Lomboz 1 Kasım 2020 PAZAR

 

Kılıçdaroğlu: Çık karşıma!
Kılıçdaroğlu’nu CHP lideri yapan süreci hatırlarsınız..
Uğur Dündar’ın moderatörlüğünde müthiş bir münazara ustalığı ile karşısına çıkanı darmadağın eden bir gladyatör olarak ünlendi.
Bürokrasiyi bilen, iyi hazırlanan ve karşısındakini ustaca sıkıştıran, soğukkanlı bir özgüven onu heykelleştirdi.
Dosyaları elinde, çelimsiz, sıradan bir evkaf memuru gibi tartışma masasının bir köşesine adeta ilişen ancak başlama gongu çaldığında içinden bir aslan çıkan, ring hayatında yenilgiyi tanımamış, vurduğunu indiren bir kickbox ustası!
Baykal’ın istifa etmek zorunda kalışı sonrası bu özelliği, aday olabilecek bir çok kişi arasından yolları ona açtı.


CHP’ye lider olmak kolay değil.
Parti içinden; bir türlü kazanamayan bir partinin liderliği onu partiye oy verenlerin ve oylarının bir türlü gereken değeri bulmadığını düşünenlerin hedefi yaparken;

Parti dışından; medya gücü ile yapılan müthiş bir algı operasyonu, onu o liderliğe savuran rüzgarı melteme çeviriyordu. 


Ya, çok acıklı ama gerçek şu ki, Parti içinden de, Parti dışından da vatandaşlar Kılıçdaroğlu’nu ‘nezaketiyle’ suçlamaktaydılar.
“Evet, hırsız değil, arsız değil, ama çok nazik! Benelüks ülkelerinde başbakan olabilir!”
Çünkü rakibinin, bağırıp çağıran, masaya yumruğunu vuran, elini kolunu, parmaklarını sallayarak tehdit eden tarzına onun gibi karşılık vermemesi ekranlarda, miting alanlarında rakibine yazıyor “O”nu daha erkeksi gösteriyordu.

Yeteneklerini doğru kullanamamak toplumumuzun her kesiminde var.
Bir yarış atını, iyi koştuğu için satın alıp ona su taşıtmak gibi birşey bu!


Oysa Kılıçdaroğlu’nun zaman zaman hatırladığı ve çoğunlukla unuttuğu çok önemli bir yeteneği var.

Üstelik de nezaketini ve üslubunu hiç bozmadan onu seçmen gözünde rakibinden daha erektil gösterecek bir yeteneği:

Kendisi unutmuş olsa da o bir “Münazaraların efendisi!”dir..

O bu yeteneğini kullanmıyor!

Üstelik de rakibi, zaman zaman gol paslarını kendisi verdiği halde! 
Son “Fransız ürünlerine boykot” meselesinde hanfendi’nin Fransız malı marka çantalarından söz edilmesine hiddetlenerek “Ailem üzerinden yürüme!.. Erkeksen, karşıma çık!” demesi gibi!.

Oysa bu replik Kılıçdaroğlu’nun unuttuğu replik!
“Çık karşıma!.. İstediğin televizyonu kendin seç!” dediği dönemler vatandaş gözünde bir anda nasıl ışıldadığını iyi araştırsın.
Yeni Dünya’dan Benenson Strategy’i getirsen, bu çağrıyı ısrarla yenilemekten, usanmadan yenilemekten daha iyi bir strateji bulabilir mi?

“Çık karşıma!”
“Erkeksen Çık karşıma!!”
Biliyorum ki, “O” karşısındaki çıkarsa kaybedecek!
Yine biliyorum ki “O” asla karşısına çıkamayacak!..
Ve yine kaybedecek!.
Ah be Kemal Abi!..

 

Kaz dağlarında ilk devre bitti!

Altın uğruna, Kaz dağlarına zehirli bir çentik atan Kanadalı Alamos Gold şirketinin sözleşmesi bitti.
Sözleşme yenilenmedi ve şirket işletme sahasını Orman Bölge Müdürlüğü’ne teslim edip gitti.

Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyonu’nun ve onlara destek vererek Kaz dağlarını savunan ünlüsü ünsüzü binlerce doğa dostunun müthiş mücadelesi ve bu ısrarlı mücadele sonrası gelen başarısı her türlü övgüye şayan.
Sadece Türkiye’nin değil, dünya çevrecilerinin dikkatini de bölgeye çekmek için Fazıl Say’ın dağ başına piyanosunu taşıttırıp bir orman konseri bile verdiğini unutmadık.

Ancak, galibiyetin rehavetine kapılmamak gerekiyor.
Gelen bilgiler, yapılan yorumlar bölgeyi terk eden şirketin, iş araçlarını ve işletme mekanlarını yarın geri dönecekmiş gibi korumalı bir şekilde bıraktığını ve sanki bu işin bitmediğini gösteriyor.

Ya da mirasını başka bir yerli madenciye bırakmış olabileceğini!..
Misal, şu, milletin şeyine ş’apacak olan meşhur yerli altıncıya!

 

Haftanın şükürü:
Camiye çevrilen Kariye Müzesi’nin dünyanın en iyilerinden sayılan ünlü freskleri alçıpan ile kapatıldı.

Çimento ile sıvamadıklarına bin şükür..

 

Merd-i kıpti..

Emine Hanım’ın “50 bin dolarlık Fransız çantası dedikodusu” gündeme gelince hemen yandaş bir gazetenin gazetecisinden açıklama geldi.
“Hamfendinin çantaları orjinal değil çakma!”
Bu açıklamaya Saray’dan:
“Hayır ne münasebet! Ne çakması? Çanta orjinal” şeklinde herhangi bir itiraz da gelmedi ama ben bu “gazeteci” arkadaşa asla katılmıyorum!


Çünkü “çakma” denilen şey çalma ile eş anlamlı. 

Birisi alın teri döküp markayı yaratıyor, değerli hale getiriyor. 

Siz, onun benzerini ilk bakışta anlaşılmayacak şekilde üretip aynı ismi kullanarak, adamın pazarını çalıyorsunuz.
Hem her dinde haram, hem bizim yasalarımızda suç!
Ekmek mi bu yahu? Alt tarafı bir çanta!. 

Çakmasını alacağına almayıverirsin gider!


Ben Emine Hanım’ın omzuna çakma çanta çanta asacağına kesinlikle inanmıyorum Çünkü; 2016’da yenilenen ‘Marka ve patentleri koruma altına alan Sınai Mülkiyet yasasına göre; ‘çakma’ ürünleri üreten, satan, depolayan, nakleden ve satın alanlara hapis cezası var!


Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nın eşi, hapis cezasını göze alarak çalma mal mı kullanır?
Hele bunca “İtibardan tasarruf olmaz” muhabbetinden sonra!.
Olur mu öyle şey?..


Hande Hanım!  Her şeyi diyebilirsiniz ama sizi; Türkiye Cumhurbaşkanı’nın eşine, “çakma mal kullanıyor!” demekten men ederim!
Lütfen!..


Reisim! Çakma diyemiyoruz, Orijinal de diyemiyoruz..
Getirin şu çanta konusuna da bir yayın yasağı da kurtulalım!

 

 

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir