Bu bölümdeki karikatürler, 2014 Temmuz’undan 2016 Temmuz’una kadar Ulusal Kanal’da Cuma Akşamları saat 21:00 de yayınlanan, Mustafa Mutlu’nun ‘Kral Çıplak’ programında ‘Canlı Yayın esnasında, gündeme ilişkin çizdiğim karikatürler’ den oluşuyor.. 2017 Aralık itibariyle yaklaşık bir buçuk yıllık bir aradan sonra bu kez aynı programa CEM Tv’ de yeniden start veriyoruz.. Yine Cuma akşamları, bu sefer saat 19:30 dan itibaren..

Prompter’ini de al da git..

Duvar gazetesi, son bir ayda malum kişinin “gerçek dışı” konuşmalarını toparlamış..
Örneğin 28 Nisan İzmir’de  “Adnan Menderes Hava alanını biz yaptık!” diyor..
Oysa biliyoruz  ki bu hava alanının açıldığı tarih 1987..
27 Mayıs tarihinde Isparta’da yaptığı mitingde “Isparta’ya üniversiteyi biz getirdik!” diyor.  Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nin kuruluş tarihi 1992..
“Adıyaman Hava alanını biz yaptık” diyor. Adıyaman hava alanının yapım tarihi 1998.. Yani İktidara gelmesinden 4 yıl önce.
“her eve buz dolabı giriyorsa refah seviyesi var demektir” diyor.. Yani evlere buz dolabını biz getirdik demek istiyor ki buna tarih vermek bile akla zarar..
Tarih kaymaları da var..
Diyarbakır’da 53 kişinin öldüğü  6-7 ekim 2014 deki olayları olayları 7 Haziran 2015 referandumunun ardından yaşandığını söylüyor..
“CEHAPE’nin Tek partili döneminde 75 kişilik sınıflarda okudum” diyor.. Oysa Tek parti dönemi O doğmadan 4 yıl önce bitmiş 1950’de çok partili rejime geçilmişti..
Son olarak,
1983 genel seçimleri öncesi Anavatan Partisi lideri Turgut Özal’ın Boğaziçi Köprüsü’nü satarım çıkışı sonrası Halkçı Parti (HP) lideri Necdet Calp, televizyon tartışması sırasında masaya yumruğunu vurarak “Sattırmam” çıkışını ise tam ters bir şekilde yorumlayarak, “Komünistler köprüyü satmak istiyordu, Özal ise satamazsınız diye karşı çıkıyordu..” şeklinde aktarıyor..
Özalı komünist, Calp’i da Özal yapıyor..
Ecevit ve Erdal İnönü’yü Feto dostu ilan ediyor, değillerse gelsinler konuşalım diyor..
Prompter durunca konuşma ya duruyor, ya da işin içine “gerçek dışı” lık giriyor.
Çıraklık, kalfalık ve ustalık’tan sonra gelinen “Baş ustalık” bu mudur? diye bir soru biraz ironik gibi gelebilir ama değil.. Evet baş ustalık budur!.. Bunun adı “Post Thrut” siyasettir..
Bir de “iyi yönetişim” bilimi diyor ki, üst yönetimlerde en ideal yönetim süresi 7 yıldır.. Yani bilim 7 yıldan sonra yöneten de yönetim de çeşitli nedenlerle bozulur diyor..
Ne 7 yılı.. 17 yıl olmuş..
Milletçe biraz bilime kulak vermenin zamanı gelmiş de geçmiş bile..
Karikatür: Cem Tv. Mustafa Mutlu ile Kralçıplak  (08.06.2019) için çizildi. (Her Cuma 19:30)

Fetö’yü isteme kolileri

Üç çocuk

Ne davası

Ortalıkta bir “davamız!” nidasıdır yankılanıp duruyor.
Nedir bu dava?
Neyin davası?..
Literatürü tarayıp toparlarsak özünde iki türlü dava var..
Merkezinde bir “idea” olan davalar,
Merkezinde bir “meta” olan davalar..
 
Merkezinde sözgelimi sosyalizm gibi bir “idea” yani bir amaç ve buna uygun bir düşünce disiplini olan davalar, oluşturduğu yüksek bağlılık tutkalı sayesinde, örselenseler de kolay kolay dağılmaz, yitip gitmezler.
Merkezinde tutkal olarak meta yani “para” olan davalar ise eşyanın tabiatı icabı para bitince dağılırlar. Davanın neferleri çil yavrusu gibi ortadan kaybolur. Dava sahibi “tığteber, muteber” ortalık yerde kalakalır.
Bizim malum dava sahiplerinde belli ki para bitiyor.. İnşaat dağılmak üzere!.
Ama “davamız!” nidaları hançereler parçalanırcasına, can havliyle sürdürülüyor..
Elhak!
Ortada kurtarılacak bir ‘idea’ olmadığına göre bu dava neyi kurtarma davası?

Gündemin yeni efendisi..

Neredeyse çeyrek asırdır alıştığımız model değişti.
Model şuydu; Yönetim bir sıkıntıya girecek gibi olur. “Reis” ortaya bir cümle atar. Başta ana muhalefet olmak üzere bil cümle yazar çizer, ve tv kumkuması taifesi bu konuyu sakız gibi çekiştirir, bu arada sıkıntı yaratan konu güme gitmiş olurdu.
İlk kez bu devran değişti.
Artık günlük tartışma konularından seçim vaatlerine kadar gündemi Muharrem İnce belirlemeye başladı..
Belki de bu sebeple “Eeyy!” nidalarını daha az duyar olduk..

Gün bitince gündem de bitiyor zaar!.

(CemTv-Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak Programı 25.06.2018 Karikatürü)

Akıllı Yaşam

Buckingham ziyareti..

Ve hikaye bitti..

Bir seçim daha kazanır mı?

İyi yönetişim uzmanları, bir yöneticinin aynı pozisyonda iyi yönetim süresini belirlemişler.
“Yedi yıl!” En dayanıklısı, en dirayetlisi için “on yıl..”
Yedi yıldan sonra yöneticinin yönetme kalitesinde kah kendinden kah çevresinden kaynaklanan nedenlerle bozulma başlıyor. Etrafına bir perde örülüyor. Perdenin arkasını görme yeteneği kayboluyor.
Bilim diyor ki; “Aynı pozisyonda yedi hadi bilemedin 10 yıldan fazla kalma.. Kalırsan hem kendine hem de yönettiklerine zarar vermeye başlarsın..”

Bilime inanç ve itimat yoksa yapacak bir şey yok!
AKP’nin üç dönem kuralı bile, bilimin verdiği sürenin iki katı..
Erdoğan’ın aynı pozisyonda kaldığı yönetim süresi ise bundan da fazla..
Haliyle bu kadar sürede vaadedilecek bir şey kalmıyor.  Bütün hikayeler bitiyor. Yeni ve etkili bir hikaye yaratmak zorlaşıyor.
Başa dönüşün nedeni bu.
16 yıllık iktidarın ardından yeniden ekonomik refah, yeniden özgürlük, yeniden iş ve aş vaatlerinin sebebi bu!
Peki kırık plağı başa sararsanız toplum bu cızırtılı hikayeyi yeniden dinlemeye razı olur mu?
Göreceğiz..

Matematik balon bilmez

AKP’nin %34,29 oyla iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana 16 sene geçti. Yani bu gün tam 5600 gündür iktidarda. Bu memlekette 5400 prim gün sayısı ile emekli olunuyor. AKP, bir ademoğlunun işe başlayıp emekli oluşu arasında geçen süreden yani çalışma hayatından daha uzun bir süreden beri iktidarda. Hem de her türlü kanunu, her türlü yönetmeliği çıkartıp uygulayabilecek kadar güçlü, mazeretsiz bir iktidar.

Bu iktidar;
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede dış borcu 88 milyar dolardan 300 milyar dolara çıkartmış.
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede doları 1,5 liradan 4 liraya çıkartmış, çeyrek altını 33 liradan 290 liraya çıkartmış.
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede vatandaşın bankalara borcunu 6.6 milyar TL den 425.8 TL ye çıkartıp bankalara borçsuz vatandaş bırakmamış.
Bir vatandaşın çalışma hayatı kadar sürede, Cumhuriyet’in kıt kanaat dönemlerinde üretilen devlet mülkünü 60 Milyar dolara yabancılara satmış.
Ama 23 Milyar dolarlık IMF borcunu nasıl kapattığını pazarlayarak 13 kere seçim almış.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in kurulup Aynı günün akşamı saat 20:45’te Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden 1938 ölümüne kadar geçen süre 15 yıl.
O 15 yılda temelleri çakılan Cumhuriyeti, bu 16 yılda sata sata bitiremediler..
Siyasiler her türlü konuşur ama matematik rakamlarla konuşur.
Bu rakamları sıfırlayacak sandık var mı? Yok!
O halde sandık sandık da bir yere kadar..

 

Hey onbeşli

Tokat sanılır ama aslında bir Adana türküsü..
Adanalı İboş Ali Ağa (Bolaç), Rumi-1315 doğumlu olanların (Miladi 1899) Çanakkale savaşı sırasında- o zamanlar askerlik yaşı 18 iken- 16 yaşında askere alınmalarından etkilenerek yazdığı bit türküdür.
İboş Ali Ağa, bu türküyü yazarken Tokat’ta askerdir.
Ezcümle Tokat türküsü değildir ama dinleyene “Tokat!” gibidir evelallah!.


Ne olmuştu?

Erdoğan, Sürekli “..Seçimler zamanında yapılacak.. Erken seçim isteyen vatan hainidir!” gibi açıklamalar yapıp dururken, ittifak ortağı “zank!” diye “26 Ağustos 2018 Pazar günü erken seçim istiyoruz!” şeklinde bir açıklama yaptı.
Bu açıklamada sonra yarım saatlik bir toplantı ile Erdoğan 24 Haziran’da erken seçim kararı aldıklarını belirtti. (Rakipleri; Afrin harekatının getirdiği oyların gitgide erimesi üzerine, daha fazla kayıp vermeden seçime gitmek için bu kararın alındığını söylediler.. Duy da inanma!..)
Hatta öyle dedikodular çıktı ki, aralarında “Ben yeminliyim, diyemiyorum, sen “erken seçim” de ama tarihine de 26 Ağustos olarak belirt, ben de o 26 Ağustos’u 24 Haziran’a çekeyim, iyi parti devre dışı kalsın. Seni rakibinden kurtarayım!” diye anlaştıklarını söyleyenler oldu.. Ba ba ba!..

Yasaya göre seçime girecek partilerin yeterliliğini Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı belirler.
Partilerin örgütlenme ve kongrelerini takip eder. Seçim zamanı geldiğinde Yüksek Seçim Kurulu’na hangi partilerin seçime katılma yeterliliğinde olduğunu bir liste olarak gönderir. YSK da buna göre hazırlıklarına başlar. Pusulaları filan basar.. Aynı zamanda listeyi aldığı ise gün kamu oyuna duyurur.
Lakin bu sefer öyle olmadı. YSK, İyi Partinin seçime katılıp katılamayacağı merak edilen bir derişik ortamda Cuma günü eline ulaşan listeyi Pazartesi açıklayacağını ilan etti. “Neden?” dediler.. “İstişare edeceğiz!” dedi. “Neyi istişare edeceksiniz, bunu belirleyecek olan siz değilsiniz ki!” dediler.. Çarşı karıştı. Bazı dedikoducular, YSK Başkanı’nın Reis’ten “İyi partiyi seçime sokma!” şeklinde talimat beklediğini belirttiler ve “hadi çanım!” diyenlere “Mühürsüz oyları kabul et!” talimatını hatırlattılar..
Bunun üzerine İyi Partinin seçime girmesinin engelleneceğini düşünen CHP, 15 milletvekilini iyi partiye katma kararı aldı. Çarşı bir daha karıştı..

Çünkü bir partinin bu seçime (ki bu seçim hem milletvekili seçimi hem de parlementer sistemden Başkanlık sistemine geçişin seçimiydi) girebilmesi için
– Ya son seçimden %5 ve üzeri oy almış olması,
– Ya Mecliste grup kurması (en az 20 milletvekili olması ki İyi parti’nin 5 milletvekili vardı.)
– Ya da belirlenecek 6 gün içerisinde 100 bin imza toplaması gerekiyordu ki bu son madde ile sadece Başkanlık seçimine katılabiliyor, milletvekili seçimlerine katılamıyordu.

CHP’den ayrılan 15 milletvekili İyi Parti’ye katıldı. Grup sayısına erişildi. Sorun aşıldı ve YSK’da seçime katılabilecek partiler açıklamasını 22 Nisan Pazar günü 15:00 sularında açıkladı. Tayyip Bey’in YSK Başkanı’na; “CHP’ye demokrasi kahramanlığı şansı verdin, prim yaptırdın!” diye fırça attığı dedikoduları da çok geçmeden ortalığa yayıldı.

Her ne kadar artık gerek kalmamış olsa da Akşener, “CHP sağolsun ama ben aynı zamanda 100 bin imzayı da toplayıp öyle Cumhurbaşkanı adayı olacağım, çifte dikiş yapacağım” diye tutturdu.

Ol hikaye bundan ibaret..