LOMBOZ 25 HAZİRAN 2021 CUMA

Daha önceleri nerelerdeydiniz? 

1994 yılında doğan çocuklar şu anda 27 yaşında.
1994, Recep Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi’nden, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin başına seçildiği tarih.

Erdoğan, İstanbul Belediyesinin başına geldiği yıl doğan çocuklar şimdi büyüdü, okul üniversite bitirdi, askerliğini yaptı, çoluk çocuğa karıştı!.
1994 yılında işe başlayan işçiler, memurlar bugün emekli oldu. Torun torbaya karıştı.

27 yıl hem yerel hem de merkezi hükümeti yöneten Erdoğan, 2 yıl önce 11 büyükşehir belediyesini CHP’ye kaptırdı.

CHP’li belediyeler de, tut sen eski köye yeni adet getir, belediye ihalelerini canlı yayınlamaya başla!..

O kadarla kalsa iyi.. 

Kamuoyu da bunu bir beğensin!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe’de bir araya geldiği AKP’li belediye başkanlarına “Belediye ihaleleri canlı yayınlamalı!” dedi.

Onunla da kalmadı.. “İmar işleri de artık şeffaf görülsün!” dedi.

Her ne kadar merkezi hükümet kontrolündeki büyük ihaleleri ve Çevre Bakanlığı üzerinden yapılan ‘imar değişikliklerini’ bu şeffaf hüsnüniyetin dışında tutsa da insan sormadan edemiyor!

27 yıldır neredeydiniz?
Nihayet ömür bir göz açıp kapatma mesafesi..

Hayat, bazı basit şeyler için bu denli bekleyecek kadar uzun değil!

 

 

Deli sorular

-128 milyar dolar nerede?

-10 bin dolar maaşı kim alıyor?  

-10 milyon avroyu hangi lobi ve klik istedi?

-750 milyon TL kredinin geri ödemesi nerede?

-Büyükbaba Kim?

-Beşiktaş Diego’ya iki buçuk milyon avro nereden verecek?

 

Nihayet bir Savcı harekete geçmiş

Heyecanlandınız değil mi?

Savcıları zıplatması gereken ihbarlar ortalığa saçılıyor ama savcılar harekete geçmiyor.

Neden geçmiyor? 

Hepsinin “ipi” HSK’ya bağlı.

HSK’nın durumu ise malum!

Bırakın ortalığa saçılan ‘kanun dışılıklara’ karşı harekete geçmeyi, adliyenin kantininde çay içmek üzere bile harekete geçse, başsavcının sıcak nefesini ensesinde hissediyor.

Çünkü savcıların soruşturma açma izni artık her ildeki başsavcılara verildi.

Öyle, bir savcı kafasına göre soruşturma başlatamıyor!

Savcı Sayan’ı hatırlarsınız!
Vaktiyle CHP gençlik kollarında MYK üyeliği filan yapmış, hani Deniz Baykal “siyaseti bırakıyorum” deyince hıçkırıklara boğulan, sonra o meşum acıyla parti değiştirip AKP’den Ağrı’ya Belediye Başkanı olan arkadaş!..

Yavuz Donat köşesinde yazmış; Güvenlik nedeniyle Ağrı’ya gelmek istemeyen tekstil yatırımcılarına Savcı Sayan, şöyle güvence veriyormuş:  “Siz yeter ki gelin, ben elime keleşi alır, kapınızda nöbet tutar güvenliğinizi sağlarım.”

Bu söylem de, “Marinaya mafya çöker!” ifadesinde olduğu gibi bir miktar ‘İçişleri bakanına çakma’ özürlü ya biz orasında değiliz..

Donat’ın makalesinin bu bölümünü alıntılayan bir okur DM’den mesaj atmış.

“Hani!” diyor “savcılar harekete geçmiyor deyip duruyorsunuz! Buyrun memleketin bir savcısı, gerekirse eline keleş almaya bile hazır! Bunu da yazsanıza lan dal…lar!”

Mizah desteği mi veriyor, kafa mı buluyor, savcıları mı karıştırmış, kafası mı karışmış, işin içinden çıkamadım.
Elçiye zeval olmaz!

 

Allah’ın suyu

Cumhurbaşkanı, Ankara, İstanbul ve Antalya’daki su fiyatlarının yüksekliğinden bahisle:  “Allah’ın suyunu hangi fiyatta satıyorlar!” diyerek muhalif belediyeleri eleştirdi.

Ben de “su ombudsmanı” olarak kendi çapımda küçük bir araştırma yaptım.
Ortalama Mesken kullanımı olarak kabul edilen, ayda 15 M3 kullanım üzerinden yaptığım hesaplamada,  Ankara’da atık su bedeli ile birlikte 5 TL’ye gelen konutlardaki suyun metreküp fiyatı, İstanbul’da 5,25 olurken Samsun’da 5.81’i buluyor..
Ancak İzmir, suyu ucuz verirken atıksu bedelini abartarak bu rakamı 6.41 TL.’ye çıkarıyor. 

Hele yine bir Ak Partili bir belediye olan Bursa’da bu rakam 6.46 olarak tespit edilmiş.

Yani Türkiye’nin en pahalı suyunu önce Bursalılar sonra İzmirliler üçüncü olarak da Samsunlular içiyor. İlk üçün içinde İstanbul ve Ankara yok!


Belli ki bu eleştiriyi yapmadan önce, Türkiye’nin en pahalı suyunu satan üç büyükşehirden ikisinin Ak Partili bir belediyeler olduğunu Reis’e ileten olmadı. 

Koskoca Cumhurbaşkanı göz göre göre yalan söyleyecek değil ya!

 

Veyis Ateş – İsmail Saymaz

Veyis Ateş’i, Halktv ekranına çıkarmasının gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmasına yönelik tartışmalara İsmail Saymaz bu kez KRT’den yanıt verdi.
Sonuçta bu konuda kimse İsmail Saymaz’ın iyi gazeteciliğini, çalışkanlığıni, ahlakını, samimiyetini sorgulanmıyor…

Çok şeyi çok iyi yapıyor olmak her şeyi doğru yapıyor olmak anlamına gelmez.


Lakin bir kişinin, bir gazeteci tarafından ekrana çıkartılması bu kadar fazla eleştiri ve bu düzeyde savunma eforu gerektiriyorsa en azından “ortada bir sorun olabilir!” diye kuşkulanmak da bir gazeteci refleksi olsa gerek!

Bir de oradan bakmak lazım!

 

 

Binali Yıldırım’a yakışır..

Abdüllatif Şener’in “kaçakçı ve siyasetçilerin buluşma noktası” olarak tanımladığı, SBK’nın meşhur mekanı, Paramount otelde Binali Yıldırım da kalmış.

CHP’li Ali Mahir Başarır, bu ikamet ile ilgili detaylı bilgileri şahitler göstererek ortaya koyuyor ve “buna yanıt vermek benim işim değil” diyor.

Yani, hadi buyursun Binali Bey bunu yalanlasın!” demeye getiriyor.

Ben bu konuda Binali Yıldırım tarafındayım!

Bir kere Ali Mahir Başarır şu sorulara yanıt versin!

Üstüne kaç gemi var eeyy Ali mahir?

Üstüne kaç tane tapu var, kaç tapuluk adamsın Ali Mahir Bey?

Venezüela’ya valizle tıbbi yardım yapacak kadar zengin kaç tane oğlun var eeyy Ali Mahir?

Bu sözü edilen otelin geceliği yüz bin lira olan odalarında Binali Yıldırım kalmayacak da Ayakkabısı perçinli Ali Mahir mi kalacak?

Hadi oradan!


0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir