LOMBOZ 24 KASIM 2023


Javier Milei: sezon 1 – Bölüm 1

“Denize düşen yılana sarılır” demiş atalarımız.
Bu söz aklımızın bir köşesinde dursun!

Şöyle 1940’lardan bugüne, devlet yönetmiş dünya liderlerine bir projeksiyon tutacak olursak, sanki ülkelerin liderlerinin karakterlerini, aynı yönde esen dönemsel rüzgarların biçimlendirdiği hissine kapılıyor insan.

İlk seride, Hitler’ler, Mussolinil’er, Franko’lar Stalin’ler yer alırken Erdoğan’ın da dahil olduğu son seride; Berlusconi’ler, Putin’ler, Trump’lar, Macron’lar boy gösteriyor.

Şimdi belli ki, Zelenski’yle göz kırpmış olsa da, Arjantin’le start alan yeni bir seriye geçiyoruz!
Javier Milei serisi!

Elindeki elektrikli testere ile, kıçına hardal sürülmüş gibi hoplaya zıplaya miting şovları yapan, El Loco (Deli) lakaplı, aşırı sağcı ekonomi profesörü Javier Milei, geçtiğimiz hafta, dünyanın şaşkın, şabalak bakışları arasında Arjantin Devlet Başkanı seçildi.

Ve lakin soru şu:
Tarzını biraz Recep İvedik ve Ajdar arası bir hibrite benzettiğim Milei gibi bir adam nasıl oldu da Arjantin gibi köklü bir devlet deneyimine sahip bir federasyonun başına gelebildi?


Aslında bu sorunun cevabı, aklımıza not ettiğimiz giriş cümlesi gibi basit:
Arjantin ekonomisinin, berbat değil, berrrbat da değil, berrrrrrrbat ötesi durumu!

Misal, sihirli aynanızın karşısına geçip: “Aynam aynam, şu adi dünyada, vatandaşını bizden bile beter bir ekonomik cendere altında inleten bir başka ülke var mı?” sorusunu sorsanız aynanızın göstereceği tek bir ülke vardır!
Arjantin!


Hiç fazla detaya girmeden şöyle basit bir kıyasla durumu izah edeyim:

Bizim Reyiz’le benzer dönemde iktidar olan Eduardo Duhalde’nin, yeni Devlet Başkanı olduğu Ocak 2002’de bir USD: 1.40 Pesoydu.

Tesadüfe bakınız ki, aynı tarihte USD bizde de 1.40 düzeyindeydi.

Bugün ülkemizde 1 dolar 29 TL

Aynı 1 dolar, Arjantin’de 356 Arjantin Pesosu!

Hani biz “battık, bittik, dibe vurduk!” diyoruz ya, Arjantin bizden 10 kat daha dipte!
Biz Arjantin’e göre denizin yüzeyinde şnorkelle gezinti yapıyoruz.

Yani anlaşılacağı üzere, hafazanallah bu batmakta olduğumuz denizin daha çoook dipleri var…

Hah işte, “nasıl ve neden Javier Milei”  sorusunun cevabı da tam burada!
Arjantin gibi, o derin dibe ulaştığınızda, vatandaşta kayış iyice kopuyor, motor boş dönmeye başlıyor ve hooop bir bakıyorsunuz bir ‘Recep İvedik’ hatta bir ‘Ajdar’ devlet başkanı!..
Yanlış anlaşılmasın, kendilerine saygım sonsuz! (Neme lazım!)

Lakin, bakın söylüyorum!
Arjantin ile aynı dibe inmeden, bizdeki bu batışa bir dur demenin vakti geldi de geçiyor!


Kimse kader demesin!
İşte, yüce rabbim bizi uyarmış, önümüze bir örnek koymuş!
“Yolunuz aynı, bu gidişle aha bu Arjantin gibi olursunuz!” diye onu ilk sıraya bizi ikinciye yerleştirmiş. Önümüzü net görelim diye araya başka bir ülke bile sıkıştırmamış!
Ajdar’a da “Maça ısın tosunum!” komutunu vermiş!


Bir tek açıktan, “Geç kalmadan bu iktidara yol verin!” dememiş!
Artık onu da mı O desin?

Tunç Soyer’in yolunu Vahdettin açtı
CHP, üç mega şehrin ikisinin başkan adaylarını işaret etmiş ama İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i henüz açıklamamıştı.
Belli ki, Soyer’i, aday adaylığını açıktan, kendi ağzıyla deklare etme noktasına getiren bir sıkıntı vardı.

Kimbilir, belki de Genel Merkez, “acaba başka bir aday da olabilir mi?” diye bir düşünce içerisindeydi. 


Zira İyi Parti, İzmir için aday açıklamış, AKP’de İzmir’e bu kez başka bir güçle asılacağının işaretini vermeye başlamış, bu durumda CHP için de, sonuç değişmeyecek bile olsa, bile İzmir için daha etraflıca düşünme gereği doğmuştu.

Ancak Tunç Soyer’e bir piyango vurdu!
Atatürk’ün Nutuk’ta açıkça “hain” olarak tanımladığı ‘Vahdettin’e, 9 Eylül 2022’de İzmir’in Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 100. yıldönümünde, “Hain” dediği için açılan soruşturma bir anda gündeme oturdu.

Savcılık tarafından, “Osmanlı Devleti Yöneticilerini hedef gösterdiği, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği”  iddia edildi.
Halbuki Soyer bu konuşmayı Atatürk’ten, Nutuk’tan alıntılayarak yapmıştı.

Sonuç olarak, Tunç Soyer’in, bu soruşturmaya yönelik verdiği, “…Buyrun buradayım!” diye biten okkalı yanıtı, Cumhuriyetçi kamuoyunun gönlündeki yerini biraz daha derinleştirdi…

Savcılığın bu girişimi, adeta Tunç Soyer’i hem partisi hem de İzmirli seçmen nezdinde güçlendirdi. 
Haliyle AKP’nin, Atatürk hassasiyeti herşeyden çok olan İzmir’deki şansını biraz daha geriye sürükledi…

Şimdi Reyiz kime kızsın?
Demek ki sadece partili olmak yetmiyor!
Azıcık da hesaptan kitaptan(!) anlamak lazım!..

Hipokrat
-Hipokrat üstad, Hipokrat yeminine bir madde ekletmek mümkün müdür
-Ne gibi tosun?
“Yurt dışına göçmeyeceğime” şeklinde.

Katar kadar

Katar arabuluculuk yaptı İsrail-Hamas, rehine takası için çatışmalara ara verdi.

O kadar estik gürledik ama yağamadık.

Katar kadar olamadık!

Ha gayret!

Javier serisine geçiş modu gibi!
Almanya’da, cebinden kedi kafası gibi demeti çıkartıp, çocuklara ikişer yüz lira dağıtan bir Cumhurbaşkanımız var…

Türkiye’de dağıtmasından daha iyi tabii.
En azından orada 200 TL’nin bir anı değeri var!
 

Sürdürülebilir Adalet Nöbeti

Biliyorsunuz CHP Meclis’te bir ‘Adalet Nöbeti’ başlattı.

TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’a yönelik hak ihlâlini protesto amacıyla, 10 Kasım günü, saat 22,00’de başlayan oturma eylemi bugün itibariyle 14’üncü gününde.

Gece ve gündüz yirmişer kişilik iki vardiya halinde, iki CHP milletvekili ekibi, Meclis sıralarında ööyle oturmak suretiyle, arada ellerini sıraya vurarak nöbete devam ediyor! 

Özellikle gece nöbetinde uyumak yakışık almayacağından, nöbeti biten vekiller, yerlerini yeni nöbetçilere devrederek evlerine uyumaya, duş almaya, giysilerini değiştirmeye gidiyor.

Yani bu protestonun bir günlük frekansı net 40 milletvekilini bağlıyor.
Oranlayacak olursak 2023 seçimlerinde 168 milletvekili sandalyesi kazanan CHP’nin milletvekili sayısının dörtte biri…

Protestonun meclisteki ilk muhatabı, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş;
Ki, kendisi pek oralı değil!
Diğer muhatap Yargıtay, onlar da hiç oralı değil
İktidar ise hiç mi hiç oralı değil!

Vatandaş ne kadar oralı, onu da yeri gelince yine Yorgancı Sedat Usta’ya sorarız!

Ancak öyle görünüyor ki tam da seçim sath-ı mailinde, bu protesto bu şekilde devam ederse -bir gün önü bir gün arkasıyla birlikte- sahada can havliyle çalışması gereken CHP milletvekillerinin en az yarısını iptal edecek!

Oohh! AKP’nin canına minnet!
Rakibin yarısı sahada yok!
Bundan iyisi şamda kayısı!..

Demem o ki işin özü şu:
Protesto değerli ve önemli…
İşte tam da bu yüzden sürdürülebilir olması önem taşıyor.
Ancak bu protesto sürdürülebilir değil.

Peki ne mi yapmalı?
CHP bu protestoyu topyekün, bütün muhalefetin katılacağı bir yürüyüş ile link atacağı milyonluk bir mitinge çevirmeli…
O milyonluk kitle, gelip Yargıtay’ın önüne dikilmeli…

Nöbet, Yargıtay’ın önünde milletvekilleri ile birlikte halkın devam edeceği kitlesel bir ‘Büyük Adalet Nöbetine’ çevrilmeli.

O zaman bakalım bugün bu ‘oralı olmayanlar’ nereli olacak?

— 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir