Bu bölümdeki karikatürler, 2014 Temmuz’undan 2016 Temmuz’una kadar Ulusal Kanal’da Cuma Akşamları saat 21:00 de yayınlanan, Mustafa Mutlu’nun ‘Kral Çıplak’ programında ‘Canlı Yayın esnasında, gündeme ilişkin çizdiğim karikatürler’ den oluşuyor.. 2017 Aralık itibariyle yaklaşık bir buçuk yıllık bir aradan sonra bu kez aynı programa CEM Tv’ de yeniden start veriyoruz.. Yine Cuma akşamları, bu sefer saat 19:30 dan itibaren..
Anayasal Platform
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulentPrimatların Evrimi
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulent12’yi üçe bölüp 4+4+4’ü icadeden Türk Aynştayn’ları, bu gün, bu müthiş buluşlarının sonuçlarına bakarak nazik bi yerlerine kına yaksınlar!.. Bunu yazdığım için de bana yine dava açsınlar, ellerinden geleni ardlarına koymasınlar! Zira bu uygulamanın sonucu olarak Türkiye’de 4’üncü sınıftan sonra 260 bin kız çocuğu okuldan alındı. Bunlardan 40 bine yakını da ‘Pedofil’lerle evlendirildi.. Binlerce 11 -12 yaşındaki çocuğun çocukları oldu. Daha kendileri çocukluktan çıkamamış oyun bebelerinin kucaklarına gerçek bebeler verdiler.
“Bu sonuç kendisine ‘eğitimciyim’ diyen hangi eğitimciyi tatmin ediyor?” diye sormayacağım.. Kendisine insanım diyen hangi insanın içine siniyor!..
Var mı?
Kadın Koruma
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulent‘Kadına pozitif ayrımcılık, kadın kotası, kadını koruma’ lafları geçtiğinde maşallah, mangalda kül bırakmıyoruz ama Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, “iki ayyaşın!” yönetimindeki Türkiye; siyasetteki kadın oranında dünya ülkeleri arasında ikinci sıradayken bu gün bu kül üfleyenlerin sayesinde 89’uncu sıraya gerilemiş..
Kadını koruya koruya, sosyal hayata kata kata, türbanını, torbasını özgürleştire özgürleştire, ikinci sıradan, seksen dokuzuncu sıraya neredeyse listenin en dibine indirmişiz..
Geçtiğimiz yıl yapılan Davos Ekonomik Forumunda Cinsler arası ayrımcılık karnesinde 125’inci sıraya düşmüşüz. Bizim altımızda Mısır Etiyopya, Cezayir gibi ülkeler var.
‘Kadın ve Aileyi Koruma Bakanlığı’nın başındaki ‘Kadın’ı atarak Bakan’ı da zaman zaman ‘erkek’ yapan yönetime sesleniyorum!..
Korumayın kardeşim kadını!..
Korudukça batırıyorsunuz!
Korudukça yok ediyorsunuz!
Korumayın yahu!
Ev Kadını İşsiz mi?
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulentTürkiye İstatistik Kurumu’nun 2014 verilerine göre Türkiye nüfusunun 49.8’i, yani 40 milyon’u kadın. Çalışma yaşındaki kadınların yüzde 75’i ev kadını. Devlet ‘ev kadınlarını’ çalışan kadın saymıyor. Öyle ya onlar evlerinde yan gelip yatıyorlar!.. Oysa bir ev kadınının bir evde gün boyunca yaptığı iş listesinin bir bölümünü ifa edebilmek için ‘bir iş yerinde’ en az 4-5 kişinin istihdam edilmesi gerektiği hesaplanıyor. Bu durum ev kadınlarının ağır işçi sayılması gerektiğinin en kesin kanıtı. Çalışan kadınların, özellikle de bir ‘yardımcı’ tutamayanların durumu çok daha vahim. Ama daha daha vahimi, bu ülkede, sayıları 20 milyon’un üzerinde olan ve çoğunluğu da geçinme endeksi fakirlik sınırının altındaki ailelerin anneleri olan ev kadınları, sırtlandıkları gündelik yüke rağmen çalışma yasalarına göre resmen ‘asalak’ muamelesi görüyor.. Sonra da anneler gününde “ağalar” resmi deklerasyon yayınlıyor!.. Bakanımız, Başbakanımız gevrek gevrek gülümseyerek “promptırlarından” bir önceki yıl da aynısını okudukları kutlama mesajlarını okuyorlar.. “Tüm ev kadınlarımızın da anneler günü kutlu olsun!”
Hadi Ordan!
Mesajı bırakın!,, İpler elinizde!..
Kutlu olabilmesi için gereğini yapın!..
Sütaş, Namet, Nestle..
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulentHer üçü de ana madde olarak ineğin ak sütünü kullanıyorlar ama işçilerine reva gördükleri muamele o kadar da ak değil.
Buyrun;
Sendikalaşma çalışması yaptıkları için işten atılan Sütaş işçileri, fabrikanın çıkışında yasal bir direnişe başlarlar. Bir süre sonra yönetim, direnen işçileri bu alandan uzaklaştırmak için bir aklıevvellik yapar ve kamyonlarla taze tezek taşıyıp işçilerin direniş yaptığı bölgeye boşaltırlar. Amaçları, koku ve pislik nedeniyle işçilerin eylemini akamete uğratmaktır. Gel gör ki işçiler tezekten tınmazlar!
Tam tersine bir süre sonra tezekler kokuşup, sineklenmeye başlayıp tezek yığınlarında oluşan sinekler tümen tümen fabrikanın idari binalarını basmaya başlayınca kurdukları tuzak kendilerini vurur..
Yönetim, tırıs tırıs bahçe çıkışındaki tezeği temizletir..
Eee, Allahın sopası yok!
Charlie Hebdo Katliamı
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulent(Katliamın ardından, ulusal kanal canlı yayınına telefon bağlantısı ile yaptığım açıklama..)
Sevgili Mustafa, Sevgili Can, ve bu gün birlikte aynı stüdyoda, aynı havayı soluyamadığım için, son derece üzgün olduğum, hikayelerini ve türkülerini her seferinde gözlerim yaşararak dinlediğim, büyük usta sevgili Edip Akbayram!
Hepinize Atatürk’ün şehri Samsun’dan saygı ve selamlarımı sunarak sözlerime başlamak istiyorum..
Bugün dünya ciddi bir hastalık yaşıyor..
Dünya kanser olmuş durumda.
Çeşitli aralıklarla, içeride, dışarıda, Dünyanın çeşitli bölgelerinde bu hastalığın farklı semptomları yaşanıyor..
Her semptomda, rol alan aktörler değişiyor.
Bakın..
Değişmeyen üç ‘temel parametre’ var.
Gerekçeler,
Katiller,
Kurbanlar,
Bu üç temel parametrenin değerlerini neredeyse sınırsız sayıda değiştirebilirsiniz..
‘Gerekçe’ parametresinin karşılığına ‘din’i koyabilirsiniz.. İslamı, hristiyanlığı, ırkçılığı, aleviliği, sunniliği, selefiliği, koyabilirsiniz. pisikopatlığı, pazar yaratma iştahını, ticari hırsı, güç ihtirasını, vesaire vesaireyi koyabilirsiniz.
Gerekçeyi değiştirdiğinizde, gerekçeye uygun katiller ve gerekçeye uygun kurbanlar da, ‘otomatik bir oyunun’ elemanları gibi yerlerine oturuveriyor.
Amerika’daki bir Liseli’nin, okulunda onlarca öğrenciyi katletmesi bu kanserin semptomlarından biridir.
Sultanahmet’te, Canlı bomba bir Rus kadının bir Turizm Polisini öldürmesi,
Bingöl’de terhis olmuş 33 sivil giyimli erin otobüsten indirilerek teröristler tarafından kurşuna dizilmesi,
Uludere’de terörist diye 39 köylünün, askeri jetler tarafından bombalanması,
Norveç’te 92 kişinin ölümüyle sonuçlanan ırkçı katliam,
Nijerya’da yüzlerce insanın Bogo Haram örgütü tarafından öldürmesi,
Ortadoğu’da İşıd’ın bir yıl içinde binlerce insanın kafasını kesmesi,
Rusya’da Rus çocuklarının çeçenler tarafından, Pakistan’da asker çocuklarının el kaide tarafından okullarının basılıp katledilmesi,
Sivas, Madımak Otel’de 37 aydının yakılması,
Ve Fransa da karikatüristlerin katledilmeleri de aynı hastalığın başka başka semptomları…
Evet Dünya Kanser olmuştur!
Hastalık her yerde aynıdır. Sadece gerekçeler, katiller ve kurbanlar değişiyor.
Yarın hangi gerekçeyle, kimin katil, kimin kurban olacağı belli değil.
Fransa’da öldürülen Charlie Hebdo çizerleri tam da ırkçılığa karşı bir kongre hazırlığı içerisinde oldukları bir dönemde katledildiler.. Yani tam da onları öldüren katillerinin derdine derman olmaya, hastalıklarına çare aramaya çalışırlarken.. Kapıda vurulan polisin de bir müslüman olduğu söyleniyor…
Yani aslında kör bir düello sürüp gidiyor.
İslam Düşmanı mı?
Öte yandan Charlie Hebdo, bazı kesimlerce söylenegeldiği gibi ‘islam düşmanı’ filan değildir.
Charlie Hebdo, ‘tabu düşmanıdır’ Bu nedenle sadece fanatik islamcılarla değil Fransa Cumhurbaşkanı’yla da, Papa’yla da, Hristiyan fanatikleriyle de başları derttedir.
Dünyanın kültür devriminin önderliğini yapan, Reform ve Rönesans’ın bayrağını taşıyan bir ülkenin sanatçı çocukları olarak “yazı ve çizi’nin önünde hiç bir tabunun olmaması gerektiği düşüncesindedirler.. Kağıt ile kalem arasına korku girmemesi için mücadele edilmesi gerektiği, bunun da mizahın asli görevlerinden biri olduğu düşüncesindedirler.. Bu nedenle kalemleri elbette biraz sivri ve kaçınılmaz olarak inciticidir.
Saldırıda hayatını kaybeden ve daha öncesinde de çeşitli farklı kesimlerden tehditler alan derginin yayın yönetmeni ve çizeri Stephanie Charbonier verdiği bir röportajda “Kaleşnikoflara karşı yapacak bir şey yok. Ama bildiğimiz yolda yazıp çizmeye devam edeceğiz!” diyerek korkunun anlamsızlığından söz etmişti.
Yazma ve çizmenin önündeki tabular sonuçta bir gün tamamen kalkacaktır. ama 50 yıl, ama yüz yıl, belki de 500 yıl sonra kalkacaktır. O zaman geriye dönüp bakıldığında, Dünya yuvarlak ve dönüyor dediği için idamla yargılanan Galileo ile Charlie Hebdo yazar ve çizerleri aynı kürsüde oturuyor olacaklardır.
Peki neden bütün bunlar??
Dünya’nın hastalığının temel sebebi dünya nimetlerinin adaletsiz paylaşımı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan düşük entellektüel yapıdır. Cehalettir.. Cehaletin birileri tarafından yönetilmesidir.
Hastalık her yerde aynıdır.
Sadece gerekçeler, katiller ve kurbanlar değişmektedir.
Yarın hangi gerekçeyle kimin katil, kimin kurban olacağı belli değildir.
Azrailin nefesi herkesin ensesindedir.
Herkes, her rol için adaydır!
Sonuç olarak;
Başta dünyanın üst yapı kurumları işin ciddiyetini kavramalı ve gerekli önlemleri almaya çalışmalıdır.
Peki alabilirler mi? Alacaklar mı?
Dünya bu hayali kurmaya, bu umudu taze tutmaya değecek kadar güzel bir yer.
Edip Abi az önce: “ben herşeye rağmen karamsar değilim, hiçbir zaman da karamsar olmayacağım” dedi..
Karamsar değiliz!..
Umutluyuz!.
Yoksa Galileo de, Charlie Hebdo’nun o gencecik çizerleri de boşu boşuna ölmüş olurlar.
Tarih bize öğretti ki;
Eşkiya dünyaya Hükümdar olmaz!..
Yeni Ekonomi
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulentYeni Türkiye’nin yeni ekonomik yaklaşımı..
Taşeron
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulentTaşeronlaşmak bir yönetme tercihidir. köleliğin iki üst level’idir.
Çalışanlar güvencesiz ve çaresizdir. Özel kurumların, çalışanlarına zırnık koklatmadan büyüme metodudur.
Resmi kurumlarda ise avantanın, kayırmanın önünü açan en mükemmel formüldür. Zaten bu yüzdendir ki bu vahşi metodun önünü hükümetler açar. Örneğin temizlik işini ucuz teklif verenler arasında kim daha iyi avanta veriyorsa ona verir. Ne işin ne de çalışanın bir yıl sonrası vardır. Taşeronluk işçiyi köle haline getirmeyi kolaylaştırır. Dolayısıyla diktatörlük ırmağını besleyen derelerden biridir. Taşeronlaşmaya karşı çıkmak insanlık görevidir..
Gerçek Soykırım Anıtı
/0 Yorumlar/in Canlı Yayın /tarafından bulentKategoriler
Arşiv
- Mayıs 2025
- Nisan 2025
- Mart 2025
- Şubat 2025
- Ocak 2025
- Aralık 2024
- Kasım 2024
- Ekim 2024
- Ağustos 2024
- Haziran 2024
- Mayıs 2024
- Nisan 2024
- Mart 2024
- Şubat 2024
- Ocak 2024
- Aralık 2023
- Kasım 2023
- Ekim 2023
- Eylül 2023
- Ağustos 2023
- Temmuz 2023
- Haziran 2023
- Mayıs 2023
- Nisan 2023
- Mart 2023
- Şubat 2023
- Ocak 2023
- Aralık 2022
- Kasım 2022
- Ağustos 2022
- Temmuz 2022
- Haziran 2022
- Mayıs 2022
- Nisan 2022
- Mart 2022
- Şubat 2022
- Ocak 2022
- Aralık 2021
- Kasım 2021
- Ekim 2021
- Eylül 2021
- Ağustos 2021
- Temmuz 2021
- Haziran 2021
- Mayıs 2021
- Nisan 2021
- Mart 2021
- Şubat 2021
- Ocak 2021
- Aralık 2020
- Kasım 2020
- Ekim 2020
- Eylül 2020
- Ağustos 2020
- Temmuz 2020
- Haziran 2020
- Mayıs 2020
- Nisan 2020
- Mart 2020
- Şubat 2020
- Ocak 2020
- Aralık 2019
- Kasım 2019
- Ekim 2019
- Eylül 2019
- Ağustos 2019
- Temmuz 2019
- Haziran 2019
- Mayıs 2019
- Nisan 2019
- Mart 2019
- Şubat 2019
- Ocak 2019
- Aralık 2018
- Kasım 2018
- Ekim 2018
- Eylül 2018
- Ağustos 2018
- Temmuz 2018
- Haziran 2018
- Mayıs 2018
- Nisan 2018
- Mart 2018
- Şubat 2018
- Ocak 2018
- Aralık 2017
- Kasım 2017
- Ekim 2017
- Ağustos 2017
- Mart 2017
- Şubat 2017
- Ocak 2017
- Aralık 2016
- Kasım 2016
- Ekim 2016
- Temmuz 2016
- Haziran 2016
- Mayıs 2016
- Nisan 2016
- Ocak 2016
- Aralık 2015
- Kasım 2015
- Ekim 2015
- Eylül 2015
- Temmuz 2015
- Haziran 2015
- Mayıs 2015
- Nisan 2015
- Ekim 2014
- Ekim 2013
- Aralık 2012
- Ağustos 2005
- Nisan 2005