Bu başlık altında; ‘Bağımsız Gazetecilik’ tarafından kurulduğu 2002 yılından, Demirören’e satıldığı 2010 ortalarına kadar Vatan Gazetesi’nde çizdiğim siyasi karikatürleri içeren bir arşiv bulunuyor.. Vatan Gazetesi el değiştirdiğinde “ilk kapının önüne konulan!” gazeteci ben oldum.. Karikatürlerin çoğunun altında, çizdiğim gün yazdığım birer ikişer paragraflık kısa notlar bulunuyor.. Beni kovarken, “Valla ekonomik olarak çok zor durumdayız. Yoksa siyasi bir nedeni yok! ” demişlerdi. Sonra Mine Kırıkkanat’ı kovdular. Necati Doğru gitti. Sonra Can Ataklı, Mustafa Mutlu.. Böyle boş kalınca düşündüm. Biz bu bir kaç kişi ne para alıyormuşuz ki gazete bizi masraftan düşünce batmaktan kurtuldu. Hala yaşamaya devam ediyor!.. Yazıklar olsun bize! Kaç kişinin ekmeğiyle oynuyormuşuz az kala..

23 Nisan

Çocuklar sadece 23 Nisan’da değil yılın her günü özenli bir yönetimi hakediyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan bu dikkat yakın dönemlerde tavsadı ve içki sigara bir yana, uyuşturucu kullanma yaşı bile ne yazık ki 12’ye indi. Türkiye’nin bu inanılmaz noktada bu konuda alarm zillerini çaldırarak acilen yeni bir başlangıç yapması gerekiyor. Buna vesile olacak en güzel "başlangıç günü" her yıl, Dünya’da sadece bizde var. Hem de yine 90 yıl öncesinden bu günü gören Atatürk sayesinde.

Anayasa değişikliği

Soru şu!.. “8 yıl tek başına iktidarlık” gibi Türk siyasi coğrafyasında bulunmaz bir nimetin 7 yılı bekleyip, icraat süresinin son deminde, tam seçim sathı mailine girmek üzereyken Anayasa gibi temel bir konuda bu denli ısrarlı, milletvekilllerine mecliste kurdeşen döktürecek düzeyde yüksek bir hışımla değişiklikler yapma arzusu nereden kaynaklanıyor? Esası, yargıda yapılacak değişikliklerde düğümlenen bu süreç, gelecek seçimde iktidarı kaybetme ihtimalinin verdiği korkuyla “bir koruyucu şemsiye imal etme” çabası olmasın?!.. Ne yazık ki bu ihtimalin yüksekliğini artık sadece “Bir Kısım Medya” değil, evinde olanı biteni sabır ve metanetle izleyen vatandaş da yüksek sesle söylemeye başladı. Bu karikatür, bu durumun kanıtlarından biri.. Esintisini, adı bende saklı bir okurum göndermiş. Bana sadece okura çizgiyle tercümanlık etmek kalmış..

“Edit” Mayıs 2016: Bu karikatür çizileli 4-5 yıl olmuş. Hala aynı ısrar sürüyor. Sebep yine aynı. Evinde oturan insanlar yine olanı biteni görüyor, anlıyor ve fakat seyrediyor. Bir 4-5 yıl sonra benzer bir “edit” dahayazacak mıyız? Merak ediyorum.

Et ithali

Sevinelim mi üzülelim mi bilemedik.. Et Balık Kurumu’na Et ithal etme izni verildi.. Olayın iki penceresinden iki ayrı manzara görünüyor. Birinci pencereden bakınca; eti dünyada en pahalı tüketen ülkelerin başında geliyorduk. Bu hamleyle et elbette bir miktar ucuzlayacak. Buna sevinelim, ama ikinci pencereden bakınca, ülkemizde hayvancılık sektörünün artık iyice bittiği ve teslim olduğunun tescili anlamına gelen bu duruma değil üzülmek, saçlarımızı yolsak yeridir..

Yargı duzenlemesi

Niyet..

Asil – Vekil

Asil – vekil..

Rüşveti kim yedi?

Mustafa Mutlu yedinci kez köşesinden soruyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerde rüşvet dağıttığını açıklamak zorunda bırakılan Mercedes’in Türkiye’de dağıttığı rüşveti kim yedi?”diye.. Ama kapı duvar!.. Ne duyan var ne üstüne alınan..

Nuh’un Gemisi

Nuhun gemisine kimler bindi..

Yunanistan

Yunanistan uluslararası ekonomistler tarafından "savurgan" olarak suçlandı. Batma noktasına gelen ekonomiye sonunda destek AB’den geldi ve AB kesenin ağzını açarak 11 milyon nüfuslu ülkeye yüzde 5 faizle 30 Milyar Euro destek çıktı. Bu para o ağır yemekten sonra yenilecek tatlı gibi gelmesin de..

Burgulu Kule

İstanbul, Dubai şeyhi’nin Burgulu Kuleler’inden’ tam Danıştay Kararı’yla kılpayı kurtulmuşken, 3. Köprü açmazıyla karşa karşıya geldi. Hem de istanbul’un iklimini dahi belirleyen kuzey yamacının ortasına.. Artık Poyraz Kuzey’den İstanbul’a temiz hava yerine toz mazot kokusu getirecek.

Amerika

Erdoğan, Baykal’ı neden sevmez? Amerikan Temsilciler Meclisi’nde "Ermeni Soykırımı" tasarısının beklenmedik şekilde onaylanmasından sonra kızan Başbakan Washington büyükelçimiz Namık Tan’ı geri çağırmış, üstüne de daha önceden planlanan ‘Nükleer Zirvesi’ için; "Ben Amerika’ya gitmem, Gidecek kişiyi de sonra belirleriz!" diye sert yapmıştı. Ardından Baykal da konuşmuş, "Gitmem gitmem diyen başbakan yanında büyükelçi ile ABD’ye gidecek. Baykal söylemişti dersiniz" demişti.. Başbakan, aradan daha bir ay geçmeden önce büyükelçi’yi Washington’a gönderdi, ertesi gün de kendisi gitti.. Bu durumda Erdoğan Baykal’ı nasıl sevsin ki kardeşim?!