Aysel Cansel – Suluboya
Aysel – Cansel Suluboya 30×42
Aysel – Cansel Suluboya 30×42
Başını çizmekte olduğu karikatürden kaldırdı.
-Şu anda kaç yaşındasın? diye sordu.
-Otuz yedi!.. diye cevap verdim..
Kalemi bir an elinden bıraktı.. Yeşile gidip gelen gözleri dalgın;
-Sana bir şey diyeyim mi! dedi.. Otuz yedi ile elli altı arası o kadar hızlı geçiyor ki inanamazsın!..
Güldüm..
-Hiç bir şey anlamadım.. diye devam etti alnını kırıştırarak..
—
Şimdi ben elli altı yaşındayım ve sanki Bülent Düzgit ile bu konuşmayı dün yapmışız.
Gerçekten de ‘otuz yedi’ ile ‘elli altı’ arası hızlı geçiyormuş. Hem de çok hızlı!..
Nur içinde yatsın, Bülent öleli neredeyse altı yıl olmuş.
Son on yılı aynı odada olmak üzere, Çarşaf dergisinde ve Hürriyet Gazetesinde on beş yıl birlikte çalıştığımız masa ve masa tenisi arkadaşımın, FenaMizah.com dergisinde, iki yıl önce yayınlanan ‘anma’ çalışmasının sayfalarını, düşünen ve hazırlayan sevgili kardeşim Aziz Yavuzdoğan’a şükranlarımla, aşağıda sunuyorum.
Kaynak: http://issuu.com/fenamizah_e-magazine/docs/fm25-mart.2014
Aydınlık/21 Şubat 2015/Köşeyazısı/Mustafa Mutlu:
Yukarıdaki karikatür, benim kader arkadaşım, ülkemizin en değerli çizerlerinden Bülent Çelik’e ait…
Bülent eski gazetemde benim sütunumda her gün muhteşem karikatürlere imza atıyordu; bizim koca bir köşede anlatamadığımızı o iki baloncukla dile getiriyordu. Doğal olarak iktidarı da eleştiriyordu.
Eski gazetem, gördüğü korkunç baskı yüzünden gazeteciliği bırakıp “iktidar goygoyculuğu” yapmaya başladığı ilk gün Bülent’i kapının önüne koydu.
O gün bugündür (aşağı yukarı 7 yıldır) gazetelerde çizemiyor.
Sağ olsun ricamı kırmadı; bir yıla yakın bir süredir yine benimle birlikte… Bu kez Ulusal Kanal’da “Kral Çıplak”ta çizgileriyle olay yaratıyor.
Bazen stüdyoya geliyor, bazen bize özel çiziği üç-dört karikatürünü gönderiyor.
Bir de sır vereyim mi? Tüm bunları bir kuruş ücret almadığı halde yapıyor!
İşte, yukarıdaki karikatür de Bülent’in dün geceki Kral Çıplak’ta yayınladığımız karikatürlerinden biri…
***
Bülent bu karikatürü gönderirken altına şu notu da düşmüş:
“Valla çizdim çizmesine de… Ben de işin içinden çıkamadım! Kendimi değil, ‘Anayasal bir hak olarak çarşaf giyen bacılarımın’ haklarını düşünüyorum.
Yeni İç Güvenlik Yasası’na göre çarşaflılar otomatikman hiçbir eyleme gidemezler! Çünkü yüzlerini kapatmaları yasak… Bu durumda ikisinden birini seçmek durumundalar: Ya çarşaf, ya eylem! Oysa mevcut duruma göre ikisi de anayasal hak!
Bu durumda nasıl olacak çok merak ediyorum.”
***
Türbanla ve çarşafla okula gidebilmek için hayatını ortaya koyan kadınlar:
Verdiğiniz kavgayla, düzenlediğiniz mitinglerle AKP’yi iktidara taşıdınız!
“Hak” olarak gördüğünüz türbanı, bu partinin “istismar” etmesinin önünü açtınız…
Türban sizin sayenizde önce kamusal alana, sonra Meclis’e ve nihayet anaokuluna bile girdi.
Ancak gelinen noktada mitinge ya da gösteri yürüyüşüne, toplu protestoya katılmak; çarşaflı kardeşlerinize yasaklandı!
Üstelik bu yasağı, başınızın tacı ettiğiniz “Adalet ve Kalkınma Partisi” getirdi.
Eğer bu yasağı başka bir siyasi parti iktidarı getirseydi;
adım gibi biliyorum ki ortalığı birbirine katardınız.
Oysa şimdi çıtınız çıkmıyor!
Buna “ikiyüzlülük” denir kızlar… Sakın bu duruma düşmeyin:
Dik durun; çarşafınızla eylemlere katılmanızı yasaklayan AKP’den hesap sorun!
21 Şubat 2015/Mustafa Mutlu