LOMBOZ 6 Ekim 2023

Arap Riyalleri Nerede Kaldı?

Avrupa’dan umut yok!

Sığınmacılara ‘bariyer’ olmamız hatırına arada birkaç yüz milyon Euro hesaba atıylorlar, o kadar!

… 

Arap ülkelerine o kadar sefer yapıldı ama bir işe yaramadı.

Tek tek gidildi, hep beraber gidildi, ailecek gidildi, yeni eski bakanlarla gidildi, hatta Reyiz’in jumbo jetiyle konvoy halinde gidildi, yine para gelmedi. 

Tank Palet’çi dostumuz Katar’dan bile manalı bir tek riyal gelmedi…

Hükümet, bunca kampanya yapıyor, ‘oy verme promosyonlu vatandaşlık’tan, ucuz yayla pazarlamaya kadar onca kolaylık gösteriyor, ama gel gör ki beklenen arap riyalleri ortada yok!
Üç beş swapla iş çevrilmeye, yani elin taşıyla elin kuşu vurulmaya çalışılıyor.


Nereden biliyoruz?
Merkez bankasının rezerv açığının artarak 61 milyar dolara çıkmasından! 

Peki Arap parası neden gelmiyor?

Dedim ki bunun cevabını verse verse ekonomi gurusu, piyasa adamı, Tokat’ın Keynes’i Yorgancı Sedat Abi verir. Kendisini kahvehanede çay içerken yakalayıp soruyu yapıştırdım:

“Sedat Abi, sen ne dediysen çıktı, bunu da bilirsin bu arap sermayesi niye gelmiyor, neyi bekliyor?“

Önce her zaman olduğu gibi soruyu yudumlar gibi bir hazmetti..  Boynunu ve parmaklarını çıtlattı!
Derin bir nefes aldı. Sanki kalın bir kitabın sayfalarını kafasıyla çevirerek doğru metni arıyormuş gibi başını sağa sola oynattı. Elindeki çay bardağını masaya bıraktı.


Sonra en ciddi edasını takınarak, “Bak torunum!..” dedi..
“Eskiden hazır pantolon yoktu. Herkes pantolonunun terziye diktirirdi. O zamanlar her mahallede mutlaka bir terzi vardı! ama hangi terzinin iyi terzi olduğunu ancak pantolonu kıçına giyince anlardın!” 

“Abi bunun ne alakası var arap riyali ile?” diye araya girecek oldum..
“Dinle” dedi sertçe!.. ”Madem sordun, adam gibi dinle!”

“Genelde iyi terzi, pantolon ölçüsünü en detaylı şekilde alan terziler olurdu. Çünkü ölçüye yeterince vakit ayıran terzi bunu işin sonucuna da iyi yansıtırdı haliyle..

Kağıdını kalemini eline alır, beli, boyu, baseni, baldırı, bileği ölçer sıra en kritik soruya gelirdi..

“Malı sağa mı yatırıyorsun sola mı?”

“Bu soruyu sormayan ve bu kritik sorunun cevabını almadan pantolonu diken terzinin diktiği pantolon, “pot” doğru tarafta bırakılmadığı ya da hiç pot bırakılmadığı için sonrasında bir kısım ‘hatırlı husyeli’ müşteriyi rahatsız ederdi.

Dikkat et! Evrimi poturlu şalvar içerisinde inkişaf etmiş yurdum insanının zaman zaman dizlerini dışarı doğru kırarak o klasik çömme-yaylanma hareketini yapması, şimdinin konfeksiyon pantolonlardaki pot duyarsızlığındandır!”

“Abi, konu arap riyali hatırlatayım!”
“Tamam bekle!” dedi.. “Oraya geliyoruz!”

“İşte belli ki şimdi Katar Şeyhi, ‘Anneme bile Kanal İstanbul manzaralı arsa sattınız da manzara nerede?’ diye soruyor!.

Sen; benzini mahalle çeşmesine bağlamış, depoyu oradan dolduran, altın kaplamalı Bugatti’ye binen adama gitmişsin pilli TOGG hediye ediyorsun!
O da, “Arkadaşlık, dostluk güzel ama buraya kadar diyor!”

“Yani ez cümle, biz ölçü almadaki maharetimize güvenip bu Arap alemine pantolon dikmeye kalktık. 

Oysa adamların hayatında fistan dışında giysi giymemiş olduğunu hesap etmedik!

Adam senin, potu doğru tarafa verilmiş pantolonunu ne yapsın! Sallaya sallaya geziyor!”

Yorgancı Sedat Abi gözlerini gözlerime dikti!..

“Torunum bak!, zengin kime denir biliyor musun?
Parasını saçıp savurmayan adama zengin denir!
Savurursa zengin olmaz!

Dost, kardeş, din kardeş filan bir yere kadar!” deyip çayının son yudumunu dikledi! Fısıltı gibi bir sesle “Hadi bana eyvallah!” diyerek masadan kalktı.

Hay ben böyle zekanın!..

Bütün dinlerin ‘cennet’ diye büyük bir sitayişle tanımladıkları yer, gerçekten tanımladıkları gibi mi bilmiyoruz!
Herhangi bir dinin cennetine inanıyorsak sorun yok!
İnanç tartışılmaz!

Ama şöyle, “gittim bizzat kendi gözlerimle gördüm aabi, böyle bişey olmaz!” diye ballandırarak anlatan bir tanıklık da görmüş değiliz!

Oysa bu dünyayı biliyoruz.
Üzerinde yaşıyoruz!
Eğer insan denilen varlık olarak üzerinde yaşamasak; bir uzay aracıyla başka bir gezegenden gelip görsek, “Aha da cenneti buldum! Cennet burası!” diye göbek atardık!..

Aslında bir cennette yaşıyoruz.
Ya da biz gelene kadar buralar cennetmiş diyelim!

Kitaplarda,”yaratılmışların en şereflisi, kainatın hülasası, tüm mahlukatın halifesi” olarak tanımlanan, “geleceğini hesap eden, öleceğini bilen tek varlık” sıfatıyla insan, dünyaya vasıl olur olmaz ortalığın anasını ağlatmış!
Bu güzelim cennetin birçok yerini, makul bir sürede hem kendisi hem de diğer canlılar için cehenneme çevirmiş!
Tam gaz çevirmeye de devam ediyor!
Elindeki cenneti yok edip muhayyilen cennetler aramaya koyuluyor!

Üzerinde yaşayan en az iki milyon canlı türü içerisinde uzak ara en zeki canlı..
Vakıa dünyadaki canlılar arasında “konut sorunu” olan tek canlı!

Yahu sincap kadar, ağaçkakan kadar, tosbağa kadar, salyangoz kadar olamamış!

İnsan düşünmeden edemiyor!
Bu zeka denilen şey acaba bizim sandığımız şey olmayabilir mi?

Her yanımız dolandırıcı kaynıyor!

Önümüzdeki hafta size “Trendyol”un adını kullanan uluslararası bir dolandırıcılık şebekesinin Telegram üzerinden, iş arayan gariban gençleri nasıl dolandırdığını anlatacağım!..

Bu hafta daha küçük çaplı, kiralık ev arayan öğrencileri dolandıran vicdansızlardan söz edelim! 

Sahibinin gurbetçi olduğu ya da başka nedenlerle uzun süredir boş olduğu tespit edilmiş dairelerin, çeşitli yollarla kapılarını açarak tezgahlıyorlar bu dolandırıcılığı.

Önce bu alandaki ünlü internet siteleri üzerinden ‘Öğrenciye uygun kiralık daire’ başlığı ile uygun fiyatlı ilan veriyorlar.
Arayan öğrencilere farklı saatlerde randevu verip buluşuyorlar. Daireyi gezdirip sözleşme yapıyorlar. Tabi ki hatırı sayılır bir depozito alıyorlar.

Anahtarı teslim etmek için verdikleri tarihte ara ki bulasın!
… 

“Tamam, hırsızdan ‘Robin Hood’luk beklemenin anlamı yok ama dolandırıcılığın da bir raconu olmalı” diye tam dolandırıcıya saydırmaya başlamıştım ki bir anda bir emekli olduğum aklıma geldi.

2010 yılında, emekli olduğumda, emekli maaşımla tam 13 çeyrek altın alabiliyorken, bugün aynı maaşla 4 çeyrek altın alamadığım halde, gözüme baka baka “seni asla enflasyona ezdirmedik!” diyenleri düşündüm!  


Senelerdir, her ay dokuz çeyrek altınımın benden alınıp, kimler tarafından hangi ihalelerle, hangi yap-işlet’lerle, hangi belaltı ticari ilişkilerle, hangi anama küfreden sözde iş adamlarının cebine konulduğunu, gözlerimin önünden geçirdim!.

Bir anda, bu gariban öğrenciyi dolandıran sırtlan kılıklı emlak dolandırıcısı gözüme daha masum gelmeye başladı!..
Sırtlan yüzü gitgide silikleşerek neredeyse normal bir insan formuna dönüştü.

Hani yanımda olsa “Seni kerata!” diyerek saçlarını okşayasım geldi.

Yok Artık!

Tıpkı Merdan Yanardağ’dan çıkarmaya çalıştıkları gibi Ayşenur Arslan’dan da ‘terör sevici’ çıkarmaya çalışıyorlar!

Hangi Ayşenur Arslan’dan?

PKK elebaşlarından Şemdin Sakık’ın gizli tanık olduğu Ergenekon kumpasında yargılanan komutanları ve içinde Merdan Yanardağ’ın da bulunduğu gazetecileri savunduğu için çalıştığı televizyondan kovulan Ayşenur Arslan’dan!
Raporlarında, adını doğru yazacak kadar bile tanımadıkları gazeteci camiasının ‘Ayşenur abla’sından… (RTÜK, raporunda ‘Ayşegül’ ismini daha uygun görmüş)

O günlerde teröristleri gizli tanık yapan ekibin elemanları, o gün teröristlerle işbirliği yaparak yargılamaya çalıştıkları insanlara bugün “terör sevici” yaftası yapıştırmaya çalışıyorlar!
Üstelik de tam aksi yöndeki beyanlarına dayanarak!

Bunca yıldır mizah yazısı yazarım, sizin bu iddianamelerinizden daha komik, daha absürd bir mizah yazısı yazmak henüz kısmet olmadı.

Zinhar!

1980 Anayasası olarak isimlendirilen mevcut Anayasamızda 7 kısımda, 186 madde var.

186 maddesi olan bu Anayasa 184 kez değiştirildi.
Bu değişikliklerin 125 adedi de AKP döneminde yapıldı.


Yani değiştirmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç madde dışında neredeyse bütün maddeleri değiştirilmiş!

E, bu 3 madde değiştirilemeyeceğine göre hâlâ bu değişim ihtiyacı nereden kaynaklanıyor!

Söyleyelim!

Erdoğan, kendi getirdiği ve Anayasa’ya eklediği yüzde 50+1’den rahatsız.
Ak Parti’nin tek başına artık asla bu orana ulaşamayacağını biliyor.

Bu durumun, onu MHP’ye nasıl göbekten bağlı hale getirdiğini, yakında Hüdapar ve YRP’nin de yeni MHP’ler olacağını açık seçik görüyor.

Artık bu işin bu şekilde yürümeyeceğinin net olarak farkında!

Bu sebeple kendi getirdiği, Cumhurbaşkanı olabilmek için “yüzde 50+1” şartını kaldırmak ya da koltuk değneklerinden kurtulabileceği makul bir seviyeye indirmek istiyor.
Dahası, bunu yapabilmek için, muhalefetin önerdiği parlamenter sisteme bile razı!

“Parlamenter sisteme geçmeyi kabul ederse konuşabiliriz!” yaklaşımında olan muhalefete hassaten duyurulur!..

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir