Artık ipin ucu kaçtı..

Ulemanın kurumsal yönetici olduğu Osmanlı döneminde bile ‘din’ iktidar payandası olarak bu kadar ulu orta, bu kadar sorumsuz ve hesapsız kullanılmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç bir dönemde camiler, bu kadar siyasi parti şubesi haline getirilmemiş, hiç bir döneminde imamlar bu kadar parti memuru görüntüsüne taşınmamıştır.
Bu ülkedeki samimi müslümanlar, ateizmin, deizmin bu dönemdeki hızlı artışının nedenini merak etmeyecek mi?
Seccadesi iktidara yönelmiş bir diyanet başkanının, aynaya bakmaksızın “Cami cemaati neden azalıyor?” sorusunu sorması komik değil mi?
Bütün bu pervasızlığın sorumlusu, onu yapan kadar, yaptırılmasına izin veren de değil mi?
Bir parti organı haline getirilen Diyanet’e, Devlet hazinesinden verilen, bir çok bakanlığın bütçesinin üzerindeki bütçede, benim vergilerimden gelen her bir kör kuruş haram zıkkım olsun!..

Rahat!

Aday belirleme süresinin dolmasına en çok da Kılıçdaroğlu sevinmiş olmalı..
Tamam; Sosyal demokrat partilerde var olan itiraz kültürü dışarıya karışıklık gibi yansıyor!
Tamam; CHP’de dediğim dedik, çaldığım düdük bir tek adam yönetimi yok!
Tamam; Herkes korkmadan, avazı çıktığı kadar fikrini söyleme hürriyetine sahip olunca ortalıkta bir disiplinsizlik var gibi görülüyor!
Ama olmaz ki!.. Böyle de yatılmaz ki!..

ANANI DA AL DA GİT!’ten bu güne..

ANANI DA AL DA GİT!’ten bu güne..
Bu ünlü sözün söylendiği kişi bir üreticiydi..
Çember çizilmeye oradan başladı ve pazarcıyla tamamlandı..
“Hain” Komisyoncu, Hain hal esnafı, Hain Market!”ten sonra sıra “Hain pazarcıya” geldi..
Hainlik patlıcanı üretenden, patlıcana etiket koyana kadar indi..
Ben söyleyeyim, bizzat bu ‘ekonominin kendisi’ çok haindir!
Cini şişeden çıktı mı bi türlü geri girmez..
Bunca üretimsizlik, üzerine hazırdan yeme, dış borç ve onun da faizleri binince duvara geldik.
Adalet yok!, Demokrasi yok! Ahlak yok! diyenlere “Var!” diyebilirsin de, “Geçim yok!” diyenlere var diyemiyorsun!.. Çünkü “fiyat etiketi” denilen, somut, ölçülebilir, hain bir parametre var.
Ekonomi Yazarlığının ‘Guru’su, Ege Cansen usta’nın bu gün duvara asmak için geç kaldığımız bir sözü var:
“Faiz yavru deve gibidir, girdiği evden duvarı yıkmadan çıkmaz!”
Hepimize geçmiş olsun!

Züccaciye mağazasına giren fil..

Bu memlekete 40 yıl “Babalık” yapmış, Altı kere indirilmiş, yedi kere iktidara gelmiş, gelip gitmenin piri olmuş Merhum Demirel’in ünlü bir veciz sözü var.. Usta siyasetçi diyor ki;
“Tencere’nin deviremeyeceği hükümet yoktur!”
Taşıma su bitti. Dünyada para arzı bolken, dnca aklıbaşında ekonomistlerin uyarılarına rağmen üretime, köylüye, hayvancılığa yatırım da yapılmadı..
İş geldi tencereye dayandı..
O zaman, yandı gülüm keten helva…

 

Domates Biber Patlıcan..

Sorun, ekonominin ve üretimin kötü yönetilmesinden kaynaklanıyor..
Üretim kötü yönetilince üreten üretmeyi bırakıyor. Ürün azalıyor. Fiyat artıyor..
Güven azalırsa, döviz dışarı kaçıyor yani içeride azalıyor. azalan şeyin fiyatı artıyor diğer bir deyişle senin paranın değeri düşüyor.
Lahana da, patlıcan da dolar da sterlin de yerinde duruyor.. Senin paranın değeri düşüyor..
Yani sen hem ‘üretim’i hem de ‘güven’i yani demokrasiyi iyi yönetemiyorsun..
Kilolarca yazıya gerek yok.. Mesele bu kadar basit..

Yöneten, “ekonomiyi ve demokrasiyi kötü yönetiyorum!” diyecek değil ya!
Suçu en kolay kime yükleyebiliyorsa ona yükleyecek.
Sanki daha önce bunlar yokmuş gibi: Vur lobilere!.. Vur hal esnafına!..
Vur marketlere!..
Damada vuracak değil ya!

Kullanışlı Perde

Hindistan halkı Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’e peyderpey 675 bin lira tutarında bir para göndermiştir. Atatürk, bu paranın 500 bin lirasını Büyük Taarruz’dan önce ihtiyaçların karşılanması için Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın emrine verir. Zaferden sonra bu paranın 380 bin lirası İcra Vekilleri Heyeti kararıyla Atatürk’e iade edilir.
Atatürk bu ‘yardım’ parasını kullanmakta titiz davranmaktadır. Osmanlı Bankasında tutulan paranın 250 Bin lirası ‘İş Bankası’nın kuruluşu için temel sermaye yapılır. Kurulması kararını aldığı ve başına Celal Bayar’ı getirdiği Banka’ya “İş yapacak olanlara destek olacak” şiarıyla ‘İş Bankası’ adını bile koyan Mustafa Kemal, bu 250 Bin lira kuruluş sermayesi karşılığı kendi adına yazılan yüzde 28,09’luk hissenin gelirini Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na aktarılmasını vasiyet eder. Bu aktarımın doğru yapılmasını kontrol etmesi için de hissenin kontrolünü CHP’ye bırakır.
İş Bankası meselesi budur.. CHP’ye; parasal bir getirisi olmadığı gibi ‘tenfiz memurluğu’ şeklinde bir vazife yükleyen, ‘miras hukuku’ teminatında olduğu için de bu durumun asla değiştirilemeyeceği, başta iktidar olmak üzere herkes tarafından bilinmesine rağmen bu ilişki neden temcit pilavı gibi ikide bir gündeme getirilir?

Bunu yapanlar şu iki yanıttan birini ya da her ikisini birden seçsinler.
1- Sıkıştıkça, vatandaşı gündemden uzak tutmak için perde olarak kullanırız!..
2- CHP’yi bıktırır hisseleri bankaya devretmesini sağlarız. Bankayı da hazineye mal ederiz. Sonrası diğer kamu bankalarını nasıl güzel güzel yönetiyorsak onu da öyle yönetiriz.
Üçüncü bir alternatif var mı? Var diyen yazsın..
Bilelim..

Tüyü kime diktirdiler..

Kuruluş amacı öğrencileri yüksek öğrenime hazırlamak olan Anadolu liselerinde okutulacak öğretim programları ve ders kitapları, Kuruluş amacı imam hatip yetiştirmek imam hatip meslek liselerinin öğretim programlarıyla aynı şekilde belirlendi.
2019-2020 eğitim yılında kullanılacak ders kitaplarının seçilmesi ve MEBSİS Kitap Modülü’ne işlenmesi yönünde İl Milli Eğitim Müdürlüklerine talimat veren Bakanlığın son yayımlanan Tebliğler Dergisi’nden duyurduğu kitap listesi imam hatip liselerine verilen liste ile aynı.

Eğitime “son tüyü dikmek” göreve geldiğinde kendisine her kesimden bol bol güzelleme yapılan, aman da ne kadar demokrat, ne kadar çağdaş, ne kadar seleflerinden farklı diye yere göğe konulamayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a kısmet oldu!
‘Pozitif bilime aykırı’ eğitim anlayışının önünde sonunda, Kartal’daki bina gibi kendi kendine çökeceği besbelli.
Anlaşılıyor ki çocuklarımızla birlikte enkazın altına itileceklerden biri de Ziya Hoca olacak..

Ruz-ı mahşer beratı..

İnternet’ten arama yapıp kolayca bulabilirsiniz.. Haber kaydındaki kendi ağzından ifadesini yazıyorum.. Sözlerim çarpıtıldı diyen AKP’li Sivas milletvekili ve eski bakan aynen diyor ki “…İnanıyorum ki, Hilmi Bilgin’e vereceğiniz destek, yarın sizin ruz-ı mahşerde berat belgelerinizden biri olacaktır!..” Hilmi Bilgin kim? AKP, Sivas belediye başkan adayı..
Tırnak içerisindeki cümleyi bir daha okuyun!.. Bu cümle hangi bütünün içerisinden alınmış olursa olsun, önünde, arkasında hangi ifadeler kullanılmış olursa olsun, okunulduğunda açıkça anlaşılandan başka bir mana taşıma ihtimali var mıdır?
Yoktur!

İsmet Yılmaz tepkiler üzerine “Cennet Beratı demedim.. Beratlarınızdan biri olacaktır dedim!” diyor..
Ha! tamam o zaman İsmet Abi..
Biz yanlış anlamışız tamamen!

Bazı vakıflara kayırma desteği..