LOMBOZ 20 HAZİRAN 2021 PAZAR

Yargıdan rol çalmak

Aradan iki gün geçti.

Sakin sakin konuşalım.
Ama önce bir fıkra:

Temel, elinde kanlı bıçakla suçüstü yakalanmış.

Ayrıca, cinayeti nasıl işlediğini güzel güzel itiraf etmiş. 

Mahkemeye çıkarılmış, aynı itirafları tekrarlamış.

Hakim sormuş: “Neden öldürdün?”

Temel cevap vermiş “Avukatımı istiyrum!”

Hakim sinirlenmiş: “Yahu her şeyi tek tek itiraf ettin, imzaladın, suç aletin, parmak izlerin, görgü tanıkların, kriminal raporlar ortada, avukatın ne diyecek?”

Temel cevap vermiş: “İşte ben de onu merak ediyrum!”

İsmail Saymaz, programına çıkardığı Veyis Ateş’e, “SBK ile görüşme kasetinizi bu kulaklarımla dinedim. Meblağ diyorsunuz, on milyon euro diyorsunuz, klik diyorsunuz, lobi diyorsunuz, Ankara ile konuştum, meseleyi halledeceğiz diyorsunuz.. Bu gayet net!” diyor.

Veyis Ateş ne cevap veriyor?

“Aklın mantığın alıyor mu, on milyon euroyu nereye koyayım?”

İnsan yüzü sıcaktır.
On kişiyi öldürmüş seri katili ekrana çıkartıp ağlatın, ona acıyan bir sürü insan yaratırsınız.

Bu noktada Veyis Ateş’in konuşturulması gereken yer ekran değil savcıdır. 

Kendini savunma hakkı vardır ama yeri televizyon programı değil yargıdır. 

Gazeteci konserve kutusunu ustaca açar ve içindekini ortaya çıkarır.

Sağlamsa sağlam, bozulmuş ise bozulmuş! 

Kamuoyu görür. Yargı harekete geçer.
E, geçmiyor!

Geçmiyorsa geçmiyor!..
O başka bir mücadelenin alanıdır.
Nasıl rüşvet isteyen ile rüşvet verene arabuluculuk yapmak gazetecinin görevi değil ise bu da gazetecinin görevi değil! 

Keza burada söz konusu olan, içinde ne olduğu bilinmeyen bir konserve kutusunun açılması değildir.
Kutu zaten çoktan açılmış, buram buram çürük kokusu her yere yayılmıştır.
Zor bir iştir ayrıca!

Zaten bilinen şeylerle üzerine fazla giderseniz, ezerseniz taraftar yaratırsınız. 

Gitmezseniz kolladı diye suçlanırsınız!

Ne kadar usta gazeteci olursanız olun, ne kadar iyi soru sorarsanız sorun, bu noktadan sonrası en azından ağlayana da bir şeyler yazar!

Ezcümle;
Gazeteci, izlenmek uğruna yargıdan rol çalamaz!



Twitter’dan anket yapılır mı?

İyi Partili İBB Meclisi üyesi Taylan Yıldız,  Kanal İstanbul için bir “evet, hayır” anketi hazırlamış.  Sonra da bir bakmış “hayır”lar önde. Ardından Nasıl bulmuşsa bazı mahfiler tarafından, 250 bin sahte oy satın alındığına dair bir belge bulup yayınlamış.

Olay tipik bir “abuser” atraksiyonu. 

İnternette, parayı bastırdın mı, değil anket sonucu değiştirmek ölmüş dedenin,  Amerika’nın kurucu ataları arasında yer almasını bile sağlayabilirsin.

Abuser denilen küçük tilkiler, ufak paralar karşılığı yapar bu işi. (bizim Abuzer abiyle bir ilgisi yok!)

Internetten, belli üyelik sistemleri dışında anket yapmak zaten akıl karı değildir!

Hayır, bir de eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmenin bir manası var mı?

Ya şimdi genel seçimleri de Twitter üzerinden yapalım diye tuttururlarsa kim mani olabilir?

 

Butik seçim yasası

AKP Yeni seçim yasasını hazırladı.
MHP’nin önüne koydu.

Bu değişiklikler, Mecliste kabul edilip, Resmi Gazete’de yayınlandığı günden itibaren 1 yıl süre geçtikten sonra yapılacak seçimlerde geçerli olacak.

Yani bu da, “2022’nin Temmuz’una kadar kimse seçim hayali görmesin!” demek.

 …

AKP, seçim yasasının en önemli kalemi olan ‘baraj’ konusunda MHP’ye iki seçenek sundu.

“Ortak!.. Baraj yüzde 5 mi olsun istersin, yüzde 7 mi?..”

MHP yüzde 5’i seçti!

Neden?

Çünkü artık yüzde 7 bile sıkıntılı!

16’yı 17.9’u bile gören Bahçeli artık %7’den emin değil!

Hele ittifak içi baraj tam bir adrese teslim uyarlama!

Örneğin Saadet, Deva, Gelecek Partileri Millet İttifakına girip genel oy oranları yüzde 5’i geçmezse oyları sayılmayacak!

Bu seçim yasaları yasayı yapanların ayağına dolaşırsa hiç şaşırmayın!

MHP bir süredir AKP’den kaçan, dökülen oyları topluyordu.
Bu oylar MHP yerine, Gelecek ve Deva’ya yönlenir de onları yüzde 5’in üstüne, MHP’yi de altına doğru yönlendirirse seyreyle gümbürtüyü!..

Bu seçim yasaları, her şey planladıkları gibi gitmezse Cumhur İttifakı için beklenenden daha büyük bir facia olabilir.

Aha da şuraya yazıyorum!

— 

 

YOK ARTIK!

-İstanbul Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan, İstanbul Sözleşmesi’nin, “ensest ilişkinin önünü açtığını” savundu.

-Oyuncu Levent Üzümcü, attığı tweetin sonuna üç nokta koyduğu için savcılıkça ifadeye çağrıldı.

– “Hamdolsun!” kelimesi ile trend topik olan zirveden sonra AKP’nin Grup Başkanvekili Mahir Ünal diyor ki: ”Joe Biden’den medet uman bir muhalefet ile karşı karşıyayız!” 

-HDP’ye saldırıp Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer; sorgusuna “adın ne abicim?” diye başlayanlardan serbest bırakılmayı talep etti! (haliyle)

-25 yıl İstanbul’u yöneten Ak Partinin MKYK üyesi Mücahit Birinci, yeni yönetmeye başlayan İmamoğlu’na, “Yahu sen kim, müsilajı temizlemek kim be!? Siz ancak Müsilajı üretirsiniz!” diye kızdı! (Bilim insanları müsilaj’ın en az 20-30 yılda oluştuğunu söylüyor)

 

“En iyi dördüncü”

-Futbolcuları ‘mehmetcik’ olarak niteleyen özel Kıraç bestesi ‘pek güzel’ olmuş, ama yetmedi…

-Maç spikerinin sanki maça değil de savaşa gidiyormuşuz gibi “vatan millet” ajitasyonları çekmesi göğsümüzü kabarttı ama yetmedi…

-Reis’in uçağa binmek üzereyken, “Şenol Hocam, evlatlarım!..” şeklinde özel bir hitap ile ünleyerek gaz vermesi göz yaşarttı ama yetmedi…

-Yine, Aliyev ile birlikte, iki devlet tek millet, iki cumhurbaşkanı, tek milli takım anlayışıyla son maçı olay mahallinde seyretmesi de “hoşum idi” ama yetmedi…

-Hele ilk müsabaka başlamadan, üstelik ‘milli maç’ temalı bir reklam sloganında, İtalyanlar’ı makarna ile özdeşleştirerek, “makarnaya koymak” pespayeliği (ona en sonunda değineceğim) hem hiç olmadı hem de hiç yetmedi…

Puan sıfır, averaj eksi 5 olunca gruptan çıkma işi yine gelip dünyanın en zor matematik hesaplarına kaldı.

Demek ki gruptan öyle marşla goygoyla, ucubik reklam sloganlarıyla çıkılmıyor!

Gol olmadan “goal” olmuyor!

Peki buna da çıkmak denirse; nasıl çıkarız?

Öncelikle Pazar akşamı İsviçre’yi yenersek grubumuzda 3. oluyor ve en iyi üçüncüler arasında yarışmaya hak kazanıyoruz. Aksi halde, Mustafa hocamın kulakları çınlasın,  “en iyi dördüncü” olarak evimize dönüyoruz.

Diyelim ki İsviçre’yi yendik!
Sonra olayın belirleyicisi biz değil -diğer takımların bizim için yaptıkları yani başka bir deyişle- şansımız olacak..

 

Daha işin başında, İtalya maçında “-ton balığını- makarnaya koyamayınca” bu iş yürümüyor…

Başını sıkı tutmak lazım! 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir