LOMBOZ 31 Ekim Pazar 

Erkek Yaşlandıkça:

-Dostlarınla bir araya geldiğinde birinci konu sağlık olmaya başlar. Çünkü hem fazla ortak konu kalmamıştır. hem de hafızadaki en taze obje sabah yuttuğun ilaçlardır. Hele o Aganigi maganigi mevzuları uzak mazinin sisli anıları arasında yitip gitmiştir.


-Yaşlanmak, artık tuvaletin kapısını kilitlemekten korkmaya başlamak ile başlar!.. 

Çünkü düşersem, ya da ani bir kriz-mriz geçirirsem bana ulaşmak için bari kapıyı kırmasınlar diye düşünürsün. Hayır, aksi gibi sağ kalırsan o lanet kapıyı yaptırmak için yine seni koşturacaklarını bilirsin!

-Aynaya baktığında, kendini daha genç görmeye başlarsın. 

“Lan arkadaş, bu kadar gencim de niye koltuktan kalkarken belim ağrıyor?” bile dersin. Oysa bu sana gözlerinin çektiği bir son kıyaktır. Artık gözlerin iyi görmediği için yüzündeki çizgileri seçemezsin. Haliyle aynalarda en az yirmi yıl önceki halini görürsün!

-Sık sık yakın gözlüğünü kaybedersin.
Yenilemek için göz doktoru yerine, meydandaki işporta gözlükçü tezgahına gidersin. Doğru gözlüğü harf okuyarak değil kolunun kıllarına bakarak belirlersin. 

-Daha fazla askerlik anısı anlatmaya başlarsın!

Aslında aynı anıları beşinci, onuncu baskı olarak nakletmeye başlarsın. İşin tuhafı bunun farkındasındır da..

Etrafındakilerin “ben bi küçük su dökmeye gidip geliyorum!” veya “Anaa!.. Telefonumun şarjı bitmiş, bi fişe takayım!” benzeri tüyme bahanelerini anlamazdan gelirsin!

Burnunun kıllarını kesmek için ayna kullanmazsın.

Çünkü orada olduklarını bilirsin!. Bir de her nasılsa, burnunu sağa sola oynatarak o kılları çıplak gözle görebilirsin bile…

-Makuliyet sınırlarını daha makul kullanırsın!
”Ah şimdi yirmi yaşında olacaktım ki!” demek yerine hedef küçültüp sadece “beş yıl daha genç olsaydım!” demeyi daha makul bulursun.  

-Gittikçe daha fazla ‘nemelazımcı’ olursun ama kuyruğu dik tutmak adına değilmiş gibi davranırsın. Misal, torununla şöyle bir diyalog yaşarsın:
“Oğlum, hayatta nemelazımcı olmayacaksın!”

“Neden dede?”

“Neme lazıııım!”

-Evdeki her dolap gittikçe dolarken, banyo dolabının boşaldığını, yalnızlaştığını fark edersin. Önce taraklar azalır, sonra jöleler derken parfümler… İleri dönemlerde “Bu tuhaf balon poşetlerinin burada ne işi var? Oyuncak sandığı mı burası?” diye ortalığı velveleye verirsin! 

-Tırnak yemek gibi bazı kötü alışkanlıklardan ebediyen kurtulursun!.

Mesela tırnak yeme alışkanlığın yok olur. Çünkü tırnak yemek için dişe ihtiyaç vardır.. “gibi” yerine başka bir şeyler de yazılabilir.. (Anladınız siz onu!)

Çözümleme metodların farklılaşır. Yaşın verdiği olgunlukla, farklı analiz pencereleri keşfedersin!

Mesela “Zampara” kelimesini “zam” ve “para” şeklinde ekonomik bir zeminde yorumlamaya çalışır, konuyu emekli maaşına bağlarsın.

 

-Ağır şakalara daha toleranslı hale gelirsin.
Hatta sana fiziksel olarak değmeyen hergelelikleri iplemezsin bile! Zaten sana şaka yaptıklarını farkedene kadar konu değişir. Geçer gider!..

 

Bir fıkra

Hazır konu yaşlılıktan açılmışken 

bir de fıkra anlatalım.


Yaşlı adam heyecanla, yolda gördüğü papazın yolunu keser; 

“Sevgili Peder! bu gün ben ne yaptım bilemezsin!” 

“Seni bu kadar heyecana gark eden ne yaptın evladım?” diye sorar papaz…
Yaşlı adam heyecanla devam eder,
“Daha ne olsun!.. Bu sabah komşunun kızı ile seviştim!”
Papaz kaşını kaldırır!.. Adamın yüzüne bakar!
“Demek öyle! Pekala, birazdan kiliseye gel de sağlam bir günah çıkart o halde!”

Adam papazın lafını keser..

“Ne günah çıkarması Peder bey!.. Ben protestanım!”
Papaz inceden sinirlenir!

“O halde bunu neden bana anlatıyorsun?”

Yaşlı adam cevap verir!
“Papaz efendi ben 85 yaşındayım ve bunu önüme gelene anlatıyorum!”

Bir de anekdot

Bunu Yılmaz Erdoğan TRT2 de yayınlanan tiyatro derslerinden birinde anlattı.

Clint Eastwood’u bilirsiniz.
Kovboy filmlerinin unutulmaz yıldızı..

Şimdilerde, ilerleyen yaşına rağmen setlerde farklı bir yaklaşımla başarılı kovboy filmlerinin yönetmenliğini yapıyor…

Clint Eastwood a bir gazeteci, biraz da kinayeli bir şekilde yaşını sormuş.

Eastwood, şöyle güzel bir cevap vermiş:

“Bir gün film çekiyoruz.  90 yaşındaki görüntü yönetmenim ‘ah bir seksen yaşında olacaktım şimdi’! dedi.  

Ben 80 yaşındayım.  

İyiyim yani!”

 

Hiç bir yaş geç değil!

Yaşlılık konusunu tatlıya bağlayalım.
Müzik tutkunları, özellikle de caz tutkunları hatırlar.

2000 yılında Harbiye Açıkhava’da 93 yaşındayken konser veren
Ünlü Kübalı gitarist Compay Segundo 95 yaşında ölmüştü.

… 

Ömrünün büyük bir bölümünü sahnede ikinci adam olarak geçiren, hatta bu yüzden adını ve soyadını Küba dilinde “en iyi ikinci ortak” anlamına gelen Compay Segundo olarak değiştiren bu müzisyen, 90 yaşından sonra sahnenin birinci adamı oldu.
Dünya turnelerinde en iyi sahnelerde konser verdi.

Kendi alanınızda bugün star olmayabilirsiniz. 

Yaşınız henüz doksan değilse, yaşınızı doksandan çıkarın.
Dünya çapında ünlü olmak için önümüzde hala, o bulduğunuz sayı kadar ihtimal var demektir. 

Enseyi karartmak yok!

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir