Bu bölümdeki karikatürler, 2014 Temmuz’undan 2016 Temmuz’una kadar Ulusal Kanal’da Cuma Akşamları saat 21:00 de yayınlanan, Mustafa Mutlu’nun ‘Kral Çıplak’ programında ‘Canlı Yayın esnasında, gündeme ilişkin çizdiğim karikatürler’ den oluşuyor.. 2017 Aralık itibariyle yaklaşık bir buçuk yıllık bir aradan sonra bu kez aynı programa CEM Tv’ de yeniden start veriyoruz.. Yine Cuma akşamları, bu sefer saat 19:30 dan itibaren..

MESAM’a Kayyum..

Osmanlı tokadı..

Baraj ve ittifak Post Thrue siyaset

Yapılan anketlerin sonuçlarının barajı geçemeyeceği yönünde çıktığı iddia edilen MHP çareyi AKP ile ittifakta buldu.
1 puanın bile hayati öneme sahip olduğu 2019 seçimleri için; oyları ne kadar düşerse düşsün AKP gözünde MHP’ nin önemi artıyor. Son dakikada bir sürpriz yaşamak istemeyen AKP kurmayları, ittifakı kurumsallaştırdılar.  Sanki karşılarında başka ittifaklar da varmış gibi bir havayla ittifakların oy pusulalarında yer alma biçimini bile netleştirdiler. Şimdi tek umutları CHP ile HDP’nin resmi bir ittifak içerisine girmeleri.. CHP tuzağı görüp, ne kadar “asla böyle bir şey olmayacak!” diye açıklama üstüne açıklama yapsa da TV oturumlarındaki dezenformasyon kesilmek bilmiyor.
‘Post Thrue’ siyaset sürüyor..

Yapmayın abiler, ayıptır..

Muhalefet yapan ve hareket eden her nesneyi “hain” olarak damgalayan reiz’in “inceden sıkıntılı” olduğunu biliyoruz. Artık ona diyecek bir şey kalmadı.. Allah her yakaranı görür. Onu da görsün, acil şifalarını versin!..
Bu konuya onu katmayalım.. Bu aramızda..
Sözüm onun bu hallerinden çıkar sağlayarak,  ona gaz veren bu televizyonlara, bu gazetelere, bu ticari cenaha yerleşmiş aklıevvel, hin oğlu hin güruha!
Yapmayın abiler!..
Üç paralık çıkarınız batsın yahu!..
Hem adama yazık, hem memlekete!

Biz daha komiğini yaparız..

Madem “çizgili tarih güncesi” yapıyoruz, Robot Sanbot’u da günceye geçirelim..
Malüm, Denizcilik Haberleşme Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan ile haberleşip ona ulaşamayan Çinli robot Sanbot terbiyesizlik yaptı! Sunumunu yaptığı panelde Bakan’ın “Sizi anlayamıyorum!” diyerek bir iki kere sözünü kesti.. Koskoca Bakan ile ince bir mugalataya girmiş oldu. Bunun üzerine Bakan kızdı. “Kapatın şunu!” dedi.  Robot kapatıldı. Derhal format atıldı. Bidayında, robota kameralar karşısında, bizzat Bakan’dan özür diletildi.
Ben bununla ilgili  bir şey çizdim ama benim çizebileceğim hiç bir karikatür, bu durumun kendisinden daha komik ve daha düşündürücü olamaz. Zaten bizi  işte bu yüzden gazetelerdeki işimizden kovdular..  “Biz daha komiğini yaparız” iddiaları var ve ne yazık ki bu iddia gerçek!

Maymuna bak!

Medyada geçtiğimiz hafta Afrin’den sonra en fazla yer bulan haberler  ‘süper kanlı mavi ay’ haberleri.
Mesela medya, Avrasya Tüneli’nden geçişlere yapılan %26,5 zammı neredeyse hiç görmedi.
Köprü geçişlerinde taahhüt edilenin altında gerçekleşen geçişler nedeniyle oluşan, köprülerin yapımı için harcanan bedele yakın zararları hiç görmedi. Bu zararların, köprülerden hiç bir zaman geçmeyecek olan istanbul dışındaki vatandaşların cebinden de ödeneceğinden, mesela köprüleri fotoğraflarda görmüş bir Bayburtlu’nun kesesinden de çıkacağından hiç söz etmedi..
Dibe vuran ekonomiden, yurt dışına kaçan ya da kapanan şirketlerden, %63,5 artan dış ticaret açığından hiç bahsetmedi.
Afrin’den kalan boşluğun dolgu malzemesi olarak bu hafta ‘Süper kanlı mavi ay’ imdada yetişti.
Gelecek hafta Allah kerim..
——————-

Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak- Konuk; Soner Yalçın / ‘Haftanın karikatürü’ Kesiti.. 02.02.2018

Programın tamamını izlemek için:

Daha Kandırılacaksınız!..

Hasbelkader devletin bir makamına seçilmekle devlet adamı olunmuyor.
Devlet adamı olmak zor iştir.
Sadece bireysel bilgi, bireysel deneyim, bireysel tecrübe yetmez.
Her şeyi bilemezsin! Her konuda uzman olamazsın! Öyle bir şey mümkün değil.
Mümkün olsaydı, en iyi puanlarla üniversitelere giren en çalışkan, en zeki adamlara hem kalbimizi ameliyat ettirir hem de anayasamızı yazdırırdık.  Aynı bilim alanında bile onlarca alt disiplin, onlarca ayrı uzmanlık alanı var.
Devlet adamlığı her şeyden önce ortak akıla, uzmanlığa, bilimselliğe değer vermekle olunur.
Elbette son kararı siz versiniz ama doğruyu bulduktan sonra..
Kral Çıplak programında Yazar Soner Yalçın, Mustafa Mutlu’ya soruyor:
“Atatürk’ü kimse kandırabildi mi?”
Atatürk’ü kimse kandıramadı.
Atatürk bilgiliydi, tecrübeliydi, uzmandı ama başka bir şey daha yapıyordu.
Kimilerinin o, “her akşam rakı masası” diye hafife almaya çalıştığı olgu Atatürk’ün danışma toplantılarıydı.
Görülen köy kılavuz istemez! Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir!
Danışmazsanız, ortak akıla başvurmazsanız, bilimden uzmanlıktan destek almazsanız kandırılırsınız.
Bu zamana kadar bu yüzden kandırıldınız, bundan sonra da bu yüzden kandırılacaksınız.
Kandırılacaksınız!

Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak- Konuk; Soner Yalçın / ‘Haftanın karikatürü’ Kesiti.. 02.02.2018

Programın tamamını izlemek için:

Ego Çatışması

Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak / CEM TV 26.01.2018

Haftanın Kral Çıplak Karikatürleri ve yorumlar..

 

What a wonderful world!

Gazetelerde, televizyonlarda bir dünya kafa karıştırma çabası..
Bilenler biliyor, bilmeyenler için bir sayfa yazıda durumun özeti.. Bir zahmet okuyun.. Paylaşmasanızda kabul..

Durum net: ABD, İran’a -haklı, haksız- bildik nedenlerle ambargo uyguluyor. Bu adamlarla alışveriş yaparken kimse benim paramı ve transfer sistemimi (Swift) kullanmasın, Kullananı tespit edip hele bir de onu sınırlarım içinde yakalarsam ve de durumu kanıtlarsam var ya acayip ceza yazarım. Ödemez ise gayrı ona da paramı ve swift sistemimi kullandırmam. Kendi bilir!” diyor.

Bize de diyor ki; “Siz İran’dan doğalgaz ve petrol alıyorsunuz, komşusunuz. Siz bunları almaya devam edin ama karşılığında benim paramı vermeyin, kodunu kendi yazdığım, lisansı bende olan “swiftimi” kullanmayın. Canlı paramı bunlara vermeyin. Çünkü ben bunların sağdan soldan nükleer silah malzemesi alacağına inanıyorum. Benim paramla almalarını istemiyorum.. Pamuk verin, domates verin, tahıl verin, yumurta verin, et verin, süt verin.. Para vermeyin, mal verin!.” Diyor.

Bizimkiler ne yapıyor! İran’dan gelen bir aracı ekibin cazibesine kapılıyorlar,(Zencani / Zarrab) Bu adamlar aracılığı ile petrol ve doğalgaz bedelini para olarak, altın olarak ödemeye başlıyorlar. Altın gidiyor, altın geliyor.. Misal, kazara uçakta 1500 kilo altın yakalanıyor, o dahi rüşvetle kurtulup uçuyor..  Hatta meçhul bir el(!) altındaki gümrük vergilerini de kaldırıyor ki “mano”dan dolayı ana para erimesin!
Diyeceksiniz ki neden mal yerine para/altın ödendi?
E, herşey usulüyle yapılınca rüşvete ne hacet!
Gelelim Bilançoya:
Kim kaybediyor: İran’dan aldığımız doğalgaz ve petrol karşılığı onlara et, süt, yumurta, domates satacak üretici ve dolayısıyla memleket ekonomisi kaybedenler arasında.
Bu işlemleri yapmak için kullanılan Halk Bankası ve dolayısıyla devlet kaybedenler arasında.
Somut nedenini birazdan okuyacağın gibi Sen, ben, bizim oğlan kaybedenler arasındayız.
Kim kazanıyor: Alengirli yollarla mal yerine para ve altın taşıyan ve bu işten komisyon alan Zarrab ve İran’daki ortağı Zencani onun İran’da Dubai’de ve Türkiye’de yarattığı “bahşiş” trafiğinin nemalananları kazananlardan. (Zencani, İran’da idam cezası almadan önce Türkiye’de dağıttığı rüşvet miktarının 8,5 Milyar Dolar olduğunu itiraf etti.. Bu rakam yaklaşık 30 Milyar TL yapıyor ki, bu parayla her biri 1 milyon TL den 30 bin adet okul yapılabiliyor..)
İran devletinin o dönemki hükümeti (Ahmed-i Nejat giller) Petrol ve doğalgazın karşılığını mal yerine canlı para olarak aldığı için kazananlardan.
Bu ambargolu yöntemin kullanılmasına göz yuman, izin veren, yollarına yatan ve karşılığında bavul dolusu, ayakkabı kutusu dolu, sıfırlanamayan miktarlarda rüşvet alan siyasetçiler ve onların ağababaları (her kimlerse) iyi kar edenler arasında..

İran’da yönetim değişip, bir önceki yönetimin rüşvetli ilişkileri yargılanmaya başlayınca ve Zencani de idama mahkum edilince, hikayenin Türkiye kolu Zarrab kelimenin tam anlamıyla “can havli” ile Amerika’ya kaçtı. Deli paraya sahip olması yanında itirafçı da olması hasebiyle şimdilik yırttı.
Hadi Zarrab İran’ın şerrinden kaçtı. Beş-altı yıl hapis yatması beklenen Hakan Atilla’nın neden -ne karşılığında- bile bile Amerika’ya gidip orada yakalandığı belli değil..

Ceza; Komisyonu alanlara, rüşveti yiyenlere değil Halkbank’a dolayısıyla Devlet bankası olduğu için Türkiye’ye Maliyesine, dolayısıyla da Türk halkına kesilecek. Tahmini rakam 10 Milyar dolar ile 40 milyar dolar arasında gidip geliyor. Yani sen, ben, bizim oğlan ödeyeceğiz..
Peki, cezayı, “Eeyy Amarika! Eeyy Trump!” diye efelenerek “Biz senin hukukunu tanımıyoruz uleyn!” diye höykürerek ödemememiz mümkün mü? Malesef değil! Ceza Devlete kesileceğinden Swift Türkiye’ye kapatılırsa, Türkiye menşeyli tek bir tüccar tek bir banka tek bir dolar transferi yapamaz hale geleceğinden ihracat ve ithalat durur..

Sonuç olarak Küçük hırsızlar, Büyük Hırsızın malını çaldı, cezasını biz çekeceğiz..
Louis Armstrong Abi’nin dediği gibi; “What a wonderful world” Değil mi!