LOMBOZ 17 ŞUBAT 2023


Samsun’da o karar şimdilik ertelendi

Kürtün Vadisi: Ankara yönünden Samsun’a girerken, Otogarı denize doğru geçer geçmez, hemen sağ tarafınızda kalan 1 milyon 600 bin metrekare büyüklüğünde, dere çevresi yeşil bir alan.

Samsun Merkez ile Atakum’un sınır bölgesinde, Kürtün deresinin suladığı, sert rüzgarlara kapalı olması nedeniyle 50 türün üzerinde meyve yetiştiği bilinen, Karadeniz’de, ama bölgeye aykırı, ılıman bir mikroklima, özel bir habitat.

AFAD raporlarında bile ‘heyelan bölgesi’ olduğu belirtilmiş. Yapılanma tehlikeli ve riskli olarak işaretlenmiş.

Deprem öncesi bu bölge için bir proje yapıldı. “Çatalarmut Rekreasyon Alanı Projesi”.
2016 yılında planlanan bu proje, otantik habitatın yok edilmemesi kaydıyla, Samsun için, zaten var olan bir yeşil alanı organize etmek anlamında makul bir proje olarak görülebilirdi.


Ancak nasıl olduysa, Aralık 2022’de yapılan imar değişikliği ile bu rekreasyon projesinin hemen çeperine 20 bin konutluk bir inşaat virüsü girdi.

Yerel basın, heyelan alanına yapılması planlanan bu rant uyanıklığına büyük tepki gösterdi. 
Başta Samsun Halk Gazetesi yazarları, Yener Cabbar, İsmail Başaran, Mehmet Aksoy ve Ragıp Göker olmak üzere bütün eli vicdanında insanların yoğun tepkisi üzerine projede öngörülen yapılaşma önce yatay mimariye çevrildi, sonra konut sayısı 20 binden 15 bine düşürüldü.
Ama ısrar devam etti.

Çoğunluğunu AKP’li üyelerin oluşturduğu Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinde, tam da “asrın felaketinin” ilk günü; 6 Şubat’ta oylanması planlanan önergenin oylanma tarihi; -çok manidar olacağı hesap edilmiş olacak ki- 13 Şubat’a ertelendi.
13 Şubat’ta da yemeyince, bizzat AKP’li bir üyenin önerisiyle, ileri bir tarihte görüşülmek üzere buzdolabına konuldu.

Yani projeden vazgeçilmedi.
Tepkilerin ‘sünmesi’ için karar bir miktar ileri atıldı.
Sotada bekliyor!

Evet Samsun 1. derece deprem alanı değil. Ama bölge hem Kuzey Anadolu Fayına yeteri kadar yakın hem de bu proje bölgesi zaten heyelan bölgesi.

Yok edeceğiniz özel habitat bir yana, olası bir yakın depremde, hem dere alüvyonu ile oluşmuş düz alanda, hem de tescilli heyelan bölgesinde  yıkılmaya namzet yerleşim alanı için böylesine zorlama, nasıl bir ticari ihtirasın ürünü?
Kürtün Vadisine çok benzeyen “Malatya Bostanbaşı bölgesine dikilmiş modern binalara bu depremde ne olduğunu” araştırmaya üşenirseniz CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’ya bir telefon edin, anlatsın.

Yaşadığımız son faciadan sonra kimse, “Bize ne, artık alan da satan da gözünü açsın!” deme lüksüne sahip değil!
Yıkıldıktan sonra, yardıma koşmak zorunda kalacak olanlar sizlersiniz!
Yaraları sarmanın külfetine, maliyetine katlanacak olanlar sizlersiniz!.. 

Üstelik, AKP’li Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir’in bir mimar olduğunu biliyoruz.
Fazla söze ne hacet!

Zaman herşeyin ilacı 

Konu depremden açılmışken, Doğu Avrupa’nın en şahin iki Dışişleri Bakanı deprem nedeniyle, barış ve dostluk ve yardımlaşma havasında bir araya geldiler. 

Bizim Bakan, “Böyle.dostça bir araya gelmek için deprem beklemeyelim” dedi, öteki de “Bu sözlere imzamı atarım” diye tasdik etti.

Laf aramızda, ben size birşey söyleyeyim.

Arap levhası, Anadolu plakasını yılda 22 mm kuzeye ve batıya doğru itiyor.
Öte taraftan Afrika levhası da yukarı doğru benzer şekilde hareket halinde.

Ne demek bu? 

Şu demek!

Az bir sabredin. 

Yalnız, Bakan Nebati’nin dediği gibi altı ay değil de 65 milyon yıl bir gözünüzü yumun. Ne olacak?

İzmir ile Selanik birleşecek.
Ne 12 mil, ne 12 Adalar meselesi kalacak.

Ne Fır Hattı sorunu ne de Deniz Yetki Alanı hikayesi…

Arada Ege Denizi, Akdeniz kalmadığı için ne Mavi Vatan diye bir kızıl elmamız olacak ne de sınırlarımız ilelebet payidar kalacak. 

Yeterince zaman ortalıkta sorun bırakmayacak!

Her şeyin ilacı zaman…

Kızılay tanıtımı böyle mi yapılır?
Depremle birlikte televizyonlarda Kızılay reklamları dönüp durmaya başladı.

Böyle bir kurum, böyle bir zamanda televizyon reklamını ne düşünerek yapar?

Hiç eğip bükmeden söyleyelim:
Arazide; görülmesi gereken yerlerde görülemediğini düşündüğü için yapar.

Afet zamanı; Kızılayın reklam zamanı mıdır, icraat zamanı mıdır?


İcraatını doğru ve zamanında yapmış olan bir Kızılay’ın, afet bölgesinin her metrekaresinde yer alan yardım çadırlarının göğsüne nakşedilmiş ‘hilali ahmeri’ bütün kanalların, bütün görüntülerini kaplamaz mıydı?


Yani, ekranlarda öyle yer alamıyorsanız, böyle yer alacaksınız, öyle mi?

Hayır, böyle bir zamanda, böyle bir reklam kararını veren yöneticiyi uyaran, uyandıran, sosyal iletişimden anlayan tek bir yönetim kurulu üyesi de mi çıkmadı? 

Söyleyecek birşey yok!
Koskoca Kızılay’ı; tam da bu sırada bu reklamı yapmaya karar verebilen bir yönetici yönetiyorsa, Kızılay’ın hali ahvalinde bir gariplik aramanın anlamı da kalmıyor.
Bilmem, anlatabiliyor muyum?

 

Nerede bu devlet?
Depremin ilk 3 günü bütün yük, tıpkı pandemide olduğu gibi bölgede ayakta kalabilen az sayıda sağlık çalışanının omuzlarındaydı.

Hatay’da 6 hastanenin 5’i çöktü. Yarısı ayakta kalan tek hastane de, ağır yük altında ezildi kaldı. 

TTB web sitesinde, enkaz altında hayatını kaybeden 93 doktoru, isim isim açıkladı. Hem hastaneler hem doktorlar hem de sağlık çalışanları enkaz altındaydı. Hayatta ve ayakta kalanların sırtında kaldıramayacakları kadar bir ağırlık vardı. Asker paranoyası yüzünden devletin desteği gecikince, cefakar ve acılı insanların isyan duyguları ortaya çıkmaya başladı.


Adıyaman’da sağlık çalışanı kadın, Habertürk ekibinin canlı yayınında, “Bu kolonların altında her üst düzey yetkilinin kanı var! Cumhurbaşkanı gelsin buraya, yüzü yetiyorsa gelsin!” diye çığlık çığlığa bu isyanını dile getirdi. 

Sen misin isyan eden?


O güne kadar ortada görünmeyen devlet, hemen o akşam bu kadının evini buldu, kapısını çaldı. Polis eşliğinde savcılık tutanağı imzalatıldı..
Hani neredeyse, “Nezarethane yıkılmamış olsaydı görürdün sen!” dercesine, bu günlerce aletsiz, ilaçsız, insan kurtarma savaşı vermiş sağlık kahramanına ayar verildi, terörle bağlantısı sorgulandı!

Bu nasıl bir tölerans yoksunluğu?
Nasıl bir empatiden yoksun yönetme anlayışı, akıl alır gibi değil!


Deprem bölgesi dışındaki bir çok insan da, sağlık çalışanına yapılan bu muameleye isyan etti. 

Onlardan biri de, olaylara mizahçı gözlüğüyle bakma yeteneğine sahip, ismi bende bir yazar dostum Y.Ö.

İsyanını hicivle dile getirmiş.
Yukarıdaki çizimin fikri ona ait… 

Açılışı ben yapayım da…

Öyle bir zaman ki, 

Siyaset konuşulamıyor, seçim konuşulamıyor, EYT konuşulamıyor, tamam da; 

zamlar da konuşulamıyor.
Oysa etiketler yine her gün değişiyor. 

Kıymanın fiyatı son bir haftada yüzde otuz arttı.
Maydanoz birkaç günde 5 liradan yedi buçuk liraya çıktı.

İşçi, memur, emeklinin aldığı maaş yine her gün erimeyi sürdürüyor.


Deprem öyle canımızı yaktı ki her şey ikinci plana düştü.
Oysa hayat devam ediyor.

Hayatta kalan depremzedeler de bir süre sonra bu geçim girdabının içine girecek.

İnsanımızın bir kesimi varını yoğunu depremzedelerin yarasını sarmaya harcarken bir kesimi de bunu siyasi ve ticari fırsata dönüştürmeye çalışıyor.
Deprem bölgesi dışındaki yağmacılara da dikkat!..

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir