Tamam mı Devam mı?

Diyorlar ki, ” ‘Tamam’ hashtag’ini, ‘Sıkıldık’ hashtag’ini sosyal medya üzerinden, dış mihraklar, hükümeti devirmek için örgütlediler”
Peki, bu kelimeleri cümle içinde kullanan kim?
Erdoğan!
Dış mihraklar Erdoğan’a “bu kelimeleri kullan da manipüle edelim!” diye ricada mı bulundu?

Temel doktora gitmiş.. Parmağımı nereme değdirsem büyük bir acı duyuyorum” diye dert yanmış. Doktor bakmış, “parmağını bir yere değdirme!” demiş..  “Çünkü yara parmağının ucunda!”

Araya gitmesin..

Ego Çatışması

Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak / CEM TV 26.01.2018

Haftanın Kral Çıplak Karikatürleri ve yorumlar..

 

Kuruluş ayarlarına dönmek..

Ortadoğu’ya yaslanmış 1242 kilometre sınırı olup da yüz yıla yakın zamandır yanıp yıkılan bu coğrafyada savaşmayan bir ülke olmanın sırrı nedir?
Cevabı basit. Kuruluş prensipleri itibariyle “aşiret yönetimi” değil “Basiret yönetimine” sahip bir ülke olmaktır.
Kuruluş prensiplerinin verdiği ayar tedricen azalarak da olsa İkinci Dünya Savaşı dahil, etrafımızda yanan bir çok ateşe düşmemize engel oldu. Ama artık o ayarların bir kısmı iyiden iyiye bozuldu. Kalanlar da “Uçurumun kenarındayım Hızır!” şiirini okuyor..
Felaketlerle tanışmamak için kuruluş ayarlarına dönmek yetmez. Daha da iyisini yapmak gerekir.
Bu sadece bize değil bizimle birlikte yaşamak zorunda olan tüm canlılara iyi gelecek.

 

Haftanın Kral Çıplak Karikatürleri ve yorumlar..

Kral Çıplak Karikatürleri Konuk Ümit Kocasakal

Haftanın Kral Çıplak karikatürleri ve yorumlar..

Kesen kesene..

Haram

Din siyasetin emrine girdiğinde, din adamı ile yandaş gazeteci arasında fazla fark kalmıyor. Din adamı da gördüğünü değil, sadece görmesine izin verileni -hatta izin verildiğini düşündüğünü- görüyor. Misal; dünyayı sallayan rüşvet konusunda din adamlarından tek kelime duyulmazken yılbaşı ve piyango üzerine fetva üzerine fetva savruluyor ortalığa. Çünkü biri hakkında konuşmak hiç kolay değil, diğeri ise kolaylığı bir yana üste prim kazandırıyor. İslamcı mahallenin sağduyulu kesimi  ile iktidar arasındaki makas işte bu yüzden her geçen gün biraz daha fazla açılıyor. Tepedekiler kibirini yükselttikçe toplam samimiyet skalası aşağı düşüyor.  Eleştiri sesleri aynı mahalleden yükseliyor.
“..Asıl kafa yormamız gereken şu: “Bu din yorumu, bu din anlayışı bizi insanlıktan çıkarıyor. Dünyadan koparıyor. Hayatımızı ve insanlığımızı çürütüyor” diyenler mi İslam’a, İslam dünyasına kötülük yapıyor, yoksa “Bu çamur deryası içinde kimse sesini yükseltmesin hepimiz ritüellere bağlı kalarak hayatımızı sürdürelim” diyenler mi?..”
“..Siyasetteki başarısızlığımızı dinle örtüyoruz. Mimaride, sanatta, bilimde, teknolojide ve hayata tat ve yenilik katan birçok alandaki geriliğimizi dinle örtüyoruz. Yaşanabilir hayatlar kurmadaki yetersizliğimizi dinle örtüyoruz.
İslam ülkelerinin dünyaya kattığı en küçük bir değer yok. Buradaki akılsızlığımızı, tembelliğimizi dinle örtüyoruz. İbadetleri yerine getirecek organizasyonları yapmadaki yetersizliğimizi dinle örtüyoruz..”

Tırnak içinde alıntıladığım bölümdeki sözlerin sahibi Levent Gültekin.. Söylenecek daha fazla bir şey var mı?

Karikatür-29.12.2017/CEM Tv. Kral Çıplak

Paradoks

 

Kitaplardan öğrenen bir toplum olmadığımız için her musibeti yaşayarak öğreniyoruz.
Depremi de öyle öğrendik, Ergenekonu da..
Darbenin nasıl yapıldığını da darbeye kalkışıp nasıl başarısız olunacağını da -eğitimde dünya birincisi olan- Finlandiya’nın ortalama bir vatandaşının hayal edemeyeceği kadar detaylı biliyoruz.
Yarın Kahvehaneden bir vatandaş çekip “Anlat bakalım, Anayasa nasıl yapılır, nasıl yapılmaz?” diye sorsunlar!..
Mısır tarlasından bir köylü çağırıp “Yargı, Yasama, yürütme’ yi hele bir anlat dayı!” desinler!.
Terörün, sınır savaşının, kent terörünün inceliklerini onsekiz yaşında bir gençten bilgisayar oyunu gibi dinlesinler..

Uluslararası ilişkilerin nasıl doğru, nasıl yanlış yönetilebileceğini burnumuzu yerlere sürte sürte öğrendik. “Monşer” diye aşağılanan diplomatların önemini, eksikliklerini bilfiil yaşayarak hatim ettik.
Avrupa Birliği müktesebatını sular seller gibi yutmaz üzereydik ki süreç kesintiye uğradı.Son faslı kapatıp nihavent faslına döndük.
Üst düzey rüşvet konusunda Sadece “Rüşvetin belgesi mi olur ulan?” gibi sınırlı bir bilgiye haiz iken Zarrab sayesinde uzmanlık düzeyine eriştik.
ve şimdilerde Amerikan yargılama sistemi hakkında “master degree”yiz.
Peki..
Biz yaşaya yaşaya öğrendik de, bizi yönetenler kandırıla kandırıla hiç bir şey mi öğrenmediler?..
Tabi ki öğrendiler. Onlar da ‘Demokrasi Treni’ni, ineceklerini ifade ettikleri son istasyona kadar götürebilmek için dahi onu sürebilme becerisine sahip olmak gerektiğini öğrendiler. Köprüsünü, rayını, tünelini doğru düzgün yapabilme yeteneği gerektiğini, bu yeteneğin de kendilerinde olmadığını öğrendiler.

Paradoks bu;
O yeteneğe sahip olsalar, zaten bu trenden inme arzuları da olmazdı..