Lomboz 10 OCAK 2021 Pazar

Lomboz 10 OCAK 2021 Pazar

Ten teması

Yaz tatillerinin sonunda, güle oynaya, heyecanla okullarına dönen çocukların özledikleri, okuldan ziyade arkadaşları olurdu.

Yazları ne kadar eğlenceli geçerse geçsin, “Okulunu özledin mi?” yollu sorulara “Evet!” yanıtı veren çocuklar, aslında o ‘evet’i özledikleri arkadaşları için verirlerdi.

Nereden mi biliyorum?

Kendimden!..

Ben öyleydim…

Dersler ya da sınıf değildi özlediğim..

Işıklarda uyusun; Artık annemiz gibi olmuş, Muazzez  öğretmenimi de özlerdim.

Ama daha çok bizimle aynı mahalleden olmayan arkadaşlarımı, yaz boyu göremediğim uzaklardan gelen, aynı sınıfta buluştuğumuz, yıl boyunca alt alta, üst üste oynayıp eğlendiğimiz arkadaşlarımı özlerdim!

Yoksa, kitaplar çantamda!

Dersi neden özleyeyim ki?

Şimdi, o duvardan bu duvara, çılgınca bisiklet sürerek, depresif ruhlarını site bahçelerine boşaltmaya çalışan çocuklarla konuşuyorum..

Onlara soruyorum:

“Daha çok okulunuzu mu, sınıfınızı mı, öğretmeninizi mi, arkadaşlarınızı mı  özlediniz?

Ne cevap veriyorlar biliyor musunuz?

“Hepsini ama en çok arkadaşlarımızı?”

Oysa, öğretmenlerini ve arkadaşlarını, ellerindeki cihazlarla, sabah akşam, canlı canlı görebiliyorlar!..

Soruyorum:

İyi de, arkadaşlarınızı telefonlarınızdan görüntülü aramıyor musunuz?

“Arıyoruz. Ama öyle olmuyor!”

İnsan, neyi yitirdiyse onu arıyor!..

Çocuklar da yitirdikleri “ten temasını” arıyorlar!

Uzaktan eğitim, teknoloji, robot, sanal zeka, sanal gerçeklik, hologram, sterooskopik görüntü, inovasyon, 3D falan filan… Tamam da;

İnsanın, milyon yıllık “dokunma” ihtiyacını karşılamıyor hiç birisi…

Farkında olmadan pandemi bize “birbirimize dokunma” ihtiyacımızın ne kadar gerçek bir ihtiyaç olduğunu öğretti.

Dokunmayı kaybedersek, yavaş yavaş insanlığımızı da kaybedeceğimizi öğretti!..

“O her görüştüğünde tokalaşmak, öpüşmek de neymiş abi.. Bundan sonra böyle!..”

Mi acaba?

Bu, evrimimizle milyonlarca yılda genlerimize işlenmiş;

“sana güveniyorum!” anlamına gelen tokalaşma;

“Seni kardeşim gibi seviyorum!” anlamına gelen yanağa bir öpücük nakşetme;

“Sana aşığım!” anlamına gelen dudağa bir öpücük kondurma, öyle kolay biter mi sanıyorsunuz?

Bitmeyecek…

On pandemi de geçirse, yüz pandemi de geçirse yüz birincide yine birbirine dokunacak insan.

Maymunun, sevdiği maymunun bitini ayıklamasından beri gelen bir genetik ritüel bu!

“Ten teması”

Kolay Bitmez!

Boğaziçililer terörist mi?

“Bir kısım elit bunlar!” denilen ama nasıl elitse, kendilerini yakalamak için rezidanslar değil de gecekondular basılan Boğaziçi Üniversiteli gençler konusunda kimlik karmaşası sürüyor!

Bu gençleri Erdoğan: “terörist!” olarak nitelerken, taze rektör Bulu: “Bizim çocuklar” olarak tanımlıyor.
Arası yok!.. 

Aslında arada uçurum var!..
Terörist mi, sizin çocuklar mı?
Konuya en sanatsal teşhisi her zaman olduğu gibi Bahçeli koyar ve konu kapanır diyoruz ve Bahçeli’nin ne dediğine bakıyoruz..

Bahçeli, “Menhus emeller” temalı açıklama metnini çekmeceden çıkartıyor: “Türkiye’yi çok tehlikeli bir tartışma ve kamplaşma girdabına sürüklemek maksadıyla el ovuşturan, hava koklayan, fırsat kollayan menhus emeller ve karanlık çevreler son günlerde tahrik kampanyalarına hız vermişlerdir. Ülkemizin sinir uçlarını tahriş ve tahrip etmek niyetiyle müsait ortam yoklayan mihrakların iç barış ve toplumsal huzurumuzu kirli bir senaryo çerçevesinde bozma teşebbüsleri ne gözlerden ne de dikkatlerden kaçmıştır. Kaos failleriyle kargaşa figüranları son kozlarını oynamak için tekrar nifak sahnesine çıkmışlardır.” şeklindeki ezber ettiğimiz 3 numaralı açıklamasını okuyarak konuyu bağlıyor.

Biz de bu yaşlarına kadar dersten burnunu kaldıramadan sınava girip 550 puan alarak Boğaziçi’ne vasıl olmuş yirmi-yirmi bir yaşlarındaki gençlerin hangi ara “kaos faili, kargaşa figüranı” olmayı becerdiklerine, ne zaman nifak sahnesi oyuncusu olmayı başardıklarına şaşarak, kımıldamadan duruyoruz.. 

İlker Başbuğ ne dedi?

İlker Başbuğ iktidar cenahındaki herkesi kızdıracak ne dedi ki?
“Menderes, ekonomi kötüyken erken seçime gitseydi darbe olmazdı!” dedi.
Bu bir tespit.
Doğru ya da yanlış dersiniz. Katılırsınız ya da katılmazsınız olur biter!
Genel kurmay başkanı iken, tüm askeri karargahlara komuta ediyor iken, güç elinde iken,  darbeye meyyal olsa yapabilecek güçte iken yapmamış bir asker, şimdi emekli olduktan sonra mı darbe yapacak?
Bırakın allahaşkına!
Bu öncelikle bir yapay gündem oluşturma çabası.. Tamam!
Bence bu empatiyi yaptıran asıl sihirli imge cümle içerisinde “ekonomi kötüyken!” tanımının geçmesi..
A canlarım! Siz bu tanıma neden empati yapıyorsunuz.. 

Sizin ekonominizde bir sorun yok ki!
Var mı yoksa?

 

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir