Özellikle Siyasilerin Okuması Dileğiyle!

“Neden hep eleştiriyorsun?
İktidar hiç mi iyi birşey yapmıyor?” diye soruyor bir okur..

Zaman zaman mizah yapanlara sorulur.
İlk bakışta haklı bir soru gibi görülür ama ben, çizgi yaşamını gazete-dergi karikatüristi olarak sürdüren bir mizah emekçisi olarak kendi alanıma düşen bölümünden anlatayım.

‘Gazete-dergi karikatüristi’ aslında bir tür toplum polisidir.

Toplumun kendisine verdiği bir görevi bedeli mukabili yerine getirir.
İşi budur. Görevi ‘Erk’ tanımına giren ‘egemen güçleri’ eleştirmektir.
Üsluplar, yöntemler, kişiler, ülkeler, yayınlar değişir ama görev değişmez.

Eleştirilecek olan güç, yeri gelir iktidar olur, yeri gelir patronlar olur, yeri gelir askerler olur, hakim olur, hakem olur, devlet olur.. Olur oğlu olur.. Dayak atma yetkisine sahip kim varsa eleştirilecek güç odur.

Toplum, bu “özel polisine” der ki; “Bizim yerimize bu muhalefet işini sen yap.
Sen hep muhalif ol! Binada her şey mükemmel gibi görünse de duvarda yağmurdan dökülen boyayı, çatıdaki kırık kiremiti sen çiz.
Çiz ki o da düzeltilsin.. Eksik aksak kalmasın..
Birinin işi bunları hatırlatmak olsun..
Bu da sen ol!..”

Toplum karikatürcüyü uyarır!.. “Ha! sen sakın ola “yağcılık, yandaşlık” yapma!..
O görevi verdiğimiz bol miktarda adam var. ‘Yardımcı’, ‘danışman’, ‘sağ kol’, ‘has adam’ gibi kadrolar açıyoruz bu işler için.
Sen o tarafını merak etme!” der..

•••

Ender de olsa, görev tanımını anlamamış, gücü ve gücün yaptığı işleri öven bir pozisyon almış, mizah emekçisi kisvesine bürünmüş kimselere de rastlanmaz değil..
Ama ona “soytarı” denir. Soytarılık da kurumsal bir iştir.
Kralı hoşnut etmek, kralın memleket sıkıntılarıyla bozulan moralini düzeltmek soytarının işidir.
Ama bilmelidir ki, kral ölünce soytarısı onunla birlikte gömülür!

•••

Mizahçının görev tanımı sadece bir ülkeye özgü değildir.
Almanya’da, Hindistan’da, Brezilya’da, Meksika’da, Amerika’da, Çin’de de olsa değişmez.
Bazı yerlerde biraz daha kolay bazı yerlerde biraz daha zor olur, bazı yerlerde ise bir süre neredeyse imkansız hale gelir o kadar.. Toplumun “Bunu biri yapmalı!” dediği bazen eğlenceli ama hakkıyla yerine getirildiğinde çoğu zaman da tehlikeli hale gelen bir iştir bu iş..
Karikatürist denilen “enayiler” bu işe talip olur.
Sonra başlarına gelmedik kalmaz! Ama kendi düşen de ağlamaz..

•••

Oğuz Aral, karikatüristi; “kendisine ekmek veren eli ısıran adam!” olarak tarif ederdi.

Hiç unutmuyorum. Ana muhalefet partisinin karikatürcülere verdiği bir davete katılmıştım. (12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa Referandumu öncesi)
Bir kaç kelam etme sırası bana geldiğinde, konuşmamı şöyle bağlamıştım.
“Biz karikatürcüler, şimdi sizinle neden burada, aynı masada yemek yiyoruz?
Çünkü aynı taraftayız! Siz de muhalifsiniz. biz de..
Ama her şey istediğiniz gibi olur da yarın siz iktidar olursanız, biliniz ki biz yine sizin muhaliflerinizle birada yemek yiyor olacağız. Bunun için sakın bize kızmaya kalkmayın!”


 


 

Taş devrinden bu güne kalan;
yontulmuş bir mızrak ucu,
bir taş balta ve
duvarda birkaç çizgi..

Mağaralarda yaşayan atalarımızdan aldığımız ilk kültürel miras çizgi..
Kendini anlatmanın en ilkel ama en etkili yolu.
Bu gün az-çok gelişerek yine aynı işlevi yerine getiriyor.
Belki ileride gerçekten “yazı” bulunacak ve
biz bırakacağız ‘çizmeyi mizmeyi..’

——————————————————————————

Ben doğduktan bir yıl sonra 1960 ihtilali oldu.

1971 ihtilalinde ilkokuldan mezun oldum ve 1980 ihtilalinde Ankara’da
(dtcf) tiyatro’yu yarım bırakıp, 1986’da İstanbul Üniversitesi’nin Fen Fakültesi Genetik Kuru’nu
bitirdim…

Özetle gençliğime 3 ihtilal birden sığdı.
Ben üniversiteyi bitirip resmi öğrenim hayatıma nokta koyduktan sonra ortalık
sakinleşti.
“28 şubat” ve e-darbe dışında kayda değer bir şey yok!” derken Ergenekon ve
Balyoz kumpasları sırasında Arel Üniversitesi’nde Grafik Yüksek lisansını bitirdim.
ihtilaller ve sarsıntılarla dolu öğrenim hayatıma sırasıyla; Samsun,
Trabzon, Sinop, Ankara ve İstanbul girdi…

Ama hayatta en çok Sinop’u sevdim. Neden.. Bilmem!..
Halbuki Türkçe kitabındaki resminde, at üstündeki Atatürk’ün terkisine
kendimi çizip beline sarıldım diye ilk öğretmen dayağımı Sinop’ta yemiştim.

Çocukluğum boyunca bir kaçış olarak sarıldığım ve üniversite öğrenciliğim sırasında
geçim derdiyle profesyonelleşen çizerlik; sendika dergileri, mizah dergileri haber
dergileri, gazeteler derken profesyonel mesleğim olup kaldı.
Genetik okumamın faydasını da askerde gördüm… Diplomam sayesinde indirim
yapıp 8 ayda teskeremi verdiler.

  1. En uzun süre ki, on yıl Hürriyet’te çizdim.
    Bir iki gazete dergi derken çizerlikte son durak, kuruluşundan itibaren içerisinde
    bulunmakla ne iyi etmişim diye düşündüğüm Vatan gazetesi olmuştu.
    Oysa sahibi ile birlikte yolu da değişince ilk şutlanan ben oldum.
    (Bkz: Karikatüristler: yangında ilk yakılacaklar)
    Sonra 3 yıl kadar bir süre sevgili kardeşim Mustafa Mutlu’nun ‘Kral Çıplak’ programında
    canlı yayında karikatür çizerek mesleği eda etmeye çalıştım!..
    Şimdilerde Gazete PENCERE’ de hem yazıyor hem de çiziyorum.
    Bu iş hayatım.

Bu da aşk hayatım…
Yıllaaar önce “Aysel” adında bir çocukluk aşkım vardı.
O sağda solda hala “sadece arkadaşız!” deyip dursa da evliyiz ve koskocaman
olmuş iki çocuğumuz var.
Cansel’in adını abisi Can koydu. O zaman Can 10 yaşında ve yıl 1997’nin soğuk
bir ocak akşamı olduğuna göre:

a) Cansel şimdi kaç yaşındadır? b) Can’ın yaşı kaçtır? c) İkisinin
yaşlarının toplamı kaçtır?!..

Hayatımın sırrı; rahmetli annemin, yetmiş küsur yaşındayken bile hala nasıl
olup da doğal sayılar kümesindeki etkisiz elemanı, pisagor teoremini hatta
diksirminantın formülünü unutmamış olmasıydı.
bu sırrı Cansel’in ev ödevlerini yaparken verdiğim kısa aralarda düşünme
fırsatı bularak çözdüm…
Annem bu veletlerden yedi tane okutmuştu..
Sayı doğrusunu hayatınız boyunca tekrarladığınızı düşünsenize… ”


 

Önemli Not:
Bu sitede bulunan ya da bulunmayan bana ait bütün yayınlanmış karikatürler, herhangi bir izne gerek olmaksızın, ticari olan ya da olmayan bütün mecralarda herhangi bir ücrete tabi olmaksızın KULLANILABİLİR..
Paylaşılması beni mutlu eder..

 

İlgili Linkler:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bülent_Çelik

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=-263024

https://www.facebook.com/bulent.celik.3304

http://bulentciziyor.blogspot.com.tr/2014/09/ibulent-celikin-ricas-ile.html

http://www.uludagsozluk.com/k/bülent-çelik/

http://home.anadolu.edu.tr/~aozer/makaleler/2.htm

http://ibulentcelik.blogspot.com.tr/