4. Nesil Tv tartışmaları

Lomboz 21 Şubat 2020

 

 

CAN ATALAY’IN SIRT ÇANTASINDA NE VAR?

Bizim milletimiz, veri yetersizliği nedeniyle her şeyi layıkıyla ayırt edemeyebilir ama samimiyeti iyi görür.
İster şarkıcı- türkücü, ister yazar-çizer, ister siyasetçi- kanaat önderi olun, bu samimiyet testinden geçemezseniz ömrünüz de uzun olmaz.
19 yıl önce Tayyip Erdoğan ekibi, elbette bir takım başka konjonktürel bileşkeler yanında, ekranlarda toplumun belli bir kesimine samimi görüntü verdikleri için geldiler..
Şimdi ise aynı kesim üzerindeki bu samimiyet efektini kaybetmeye başladıkları için gidiyorlar..
Gezi Davasının hem avukatı hem de sanıklarından biri Can Atalay. Avukatlığı, herkesin şahit olduğu gibi sert dalgalara direncini gösteren ve hiç biri de suç oluşturmayan, kamu yararına örnek eylemlerle dolu.

606 yıl hapsi istenirken çıkan beraat kararı sonrası adliye’nin önünde soru soran gazetecilere çocuk gibi sevinerek “Bu kararı hiç beklemiyorduk!.. şaşkınız!” diye yine çocuk samimiyeti ile yanıt veriyor..
Sırtında bir sırt çantası var!
Görüntüleri izliyorum..
Dolu ve ağır olduğu belli bir sırt çantası..
Telefon edip sordum.. Sırtındaki şişkin çantada ne vardı?
Cevap verdi:
“Dava dosyaları.. İlaçlarım.. Annemin poşetlediği bir kaç iç çamaşır, bir kaç gömlek, pijama..”

606 yıl hapsi istenirken, üstelik de 20 gün önce mahkeme neredeyse ihsas-ı rey etmişken, sırtına çantasını alıp mahkemeye giden Can Atalay’ın çantasının içinde samimiyet var..
İşte artık bu samimiyet kazanacak!

——–

KİM BU SOROS?
Bu Soros dedikleri kim?
Büyük Ortadoğu Projesinin ABD’li finansörlerinden, dünyanın en büyük spekülatörlerinden bizim George SOROS değil mi?
Hani büyük amaca istinaden, Fetullah Gülen Örgütü’nün desteklenmesi de stratejileri arasında yer alan BOB Projesi..
Sen, es kaza bir kere değil, 27 ayrı yerde 27 kere “Ben BOP Projesinin eş başkanıyım!” diye beyanat ver. Soros ile aynı masada fotoğraf çektir, Hikmetyar’ın dizinin dibine çökerek poz ver, FETÖ’ye ekranlardan “Bitsin bu hasret!” diye davet çağrısı yap..
Sonra “Ey Bay Kemal evinde bir köşede işaretli bir dolar var mı?” diye Kılıçdaroğlu’na soru sor.
Valla bir şey diyeyim mi?
Bu “Ev, dolar” kelimelerini bir arada kullanmayın..
Hafızamız gıdıklanıyor!

——

HUKUK’A DAMA OYNATILIR MI?
Hukuk herkese lazım. Hukuk dışı bir usul oluşturulup, uydur kaydır yolu ile bu usul yerleşik hale getirilirse bu yanlış usulün yarın kimin başına hangi çorabı öreceği hesap edilemez..
Bir mahkemenizin aldığı kararı, başka bir mahkemenize aldırdığınız, sonucu tam tersi bir başka kararla ezerseniz ne mahkemelerinize ne de adaletinize güven kalır.
Aylarca, yıllarca hapiste, hücrede tutulan kişiye “hadi geçmiş olsun, tahliyen geldi!” deniliyor. Adam, “Hah nihayet adalet beni anladı!” diyerek sevinçle çantasını topluyor. Hayaller kurarak çıkış saatini bekliyor. Sonra, siyaset devreye giriyor. Eski defterler karıştırılıp bir şeyler üretiliyor ve adam veda çayını bitirmeden kendisine yeni bir karar daha tebliğ ediliyor.. “Tekrar tutuklandın!”
Uzmanlar bunu bir tür psikolojik eşkence olarak da değerlendiriyor. Sebebi, muhatabı kim olursa olsun, hukuk işkencenin aracı yapılamaz!
Benzer şeyleri FETÖ’cüler yapıyorlardı.
Şimdi aynı usul gelenekselleştirilmeye başlandı.
Demirtaş hakkında AİHM “Tutuksuz Yargılanabilir” kararı verir vermez, İstanbul’da yargılandığı davadan kesilen cezası ışık hızıyla onanmış ve bu karar boşa düşürülmüştü. Ardından yattığı süre bu cezadan mahsup edilip tahliye edilebileceği anlaşılınca bu sefer başka bir davadan tutuklama gündeme alındı. “Tahliye tehlikesi” tahliye edilmeden atlatıldı..
CHP eski milletvekili Eren Erdem benzer şekilde birkaç kez tahliye edilip tekrar tutuklandı.
Ahmet Altan, tahliye edildikten bir hafta sonra “Pardon” denilip tekrar tutuklandı.
Aynı süreçte, Atilla Taş, Murat Aksoy, Leyla Güven, Selçuk Kozağaçlı, Alparslan Kuytul gibi bilinen isimler dışında kamuya yansımayan birçok isim de aynı “tahliye-tutuklama” oyununun dama taşı oldular.
En son FETO’den yargılanan Eski Korgeneral Metin İyidil bir hafta cezaevi dışına çıkıp hava almıştı. “Gezi’nin organizatörü” -olarak rütbelendirdikleri- Kavala’ya onu da yaptırmadılar..
Osman Kavala’ya, tahliye kararından birkaç saat sonra gelen yeniden tutuklama kararı ile ayakkabılarını bile bağlatmadılar.
Gerçi Kavala’nın bunu beklediği, daha önceki bir röportajından biliniyordu ama..  Ah o umut yok mu?
Basit bir oyun kuralını bilmek lazım..
Hukuk’a dama oynatırsanız sürekli kazanma garantiniz olmaz.

——————

TOSUNUN BİRİ GİDİYOR BİRİ GELİYOR..

Tezgah şimdilerde teknoloji kullanarak yapılıyor ama italyan mucidi Ponzi tarafından 1919’da icad edildiğinden bu yana aynı..  Kastelli’den, Çiftlik Bank’a, Jet Fadıl’dan Ponzi Arzu’ya kadar yöntemler değişse de sistem aynı mantık ile çalışıyor.. Ponzi Sistemi denilen bu kadim dolandırıcılık sistemi her gün yeni bir model ve yeni bir yıldız ile önümüze çıkıyor.
Sistem şu kadar basit;  “Evinizde denemeyin!” uyarısıyla yazıyorum.
“Bin Lira yatır, ayda ikiyüz Lira kar al!”  Yeni üyeler bul her getirdiğin üyeden de pay al!
Bu durumda tezgahın sahibinin sizi minimum 10 ay oyalama şansı var. Her yeni üyeyle kendisine kalan parayı ve oyalama süresini arttırıyor.
Saadet zinciri, Titan Zinciri de denilen bu yöntem, katılımcı sayısı artarken sahibine de eski üyeye de para kazandırıyor. Zirveye ulaşıp katılımcı sayısı azalmaya geçince tezgahın sahibi olan Tosun ortadan kayboluyor. Sonra bildik ağlamalar, sızlamalar.
Son örnek, internet üzerinden reklamcılık tezgahı kurup 30 bin kişiden 10 Milyon lira tokatlayarak Gürcistan’da yakayı ele veren Tosuncuk Atakan A.
Dile kolay.. Tezgaha düşürülen üç-beş kişi değil.. Tam 30 bin kişi..
Beşiktaş -Fenerbahçe maçında stadyumu düşünün, Neredeyse bir stadyum dolusu kadar adam.
Bir memleket dolusu adam, kısa yoldan köşe olacağım diye daha sakalı sertleşmemiş bir bebeye parayı kaptıracaksın, sonra yandım, bittim!
Ev sahibinin hiç mi suçu yok yahu?

.———

BİRAZ DA SPOR

İyi bir spor izleyicisi olan kadim dostum ‘Mustafa Özbek’ yazmış..
Samsunspor-Amedspor maçında, Bahattin, altıpasta, yandan gelen ortaya doğrudan vurmayıp, topu istop etmeye kalkınca top ayağından açıldı ve yüzde yüzlük pozisyon kaçtı..
Bunun üzerine maç spikerinin yanında bulunan Samsunlu yorumcu “komentatore” ne dese beğenirsin?!
“Bahattin topu hiç beklemiyordu!”
Bence yılın yorumu oldu!
Bu durumda soru şu:
Rakip takımın ceza alanı içerisinde bulunan Bahattin, tam da hücum anında orada ne bekliyordu?
A: Otobüs
B: Tramvay
C: Vapur
D: Kız arkadaşını

Hop Amerika Hop Rusya Hop Amerika

Denizciler bilir..
Denizde en sıkıntılı işlerden biri geminin dümeninin kitlenmesidir.
Çünkü koskoca gemi dümen kitlenince kafasına göre gitmeye başlar.
Kitlenen dümen sancağa yatmış da öyle kitlenmişse, gemi sağ istikamette yani saat yönünde bir daire çizmeye başlar.
Yok iskeleye yatmış ise bu sefer saat yönünün tersine bir daire çizmeye başlar.
Gemideki teknik personel kitlenmeyi çözene kadar dön baba dönelim döner durur koskoca gemi.
Dümen düz kitlenmişse gemi dümdüz gider. Siz onu yolunda gidiyor sanırsınız.

Bu olay, açık denizde, okyanusta filan meydana gelirse fazla sıkıntı çıkarmaz.. En fazla demir atılır. Gemi sabitlenir. Sonra sorun çözülene kadar aynı noktada beklenir. Ama olay İstanbul boğazı veya  etrafta adalar kayalıklar ya da yoğun gemi trafiği bulunan noktalarda meydana gelirse yandı gülüm keten helva.

Geminin dümeni nasıl kilitlenirse kilitlensin gemi artık kontrol dışındadır.
Bir dalga vurur gemi sağa yönlenir, başka bir dalga vurur gemi sola yönlenir.
Bazıları;
“Aaa bu gemi bizim gittiğimiz yöne yönlendi o halde bu da bizim yoldaşımız!” diye yorumlar.. Ama ilk büyük dalgada koca gemi onun üstüne gelir ya da bambaşka bir yöne doğru savrulur.. Bunu diyenler dedikleriyle kalakalır..
Kim bunar diye soracaksınız?
Onlar kendilerini bilir..
Demek ki neymiş?
Rotasının bambaşka bir noktaya yönlenmiş olduğunu bildiğiniz bir gemi, durduk yerde sizin yolunuza girdiyse “Lay lay lom!” demeden önce dümene bakacaksınız.
Dümen kilitlenmiş mi, kilitlenmemiş mi?

Yansın Suriye Yıkılsın İdlib

Allah Rızası

FEKÖ’nün Siyasi Ayağı..