SAYIN Diyanet İşleri Başkanı!

“SAYIN Diyanet İşleri Başkanı!
“10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe kenefe gidin” deme nezaketsizliğini gösteren Kadir Mısıroğlu adlı zatı, 10 Kasım’da olmasa da 9 Kasım’da evinde ziyaret ettiniz.

Sonra da dediniz ki:

“Bu bir hasta ziyaretidir. Tamamen insani nedenlerle yapılmıştır.”

*

Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

Tartışmaları bu şekilde bitirmeniz, soru işaretlerinizi bu şekilde gidermeniz pek mümkün görünmüyor maalesef.

*

Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

Eğer hasta ziyaretinin 9 Kasım’da gerçekleşmesi sizin açınızdan tamamen tesadüf ise…

Bunun bir tesadüf olduğunu kamuoyuna çok net, çok açık, çok vurgulu bir şekilde açıklamak durumundasınız.

 Mesela… “9 Kasım özenle seçilmiş bir tarih değildir” demelisiniz.

 Mesela… “Talihsiz bir tevafuk olmuştur” demelisiniz.

 Mesela… “9 Kasım’daki bu ziyaret herhangi bir ima içermemektedir” demelisiniz.

*

Fakat Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

Bunları demekle de yetinmemelisiniz.

Ayrıca…

Saat 9’u 5 geçe kenefe gidin” sözünün…

– İslami ahlak ve terbiyeye hiç yakışmadığını…

– Asgari nezakete bile aykırı olduğunu…

– Ölmüşlerimizin hayırla yâd edilmesi prensibini alenen çiğnediğini…

– Bunun bir “eleştiri” olmadığını, bir ağzı bozukluk olduğunu…

Bu vesileyle mutlaka belirtmelisiniz.

Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

Diyebilirsiniz ki:
“Kardeşim! Her ziyaretinde bulunduğumuz hastanın fikirlerine katılıp katılmadığımızı söylemek zorunda mıyız? Bu ne saçmalıktır!”

*

Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

 Eğer ziyaret ettiğiniz zatın “10 Kasım’da kenefe gidin” diye bir sözü olmasaydı…

– Eğer günler torbaya dolmuş gibi ziyaret günü olarak 9 Kasım’ı seçmeseydiniz…

 Eğer “9 Kasım’da kenefe gidin” tarzı bir terbiyesizlik, bir “fikir” olsaydı…

 Eğer siz Diyanet İşleri Başkanı olmasaydınız…

Bu sözünüzde yerden göğe kadar haklı olurdunuz.

*

Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

İşte tam da bu nedenle…

“9 Kasım tamamen tesadüftü” ve “Kenef sözünü asla tasvip etmem” demelisiniz.

Bunu söylemediğiniz takdirde…

Sizin hakkınızda şu iki hükmün verilmesi kaçınılmaz olur:

 BİR: Diyanet İşleri Başkanı, Atatürk gibi milli bir değer üzerinden bu toplumun kutuplaşmasına katkı sağlamaktan gayet memnun!

 İKİ: Diyanet İşleri Başkanı, Atatürk gibi milli bir değere büyük kıymet veren bu milletin fertlerinin incinmiş olmasını hiç umursamıyor!

Bu iki hükmü de geçersiz kılıp yerlere çalmak sizin elinizde Sayın Diyanet İşleri Başkanı.

Lütfen harekete geçiniz!”

Yukarıdaki yazı bana ait değil..
Ahmet Hakan’a ait.
Hem de Aynen Vatan gibi, Milliyet gibi Demirören Grubu tarafından satın alınmış ve yandaş gazete haline getirilmiş Hürriyet’teki köşesinden..
Üslubunu gereğinden fazla nazik bulmakla birlikte,  noktasına, virgülüne kadar katılıyorum..
Ama hemen söyleyeyim ki Diyanet İşleri Başkanı’ndan “istifa” gibi asil bir bürokrat harakirisini boşa bekliyor..
Asalet, altın sırmalı cübbe giymekle olmuyor..

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir