LOMBOZ 12 Nissan 2020

İŞTE; YARIN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI BİTİYOR!
Yani aslında bu gece 12’den sonra sokağa
çıkmak serbest de, o saatten sonra sokağa
çıkıp ne yapacağız? Bizim açımızdan fiilen yarın
sabah uyandığımız saatten itibaren, ne bileyim,
saat 11’den sonra sokağa çıkmak serbest.
Peki, soruyorum!
Değdi mi o kadar arbedeye, curcunaya, kavgaya, strese, kalp çarpıntısına?
Değmedi!
Yarın sabah dışarı çıkmak serbest hale
gelince, hepimiz yine önceden olduğu gibi huzur
içinde evlerimizde oturabiliriz!
• • •
Bizim açımızdan aslında sokağa çıkma yasağı filan olmadı.
Sokağa çıkma yasağı ile birlikte, “sokağa
çıkma” olayı oldu!..
Yani ne demek istiyorum!
Biz zaten otuz gündür sokağa çıkmamıştık!..
Benim iki-üç günde bir “pusatlarımı kuşanarak”, büyük bir dikkat ve paranoid bir itina
içerisinde, yüz metre ilerideki markete gidip,
sadece kasiyer Recep ile maskeler arkasından,
o da, en alt protokolden ödeme iletişimimizi
tamamlayıp, toplam onbeş dakikalık bir süre
içerisinde eve dönmem dışında sokak ile hiç bir
ilişkimiz kalmamıştı..
Neredeyse alışveriş paketlerinin sterilizasyonu işlemleri dışında balkona bile çıkmıyorduk..
• • •
Ancak, bir anda her şey değişti.
Misal, bizim evde olay şöyle gelişti:
Yine kavgalı, gürütülü, rekabet ve entrikanın
cirit attığı hepi topu bir üç kişilik okey partisi
sürecindeyiz. Hatta, sonraki beyanlara göre
nasıl oluyorsa üçümüz de okeye dönüyoruz..
Televizyon da açık!
“Büyükşehirlerde sokağa çıkma yasağı ilan
edilmiştir!” anonsunu duyar duymaz sandalyeler, ıstakalar devrilerek kapıya fırladık!..
Beş dakika içinde kendimizi amaçsızca
sokakta bulduk.
Adeta deprem anonsu gibi birşey algılamıştık!..
Sanki hafazanallah ev yıkılacak!
Oytun Hoca’dan biliyorum. Bizde belli ki
“Amigdala” ırsi olarak büyük!.. Ya da küçük!.
Her neyse!.. Bir anda önlem baskısı frontal lobu
çepeçevre sarmış, adrenal bezleri kan damarlarımıza yoğun miktarda adreno bilmemne
pompalamış ve bizi dışarı uğratmıştı!.
Yani tıbbi açılımı her neyse de, Türkçesi şu
ki: “tabanlarımız popomuza vura vura acilen
fıyttık!”
• • •
Sonra dışarıda hemen bir araya gelerek bir
eylem planı yaptık.. Tabi o kadar da boş değiliz!
Kızım, ekmek peşine düşme görevini aldı!..
Ben ağır olması hasebiyle su işini üstlendim!
Karım da koordinasyon görevini üstlendi.
Onbeş dakika sonra aynı noktada buluşma
kararı aldık ve saatlerimizi ayarlayıp kaybolduk..
Kaybolduk derken şahsen ben kayboldum!..
Ortalık o kadar kalabalık ve curcuna içerisindeydi ki beşeri izdihamdan sitenin karşısındaki
dönel kavşağı tanıyamaz durumdaydım. Zaten
ikinci çıkış neresi. beşinci çıkış neresi hep
karıştırırım!..
Uzatmayayım, kendimi upuzun bir kuyruğun
ortasında buldum.
Yirmi dakika kadar, santim santim ilerledikten sonra önümdeki gence:
“Delikanlı, sorması ayıp, bu ne kuyruğu?”
diye sordum!
“Sigara!” der demez, kendimi kuyruktan
dışarı attım!..
Çünkü bizde sigara içen olmadığı gibi,
sigaranın, korona bulaştığında, yoğun bakım
ihtiyacını iki buçuk kat daha fazla arttırdığını
bizzat uzmanından dinlemiştim.
İşin kötüsü ben dahil, kimsede maske de
yoktu..
Derken bir süre sonra kendimizi evde bulduk.
Ne kızım ekmek alabilmişti ne de ben su!
Benim elimde iki kutu diş macunu vardı
sadece.
Karım, koordinatör olarak: “Evde dört paket
vardı. Onlarla altı paket oldu.. Bravo!” diye
takdirlerini belirterek, diş macunu kutularını,
sterilizasyon için balkona atmamı söyledi..
Ellerimizi yıkadık, banyolarımızı yaptık, kolonyalarımızı süründük!
İnşallah virüs kapmamışızdır temennileriyle
oturduğumuzda saat gece biri geçmişti.
Tadımız kaçtığı için okeye de devam etmedik
artık…
• • •
Düşününce, kötü bir şaka gibi geldi aslında.
Şunu bir gün önceden söylemenin ya da sokağa çıkma yasağını bir gün sonradan başlatmanın ne gibi bir sakıncası olabilirdi anlamak
mümkün değil.
Hayır, bilim kurulumuz, sosyal, psikolojik
kurullarımız filan mükemmel olmasa gam
yemeyeceğim.
• • •
Hadi, bu işi yönetmede başarılı olan başka
örnek almayı şu kahrolmayası Türk gururumuza
yediremiyoruz diyelim!
E bari Kuzey Kıprıs’ı kendimize örnek alalım
birader!
Kuzey Kıbrıslı arkadaşım anlattı:
Adamlar işin başından beri salgını tıkır tıkır,
sorunsuz yönetiyorlar.
Adadır filan demeyin.. İngiltere de ada!
Daha olayı Çin’de de duyar duymaz ve “vaka
sayısı birceğez iken” hemen tüm uçak ve gemi
seferlerini iptal ettiler.
Tek hataları, dört tarafı suyla çevrili bir ada
oldukları için bu seferleri iptal edince tıbbi
malzeme tedariki konusunda oldu. Salgın yönetiminin başı..”Bir tayka! Biz şimdi buraşda,
bu minnak gancoloz ile mücadele ederiken tıbbi
malzemeyi nasıl getireceyik?
Diye sordu..
Düşünüp taşınıp o sorunu da Kuzey Kıbrıslı iş
adamlarının uçaklarıyla halletiler. Bitti gitti!
Biz ise, bu kadar darbe görmüş geçirmiş,
defalarca sokağa çıkma yasağı idrak etmiş bir
ülke olarak “bir sokağa çıkma yasağı nasıl ilan
edilmemeli!” noktasını tam isabetle bulup, öyle
de uyguladık!
Gıprıslı arkadaşım şöyle dedi: “Gardaş, hadi
size son taykada haber verirler! Peki belediye
başganlarına neyçin sürpiriz yaparlar?”

 

İYİ ŞEYLER DE OLUYOR
-Torba yasada öğretmenlere piyango çıktı!
Günlerce korona nedeniyle “Evde kal”maktan
bunalan öğretmenlerin yaz izinleri yeni yasayla iki ay
ile sınırlandırılacak. İki ay dışında kalan tatill süreleri mesleki çalışmalar ile doldurulacak. Dört duvar
arasında sıkışan öğretmenlerimiz böylece daha çok ev
dışında bulunabilecekler.. Darısı diğer memurlarımızın ve çalışanlarımızın başına!


-Korona salgını sürecinde, düğün, nişan, sayısı, dolayısıyla evlenen çift sayısı oldukça azaldı. Durumun
önümüzdeki sünnet sezonuna da yansıyacağı belirtiliyor. Ekonomistler, bu trendin Haziran, Temmuz,
Ağustos aylarında da sürmesi halinde, vatandaşın
”takı, takı, takı!.. İki haftada bir takı! Bu ne yahu!
Gram altın mı basıyoruz biz!” şeklindeki sızlanmalarını önemli ölçüde dindireceğini ileri sürüyorlar.
Ekonomi bakanlığının, yaratılan bu ferahlık ortamı
ile ilgili bir sunum hazırlığı içinde olduğu bildiriliyor.
-Korona salgılı nedeniyle futbolda elle oynama
kuralı değiştirildi. Topa omuz ve dirsek arasındaki
kol bölümü ile müdahale etmek belirsiz bir süre için
cezadan çıkartıldı. (Buraya kadar doğru valla! Şaka
değil! Neye derman olacağını ben anlamadım!) Fifa
as başkanı Moritelli: Fıfa’nın ilgili kurulllarının, kalecinin topu elle tutması konusuna eldiven dışında bir
çözüm aradıklarını belirtti.
-”İspatla devlet desteğini al!” kolaylaştırıldı..
Korona nedeniyle işini kaybedenler işini kaybettiğini ispatlayabilirse ve bu kişileri işten çıkaran
işletmeler, işletmelerini kapattığını ve bu kişileri tam
da bu nedenle işten çıkarttıklarınıkanıtlayabilirlerse
devlet desteğine hak kazanacak olan çalışanların,
bu durumlarını ispatlayabilmeleri için yeni bir kolaylaştırma çalışması yapıldı. Bu çalışmanın sunumunu
yapan maliye uzmanı biz baskıya girdiğimizde sunumunu henüz bitirmediğinden konunun detaylarını
yarın verebileceğiz.


BİR İYİ HABER

Bizim kuşağın, yani Seksenler’de yirmili yaşlarında olan kuşağın -hadi on yedi-yirmi beş arası
diyelim- gençliği varlık içinde geçmedi..
Kimsede çok para yoktu. Yoksulluk, adaletsizlik,
bozuk düzen vardı.
Ama çocukluğumda ve hatta ilk gençliğimde
çöpten ekmek toplayan insanlar gördüğümü de hiç
hatırlamıyorum.
Bizim kuşağın gençlerinin, bu kuşak gençlerinden en önemli farkının, “yarına bakış” konusunda
olduğunu derin bir üzüntüyle gözlemliyorum.
Bizim gençliğimizde, kendi geleceğimiz konusundaki kaygımızın, ‘kaygı skalamız’ın içindeki yeri
neredeyse yok denilebilecek kadar arka sıralarda bir
yerlerdeydi..
Bugünün genç neslinin böğrüne “gelecek kaygısı!” ne yazık ki ağır bir travma olarak çökmüş
durumda.
Biz o yaşlarımızda, dünyayı değiştireceğimize
inanıyor, adeta yılında anlaşamıyorduk.
Oysa bu gün aynı yaşlardaki çocuklar, bırakın
dünyayı ya da ülkesini değiştirmeyi, ne, iş bulabileceklerine, ne evlenebileceklerine, ne de çoluk çocuk
yetiştirebileceklerine inanıyor! Önemli bir bölümü
için bunlar, uzak bir hayal!
• • •
Hayata, doğru yerden bakamazsanız ayrıntılar
içerisinde boğulur gidersiniz.
Oysa doğru uzaklık ve açıdan bakmak çözümü
oluşturan algoritmaları doğru sıralamanızı sağlar.
İkinci dünya savaşında, pasifik okyanusunun
ortasında uçağının elektrik sistemlerinin devre
dışı kalması ve aydınlatma dahil bütün gösterge
ışıklarının kapanması sonucu üsse nasıl döneceği
kaygısını yaşayan savaş pilotunun sözlerini hiç
unutmuyorum:
“Motorlar dışında hiç bir ışık, hiçbir gösterge
çalışmıyordu ve okyanusun ortasındaydım. Yakıtım
ancak planlı dönüşe yetecek kadar! Önce paniğe
kapıldım. Herşey bitti dedim. Uçağın ters mi yoksa
düz mü uçtuğunu bile anlayacak durumda değildim. Sadece motorun sesinden düz gittiğimi anlayabiliyordum. Camdan dışarı baktım. Kokpit karanlık olduğu için daha önce hiç görmediğim kadar
berrak bir deniz görüntüsü vardı önümde.. Aniden
dikkatimi bir geminin bıraktığı yakamoz izi çekti.
Bir anda soğumuş kokpitte içim ısındı. Gözlerimden
birkaç damla yaş geldi.
Bu iz beni limana götürecek rotaydı. Bütün moralim değişti. İzi takip ederek, gerçekten de limanı
buldum. Gerisi kolaydı!”
• • •
Bugün yaşadığımız farklı ve olağan dışı durum
bize yeni yakamoz izlerini gösteriyor.
Kokpitin lambası söndü ama artık dışarıyı daha
net görebiliriz.
Korona nedeniyle karartılan genç ruhlar için
umutlu bir haber veriyorum. Dünya, bu salgın nedeniyle zor günler yaşıyor evet..
Temel tüketim dışında tüketim durdu..Korona
nedeniyle oluşan işsiz sayısı dünya ölçeğinde iki yüz
milyon kişiye yaklaştı evet..
Ama öte yandan tüketenlerin hanesinde varlık
birikiyor. Dünya devleri, keselerinin ağzını o kadar
açtı ki, devranın tekerini durdurmamak için hazinelerinin kuytu köşelerine istifledikleri çil çil altınları
ortalığa saçıyorlar. Saçmaya da devam edecekler.
Yani dolaşıma giren para anormal düzeyde artıyor.
Felaket senaryolarına takılmayın..
Hiç kuşkunuz olmasın, bu bolluk, bir süre sonra
ekonomik açıdan artık köy haline gelmiş dünyanın
her yerine, her mahallesine yansıyacak.
Egemenler bu parayı tekrar geriye, hazinelerine
toplamak için üretimi, tüketimi, teşvik etmek zorunda kalacaklar.
Bu günün umutsuzları, bu günün “yarını karabasan gibi gören gençleri” siz bu bolluğun meyvesini
en güzel biçimde yiyeceksiniz.
Tek şartla!..
Kendinizi fikren hazırlayın ve donanımınızı arttırın.
Ne kadar mı? Ne kadar arttırabilirseniz!
Ya da, sadece enseyi karartmayın yeter!
Yeter ki gün eksilmesin pencerenizden!

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir