Yerin üstü bitti, Altın’ı mı satıyoruz!

Basit bir sorum var!
Bildiğiniz gibi yabancılara yer üstünde satacak bir şey kalmayınca yer altı’nın satılmaya başlanması günlerine geldik..
Üzerinde, ‘altından değerli’ bir habitat varken, altın işletme yetkisini, çeyrek asır boyunca, -üstelik de ürettiği altının yüzde dördü kadarcık bir karşılıkla- Kanadalı bir firmaya vermek akıl alır bir iş değil.
Bunun izahını ekonomi uzmanlarına değil, küçük esnafa da değil, ekonomi ile bozuk para saymaktan öte bir ilgim yok diyenlere soruyorum.
Böyle bir ticareti kim yapar?
Neden yapar?

Hani uçacaktık!

Başkanlık sistemine geçince uçacaktık!
Neden uçmuyoruz?
Neyimiz eksik yani?
Başkanlık sistemine geçelim derken başka bir yere mi geçtik?
Her şey elimizde değil mi?
Asker dahil, dahil herşey kontrolümüzde değil mi?
Bakanları istediğimiz gibi dışarıdan atamadık mı?
Damadımızı bile bakan yapmadık mı?
Meclisi kenara koyup istediğimiz gibi kanun kuvvetinde kararname çıkaramıyor muyuz?
Reis, kime “ne diyor da yapmıyor?” Kime, “ne istiyor da vermiyor?”
Kimi istiyor da sarayda istediği makama getiremiyor?
Neden doları dizginleyeceğine Merkez Bankası Başkanı’nı dizginlemeyi tercih ettik.
Neden enflasyonu dizginleyeceğine, enflasyonu ölçen kurumun başkanını dizginlemeyi tercih ettik.
Neden yeniden enflasyon canavarı çizmeye başladık?
Neden bi canavar yine vatandaşın arkasına dolaştı?
Neden önünden uçarak kaçamıyoruz?
Neden hala değil uçmak, piste bile çıkamıyoruz?
Hani uçacaktık?

Kime empati yapalım?

Empati, insanoğlunun dokuz temel zeka bölümünden biri.
Meseleye karşısındakinin gözünden bakma yeteneği olmayan, yani empati zekası düşük olan kimseler vicdansız da oluyor.
Kimse bizim geleneksel empati zekamızı test etmeye kalkmasın!
Sadece “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına..” atasözümüz bile, bunun sosyal genetik kökeninin sağlamlığı hakkında yeterince kanıt sunar..
Fakat bu sığınmacı meselesi geleneksel empati yaklaşımını da alt üst etti.
Beş milyon sığınmacıyı üstelik de rastgele üke sınırlarından içeri doldurunca, empatisi yüksek ve dolayısıyla vicdanı kebir vatandaşımızın vicdanı da şaştı.
Peki neden şaştı?
Sadece bu kurban bayramında 30 bine yakın sığınmaca bayram ziyareti için Suriye’ye geçti.. Bayramdan sonra tekrar geri gelecekler.
Bu nasıl sığınma?
Ama yine de yaşanan bu çözümü zor sorunun kusuru sokaktaki gariban suriyelinin değil..
Onlar artık, beğenin beğenmeyin bizim vatandaşlarımız.
Bunun sorumlusu, her konuda yanıldık diyen ve yanılmaya devam eden 18 yıllık yönetim.
Onlar hep yanıldı! Vatandaşın empati zekası da vicdanı da şaştı!
Ne yapsın?
İşini elinden alan Suriyeli’ye nasıl empati yapsın?

İngiltere’nin yeni Başbakanı Boris Johnson

İngiltere’yi 31 Ekim’e kadar AB’den çıkartacağım diyerek iktidara gelen Boris Johnson, aynı zamanda Ali Kemal’in İngiliz eşinden torunun oğlu.
Ali Kemal kim? Kurtuluş savaşına karşı çıkan, Manda ve himayeyi savunan, Mustafa Kemal’in öldürülmesini savunan gazeteci ve Damat Ferit hükümetinin iç işleri Bakanı..  İzmir’in kurtuluşundan sonra “Gayemiz bir idi ve birdir, yanıldık!” diyen fakat bu itirafı bile  İzmit’te linç edilerek öldürülmesine mani olamayan ilk Cumhuriyet düşmanı.. Oysa asıl adı olan “Ali Rıza” yerine “Ali Kemal” adını vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal’i çok sevdiği için kendisi almıştı. “Vatan ve hürriyet adına” linç edildi.
Boris’in bu kimliğinin önemi yok. Zaten kendisi de “Benim Türk tarafım ihmal edilebilir!” gibi laflar ediyor.
Büyük dedesinin ‘AliKemal’ olmasından ziyade izine bastığı siyasal idolün Donald Trump olması bizi ilgilendiriyor.
Aşırı sağa, ingiliz milliyetçiliğine hayata bakışının benzerliği yanında fiziksel benzerliği nedeniyle de “Britanyalı Donald Trump” olarak adlandırılması bizi ilgilendiriyor.

Sarı saçlarından sen suçlusun!