Al sana hayali seçmen! Hem de senin sisteminde!

YSK Başkanı Sadi Güven,  ardı ardına ortaya çıkartılan “sahte seçmen” olayları üzerine açıklama yapıyor..
“Mükerrer seçmen de, hayali seçmen de, sahte seçmen de yok!” diyor. Bu belgeleri bilgileri ortaya çıkaranlara kayıtları ellerinde sallayanlara “hayal görüyorsunuz” demeye getiriyor..
“Tutanaklar sisteme yüklendi.. Dileyen girsin baksın diyor..”
Ben de bu öz’güven’e bigane kalamadım. YSK’nın sistemine girip rastgele bir il ve mahalle seçtim.

Bu rastgele seçtiğim sandık bölgesinde matematiğe ters takla attıran bir manzara ile karşılaştım.
Van- Çatak- Işınlı mahallesinde Kayıtlı seçmen sayısı 171 ama oy kullanan seçmen sayısı 214.
Yani köyde 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçim sandığı için kayıtlı 171 kişi var ama sandıkta 214 kişi oy kullanmış.. Yani YSK nın kendi sitesinde, kendi kayıtlarına göre 43 tane hayali seçmen var. Dolayısıyla da bir önceki  seçimde bu sandıkta 6 oy alan AKP 24 Haziran seçimlerinde 68 oy alarak sıçrama yapmış. Allah bereket versin!..
Daha fazla araştırma yapmayı midem kaldırmadı.. Her iki seçimin sonuç kaydını aşağıda alt alta verdim..
Sayın Güven! Al sana hem de senin sisteminde hayali seçmen..
Gir o güvenli sistemine bak! Sonra tekrar hayali seçmen yok de bakalım!

( https://sonuc.ysk.gov.tr/module/GirisEkrani.jsf   )

Pırasanın gücüne gitmesin ama..

Ekonomiden sorumlu Damat, Davos’ta, “2019 yılı bizim için çok iyi bir yıl olacak” dedi.
Doğrudur.. İşaretler de öyle gösteriyor da “Bizim için” derken kimi kastediyor tam anlayamadım.
Belli ki o “Bizim” dediği kitlenin içinde, mevsimi olduğu halde pırasanın kilosuna sekiz papel sayan “ben” yokum!
Yine belli ki, altı ay önceki seçimde “başkanlık düzenine geçtikten sonra her şey süper olacak!” sözlerine inanıp oy veren gariban AKP’liler de yok!
Yoksa “Ben başkanlık düzenine oy verdim” diyene pırasayı daha ucuza mı veriyorlar?

Seçim Tiyatrosu

Biz bu seçim tiyatrosunu daha önce defalarca izledik..
En başında sahnede İsrail’i izledik, ‘van minits’ milli sloganımız oldu!..
Hollanda’yı izledik, portakalları bıçakladık,
Almanya’yı izledik, az daha almancılarımızı geri çekiyorduk..
ABD’yi izledik, Iphone’ları kırdık…
Şimdi bizim seçimimiz var ve tekrar ABD ile açılışı yaptık..
Sırada kimin seçimi var ise, kime birkaç puan “yüksek şuurlu milliyetçi oyu” lazım ise tiyatro onu desteklemek için başlıyor.
Sonunda her şey süt liman.. Var mı şimdi İsrail, Almanya, Hollanda, İngiltere ile bir sorunumuz..
Trump, zaten dibi bulmuş Türk ekonomisini gerçekten bitirmek istese ‘Visa ve Master card lisanslarını’ yeniletmez olur biter.. Konuşmaya bile gerek kalmaz..
Hala yiyen kaldı mı bu numaraları?

Çarşı Pazar

Enflasyondan sorumlu Damat: “..pazarla market arasında fark varsa demek ki marketler beklenen katkıyı yapmıyorlar.. Onlarla konuşacağız!” diyor..
Ekonomi bakanının pazara ve markete gitmeyi bırakmasından bu yana, bu ikisi arasındaki matematiği unutacak kadar uzun yıllar geçtiği ne kadar da belli!.
Bu memlekette pazarla marketin fiyatının aynı olduğu hangi dönemde ve nerede görülmüş..
Bu gün karikatürleri çizmeden önce pazara gittim..
Mevsim sebzelerinden pırasa 8 TL, ıspanak 7 TL.. Havuç 8 TL..
Belli ki artık sadece market değil ‘pazar’ da damadı dinlemiyor..

Poşetlere karşı savaş

Poşetlere açılan savaş, iktidarda kalabilmek uğruna mümkün olan her şeye savaş açan bir anlayışın son komedisi.. Tabi ki “Naylon poşete hayır!” ama Dünya temiz enerjiye geçerken;
Akkuyu’ya Sinop’a nükleer santral yapanlar,
üçüncü nükleer santral için yer arayanlar,
hesapsız kitapsız yapılan HES’lerle, dereleri, ırmakları bitirenler,
yeşil yol teranesiyle karadenizde yayla bırakmayanlar bu aynı ‘özde çevreciler’ değil mi!
Yahu kardeşim! Dikey mimariyi neredeyse “vatan hainliği” ilan edenlerle 25 yıldır İstanbul’da yapılan gökdelenlerin neredeyse tamamına ruhsat verenler bu aynı ‘özde çevreciler’ değil mi?
Market kasiyerlerine ödeme yaptıktan sonra dişlerini sıkarak ceplerinden adeta bir protest silah çıkarır gibi  “Bez torbalarını” çıkartan insanlar görüyorum…
Yüz TL’lik alışveriş yapmış. Belli ki mesele 25 kuruş değil!.
Gözlerinde  “O 25 kuruşu benden asla alamayacaksınız!” yazıyor adeta..
Benden söylemesi.. Millette kayış kopmuş durumda!..

Çalışan ama soru soramayan gazeteciler

Gazeteci gazetecidir..
Çalışanı çalışmayanı olmaz! Gazeteciyse çalışıyor demektir…
Kendine gazeteci diyen bir kısım; yerleştirme, doldurma, sonradan apartma ağır vakaya söylenecek söz yok..
Onlara zehir zıkkım olsun! Burunlarından gelsin!
Ama içlerinde çok az kalmış da olsa meslekten kalan, yarı devşirilen, iki derede yürüyen, sessiz bir evrene geçen “bana ne abi!” diyen ve hala ortalıkta ‘Gazeteciyim’ diye dolaşan beberuhilere sadece “Bordro’nuz batsın!” diyor, başka bir şey demiyorum.
Olm.. Bakın biz hala çoluk çocuk yaşıyoruz!
Ölünmüyor!

Kan Uyuşması

Cumhur ittifakı’nın her iki partisinde de taban kaynıyor.
İsyanların kimi dışarı yansıyor kimi yansımıyor..
İtirazlar, istifalar, ithamlar, disiplin cezaları, ihraçlar..
Ama siz bu görüntüye aldanmayın..
Cumhur İttifakı’na sadece iki hafta verin..
Hiç kuşkunuz olmasın. Bir iki haftaya itirazlar süner, sesler kesilir. Ortalık süt liman olur..
Çünkü birlik denilen şeyin ideolojik bir düğümü, ideolojik bir hedefi yok!..
İki ağır hastanın hayatta kalma dayanışması bu.
Artık siyasi hastalığının son demini yaşayan bu iki partiyi bir arada tutan tek şey “kan uyuşması”
Kanları birbirine uyuyor.. Kime nerede acil kan lazımsa diğeri oraya koşturuyor..
O kadar!.

 

 

En çılgın proje

Anadolu’da biri Karadeniz’in diğeri Ege’nin en güzel çevreye sahip yöreleri, Sinop ve Akkuyu’da nükleer santral yapımı kararını imzalayan hükümet, “yüksek çevre duyarlılığı!” ile marketlerde poşet kullanımını ücretli yaptı.
Ücretli olunca çevreye zarar vermeyen poşet icad olmuş gibi!
Çok geçmeden projenin eshabı mucibesi de anlaşıldı.
25 kuruş olan poşetlerin 15 kuruşu bakanlığa on kuruş satana..
Öpülecek bir poşet tutan ellerimiz kalmıştı..
Berhüdar olun!