Taze fasulye için ağlayan çocuklar

Evet be güzelim!..
Bu ülkenin ahalisi tarih boyunca hiç zengin ve müreffeh olmadı!
Hiç “Ülkemiz dar bir boğazdan geçiyor!” terennümünden kurtulamadı.
Hepimiz hep aynı gemide olduk ama geminin restoranındaki porsiyonlarımız hiç aynı büyüklükte olmadı.
Oldurmadılar!

“Peki ya Osmanlı’nın o ihtişamlı dönemleri de dahil mi?” diyeceksin..
Evet dahil!..

Osmanlı’da da zengin olan ahali değil saraydı.
Hani o ‘meşum harf devrimi’ yüzünden dedelerimizin mezar taşını bile okuyamaz hale geldik diye ağlaşanlar vardı ya!
Ah be evladım!
Senin gariban dedenin zaten mezar taşı bile yoktu ki okuyabilesin!
Osmanlı’da mezar taşı sadece saraylılara, soylulara özgü bir ayrıcalıktı…
O, bir gecede yok edildi dediğin “tarihini” sadece toplumun %3’ü okuyabiliyordu.
Cumhuriyet kurulurken bu fakir memlekette okuma yazma oranı %3’tü…
Hayır, şimdi bile Arapça okuma yazma oranı daha fazla!
Konumuza dönelim;
Evet, bu ülkenin ahalisi hiç zengin olmadı ama hiç böyle aç da kalmadı!

En fukara zamanında iki ineğinin birini sattı ama en azından tereyağı, yoğurt yemeye devam etti.
Sütün, yumurtanın, lahana çorbası ve mısır ekmeğinin yokluğunu çekmedi.
Bildiğin yeşil marulu hiç bu kadar uzaktan seyretmedi.
Bildiğin hamsiye hiç bu kadar yabancılaşmadı.

Bu memleketin çocuklarının, pazarda dondurma için annesinin eteklerini çekiştirerek ağladığı oldu ama böyle bildiğin taze fasulye için ağladığı hiç olmadı.

Hal böyle olunca, iktidar, kendi eliyle yarattığı bu açlık iniltilerini bastırmak için her fırsatı kullanmaya başladı.
Her fırsatı bu seslerin yükselmesini engelleyecek, ağır  ve ses geçirmez taştan perdelerle çevirmeye başladı.

Sarmısağı bile Çin’den getiren iktidar, harıl harıl perde üretmeye başladı.
Kimi perdeleri kendi üretiyor, kimi kendiliğinden ortaya çıkan perdeleri de, elindeki medya ve trol ordusunu kullanarak bu amaca uygun hale getiriyor.
Peki bu perdeler işe yarıyor mu?
Evet, ama bir süre!
Bir süreliğine dağılan dikkat tekrar midede yoğunlaşıyor.
Sesler yeniden yükselmeye başlıyor.
Ama iktidar yılmıyor,
Yeni bir perde,
bir perde daha,
bir perde daha…

Yüzde yetmişi açlık sınırının altına düşürülmüş bir milletin mide gurultusunun duyulmasına hangi perde mani olabilir ki?

Ayın karikatürleri

Pariste son tangolar…

Hedefte biz varız!


İsrail, bazı abilerin çok arzu etmesine ve hatta hayallerini süslemesine rağmen, halen bir Nato üyesi olan ve Kürecik tesisleri sayesinde İran füzelerine karşı en önemli koruma desteğini aldığı Türkiye’ye bulaşmaz, bulaşamaz. Nokta!

Misal, Bakü-Ceyhan boru hattını bombalayıp kendi savaş araçlarını mı hareketsiz bırakacak?

Bir kısmını doğrudan, bir kısmını aracı ülkeler üzerinden aldığı stratejik ürünlerin hala en önemli tedarikçisi olmamızı saymıyorum bile.

Asıl sorun, Ortadoğu’da herhangi iki ülke arasında büyüyecek bir savaş, bize en büyük zararı her zaman olduğu gibi, zorunlu göç kafileleriyle verecek.
Neden bize verecek?
Şimdiye kadar neden bize verdiyse ondan!

Zira bölgedeki en güvenli ve ayni zamanda sınırlarından en kolay girilen ülke bizim ülkemiz.
Alem, güvenli bölge diye bize kaçıyor, sen “hedefte biz varız!” diyorsun.
Belli ki Jöleli’nin jölesi ortak kullanılıyor.
Kullanmayın şu jöleyi abisi!
Görmüyor musunuz yan etkisi var!

Hazirandan karikatürler

Haftanın Karikatürleri


Haftanın karikatürleri

Haftanin karikaturleri

Restoran Boykotu

Boykot güzeldir.
Hele başarılı bir boykot tadından yenmez.
En azından hep birlikte etki üretmenin hazzını yaşatır. Başarılı olmasa bile bir dahaki sefer için yol çizer.
Ama kimi boykot edeceğini de doğru belirlemek gerekir.

Ayıptır söylemesi bu sabah kızımın canı yumurtalı patates kızartması çekmiş.
Evde de patates bitmiş.
Annesi beni kaldırıp markete gönderdi.
Alışverişi tamamlayıp sebze reyonuna geldim.
Sepette sadece 2 adet patates kalmış. Şimdi patates için başka markete gitmeyi gözüm kesmedi. O iki patatesi aldım.
İki patates 9 lira tuttu.
Buna 3 yumurta ekle 6’şardan 18 lira.
En az 10 liralık yağ ve gaz.
Yarım ekmek 5 lira.
Haydi tuzu biberi benden olsun, bir yumurtalı patatesin evde maliyeti 42 lira.
Restoran buna kira, personel, sigorta, elektrik, su maliyetlerini katacak. Restorana maliyeti en az 82 lira.
E adam hayrına çalışmıyor %20 de kar edecek.
Al sana 100 lira.

Fahiş fiyatçılar bir yana, bir patatesli yumurtayı bu fiyattan satan restoran mı suçlu yoksa ipin ucunu kaçırmış ve yönetme acziyetine düşmüş iktidar mı?..
Suçu restorancıya yıkmanın patates soğan depolarını basmaktan ne farkı var?..
Körün istediği bir göz..
Bir kurnazlar ittifakı, hemen atladılar bu protestonun üzerine!..

Halbuki enflasyonun gerçek nedeni en aşağıdan en yukarıya kadar kasalar birbirine bağlı olması..
Kendi bakanlığına fahiş fiyatla mal satan kadın bakan yargılandı mı?.. Hayır!..
Sadece göstermelik görevden alındı.
Peki neden yargılanamadı?
Çünkü yargılanırsa daha güçlü ortaklarını da ifşa edecek!.
Bakanın daha güçlü ortakları diyorum!.
Kim olabilir ki?

Sınırdan şu anda kilosu 2 dolara giren et nasıl oluyor da kasapta 600 lira oluyor?
Bunu kendi başına bir taşra komisyoncusuna yaptırırlar mi?
Adana’da bile 4 kebabın 2 bin lira olmasının sebebi, biz kebapçıyı protesto ederken saraylarda bilmem ne kebabı yapanlar..
Asıl sorumlular bu memleketi donuna kadar soyanlar.
Hedef şaşırtmaya çalışıyorlar.
Araya kaynayacaklar.
Yemeyin..
Göndermek kolay olmayacak ama gönderin gitsinler!