Mühim Hatıralarım 23 Şubat 2020

 

MUHİM HATIRALARIM

Sevgili günlük!

Bu haftayı da çok mühim hadiselerle geçirdik. Her şeyi yazmaya kalksam yazmak öbür haftaya kadar sürer.. Makamda imzalanacak tam 4 bin dosya birikti dedi bizim Metin.. Onların da bir kaçını imzalamaya zaman lazım. Bu imza işini de bir ele almam icabediyor.
‘Mühr-ü hümayun’ benzeri bir gümüş yüzük yaptırayım diyorum. Neticede bu usul işe yaramasa, ecdad-ı fatihan asırlar boyu bu şekilde kullanmazdı. Gel gör ki bu Bay Kemal, bunu da diline dolar “Bir de sarığına sorguç tak!” der diye erteliyorum.

NE SATTINIZ DA ALMADIK?
Ben bu süper ülke denilen Rusya ve ABD’nin liderlerini anlamıyorum. Sizin akli melekeleriniz süper olmadıktan sonra her şeyiniz süper olsa kaç yazar!
Biz bu Putin ile Moskova caddelerinde külahta dondurma yemedik mi? Yedik!.
Biz bu Trump ile Beyaz Saray’ın bahçesinde -hadi kuzu çevirmesek de- Meleani filan ailecek branch yapmadık mı? Yaptık!…
Bir bakıyorsun Trump taifesi celalleniyor. yok lise bebeleri gibi mektup yazmalar, ekonomini batırırım demeler, servetini açıklarım tehditleri.. O susuyor Putin taifesi yükseliyor. Uçağını uçurtmam, Ordunu yürütmem, az öteye çekil, Biraz beri gel!..
Şimdi “Eeyy Trump, Eeyy Putin!” demek için biraz daha var ama insan kendisini de zor tutuyor!..
Kardeşim biz senden S400’leri, nükleer santralleri aldık mı? Aldık!.. Senden de Patreon”ları  F35’leri alıyor muyuz, En azından talep ediyoruz.
E, hala sizin derdiniz nedir yahu? Hayır, ne sattınız da almadık?

***

Her şeyi; koooskoca Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nu dahi yönettim de şu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını bir yönetemedim. Nasip!

***

KENDİNİ YAKMALAR.. AMAÇ NE?

Son zamanlarda bunların sayılarının bir miktar arttığını müşahade ediyorum.
“Açız!” diyerek kendini yakmış olanlara da bir çift lafım var.
Bu şekilde davranmak ve kendini tamamen yakmak suretiyle pozitif bir netice almak mümkün değildir. Bir defa bunu böyle bilmek lazım!
Öyle ya! Sen yandıktan sonra ben sana nasıl iş vereyim?

Aynı şekilde, Her ne kadar kendilerini yakmasalar da, Grup Yorum diye, genel nizama aykırı müzik yapan bir grubun üyeleri cezaevinde ölüm orucuna yatmışlar.
Sanki ölüm orucuna yatmazdan önce antrede, ‘Ejder meyveli smoothie’ içiyorlarmış da, üzerine ara sıcaklarda ‘kornişona sarılı dana rozbif’ yiyorlarmış!.
Yahu sizin eşgaliniz bizzat çöpşiş gibi!. Ölüm orucundan önce zaten yemek mi yediğinizi sanıyordunuz? Sizin yaşamızın normal şekli bizzat ölüm orucu..  Kiminiz et yemez.. Kiminiz yumurta dahi yemez!..

Yeri gelmişken, bizim Süleyman, geçen gün birebir yaptığımız istişarede ’Vegan’ diye kökü dışarıda bir cemiyetin varlığından söz etti. Bunların Türkiye’de de birçok üyesi varmış. Çelimsiz ve zayıf görünmeleri ortak özellikleriymiş. “Araştırıyoruz!” dedi.
“Bir miktar fon istedi..
Verdim!”

Buna da afedersiniz “Kel” demişler. Çok asabı bozulmuş. Dava filan açmış, sonuç alamamış. Mahkeme: “bu hakaret değil bir nevi durum tespitidir!” şeklinde bir karar vermiş.
Aldım bunu karşıma; “Şimdi ben de sana ‘Kel’ desem bana da dava mı açacaksın?” dedim şakayla!
“Olur mu öyle şey efendim!.. Sizin telaffuzunuzu terfi-i rütbe kabul eder, Of nüfus müdürlüğünde bizzat adıma şerefle ekleterek tescil ederim!” dedi.
Seviyorum bu çocuğu.. Boşa değil!..

DİYANET ve AKŞAM PAZARI

Diyanet İşleri Başkanını da severim.. İtikadı kuvvetli çocuktur. Lakin bazen “babaya destek çıkacağım” derken şahsımı sıkıntıya soktuğu olmuştur. Geçen gün vatandaşa bir öneride bulunmuş. “Ucuz alışveriş yapmak için pazara akşam üstü gidin!” demiş.
Şimdi ben buna 11 Milyar bütçe vermişim.. Sen baksana kendi işine! Ekonomiye ne karışıyorsun? Asıl branşı ekonomi olan sen misin ben miyim?
Ekonominin kendi içinde bir kaide ve kural silsilesi vardır. İbadet meselesine benzemez. Misal, bütün vatandaş seni dinledi pazara gündüz gitmedi, Akşam gitti! Ne olacak? Haliyle pazar gündüz bomboş..  Ekonominin çarkı koskoca gün boyu dönmeyecek!.
Bu defa, akşam, karanlıkta pazar tıklım tıklım! Fiyatlar düşmeyeceği gibi yakılacak ampullerin harcayacağı enerji de fiyatların üzerine ilave maliyet olarak yansıtılacak.
Nitekim Tokat’tan, Yorgancı Sedat diye bir vatandaş da cimer’i aramış  soruyor; “Akşam gittim.. Ispanakla pırasa kalmamış!” Diyanet bana bir kilo ıspanak ile iki kilo pırasa göndersin. Pırasanın saçaklarını da kessin!” diyor. Hadi buyrun!

KAPÇIK MESELESİ

Neymiş efendim tutturmuşlar “Bu iktidar isviçreden saman ithal ettti!”
Ben diyorum ki, “biz kapçık ithal ettik. Bunlar hububat kapçığının ne olduğunu bilmedikleri için sap ile samanı karıştırıyorlar!.”
Bu bizim, her şeyi makamında çamaşır suyuna bastıran Tarım Bakanı da çıkmış demiş ki “Bu yıl 7 bin 370 ton saman ithal ettik!.. Vatandaş ucuz bulmuş getirmiş gem mi vuracağız”..
Buyrun!
Güya biz bu yeni sistemi, Başkan ve bakanlar arasında uyum ve koordinasyon üst düzeyde çözülecek diye getirdik.
Daha basit bir saman ithali konusunda dahi uyum sağlayamıyoruz!..
Çağırdım Bekir’i. Niyetim sağdan soldan sağlam iki tane çakmak!..
Sağ elimin yüzük parmağından yüzüğümü de çıkardım.. Böyle durumlarda beyaz altın da olsa metal teması istemiyorum.
Bu nefes nefese geldi?
“Sen benim konuşmalarımı dinlemiyor musun?” diye önce yumuşakça sordum. Mesafemi ayarladım.. Sağ elimin parmaklarını gerdirip kapadım..
Tabi İzmir bebesi.. Uyanık çocuk! Ne soracağımı ve haleti ruhiyemi anladı..
Mesafeyi hafiften açarak:  “Efendim ben o açıklamayı sizden önce yaptım!. Asıl siz beni dinlememişsiniz!” dedi.
Der demez de, “Makamda ispirto ocağını açık unuttum!” deyip fıyttı gitti!..
Rahmetli Cem Karaca’nın şarkısındaki gibi; Öylece bakakaldım gözümü ayırmadan!”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir