LOMBOZ 4 MART 2022 CUMA

 

Hıyar ile helalleşme

‘Hıyar’ın krallığı bitti mi?
Krallık hıyarın, tam olarak neden olduğunu anlamadığımız, bir anda yüzde birkaç yüz artan fiyatından ötürü aldığı bir paye olmuştu.

Hıyar; uzay ajansı daha proje aşamasındayken, semaya doğru ani bir roketleme ile aya sert inişi yapmıştı bile…

Bildiğiniz hıyarın fiyatını, en son sorduğumda 35 lira idi.
Evde, genel kurulun acil toplanması için çağrıda bulundum.
Aynı akşam toplandık.
“Bundan sonra belirsiz bir süre eve hıyar alınmamasını oylarınıza sunuyorum!” diye bir önerge verdim. Gerekçelerini de açık seçik anlattım. 

Karım da kızım da itiraz etmeden önergeyi onayladıklarını beyan ettiler.
Ben, bir an için kendi önergeme, “ne yani, artık belirsiz bir süre bu evde buzlu cacık yapılmayacak mı?” diye şerh koysam da, önergenin sahibi olduğumdan karar yine de oybirliği ile genel kuruldan geçmiş oldu.

O gün bu gündür eve hıyar alınmadı.
Hıyarın o kendine has kokusundan birkaç ay mahrum kaldık.

Bu gün pazara gittim.
Tezgahın başında birkaç kişinin hıyar seçtiğini farkettim. Fiyatını sordum. 

Pazarcı “15 lira!” deyince şaşırdım!

“Gerçek hıyar mı?” diye sorunca pazarcı bir süre boş boş yüzüme baktı!

“Sen ne kadar gerçeksen o da o kadar gerçek abi!” diye cevap verdi.

Hıyarla gerçeklik tartısına konulmam bir anda asabımı bozduysa da, yanımda yöremde araya girecek biri olmadığı için herife dalmadım!
Tamamen duymazdan geldim.
… 

Uzatmayayım, bir kilo kadar hıyar aldım, eve geldim.

İki ay sonra salataya törenle tekrar hıyarı da kattık.
Üstüne güzel bir cacık da yaptık…


Buradan şunu anladık.
Olmasa da olur dediğimiz, yaza kadar yemeyiveririz olur biter dediğimiz bildiğin hıyar bile özleniyormuş.
Gece kalktım. Dolaptan bir hıyar aldım. Ayıp söylemesi yıkayıp tuzlayarak öylece soymadan ısırdım!

O sulu, lezzetsiz, düşük mineral ve düşük vitaminli, besleyiciliği, kalorisi düşük ama kendine has epinefrin salgılatıcı özel kokusu nedeniyle keyifle tükettiğimiz garip yiyeceği çiğnerken, uzun uzun düşündüm.
Acaba hıyar neden bir anda kral tahtından inmeye başlamıştı?


Konuyu biraz araştırınca, Rusya-Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle Rusya’ya gıda sevkiyatı %80 oranında azalmış olduğunu öğrendim..
Hatta, Halciler Federasyonu Başkanı Yüksel Tavşan “örtü altı üretim” adı verilen, domates, salatalık, biber gibi ürünlerin savaş nedeniyle iç piyasada bir anda, bollaştığını ve fiyatların beklenmedik şekilde düştüğünü ama bunun geçici olduğunu belirtmiş…

Demek ki hıyar bir süreliğine tahtını terk ettiyse de yeniden aleme kral olacak!..
Hatta Rusya’ya akış düzenlendiğinde belki eskisinden daha da pahalı hale gelecek!

Pencereden, üzerindeki  bulutların şehir ışıklarının yansıması ile parlayan simsiyah Karadeniz’e doğru baktım.
Hemen karşı kıyıdaki can pazarını, sanki canlı izliyormuşcasına hayal ettim..

İki komşu ulus, karşı kıyıda savaş koşullarında can derdine düşmüşken, benim hıyar ile hellalleşme düşüncelerim boğazıma bir ağırlık olarak oturdu…
Elimdeki yarısı yenmiş hıyarı balkon masasının üzerine öylece bıraktım!
Odama doğru yürürken, salonda açık olan televizyondan bir akademisyenin “Bu savaş büyümeyecek, çünkü kimse bu savaşın büyümesini istemiyor!” şeklindeki ifadesini duydum…

Balkona dönüp, masanın üzerine bıraktığım yarım hıyarı aldım.
Isıra ısıra odama döndüm!

 

 

Ukrayna ve ego

İnsan ile, evrim tablosunda aynı filumda yer aldığı diğer hayvanlar arasındaki en büyük fark, insanın yüksek egosudur.
Bu yüksek ego çoğu zaman insanın gözlerini kör eder.

Ne doyduğunu anlar ne de yenildiğini!

İnsan dışındaki bütün hayvanlar, doyduklarında saldırmayı bırakırlar.
Yenileceklerini hızlı anlarlar ve anladıklarında kavgayı bırakırlar.


Kuzeyimizde sürmekte olan savaşta Ukrayna’nın kendisi ile kıyaslanamayacak büyüklükteki Rus askeri gücü karşısında kazanamayacağı ilk günden belli.
Ama gel gör ki, ülkenin başında bulunan, siyasi tecrübesi, tarih kültürü bir ülkeyi yönetmek için son derece yetersiz olan; neonazilerle ve Ukrayna oligarkları ile kol kola girmiş; popülerliği dışında bir meziyeti olmayan genç Zelensky, Nato ve AB’nin gazına gelerek 575 bin kilometrekare verimli bir arazide yaşayan 45 milyon insanını cehennem gibi bir savaş ortamına taşıdı.

Ukrayna, Nato’nun kışkırtması ile adeta, kum tepesinin eteklerindeki kumları kazıyarak, tepenin üzerindeki devasa kayanın üzerlerine akmasına kendi tırnakları ile neden oldu.

Bugün Ukrayna’nın mazlum halkı; saldırgan pozisyonunda olan ülke Rusya olduğu için dünyanın çoğunluğu tarafından haklı olarak destekleniyor.
Ama yakın gelecekte, aslında Putin’e başka bir yol bırakılmadığını insanların biraz daha fazlası anlayacak…
Zelensky’yi, yüzde 70 oy vererek seçen Ukrayna halkı umuyoruz ki bu yanlış tercihinin zararını en düşük düzeyde görerek bu krizden çıkar… 

Bir tarafta emperyalist dünyanın kucağına oturmuş, 2013’ten bu yana devlet kurumlarını neonazilerle doldurmuş, Bandera gibi bir naziyi yasallaştırmış, sokaklarda egemenlik kurmak için, CIA ve MI6’in eğitim desteği ile faşist Azov tugaylarını oluşturmuş, onların katliamlarına izin vermiş, etnik temizliğe girişmiş, tecrübesiz, radikal, faşist bir genç devlet başkanı; diğer tarafta siyasi tecrübeye sahip olmakla birlikte yeni bir tür çarlık heveslisi, yine sağcı, yine Rus oligarkları ile kol kola bir tek adam.

Kelimenin tam anlamıyla filler tepişiyor, çimenler eziliyor.
Çimen rolünde ne yazık ki her iki tarafta yer alan mazlum halkların çocukları.

Birilerinden yana olmak gerekiyorsa ne Ukrayna’ya ne Rusya’ya bu mazlum insanlardan yana olmak gerekiyor.
“Kabahatin çoğu” onlarda olsa bile dünyanın her yerindeki mazlum insanlardan yana olmak gerekiyor.


Batı ise; Ukrayna’ya silah desteği vaadediyor. Bu vaat, daha uzun sürede daha fazla Ukraynalının ölümü dışında bir anlam taşımaz..
Batı silah hediye ederek savaşın değil ısrarla barışın yolunu çizmeli.
Bir yol sonuçsuz kalırsa başka bir yol, o da sonuçsuz kalırsa başka bir yol, sorun barışa ulaşana kadar yeni yollar denemeli.
İnsanevladı egosunun değil, vücudunda taşıdığı milyonlarca hücrenin, milyonlarca yıldır kullandığı yöntemi denemeli.

 …

Nörobilimci David Eagleman diyor ki; “Biyoloji asla bir sorunun yanına işaret koyup vazgeçmez. Çözümleri sürekli yeni baştan icad eder. Bu yaklaşımın meyvesi birbiri üzerine oturan çözümlerden oluşan bir sistemdir…”


—-

Pandemide tüy dikme dönemi

Ömrü uzun olası Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca yeni pandemi kurallarını açıkladı..
Hatırlarsınız, salgının başında kendisinin, virüsten korunmak için dünya sağlık literatürüne girmiş bir tespiti vardı.

“Korona’dan korunmanın en iyi yolu ona yakalanmamak!”

Geldiğimiz noktada, anlıyoruz ki bu tespit halen geçerli olan en makul tespit.

Pandemi boyunca resmi rakamlara göre 95 bin, gerçek rakamlarla en az üç çarpı 95 bin, yani 300 bine yakın vatandaşımızı kaybettik.
Girin Google’a bakın!.. Avrupa’da nüfusu 300 binin altında 13 tane ülke var! 

Ülkeler dolusu insanımızı kaybetmişiz!

Halen her gün 200 civarında insanımız yaşamını yitirirken pandemiye, “bitti!” muamelesi çekiyoruz..
Neden?

Allahın tokadı bitmez de ondan!

Özeti şu!

Nasıl ki bir gemi su almaya başladığında hemen batmıyor, 

Bir ülke de yanlış yönetildiğinde bir günde batmıyor.
Bu bilimden uzak anlayışın ülke yönetimine gelip devlet kurumları ile oynamaya başladığı gün, o hepimizin içinde bulunduğu geminin sintine mahallinde bir delik açıldı..
Zamanla müdahale edilmeyen o delik büyüdü.

Şimdi kaptan güvertesi dahil olduğu gibi suya gömülme aşamasında.

İktidarın gemiyi yönetme kabiliyeti kalmadığı gibi geminin yönetilebilirliği de kalmadı.

Zaten sürmekte olan ekonomik krizin üzerine pandemi cila yaptı, şimdi de kuzeyimizdeki savaş krizi tüy dikiyor…

Bundan sonra Fahrettin Koca önlemleri arttırdık dese ne yazaar, kaldırdık dese ne yazar!

Herkes güldü ama, demek ki Fahrettin Koca olayın ilk gününde boş konuşmamış! 

“koronadan kurtulmanın en iyi yolu ona yakalanmamak!”
O halde, “Boks!”

 

Ortaya Karışık

 

  • Tarih tekerrür etmez ama mutlaka kafiyelidir!

Mark Twain/ Mizah yazarı- Romancı

 

  • “SSCB’yi yeniden oluşturmayı düşünmek akılsızlığa;
    düşünmemek ise kalpsizliğe işaret eder!”
    Viladimir Putin / Rusya Devlet Başkanı

 

  • “Gorbaçov, Sovyetlerin dağılmasına son noktayı koyduğunda ABD ve Nato’ya hitaben ‘Size büyük bir kötülük yapıyorum.. Sizi bir büyük düşmandan mahrum ediyorum!’ demişti. Nato şimdi o düşmanı yeniden yaratmaya çalışıyor..”
    Cem Gürdeniz / Emekli Tümamiral
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir