LOMBOZ 25 NİSAN 2021 PAZAR

 

Frene basamamışız!
Diyelim ki bu iş bilerek, isteyerek yapılmadı.
Haşa, tanıdık, bildik birileri; üzerine basılan kurdan, ucuz dolar alıp aradaki farktan milyarlar götürmedi..

Diyelim ki 128 milyar doların her bir ‘cent’i, memleketin ekonomi gemisini, azgın finans fırtınalarının dev dalgalarından kurtarmak için halisane niyetlerle sarf edildi!

İyi ama o halde burada da büyük bir beceriksizlik, başarısızlık ve hatta hezimet yok mu?

Çünkü gemi battı!

128 milyar dolar eridi gitti! 

Ne faiz düştü.

Ne döviz düştü.

Ne de enflasyon düştü!

Üstelik sadece 128 milyar doları eritmekle kalmadık o hızla eksi 60 milyar dolar da içeri girdik!
yani aslında kayıp 188 milyar dolar oldu!

Bizim kuşak bilir.
İlkadım, Ağabali Caddesinde bir küçük lostra salonu vardı.
Lostra salonu dediğime de bakma! Samsun’da o dönemin en yeni trendi.

Cevat abi, bu dükkanda ayakkabı tamir işleri yapıyor. Bir de canlı ayakkabı boyuyor.

Ayakkabı boyacıları genelde omuzlarına astıkları boya sandıkları ile güneş altında sokak sokak dolaştıkları için lostra salonu afilli bir şey.
Lostra salonunda; ayağından çıkarmadan, çayını, kahveni içerken, canlı canlı ayakkabıların boyanıyor.

Neyse, bir duyduk ki Cevat abiye Milli Piyangodan büyük ikramiye çıkmış!
Ben, lise öğrencisiyim o vakitler..
Cevat abinin esnaf komşusu Çizgi Ali’nin yanında duvar kağıdı yapıyorum.

Haberi duyunca, ıslatalım, kutlayalım diye dükkanına seyirttik ama Cevat abiyi bulabilene aşkolsun! 

Lostra salonu kapalı…

Bir ay kadar sonra, Çiftlik Caddesinde, bi göz çala üstü açık, cafcaflı bir Pontiac’ta gördüm kendisini.
Otomobilin teybinde 9/8’lik ritm sonuna kadar açık, Cevat abi, ön koltukta, şoförün yanında, kocaman renkli bir dondurmayı yalıyor.
Fukaranın zenginliği böyle.. Üstü açık otomobilde dondurma yemek!

Aradan dört beş ay daha geçti.

Bu sefer Onur Anıtı parkında gördüm Cevat abiyi. 

Boynunda vasat bir boyacı sandığı ile.

Yanına gittim. Selam, hasbıhal, derken asıl soruyu sordum:
“Cevat abi, neredesin sen, bu sandık ne?.. Lostra salonun neden hep kapalı?”
Bir sandığa baktı, bir bana baktı.. Sonra gözlerini ağaçların üst çatallarında sanal bir noktaya odakladı:

“Sorma yiğen!” dedi…  “Mübarek ikramiyeyi öyle bir hızla yedik ki, beynimiz dönmüş.  O hızla karıyı da boşamışız, dükkanı da yemiş bitirmişiz, frene basamamışız!”

 …

Belli ki 128 milyar dolar hikayesi de biraz bizim Cevat Lostra’nın büyük ikramiye işine dönmüş..

Parayı yerinden öyle bir sökmüşüz, öyle bir hızla eritmişiz ki; Frene basamayıp o hızla 6o milyar dolar da eksiye inmişiz, haberimiz olmamış!.

 

Gerçek liderlik!

Devletler, doğru yanıtı kurullarında düşünüp taşınarak verir.

Gerçek liderler ise anında, doğru ya da doğruya en yakın cevabı verebilme zekasına sahip olanlar arasından süzülür..

Bu sadece siyaset için değil ticaret ya da başka liderlik alanları için de geçerlidir.

‘Doğru yanıt vermek’ ile ‘iyi nutuk çekmek’ farklı özelliklerdir..

Birincisi akıl, zeka ve bilginin harmanladığı bir refleks, diğeri ise bir hazırlık, bir etüd ve tecrübe sonucu kazanılan “teatral” bir sunumdur.

Dünyanın her yerinde, liderlerin ön hazırlıksız verdiği kendiliğinden yanıtlara bakın. Örneğin uçak sohbetleri, bir etkinlik çıkışı ya da bir toplantı sonrası; özellikle planlanmamış, paslanmamış sorulara verilen yanıtlara.

Sonradan bürokratlar bu türlü durumlarda verilen bazı hesapsız ve savruk yanıtları toparlamak için olağanüstü gayret sarf etmek zorunda kalırlar.

Tarihin, gerçek lider profili olarak tescil edip tahta oturttuğu liderler, daha çok dinleyen, daha az konuşan ama konuştuğunda doğru atışı yapabilen liderlerdir. Çünkü tarih, çelişkiyi beş yüz yıl sonra da olsa getirip masanın üzerine koyar. 

Lideri ya ölümsüzler arasına ekler ya da ‘hatırlanmayanlar’ çöplüğüne atar!

Büyük iskender doğulu ya da batılı hemen hemen bütün liderlerin öykündüğü bir tarihsel lider profilidir.

Pers kentlerini fethedip Şur önlerine geldiğinde sert bir direnişle karşılaşır. Kent, İskender’in ordusuna 7 ay direnir. Darius, İskender’in elinde bulunan ailesi için yüklü bir fidye ve bazı topraklar teklif eder. Ama İskender reddeder. 

Bunun üzerine komutan Parmenion: “Ben büyük İskender olsam kabul ederdim!” der. İskender anında yanıt verir. “Ben Parmenion olsam, ben de kabul ederdim!”

Çok geçmeden Kent düşer, İskender Şur’u alır!..

 

Gereksiz sorular?

Bir kere “Bebişim” diyen avukat, Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanı oluyor da,
Senelerdir “Bebeğim” diye türkü söyleyen “İmparator” neden bir Kültür Bakanı bile olamıyor. Yakışmaz mı abime?

 

 

 

 

Artık Resmi Gazete’yi dikkatli takip edin!

Ben bu saatten sonra bakanlıklarda seri ve sert değişimlerin yaşanacağını tahmin ediyorum.
“Hadi canım, nerden çıkardın?” diyenlere izah edeyim.
Hani misal; diyelim ki Milli Takım Avrupa turnuvasının son maçında… Tur atlama şansı kalmamış. Maçın da ikinci devresi.

Teknik direktörler genelde ne yapar?
Kuralların izin verdiği ölçüde tüm oyuncu değişim haklarını kullanırlar.
Son bir dakikada bile yedek kulübesinden oyuna adam alırlar.
Neden?
Amaç oyuncuların mümkün olduğu kadar ‘milli maç sayısını’ arttırmak, var ise 11’de olma primlerinden yararlanmalarını sağlamak!
Anlaştırabildim mi?

 

Bir yanıt bir çözüm!

Sosyal medya üzerinden bazı arkadaşlar soruyor:

“23 Nisan Cuma gününün, bir önceki Cuma gününden ne farkı var ki hafta sonuna katılarak kısıtlamalara ekleniyor?” 23 Nisan kutlamalarına karşı bir kasıt mı var?

Ben söyleyeyim!
Bu iktidar 23 Nisan’ı 19 senedir kutladığı gibi bildik şekillerde kutlayacak zaten.
Asıl mesele bu değil! 

Asıl mesele 23 Nisan Cuma’nın ‘resmi tatil’ olması.
Bir önceki Cuma günü resmi tatil değil.
İktidar, resmi tatil olmayan bir günde kısıtlama uygularsa, kısıtlamaya maruz kalan, esnaf ya da özel kuruluşlarda, çalışan herkese ödeme yapmak zorunda.
Yapmazsa ne olur?
Yapmazsa ilerleyen günlerde seri davalara maruz kalabilir.
Anayasa Mahkemesi, AİHM bu davalarda hükümeti büyük ihtimalle tazminat ödemeye mahkum edebilir.

Bu nedenle, bildiğiniz gibi kısmi bile olsa kapanmalar hep mesai saatleri sonrasına ve tatil günlerine denk getiriliyor. Önümüzdeki bayram kısıtlaması da, muhtemelen, 12 Mayıs Çarşamba Bayram arifesi de eklenerek, 15 Mayıs Pazartesi’ye kadar 5 gün olarak uygulanacak.

Ben iktidara bir yol önereyim de hem sağlık sistemi nefes alsın hem de binlerce insanın hayatı kurtulsun.
Bir kararname ile kanun çıkarma yetkisi elinizde değil mi?

Elinizde!
O halde naçizane kulunuzu dinleyin, 1 Mayıs Cumartesi’nden itibaren, bayram tatili sonu 15 Mayıs’a kadar tatil olmayan 7 gün var. Çıkartın bir kararname,1 ile 15 Mayıs arasını misal, “Bahar Bayramı” münasebeti ile “resmi tatil” ilan edin! 

Siz tazminat korkusundan kurtulun, bu millet de 15 günlük bir tam kapanma ile binlerce insanını kaybetmekten kurtulsun!
Win-win yani..

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir