

İlüstrasyon:2007
Metin: 2015
Güncelleme: 2016
(Batı cephesinde değişen bir şey yok!)

4_4974_28012007_1

Ümran Ertok’un Frankfurt’ta sahneye koyduğu bir oyunun afişi..

4_4114_07012007_1

Sami Ofer

4_9118_09082006_1

4_8999_16112005_1

Hadi Bakalım, İsviçre ineğini zaptedebilecek miyiz!