LOMBOZ  – 7 ŞUBAT 2021 PAZAR

LOMBOZ  – 7 ŞUBAT 2021 PAZAR

 

Sanatçı olamazsın ama sanatçı adaylarına dekan olursun!

Atatürk, zamanında noktayı boşuna koymamış:

“Milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız!”


AKP’nin her şeyi var! Sanatçısı yok!

19 yılda hayal bile edemeyeceği şeyleri oldu ama sanatçısı olamadı.

“Kaseti var klibi yok!” gibi…
Beğenirsiniz beğenmezsiniz, kendine göre hukukçusu var, ekonomisti var, işletmecisi, pazarlamacısı, dekanı, bürokratı var ama sanatçısı yok!..
Daha yakınlarda; “Her şeyi yaptık, bu işi yapamadık!” diye de hayıflanmadı mı Cumhurbaşkanı?


İyi de bir dolu şarkı söyleyeni var, dizi çekeni var diyeceksiniz!
İzah edeyim..
Şarkı söyleyenlere “şarkıcı” deniyor. Tıpkı yazı yazanlara yazar; resim yapanlara ressam; şiir yazanlara şair denildiği gibi…
Sanatçılık başka birşey!
Sanatçı, o durakta durmuyor!

Sanatçısı nasıl olsun ki?
Vücut diliyle Sanatçıyı sevmediğini beyan eden bir sistem, diliyle derman bulabilir mi?

Cumhurbaşkanı, Prof. Arif Özaydın’ı Gaziantep Üniversitesi’ne Rektör olarak atıyor.  Özaydın da kendisini Güzel Sanatlar Fakültesine Dekan olarak atıyor.
Atamasa, “Profesör yokluğundan bölüm kapanacakmış!”
Güzel Sanatlar fakültesine, kamu yönetimi profesörü dekan olacak ise, bırak kapansın zaten!
Hiç düşündünüz mü?
Neden bol miktarda hukuk, işletme, iktisat, şu bu profesörü var da güzel sanatlar profesörü çok az?

Nedeni basit!. 

İlt paragrafta yazdık!..
Atatürk söylemiş işte!

Zorlanınca il başkanından “savcı” yapabiliyorsun, kurultay delegesinden hakim, güreşçiden banka yönetim kurulu üyesi yapabiliyorsun ama ilçe başkanından heykeltraş yapamıyorsun! Ressam yapamıyorsun, tasarımcı yapamıyorsun.

Olmuyor!

Zorlarsan Midyat Cumhuriyet Meydanına öyle heybetsiz, karikatür gibi aslan heykeli koyuyor adam!
Millet bi tarafıyla gülünce kaldırıyorsun.

 

Okullarında adam gibi sanat dersin olmayınca, sanatçın olmadığı gibi, sanatsal bir bakışa, yaklaşıma sahip yöneticin de olmuyor. 

 


Olmayınca;
Atatürk şehri Samsun’un, Polis Okulu bahçesindeki koskoca Atatürk heykelini hurdacıya satabiliyorsun. Olay ortaya çıkınca, satmadık! Heykeli hurdacıya tamir ettirmek için gönderdik diye açıklama yapabiliyorsun..
Ya sen hurdacının heykel tamir edebileceğine inanıyorsun ya da bizi buna inandırabileceğini sanıyorsun!
İki seçenek de okulda sanat okumamaktan…


Sanatın olmayınca sadece hayat damarlarından biri kopmuyor.
Dünya pazarına çıkaracağın ürününe doğru ambalaj yapamadığın için rekabetin kopuyor, doğru tanıtamadığın için pazarlaman kopuyor, satışın kopuyor, karpuzu bile ambalajlayarak satan rakip  ülkeyle rekabet edemeyince aç kalıyorsun.

Kim ne derse desin şu 19 yıllık AKP iktidarı bize iki şeyi kanırta kanırta öğretti..
Bir – Hukuk ve adalet olmazsa yaşayamazsın!

İki – Sanat olmazsa aç kalırsın!

Bu da bize ders olsun!

 

Örtü Gündem

Örtü gündem nedir?

Örtü gündem; konuşulmasını istemediğin şeylerin, konuşulmasını engelleyecek şeylerin konuşulmasını sağlamaktır!

Esas mesele, bu gün itibariyle çok vahim duruma gelmiş işsizlik ve ekonomik buhran, iyi yönetilemeyen pandemiyi tartıştırmamak. 

Aksi halde iktidarda kalmak mümkün değil.

Nasıl uygulanıyor?

Parlatılmaya uygun vakalar filiz verdiğinde, hemen tespit ediliyor ve parlatılarak “örtü gündem” haline getiriliyor.

Bu örtü gündemlerle, sıkıntılı tablo sürekli kapalı tutulmaya çalışılıyor.

En son gündemimiz Boğaziçi..

Sorun çözülsün ya da çözülmesin bir süre sonra Boğaziçi de gündemden düşecek. 

Daha doğrusu, iktidar için “örtü” özelliğini kaybedecek.
Görülüyor ki yerine girmeye ‘yeni anayasa’ konusu namzet..

Bu günkü meclis tablosuna göre hiç bir yol alınamayacağı ayan beyan belli olan bu konu televizyonlarda belki bir hafta şehvetle tartışılacak.
Üzerine yeni bir örtü gündem filizlenince yerini ona terkedecek. 

Nereden mi biliyorum?
Siz bilmiyor musunuz sanki?

 

Kanal İstanbul 

Kanal İstanbul’un halis niyetlerde zuhur ettiği tarih belli ki 2011.
Çünkü; bu tarihten başlayan bir hareketlenme ile bölgede, 2011 yılından bu yana, Adalar Beyoğlu ve Kağıthane’nin toplamı kadar arazi el değiştirdi.
Ekrem İmamoğlu bunu metrik olarak ifade ediyor. “30 milyon metrekare!..”
Ve devam ediyor. “Bölgede en fazla araziye sahip olan ilk üç şirket de Arap şirketi”


İlk ortaya çıktığında bu sütunlarda yazmıştık: “Kanal İstanbul bir arsa rantı projesidir. Üstelik de ‘Sazan’ı Araplar olarak, daha doğrusu ‘kandura’larının cepleri dolar dolu Arap zenginleri olarak hedeflendiği, kitaplara girecek bir Sülün Osman projesi!” 


Geldiğimiz noktada, “net bir arsa rantı, bir emlak projesi” olduğu konusunda kimsenin kuşkusu ve itirazı yok!


Sazan’ı Arap zenginleri olduğu bir ‘Sülün Osman’ projesi olduğunu da günü gelince, bu gün bölgeden patır patır arsa kapatan Arapların inlemeli, ünlemeli nidaları yükseldiğinde hep birlikte göreceğiz.. 


Ama gam çekmesinler.
Kapattıkları arazilerin tamamı bölgenin en verimli tarım arazileri..
Bol bol darı eker, “Dut dibine ektim darı” türküsünü terennüm ederek dertlerini unuturlar.

 

Hak edenlere Levent Üzümcü’den gelsin…

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri önce gözaltına alındı.
Kimilerine adli kontrol tedbirleri, kimilerine “ev hapsi”, kimilerine de “yurtdışına çıkış yasağı” konularak serbest bırakıldılar.
Adli kontrol yasağını anladık, imza filan işi..
Hadi ev hapsini de anladık. Zaten haftanın iki günü ve her gecesi, herkes ev hapsinde..

Bunlara eyvallah da “yurtdışına çıkma yasağı” da neyin nesidir abiler?
Levent Üzümcü twitter hesabında ehven bir yorum getirmiş buna.
Simitle beslenen gençlere yurt dışı çıkış yasağı vermek, ne bileyim, salozluğun mavallığı gibi bi şey… Ama yakışıyor size!”

 

Bahçeli ve Twitter

Bahçeli, bildiğiniz vechile öngörüsü yüksek bir ‘büyük Türk büyüğümüz..’
Vaktiyle durumu öngörmüş, sosyal medyanın dipsiz bir kuyuya, izan ve insaf tanımayan mayınlı bir platforma dönüştüğünü, insan şerefine, insan namusuna, insan haysiyetine envai çeşit saldırganlığı provoke ettiğini belirterek: “temiz kullanımı sağlanasıya kadar sosyal medyayı kullanmayacağım!” diye açıklama yapmıştı. 

Ne zaman?

Geçen yılın ortalarında!

Sonra, demek bu beş altı ay içinde, bir ara sosyal medyada temiz kullanım sağlandı ki Bahçeli de tekrar aşk ile seri tweetler atmaya başladı.
Lakin bu sefer de “Boğaziçi’nin eylemci öğrencilerine yönelik “Yılanın başı ezilmeli!” cümlesi “nefret söylemi” içerdiği gerekçesi ile Twitter tarafından bazı paylaşımları kısıtlandı. 


Kısıtlamanın kaldırılması için bazı içeriklerin silinmesi, yeniden telefon numarası teyidi özünde twitter’a “bi daha yapmam abi!” mealinde bir prosedürü uygulamak gerekiyor.
Benim bildiğim Bahçeli bunları yapmaz..
Daha da Twitter’ın yüzüne bakmaz!..
Diyeceksiniz ki altı ay önce de “bakmam!” demişti..
Ee ama siz de…


 

 

 

 

 

 


 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir