LOMBOZ 20 MART 2020 CUMA

20 MART CUMA  LOMBOZ

Hacılar kaçarken yakalandı!

Geçtiğimiz haftanın en trajikomik olayı umre’den gelen hacıların maceralarıydı.

Biliyorsunuz umre, Müslümanlar için, “büyük hac” dönemi dışındaki zamanlarda Kabe’yi ziyaret etmek fiiline verilen isim. Sadece ihram ve tavaf’ın farz olduğu bu küçük hac’da (hacc-ı asgar), Arafat’a çıkmak, şeytan taşlamak, kurban kesmek gibi dini ritüeller yapılmıyor. Hatta kimileri bunlara “hacı” da demiyor ama biz diyelim..

Diyanet ve diyanet izniyle hac turu yapan turizm şirketleri aracılığı ile çeşitli zamanlarda “Umre Turu” için Suudi Arabistan’a giden adaylar, ister 4-5-7 günlük hızlı turlarla ister 10-20-25 günlük uzun turlarla katıldıkları bu seyahat için kişi başı 1000-2500 USD arasında para ödüyorlar. Fiyatlar, Medine hurma bahçesinde kahvaltılı, mevlütlü, Müzdelife’de piknikli dualı, dört yıldızlı ya da beş yıldızlı otelde açık büfeli, tek kişi, çift kişi oda konaklamalı gibi parametrelere göre artıp azalıyor.

Her yıl yaklaşık 400 bin kişi hac zamanı dışında Türkiye’den Suudi Arabistan’a giderek umre yapıyor. Yani ayda en az 30-35 bin vatandaşımız bu seyahati yapıyor.

Bu girizgahı şunun için yaptık;

Suudi Arabistan Krallığı, malum pandemi nedeniyle 27 Şubat’ta tavaf ‘ı ve sa’y’ı yasaklayıp, Kabe’yi sadece namaza açık bırakınca aynı tarihten itibaren bizim Diyanet’de umre gidişlerini kapattı. O esnada umrede bulunan vatandaşlarımızın da geri dönmelerini istedi. Ancak anlaşılıyor ki, dünyanın çeşitli ülkelerinden on binlerce umrecinin bulunduğu o kalabalık ortamda, virüsün yayılımına en uygun atmosferde bulunan umrecilerimiz, ödedikleri paranın karşılığını alma ve farizalarını eksik de olsa tamamlayabilme hasebiyle , tur tarihleri bitene kadar zamanlarını orada geçirdikten sonra geri dönmeye başladılar. Resmi kaynaklardan belirtildiğine göre 21 bin umreci neredeyse aynı anda geri döndü.

Gece yarısı ögrenci yurtları boşaltıldı ve belli ki ümrecilerin ancak bir bölümü, karantina bölgesi yapılan bu yurtlara üstelik de ite kaka yerleştirildi.

Hatta bazıları polisle cebelleşerek barikatları yıkıp yurttan “kırmaya” çalıştı. Bazıları daha da ileri gidip ortaklaşa taksi, otobüs tutarak memleketlerine kaçtı ya da yolda yakalandı.

Örneğin, Erzurum valisi Okay Memiş, bir otobüs tutarak Erzuruma gelmeye çalışan 28 kaçak umreciyi Çorum dolaylarında kıstırdı. Gerisin geri Ankara’ya yönlendirdi.

Vali: “bunları yakaladık ama yine de kaçak göçek gelenler oluyor!” dedi.

İp uçlarından da anlayacağımız gibi bu esnada neler oldu, neler bitti allah bilir. Ama rakam ortada..

Bu koronalı süreçte umreye gidip dönmesi gereken 35 bin umreci olması gerekiyorken karantinaya alınan sayısı dörtte biri bile değil.

Nereden biliyoruz?

Şuradan biliyoruz!

İstanbul’da 3 öğrenci yurdu hazırlandı. Her odada bir kişi kalacağı açıklandığına göre en büyüklerinden biri olan FSM Yurdunun 1072 odası var.

Haydi Ankara ve Konya’da da olmaz ya o kadar olsun. Fazla fazla toplam 9 bin umreci karantinaya alındı diyelim. Nitekim İbrahim Kalın 10 bin 330 ümrecinin karantinaya alındığını söyledi.

Peki korona sürecinde peyder pey gelen geri kalan 20 bin’e yakın umreci nerede?..

Nerede olacak! Çoktaan evlerine ulaşarak yakınlarınını yüzüne öksürmeye, avuçlarının içini öptürmeye, kırk kişinin mıncıkladığı hurmaları ikram etmeye başladılar bile..

Bakın; aha şuradan söylüyorum!.

Korona olayında ileride bir milat aranacaksa, miladı bu umreci olayından alacaksınız!

Umrecilerin gelişi öncesi, ümrecilerin gelişi sonrası!

——

 

 

Robinson ve Cuma’ya korona bulaşsa..

Emre Kongar hoca Tele1’de çok güzel söyledi: “Virüs kendisi gezemez, onu insanlar gezdirir!”

Doğru!.. Çünkü virüs canlı değil ki gezsin! Kanadı yok uçsun, ayağı yok yürüsün!

Evrimin ilk dönemlerinden kalma bir geçiş formu. Bir kılıf içinde minnak bir RNA parçası..

Kendi kendine çoğalma kabiliyeti bile yok. Kendisini, bulaştığı canlı hücresinin “Copy Center”ine beleş çoğalttırıyor. Stop geni de bulunmuyor. Yani fotokopi makinesine “dur!” diyen de yok!.  Konak hücrenin enayi fotokopi makinası, kopyalamaya bir başladımı o kadar çoğaltıyor ki, çoğalan kopyalar, hücreye sığmıyor. Sonunda hücre patlıyor. Seninki dalıyor önüne gelen başka hücreye. Oralarda da aynı şey!.. Yayıldıkça yayılıyor!

1 mikrometre, yani bizim öğrencilik dönemimizdeki deyişle ‘mikron’ bir milimetrenin yüzde biri. Misal, bir bakterinin boyu 2 mikron..

Virüs o kadar küçük ki, bir bakteriyi bir futbol sahası kadar büyütürsen, virüs ancak bir futbol topu kadar oluyor.

Dışarıda ömrü 4 saat. İnsanda ömrü yaklaşık 14 gün.

Yani Robinson Cruise ve Cuma’ya ıssız adada korona virüsü bulaştığını düşünelim. Adaya 14 gün dışarıdan kimse gelmezse virüs Robinson ile Cuma’yı hasta etse de etmese de 14 gün sonra şahsen kendisi tamamen yok oluyor.

Yani dünyada herkes evine kapanabilse, bilemedin 20 gün sonra koronadan eser kalmayacak.

Ama yapamıyoruz. Eve kapanamıyoruz!

İki çözüm var. Ya tam kapanacaksın. Ya da kontrollü açılacaksın. Yani ölçüm yaparak, test ederek kontrollü çalışma hayatını sürdüreceksin. Güney Kore, test ederek çalışmayı. İngiltere’de biraz ona benzer bir şeyi, sürü bağışıklığını deniyor. Biz tam kapanmayı seçtik.

Tam kapanma fukara işi.. Seçtik ama tam da uygulayamıyoruz. Hala, nasılsa bizim yaşımızdakilere bir etkisi yok diye umursamayan yeni yetmeler var.  Adamlar kahvede okey oynarken basılıyor. Amcam; “Valla salgını hiç duymadım. bilmiyordum!” diyor.. “Biz bunu aha şu karikatürle gösterdik!”

İyi de, Memleketin ihtiyaç akçesi bile harcandı. Zaten dipteyiz.

Bu iş uzun sürerse, dibin de dibine dalıp kum çıkaracağız!.

Unutmayalım. Virüs gençlere fazla etki etmiyor ama işsizlik gençleri vuruyor!

——

 

 

..ve ilkbahar!

Bu gün ilkbaharın ilk günü..

Katmerli kaotik bir ortam ve ilkbahar..

Mutlu olmak için en azından bir sebebimiz var.

Gün doğmadan neler doğar!

———

Gazetecilerin canı cehenneme!

Cumhurbaşkanlığı önceki günkü basın toplantısında her açıdan salgına son derece duyarlı davrandığını göstermek için elinden geleni yaptı. Ancak neylersin ki elinden bu kadarı geliyor!..

-Cumhurbaşkanı, Külliye’yi kontamine etmemek için toplantıyı Çankaya’ya aldı. Bu biiir!  (İyi ki Çankaya’yı müteahhite vermemişiz.)

-Katılımcıları bir koltuk boş bir koltuk dolu oturttu.. Sosyal mesafelerini arttırdı ve bununla övündü.. Bu ikiii!.. (Madem böyle oluyor, şimdi tiyatrocu ve sinemacılara ne diyeceğiz?)

-Hepsi bir yana, 6 gündür sesi soluğu çıkmayan 1 numara’ya aşırı ilgi yüzünden koltukların arka kısmında neredeyse üst üste konuşlanmış gazetecileri, kameramanları gördük ki, onlar önlem paketinde hiç hesaba katılmamış.. Bırakın Sosyal mesafeyi, neredeyse birinin kafası diğerinin koltuk altından çıkyor!.. Dersiniz ki “pelvanlar kispetsiz Kırkpınar ısınmasında!”

E, Ne anladık şimdi biz bu titizlikten?

——

Paketten ne çıktı?

Zaten gelmeyen turistten alınmayan vergi turizmciye ikram olarak verildi.

20 gün sonra ödenecek emekli bayram ikramiyesi 20 gün önceye alındı.

Bu ay sonu ödenecek stopaj bir ay sonraya alındı.

Geri kalanı; kasada olmayan paradan sermayeye destek..

Zaten günlük yaşayan ve dükkanını açamayan esnafa, yarın eve ekmeği nasıl getireceğini tarif eden bir reçete yok!

Sahnesini kapatan tiyatrocuya, kahvehanesini kapatan ocakçıya, kontağını kapatan taksiciye, kapısına kilit vuran cocuk yuvası aşçısına, okulu tatil edilen sözleşmeli öğretmene, günübirlik tur yapan rehber Hüseyin abiye, evlere temizliğe giden fatma ablaya, sokakta simit satan ramazan agaya, böyle böyle ekleyebileceğimiz onlarca meslek grubuna pakette bir çözüm sunulmuyor..

Böyle paket belki bu gün zevahiri kurtarır ama üç ay sonrasını zor kurtarır?

Hepsi şaka bu ciddi!

Prof. Nurettin Abacıoğlu, Ana branşı farmakoloji. Yani ilaç bilimi… Bu alanın duayenlerinden biri.

Çok yakın zamanda, Çin’de yapılan bir araştırmanın makalesini çevirmiş. Çeviriyi “İleri” gazetesindeki köşesinde da yazmış.

Makale başlığı “Yeni koronavirüs pnömonisi tedavisi için klorokin fosfat kullanımına ilişkin uzman konsensüsü”

Bu makalenin özetinin özeti şu: Araştırmayı yapan uzmanlar makalede;  Buradaki çalışmamızda, yeni koronavirüs pnömonisi tanısı alan hastaların klorokin ile tedavi edilmesinin, tedavinin başarı oranını iyileştirebileceğini, hastanede kalış süresini kısaltabileceğini ve hasta sonuçlarını iyileştirebileceğini bulduk.” diyor ve “Hafif, orta ve şiddetli yeni koronavirüs pnömonisi vakaları ve klorokin kontrendikasyonları olmayan hastalar için 10 gün boyunca günde iki kez 500 mg klorokin fosfat tableti önerilmektedir.” diyerek dozajıyla birlikte ilacı öneriyor.

Anlaşıldığı gibi, sorunun tam çözümü olmasa da iyileşmeyi hızlandırıcı, hastayı taburcu etmeyi ve dolayısıyla hastaneyi hızlı boşaltmada katkı sağlayacağı öngörülebilecek bu ilacın üretiminin de zor olacağını sanmıyorum.

Bu hengamede, bu yeni gelişmenin uzmanlara duyurulmasına ve konunun gözden kaçmamasına bir katkımız olsun diye buraya almış olduk. Teşekkür ve takdirler Prof. Nurettin Abacıoğlu’na..

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir