LOMBOZ 16 Haziran 2022

Pornografik tepki mi?

Bundan daha şeffaf, adeta tülden kombinezon giymiş, her şeyi gözüken bir iktidar olabilir mi?

Şunu demek istiyorum!


Sadat: “Evet, terörist, sabotajcı, suikastçi eğitimi veriyorum ama bunu gizli yapmıyorum. Web sitemde her şey yazılı. Devletin haberi var! Her şey açık!” demiyor mu?


Ya da; kendi şirketinin hijyen ürünlerini kendi bakanlığına üstelik de daha yüksek fiyatla satan Ticaret Bakanı, “Ne var bunda, Bakanlık başkasından alacağına benim şirketimden alıyor! Faturalar ortada. Her şey açık açık!” demiyor mu?

… 

ABD’deki malum Vakıf’a gönderilen; kimden ve nereden tedarik edildiği bilinmeyen milyonlarca dolar için iktidar, en üst ağızlardan: “Gönderen belli, alan belli! Ne var bunda, işte her şey açık?” demiyor mu? 

Veya ülkenin en büyük turizm şirketlerinden birinin patronu açık açık Turizm Bakanlığını, özel hastanelerin patronu açık açık Sağlık Bakanlığını sürdürmüyor mu?

Peker’in ifşaatlarını, kokain gemilerini, arka kapı operasyonlarını 17-25 Aralık’ın ‘açık açık’ ‘babıcım!’lı, ‘Bergüzar konaklarından beş villalı’ tapelerini saymıyorum bile.. 

Sonuçta bu memlekette her şey ama her şey aleni, açık açık ve ortada yapılmıyor mu?

Tıpkı ne gibi?
Evet tıpkı son günlerde bir anda ortaya çıkan caddelerde çırılçıplak dolaşanlar, üstsüz market alışverişi yapanlar, uluorta hard core sevişenler gibi!
Ne diyorlar?

“Evet ‘şapıyoruz’ ama gizli saklı yapmıyoruz. Herkesin görebileceği şekilde uluorta, açık açık yapıyoruz! Ne var?”

İşte şimdi ben, buradan yola çıkarak soruyorum!
Acaba bu çırıl çıplak gezenler, uluorta, açık açık sevişenler, ‘yüce yönetimimizi’ zora sokmak isteyen, bir tür ‘revival organizasyon’ modeli olabilir mi?
Burayı Devlet Bahçeli sesiyle okuyun!
“Bu izansızlar ne yapmak istemektedirler?”

Şimdi azıcık ‘flashback’ yapıp, 2000 yılı başlarında ortaya çıkan Nuri Alço Revival Organisation (Naro) olayını hatırlayın!


Nedir Naro?
Yükselen sahtekarlık, arkadan dolanma ve kandırmacalara bir tepki hareketi!

Evine davet ettiği kızların kadehine ilaç atıp onlara tecavüz eden Nuri Alço’nun oynadığı film karakterini ‘sembolik malzeme’ yapmak suretiyle Türkiye’nin her yerine esprili “Nuri Alço” sloganları yazan; İstanbul caddelerine “Nuri Alço Efendimisssss!”, Paris metrosu duvarlarına bile ‘Başbakan Nuri Alço’ yazan üyeleri meçhul grubun etkinliği!..


Yani demek istiyorum ki, acaba sıkça ortaya çıkmaya başlayan bu garip ‘çıplak dolaşanlar’ bu ‘ulu orta sevişenler’ NARO’nun, çok daha cesur ve pornografik bir versiyonu olabilir mi?

Bir şey bildiğimden, ya da “ay keşke böyle olsun!” diye istediğimden yazmıyorum!
Gözümüzün önünde gerçekleşen bunca şeffaf indiragandinin, bunca siyasi ve ticari “porno”nun tetikleyeceği “muzır tepki” de böyle açık açık, erotik hatta pornografik olamaz mı yani?

 

Vay, sen misin enflasyonun doğrusunu söyleyen!

ENAG yani Enflasyon Araştırma Grubu, Üniversitelerden ekonomi hocalarının ve uzman ekonomistlerin oluşturduğu bir grup.

TUİK’in açıkladığı enflasyonun doğru olmadığı anlaşılınca bir araya geldiler ve TÜİK ile birlikte, aynı parametreleri kullanarak aylık enflasyon açıklamaya başladılar..
Yani pandemide Türk Tabibler Birliğinin yaptığını, ekonomik krizde yaptılar.

Tüik’in enflasyonu 70 bulduğu yerde onlar 170 buldu!

Kaldı ki, vatandaş zaten çarşı pazarı karşılaştırınca hangisinin doğru olduğunu teyit ediyordu.

Ne yaptılar?

Grubun kurucusu Veysel Hoca’ya, YÖK üzerinden baskı yaptırarak, kendi üniversitesine soruşturma açtırdılar!

Peki, diyelim ki Hoca’nın eli kolu bağlandı! Gerçek enflasyon açıklanamaz hale geldi ve yine TÜİK’in rakamlarına kaldık!

Bu TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının vatandaş tarafından doğru sayılmasına mı yol açacak?
Vatandaş pazarı bilmiyor mu?

Peynir, mazot, zeytinyağı, ekmek almıyor mu?
Hükümetin, kendisine maaş artışını az yapmak için enflasyonu düşük gösterme gayretinde olduğunu anlamadı mı?
Artık bu yönetimin, fakirlerin değil zenginlerin yönetimi olduğunu, o doğalgaz zamlı akşamlarda, karların üzerine çöydürerek yazmadı mı?


Artık Hoca’yı değil görevden almak Fizan’a sürseniz fayda yok!

Mesele anlaşıldı..
Hoca vazifesini yaptı, maksat hasıl oldu!

Gayrı n’eylesen boşa eylersin!

Herşey 2023’ten sonra?

Canımız Ombudsmanımız Faruk Hocamız merak etmiş soruyor!

Hani yandaş medyada ortalık yıkılmıştı. Rusya-Ukrayna Savaşı başlarında, Erdoğan’ın almaya çalıştığı arabulucu pozisyonu için kendisine Nobel ödülü verilecekti. Hatta neredeyse kesindi! O iş ne oldu?

Ben yanıt vereyim!
Ustam, o iş de 2023 sonrasına kalmış!

Sadece o mu? Her şeyi, o kadar 2023 sonrasına biriktirmişler ki o kadar olur.
Misal, yerli milli elektrikli aracımız TOGG 2019’da yollarda olacaktı, 2023’e kalmış!


Elektrikli traktörün ön siparişleri 2021’de alındı demişlerdi. Traktör’ün tarlaya çıkışı 2023’e kalmış!

Karadeniz’de, “#pencerelere çıkın haykırın!” hashtagli doğalgaz bulmuştuk.. Mutfaklarımıza girişi 2023’e kalmış!

Altay tankı bu yılın başında seri üretime hazır demişlerdi! Tank’ın araziye çıkışı 2023’e kalmış!


Yerli milli uçağımız, Yerli milli roketimiz, yerli milli astronotumuz

Herşey 2023’e kalmış!

Şimdi altı ay sonra tek hane diye diye Haziran’da 160’ı bulan enflasyonun, 17’yi bulan dövizin düşüşü de 2023’e kalmış!

Ve elbette ki dar gelirli vatandaşın rahat nefes alması da 2023’e kalmış!

Belli ki AKP seçimi kaybederse bu sözlerin yarattığı bir yükümlülük kalmayacak!

Ola ki kazanırsa da önünde bir beş yıl daha olacak!

Beş yılda kim öle, kim kala?

‘Turkish Fighter X’ ne olacak?

Hani Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü, büyük marifet yapmış gibi, yıllık icraat listesine “Soyunma Odası” tabelaları “Giyinme Odası” olarak değiştirildi. şeklinde madde girmişti ya!

Benzer bir icraat maddesi de, Cumhurbaşkanı’nın, “Turkish Airlines” ismi yerine, artık uçak gövdelerine “Türkiye Hava Yolları” yazılacağını açıklaması ile gündeme oturdu.

Hal böyle olunca ben, hemen seri üretime 2023’te geçileceği açıklanan “Turkish Fighter X” isimli yerli milli savaş uçağımızı da hangardan çıkmadan ilgililere hatırlatayım dedim!


Aynı durum onda da var. 

Onun da ismi “Türkiye Dövüşçü X”  olarak değiştirilebilir!
X’de Türk alfabesinde olmadığı için ya atılır ya da moda bir harfle yer değiştirir.
Mesela “Türkiye Dövüşçü-M” olabilir!


Yerli milli uçağımızın son astar boyası atılmadan bu önerimi dikkate alırsanız iyi edersiniz!

Onu da Reyiz’e bırakmayın!

… 

Kamp sandalyesi hakkımız! 

Düzce’de bir mağazanın, durduk yerde kampanya yapası gelip, kamp sandalyelerini 20 liraya satacağını duyurmasıyla olanlar oldu.
mağazanın kapısının önünde, 20 liraya kamp sandalyesi almak isteyen yüzlerce insan üste yığıldı.
Kampanya saatini beklerken ayılıp bayılanlar olmaya, insanlar birbirini ezmeye başlayınca mağaza sahibi korktu ve polis çağırdı.  

Bizim polis bu işlerde şerbetli..
İşi bildiği için olay yerine birkaç, joplu memur değil kentin en baba çevik kuvvet ekibini gönderdi. 

Çünkü biliyordu ki: kafasını ezsen bacağını uzatan; Anayasasını elinden alsan bunu da al diye ayraçını veren; maaşını elinden alsan, birikmişimi de al diye kesesini getiren yurdum insanı, kelepir kamp sandalyesi edinme hakkı elinden alındığında panter kesilirdi!..

Nitekim öyle de oldu. Çevik kuvvet “kamp sandalyesi hakkımız söke söke alırız!” sloganları eşliğinde direnen kamp sandalyecilerini mağazanın önünden adeta kazıya kazıya dağıttı. 


Arkadaş, o sandalye geçen yıl 18 liraydı..
O protestoyu zamanında, Merkez Bankasının ya da TÜİK’in önünde yapabilseydiniz zaten bugün 20’ye alacaktınız!

Haftanın en komik olayı

Beni, karikatür çizmeyi bırakmanın sınırına kadar getiren olay Ankara’da yaşandı.
Meteoroloji Genel Müdürünün oğlunun ‘açık hava sünnet düğünü’ şiddetli yağış nedeniyle yarıda paydos edildi!..

Meteoroloji Müdürü, ya kendi kurumunun tahminlerini iplemiyor, ya da uyarıları duymamış!
Beğen beğen al!


Liyakat hadisesinin böğrüne Gollü Hançeri gibi saplanan bu vaka haftanın en “bu ne abi yaa!” olayı olarak kayda geçti!..

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir