Tele Kulak pazarı
Maşşallah.. Herkes herkesi dinlemiş, dinletmiş.. Ne demokrasi ama!
Bu başlık altında; ‘Bağımsız Gazetecilik’ tarafından kurulduğu 2002 yılından, Demirören’e satıldığı 2010 ortalarına kadar Vatan Gazetesi’nde çizdiğim siyasi karikatürleri içeren bir arşiv bulunuyor.. Vatan Gazetesi el değiştirdiğinde “ilk kapının önüne konulan!” gazeteci ben oldum.. Karikatürlerin çoğunun altında, çizdiğim gün yazdığım birer ikişer paragraflık kısa notlar bulunuyor.. Beni kovarken, “Valla ekonomik olarak çok zor durumdayız. Yoksa siyasi bir nedeni yok! ” demişlerdi. Sonra Mine Kırıkkanat’ı kovdular. Necati Doğru gitti. Sonra Can Ataklı, Mustafa Mutlu.. Böyle boş kalınca düşündüm. Biz bu bir kaç kişi ne para alıyormuşuz ki gazete bizi masraftan düşünce batmaktan kurtuldu. Hala yaşamaya devam ediyor!.. Yazıklar olsun bize! Kaç kişinin ekmeğiyle oynuyormuşuz az kala..
Maşşallah.. Herkes herkesi dinlemiş, dinletmiş.. Ne demokrasi ama!
Tamam.. Adli süreci etkilemeyelim, Hukuka, adalete saygının sarsılmasına neden olmayalım da.. Gazeteci olması bir yana, 380 gün neyle suçlandığını bile bilmeden parmaklıklar ardında tutulan bir babanın çocuğuna bu 380 günlük ayrılığı nasıl izah edelim.. Bu kara mizah ortadan kalktığında, "ikiniz de kusura bakmayın!" demek yaratılan bu boşluğu bu çukuru doldurabilecek mi?
Baykal öneriyor. 24 maddeyi ayrı getir onaylayalım. Referanduma gitmesin. Kalan 3 madde için referanduma git! Erdoğan ısrarlı, "Ya hep ya hiç!.."
Anayasa reformu, yargıyı nasıl etkileyecek!..
Aynı koro, aynı ses!.
AKP Taslak için destek turlarını Cuma’ya kadar sürdürecek..
Nereye payidar nereye? Yüksek yargı mensuplarının "Olacak şey değil, Dalga mı geçiyor bunlar!" demelerine rağmen iktidarın illa da bu taslağı halka götüreceğim diye tutturması niyedir? Girişimin bu haliyle referanduma bile gidemeden Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini neredeyse ilkokul çocukları bile anlamışken bu neyin ısrarıdır? Amaç, Askerden ses çıkmayınca dayağı yargıdan yeyip maduriyet primlerini toplamak olmasın!.. Hey benim güzel memleketim.. Bu hesaplar niye hep tutar? Niye?!..
Hayalimdeki memleket..
Gerginlik politikaları yavaş yavaş meyvesini vermeye başlıyor. iş başındaki provokatörler, her fırsattan dumanlı hava yaratmaya çalışıyorlar.. Çünkü ne de olsa kurt dumanlı havayı seviyor..
Türkiye, İsrail ile Suriye arasındaki sorunların çözümüne katkıda bulunmak amacıyla "arabulucu" olmuştu.. Sonra İsrail ile, iki ülkenin tarihinde görülmemiş bir fırtına koptu.. "One Minute" olayı ile problem tavan yaptı. Arabuluculuk da bitti haliyle.. şimdi Erdoğan Suudi Arabistan’dan konuştu. "İki ülke için yine arabulucu oluyoruz!" diye.. İsrail jet hızıyla yalanladı. Olmert’in ofisinden bir açıklama yapıldı.. "Yok öyle birşey, ama bu talep Türkiye’nin ilişkileri düzeltmek eğiliminde olduğunu gösteriyor!".. şimdi ortalık bu cevap ile yine sertleşecek mi yoksa yumuşayacak mı birlikte göreceğiz. Yoksa ara yerde habire maraza çıkartan arabulucu ile karşı taraf yerine arabulucuya dalan bir ikinci taraf üniversal arabuluculuk müessesine kalıcı zararlar vermekten öte ne işe yarar?.. (Ne dedim ben?!)
