LOMBOZ 8 MAYIS 2022 PAZAR

Ne Soros’muş be!

Ortalıkta bir Soros ezberi var!

Önüne gelen birbirini Sorosçuluk’la suçluyor.

En son, “Sığınmacıları geri gönderme partisi” daha yaygın bilinen adıyla “Zafer Partisi”ni kuran ve partisinin amacını, ‘tarihin en hızlı geri gönderme operasyonunu yaparak Türkiye’deki sığınmacıları bir yılda ülkelerine geri göndermek olarak açıklayan Ümit Özdağ, sığınmacılardan doğrudan etkilenen kesimler tarafından ilgi görünce, İçişleri Bakanı Soylu ile doğal bir polemik gelişti.. 

Soylu, Özdağ’a envai çeşit verip veriştirdiği konuşmasının kreşendosunu “Soros Çocuğu” ifadesi ile tamamladı!

“Soros çocuğu”; hemen peşine eklenen “Operasyon çocuğu” cümlesi ile birleşince alt anlamı daha da pekişti ve ardından, Özdağ’dan bir ‘çıplak elle düello’ daveti geldi!
Tabiidir ki memleketin tansiyonu bir anda zıpladı!

Herkes çekirdeğini, çiğdemini hazırlayıp, ertesi sabah saat onbiri beklemeye başladı.


Malum, dünyada yazılan her hikayenin içinde, Homeros’tan ya İlyada ya da Odyssey vardır. Bu hikayenin içine kaçan ‘İlyada’ benim hayalimde, Truva kale duvarları önünde, elinde kılıcı, “Hektooor!.. Hektoooorr!” diye kükreyerek Hektor’u birebir ölüm düellosuna davet eden Akhilleus’u canlandırdı!

Ama bu hikayede, Hektor kaleden çıkmadı…
Askerlerini göndererek, Akhilleus’un kale kapısının önüne yaklaşmasını önlemekle yetindi! 

Tabii bizim asıl meselemiz bu değil.

Bizim mevzumuz Soros ile ilgili bu kavram karmaşası!

Soros, Avrupa ülkelerini, aralarında 20 milyar Euro toplamaları için bir kampanyaya davet ediyor. Kampanyanın amacı sığınmacıların Türkiye’de kalmalarını sağlamak.


Yani Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezindeki konuşmasında: ..İktidar olurlarsa mültecileri Suriye’ye, Afganistan’a tekrar göndereceklermiş, biz göndermeyeceğiz, biz ev sahipliğine devam edeceğiz.” diyen Erdoğan ile Soros, yukarıdan bakınca birebir aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar!

Soylu ise, bunun tam tersini yapma iddiasıyla parti kuran, kısa film çektiren Özdağ’a “Soros çocuğu!” diyor…

Şimdi bir ortaokul çocuğuna sorsanız;
“Yavrum, yukarıdaki metinde geçen anlatıma göre kime zinhar “Soros çocuğu” denilemez? Altını kırmızı kalemle çiziniz? deseniz, çocuk sizce hangi ismin altını çizer?

Tabi ki Ümit Özdağ’ın!

Eee?

 

Tek başına parti: Turhan Çömez

AKP”den 22. Dönem Balıkesir Milletvekiliydi.

Yani AKP’nin iktidara geldiği ilk dönemin flaş kadrosundaydı..

Erdoğan’ın doktoru olarak tanınmıştı. 

Tanışıklıkları, Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı öncesine dayanıyordu..

Çömez, doktorluğu yanında, özel kalem müdürü ve danışmanı olarak Erdoğan’a en yakın adam olarak biliniyordu..

Erdoğan iktidarının daha ilk yıllarında biatçılığı, teslimiyetçiliği redderek okları üzerine çekti. 1 Mart tezkeresinden, AKP’de parti içi demokrasinin çalıştırılmamasına kadar bir çok konuda “çıkıntılık” yapması üzerine  2008 yılında Parti’den atıldı.


Atılmakla kalmadı, o vakitler, AKP ile kol kola yürüyen Fetö’cülerin ve Neoconların da hedefine girerek, yaka paça ‘Ergenekon havuzu’na atıldı!..

Dil eğitimi için gittiği İngiltere’deyken hakkında tutuklama kararı çıkartıldı.. İngiltere’ye sığınma talebinde bulundu. Ancak kabul edilmedi.  

İade edilmek üzere uzun süre cezaevinde tutuldu. 

Ancak, sıfır ingilizceyle, 43 yaşında gittiği bu ülkede önce davalarını ve özgürlüğünü sonra dil sınavlarını, lisans sınavlarını kazandı. Eğitiminin denkliğini, doktorluğunu kabul ettirdi.


Sadece doktorluğunu kabul ettirmekle kalmadı İngiltere’nin en büyük tıp kurumlarından birinde akademisyen oldu. 

Binlerce kanser ameliyatı yaptı. Yetmedi, Türk hekimlerle, Türk hastalara bakan hastane kurdu.

Bu ekstrem başarıları nedeniyle, gençlere rol model olsun diye, kendisine Lordlar Kamarası Meclisinden ‘Yılın En Başarılı Doktoru’ ödülü verildi.

Ve 12 yıl sonra Türkiye’de hakkında açılan uyduruk davalardan beraat etti. 


Ancak Turhan Çömez kendisine yaşatılan bütün bu haksızlıklardan sonra öyle bir muhalefet moduna geçti ki, Adeta Türk filmlerindeki o meşhur replik yeniden canlandı. “Artık karşınızda o eski mazlum, fakir genç yok!

Onu kah ingiltere’de marketlerden yaptığı canlı yayınlarla fiyat spekülasyonlarına yanıt verirken, kah meşhur vergi kaçakçılarının cenneti Man Adası’nda, Türk şirketlerinin izini sürerken  görüyoruz. 


Ya da her akşam farklı bir televizyon kanalında, sosyal medya ortamında gündem ile ilgili konuları çarpıcı bir şekilde yorumlarken izliyoruz.

Erdoğan’ın en yakınındayken en uzağına düşen Turhan Çömez, El hak, tek başına bir muhalif parti gibi çalışıyor..
Öyle basitçe ağaçtan düşmek değil, yüksek ağaçtan itilip sağ kalmak böyle birşey işte!

 

Mehmet Cengiz

“Tutturmuşlar bir çete, ne çetesi kardeşim?” diyor Cengiz İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz!

Ertuğrul Özkök ve Cengiz Semercioğlu. Kanal 100’deki programları için Mehmet Cengiz ile görüşmüşler. Röportaj demeye dilim varmıyor, bir mini prodüksiyon diyelim..

“Ben devletten sadece iki ihale kazandım diyor ama son Dünya Bankası Raporunda 1990-2020 arasında, dünyanın en çok kamu ihalesi alan firmalar listesinde nasıl olup da birinci sırada yer aldığını soran olmuyor!

Laf dönüp dolaşıp o meşhur “Milletin A.K. “ sözüne geliyor!..
“Ben o sözü milletimizi kast ederek değil rakiplerimizi kast ederek sarf ettim!” diye cevap vererek, özürü kabahatinden büyük bir ifşaatta bulunuyor..

Evet, Cengiz İnşaatın rakipleri!
İsimlerinizi buraya yazdırmayın!

Elleri görelim!..

 

Bedava çay ve kek işi ne oldu?

Hani millet bahçelerinde çay ve kek bedava olacaktı?

Alacaktık çoluk çocuğumuzu, yatacaktık, yuvarlanacaktık?

Var mı aranızda çayı ve keki bedava olan bir millet bahçesi gören?

 

AKP’nin oyu neden hala 30’larda?

Enflasyon 69,98 olarak açıklandı.
Olayı şöyle bir toparlayalım

….
Bir kere dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip 6. ülkesiyiz. G-20 içerisinde Arjantin’i bile geçmişiz.. Arjantin dışındakiler ileyse açık arayız.


Dünyada, Sadece Venezüela, zimbabve, Sudan, Suriye ve Lübnan bizden yüksek! 

Bulunduğumuz lig bu!

Hele bırakın Avrupa ülkelerini, ABD ve Japonya’yı, savaş ortasındaki Ukrayna ve Rusya ile bile durumumuz kıyaslanır gibi değil. Onlara bile üç-dört kat fark atmışız.

Son altı aydaki performansımızla enflasyonunu altı ayda 50 puan birden arttırmış tarihteki tek ülkeyiz.
Üstelik bütün ciddi ekonomistler, yakın gelecekte bunun daha da artacağını söylüyorlar. Dahası. enflasyon canavarının ipinin salıverildiğini, artık kontrol altında olmadığını ifade ediyorlar…

Daha da artacağını şuradan anlıyoruz ki,  TUİK’in baskıladığı hali ile bile üretici enflasyonu, tüketici enflasyonunun çok üzerinde. Yani bu ne demek?
“Kimse 100 liraya mal ettiği peyniri 80 liraya satamaz. Belli ki üretici henüz geçmişten kalan malzemesini kullanıyor!” demek!

Gelelim başlıktaki sorunun cevabına…
Önceki gün açıklanan, TUİK’in bile, indirim mağazasında gömlek fiyatı gibi ‘69,97’ şeklinde açıkladığı bu derecede yüksek bir enflasyon oranının bir haber değeri yok mudur?

Yandaş medyaya göre yoktur!
Ne gazetelerinde tek bir satır, ne televizyonlarında tek bir kelime!
İş ahlaktan, ayıptan öteye geçmiş!

Ama mızrak çuvala sığmıyor!
Rakamları gazetelere yazmayı engelleyebilirsiniz ama markette, pazarda, bakkalda, kasapta etiketlere yazılmasına mani olamazsınız!

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir