Okullar Açılamıyor!

Hasta sayısı arttı.
Hastaneler dolup taşıyor.
Yoğun bakımlarda yer olmadığı için şuraya gönderilen, şurada da yer olmadığı için oraya gönderilen, orada da yer kalmadığı için evine gönderilen ve kaybedilen hasta hikayelerine her gün yenileri ekleniyor.

Her gün başka bir ilin valisi, başka bir ilçenin kaymakamı, ikbal korkusunun duvarını yıkıp gözünü karartarak alarm verip feryat ediyor.
Ama ne fayda!
Utana sıkıla bir ay erteleniyor ama kayıtlar başlatılacak..
Okullar illa da açılacak!
Seyreltilmiş olarak eğitim verilecek.
Ders arasına fişek gibi fırlayan çocukları nasıl seyrelteceklerse!

Tabi diyeceksiniz ki, özel okullar büyük bir sektör.
Özel okul çalışanları taş mı yesin?
Biz de öyle diyoruz zaten!
Ama şunu da biliyoruz.
Tükenmiş, tüketilmiş hazine bizi “kırk satır ile kırk katır” arasında tercih yapmaya zorluyor.
Sektör mü sıkıntıya girsin yoksa evlerde “korona risk sınıfında” olanlar mı?


Milli Eğitim Bakanı’nın bir özel okul sahibi yani bir sektör patronu olması ‘ihsası rey’dir.
Bu konuda kişisel olarak ne kadar “hakça” davransa, ne kadar zarif ve saygıdeğer olursa olsun durum yakışıksızdır.
Evlerde, uçurumun kenarında bekleyen başta yaşlılar, engelliler, kronik hastalığı olanlar olmak üzere milyonlarca insan, özel okul sektöründe 2000 öğrencisi ve 350 çalışanı olan bir bakanın vereceği karara bakmaktadır.
Sezai Karakoç’un Gülce şiirindeki gibi:
“Bir gamzelik rüzgar yetecek/ Ha itti beni ha itecek!”
Reva mıdır?

Lomboz 31 TEMMUZ CUMA 2020

Lomboz 31 TEMMUZ CUMA 2020

Pilav Tenceresi Şeklinde Ekonomik Kriz!
Haftanın en şık kriz yorumu Karar Gazetesi Ekonomi Yazarı İbrahim Kahveci’den.
Kahveci diyor ki:
“Ekonomik krizin “V” şeklinde, veya “double V” şeklinde hareket edeceğini söylüyorlar!.
Yani ekonomi dibe vurup çıkacak ya da dibe vurup çıkıp tekrar dibe vurup tekrar çıkacak!. Hayır!.. Kriz V ya da W şeklinde değil, ‘tencere’ şeklinde hareket edecek!..” diyor..
Yani demek istiyor ki, kriz:  -I_____I-  bu şekildeki pilav tenceresi gibi hareket edecek! .. Devamını Oku

LOMBOZ 19 TEMMUZ PAZAR

 

HABERLERDEN ÖZETLER
Hayvanlar orman yaktı!
Çanakkale’nin Gelibolu ilçesi, Çilingir köyü yakınlarında çıkan orman yangınını bölgede yaşayan dağ keçilerinin çıkardığı belirlendi.
Yerel kaynaklar, bölgede Tekboynuz olarak bilinen yaşlı keçinin dile geldiğini ve Orman Müdürlüğü yetkililerine, yangını bile isteye çıkardıklarını itiraf ettiğini belirtti.
Orman yangınını, öldürülmeleri için ihale yapılmasını protesto etmek amacıyla hep birlikte çıkardıklarını belirten Tekboynuz:
“abe başlatmayın sizin av aşkınızın ızdırabından kapçıklar! Sizden bize zırnık ayır yok! İş başa düştü!.. Biz te bu yavrucakları bu sabi ayvanları beslemek, nesli devam ettirmek için teey bu dağyı, tepeyi düz etmişiz.. Siz bizi üj-bej dolara, gavürün enceene piiz mezesi yaptırırsınız!. Gidin Eyrebol’da uulak çevirtirin! Ayde ordan be yaa!” dedi.
Devamını Oku

Lomboz 17 Temmuz Cuma 2020

Abdülhamid Han kostümü

İsmi lazım değil, meşhuur alışveriş sitesinde satışta..

Fes dahil 740 TL.

Diriliş Ertuğrul’u izlerken, bir elinde kazan kapağından kalkan, diğer elinde kömür sobasının karıştırma çubuğu, kafasına da yengenin pazen donunu geçirmiş (şekil-1’deki) afbuyur salak var ya!

İki diziyle beynini rölantiye düşürüp “Ulan niye bizim evde hala kömür sobası var?” diye sormayı bile akıl edemeyen ebleh!

İşte bunun bir tık beyinsel olarak gelişmiş ve iki tık paralıları, olaya kostümlü takılıyor belli ki!..

Bunu evde giyip, kendisini endişeli gözlerle izleyen evlad-ü ayalına poz veriyor.
Hani malum sarayın merdivenlerindeki bilmem kaç devleti temsil eden aslan parçaları gibi.. 

Hani galvanizli soba tenekesinden miğfer yapmış, nacak sapına, gürz kıvamına gelsin diye hamam ilifi geçirmiş tosuncukların Ankara havası!..
İtibardan tasarruf modu..

Meşhuur sitenin “Bunu satın alanlar şuna da baktı” bölümünde ehven fiyata Abdülhamid Han madalyonları da var.
Madem para var, kostümün yanında aksesuar olarak onu da alın!
Münasip bir yerinize takarsınız!

 

—-

 

Muhalefetin kolayına mı geliyor!

Muhalefet, sonuç getirmeyen, rutinleşmiş, bir derde derman olmayan “laf çakmalı!” basın açıklamalarıyla bir yere varılamadığını hala idrak edemedi.

Bu modelin 19 senedir işe yaramadığını anlayamadı.

 

CHP sözcüsü Faik Öztrak abimiz düzenli aralıklarla kameraların karşısına geçiyor.

Salonda iktidar ve muhalif medyadan gazeteci ve kameralar var. 

Bir iki muhalif kanal, açıklamayı leğende istavrit kıvamında, “yarı-canlı” veriyor. 

İktidar yandaşı kameralar ise basın toplantısını çekiyor ama zinhar haber yapmıyor. Onların amacı görüntü ve bilgileri merkeze geçmek. 

Ola ki bir açık ya da kullanışlı bir malzeme çıkarsa diye merkezdeki uyanıklar tetkik ediyor!

Öztrak konuşmasına “Yokuş aşağı freni boşalmış, duvara doğru giden bir kamyon” şeklinde bir mecaz-ı mürsel ile başlıyor, anlatıyor, alatıyor, sonra sanayi üretimi yüzde şu kadar daralmış, Ciro endeksi geçen yıla göre şu kadar düşmüş, perakende satışlar yüzde şu kadar gerilemiş. Damat bakan esnafı sanayiciyi şu kadar borca batırmış..” diye konuşmasını bitirerek kağıtlarını topluyor. Arkasını dönüp çıkıyor.. 

Bir dahaki basın açıklamasına kadar işlem tamam. 

Vazife eda edilmiş, gönüller rahat!

Şimdi naçizane soruyorum!

Sayın Öztrak, güzel abim! 

Bu modelin bir sonuç vermediğini hala anlamadınız mı?

Kasaptan 5 liralık kıyma alan vatandaşlarımız var.
Hani onlardan birisini konuştursanız.
O kıymayı eve nasıl taşıyor. onunla kaç adet köfte yapıyor anlattırsanız.. 

O kadarcık kıymayla bir patlıcan musakka tarifi yaptırsanız..

Emin olun daha etkili olacaktır.

“Malum birinin” konuşmasına tahammülümüz kalmadığını, sesini duyunca kanalı değiştirdiğimizi biliyorsunuz!

Siz de aynı kategoride yer almak istemezsiniz!

 

Haftanın analizi

İlahiyatçı Cemil Kılıç;
“Allaha din öğretmek” başlığı altında yaptığı analizine: 

“Öbür dünyada cennete gitmek için bu dünyayı cehenneme çevirenler müslüman olamaz!” diyerek net bir yargı ile başlıyor ve şöyle sürdürüyor:
“Din insanın kendisini doğaya teslim etmesidir. Kur’an, doğayı tahrip etmeyi mahkum ediyor. Din doğayı koruma mücadelesidir.” diyor..

Devam ediyor:

 “21. yüzyılda Kuran’a göre müslümanın tarifi şudur;

-Çevreci mi? 

Dindardır!

-Hayvan haklarına saygılı mı? 

Dindardır!

-İnsan haklarına saygılı mı? 

Dindardır.

-Sosyal adaletten ve adil paylaşımdan yana mı? 

Dindardır. 

-Egemenlere karşı ezilenlerin yanında mı? 

Dindardır.

Bu yüzyılda müslümanım diyen kişide bunlar yoksa ne kadar namaz kılarsa kılsın,

ne kadar oruç tutarsa tutsun, kaç sefer hacca giderse gitsin, asla Kur’ani ve Muhammedi manada dindar olamaz. 

Olsa olsa dinci olur.”

Şöyle bir bakınca, Hoca analizinde ‘iyi dindar’ olarak adeta Marksistleri tarif ediyor.

Lakin şimdi hemen: “Vay sen Marksizm’e din mi demek istiyorsun?” şeklinde tersinden atak almayalım!

Henri Lefebvre’yi okumuşluğumuz var! Amman deyim!

 

—-

 

Ayın beklentisi
Egemen Bağış’tan, ‘Ayasofya’dan ilk cuma selfisini’ merak ve heyecanla bekliyoruz.
(Oldu olacak, vur dibine gitsin hacım!..)

 

Güçlü Meclis

Bakanların yazılı soru önergelerine yanıt verme oranı %8 civarında.. 

Başta Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Güvenlik bakanlığı ve dahi muhtelif bakanlıklar verilen yazılı soru önergelerine ısrarla yanıt vermiyorlar.

Sözlü ya da yazılı soru önergeleri meclis işleyişinin ana mekanizmalarından biridir. şayet bu mekanizma çalışmıyor, işlemiyor ise Meclis’in varlığından söz edilemez. 

Bir kere bu tespiti bir kenara koyalım!

Tarih 1 Mart 1921. Atatürk Meclis kürsüsünde..
Savaş alanlarının barut kokusu hala üzerinde.. 

İkinci yasama yılı açılışına yetişmiş. 

TBMM’nin ilk yılının faaliyetlerini değerlendiriyor.
Bir yandan İstiklal Harbi devam ediyor. Kuvayi Milliye çeşitli cephelerde işgal güçleriyle mücadele ediyor. 

Birinci İnönü Muharebesi bitmiş. İkincisi başladı başlayacak.
Çerkez Ethem, Tevfik Bey, Reşit Bey ihanetleri yeni bertaraf edilmiş..
Yunanlılar, Ankara’ya doğru yürüyor..  

Afyonkarahisar’ı işgal etmek üzere..

Atatürk böyle bir atmosferde Meclis kürsüsünde, Meclis’in ilk yıl faaliyetlerini özetliyor.
“Efendiler!” diyor.. ”Meclisimiz, kuruluşundan bu yana geçen 311 günde 151 birleşim, 407 oturum yapmış, toplam 381 kanunla uğraşmıştır. Komisyonlara 703 iş yollanmış, 422’si sonuçlandırılmış, kalanı yeni döneme devredilmiştir.
122 Önerge ile Bakanlar Kuruluna sorular sorulmuş, gensoruda bulunulmuştur.”

Meclisin ilk faaliyet yılında, üstelik o yangın ortamında, 407 oturum vardır. cevaplanmamış tek bir önerge yoktur.
Komisyonlar tıkır tıkır çalışmaktadır..
Atatürk, meclisten sadece savaşı yönetme yetkisi değil adeta ölme izni de isteyerek cepheye gitmektedir.

 

Tayyip Erdoğan; Yeni Başkanlık Sisteminin bir özelliğinin de daha güçlü bir meclis olacağını söylemişti.
Bu kulaklar bu sözü duydu!.. Gazetelerin sütunlarına, tarihin kayıtlarına bu sözler geçti!


Yasaların, bir avuç danışman tarafından çıkarıldığı, hazırlanan yasa taslaklarından, atanmış bakanların bile haberi olmadığı, vekillerin umursanmadığı meclis ne açıdan daha güçlü olacaktı?
Soru önergelerine cevap alamama bakımından mı?

—-

Baro Karikatürleri – Gazete Pencere – Oldu da bitti maşallah!

Her ne kadar mani olunamadıysa da “Baro’ların Bölünmesi” olarak adlandırabileceğimiz süreçle ilgili, Gazete PENCERE’de yayınlanan yazılı ve çizgili yorumlarımız aşağıda.
Çizgili Tarih Güncesi adını verdiğimiz bu sayfalarda  tarihe kaydetmek üzere  yayımlıyoruz.
Yasalaşan ve Anayasa Mahkemesi’ne taşınan “baroların bölünmesi”  ya da Paralel Baro olarak isimlendirilen mesele, şayet Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmezse üç ayaklı yargı masasının 3. ayağı da sakatlanmış olarak kalacak.
Reddedilse bile bu süreçte kurulmuş olan Baro’lar faaliyetine devam edecek.
Oldu da bitti maşallah!

 

 

 

İşsiz Sayısı Azalırken

LOMBOZ 14 Haziran 2020 Pazar

 

NEDEN BAŞBUĞ’UN “İFADESİ ALINDI”?

Ünlü bir yazar; aristokrat olabilmek için bir kaç kuşaktan bu yana zengin olmak gerektiğini belirtiyor ve sonradan görme zengini tek cümle ile şöyle tarif ediyordu: 

“Ganimetini sergiler ama onu düzgün taşıyamaz!”

Bu giriş bir tarafta dursun!

Devamını Oku

LOMBOZ 12 HAZİRAN 2020 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ

Hüsamettin Cindoruk. 

Ömrü uzun olsun, Türk siyasetinin hala hayatta olan en eski üyelerinden biri.

Parti başkanlığından, meclis başkanlığına hatta vekaleten cumhurbaşkanlığına kadar siyaset kademelerinde basmadık taş bırakmamış bir duayen.

Ve mealen diyor ki: 

“Türkiye’nin devlet hukukunu, adaletini yeniden ayağa kaldırabilmesi için 27 Mayıs anayasası gibi bir anayasa gerektiğini düşünüyorum!”
Dikkat edin, bunu diyen kişi, kimilerinin ancak kitaplardan okuyup öğrendiği bir sürecin avukatı. Yassıada’da yargılananların, 27 Mayıs’çılar karşısında, mahkemelerde bizzat savunmasını yapmış, görmüş geçirmiş bir hukuk adamı. O Tarihin, savunma tarafındaki en önemli tanıklarından biri.

Sonra Kavala’ya yapılanı da, “Osman Kavala’nın durumu Islahat Fermanı’na bile aykırıdır!” şeklinde ‘yaşayan tarihlik’ şanına uygun bir gönderme ile tarif ediyor. Devamını Oku

LOMBOZ – 29 MAYIS PAZAR

Zenginin parası Homo Sapien’sin yarası

Facebook’un kurucusu Zuckerberg’in serveti korona salgınında %60 artarak 86.5 milyar dolar oldu..
Yine yeni dünyanın en zengini Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un serveti salgında %30 artarak 146.9 milyar dolara ulaştı.

Bunları zenginlerin parasının çetelesini tutan ‘Forbes’ dergisi söylüyor.

 

Yani korona herkesi fakirleştirmedi.
Herkesi işsiz, aç bilaç bırakmadı.
Kiminin de kısa sürede servetine servet kattı.

Dünyanın en zengin 25 iş adamının toplam serveti 1,5 trilyon dolar.

Bu rakam dünyadaki tüm zenginlerin parasının %16’sı..
Zenginler arasında bile adalet yok. Bakar mısın!

IMF verilerine göre dünyanın 190 ülkesinin toplam milli geliri 90 trilyon dolar civarında.

Bu gelirin %60’ı dünyanın en zengin 2.153 kişisinin elinde.

Kalan %40 da fakir fukaranın elinde sanmayın.

Onun da önemli bir bölümünü en zenginlerden biraz daha az zenginler, onlardan biraz daha az zenginlerin elinde.
Aşağı doğru indikçe milyarlarca insan, bırakın dünya servetinden pay sahibi olmayı üstüne bir de borçlu çıkıyor.

7,4 milyar nüfuslu “dünya ülkesinde” 4,6 milyar kişi, dünya ganimetinden pay almak bir yana, ömür boyu bitiremediği, torunlarına devrettiği borçlarla yaşıyor.

Dercartes’in tanımlamasıyla, Homo sapiens sapiens, yani “düşündüğünün üstüne düşünen insan” türü olarak bizler, son akrabamız Homo sapiens idaltu’dan ayrılalı 160 bin yıl oldu.

160 bin yıl önce ortam vahşi, koşullar sertti ama açlıktan ölen kimse yoktu.
Kabilenin bütün bireylerinin temel ihtiyaçları zamanında karşılanıyordu.
Çocukların hepsi yaşamıyordu ama yaşayanlar zamanı gelince işsiz kalmıyor, ava gidiyor, meyve topluyor, evleniyor, konutu, eşyayı, çocuklarının eğitimini dert etmiyorlardı..

Hoş fazla da yaşlanamıyorlardı ama yaşlanınca grubun en saygı duyulan, fikrine en fazla değer verilen hazineleri olarak, baş köşede oturtuluyorlardı..
Şimdi cep telefonunu açamıyor diye eziklenen, dalga geçilen yaşlılar gibi değillerdi. Klanın bilgisayarları onlardı.. En fazla bilgiye sahip olanlar onlardı. Yağmur ne zaman yağacak biliyorlardı. Ayı ne zaman ininden çıkacak biliyorlardı.

Beyin kapasitemiz, düşünsel ve fiziksel yapımız bugünkü ile aynıydı. Sadece birikimlerimiz azdı. Yaşlılarımızın hafızalarında tutup bize aktardıkları kadar.

47 bin yıl önce,  Avrupa kıtasına doğru yollandık. Oradaki Başka bir tür olarak yaşayan, düşündüğünün üzerine bizim kadar düşünemeyen Neandertalleri yok ettik.

47 bin yılın özellikle son birkaç bin yılında yaşam alanlarımızı, barınaklara, son birkaç yüz yılında da yiyeceklerimizi konservelere çevirdik.

Para diye bir şeyi icat edip ortalığın anasını belledik. Global finans sistemi diyerek de üzerine tüy diktik!

Düşündüğümüzün üstüne düşüne düşüne geldiğimiz yer burası?
Hay düşünmez olaydık!

—-

 

Günün izahatı:

İyi de, biz sana “Türk İslam Tarihinin en önemli liderlerinden birine damat olamazsın!” demiyoruz. “Kayınpederin Cumhurbaşkanı ise sen bakan olamazsın!” diyoruz..

 

Normalleşme.
Değerli vatandaşlarımız!

Malum salgın boyunca, yüksek sabır ve itina gösterdiğimiz önlemleri her geçen gün biraz daha hafifleterek hızla normalleşme sürecine geçiyoruz. Buna göre:
65 yaş üstü yine evde kalacak. Ama 65 yaş üstü, işadamı ise, bakkalı, dükkanı, mağazası, avm’si var ise istediği zaman dışarı çıkabilecek.

Yok ise sadece Pazar günleri 14:00 -18:00 arası evinin etrafında terlikle gidilebilecek mesafede tur atabilecek.

Velev ki hafta sonu sokağa çıkma yasaklı 15 büyükşehirden birinde yaşıyor ise yine çıkamayacak. Emekli 65 yaş üstüler, sokağa hiç çıkamayacak.

Hele işsiz 65 yaş üstüler, oturma odasından salona geçemeyecek!..

0-18 yaş arası Çarşamba ve Cuma günleri 14:00 – 20:00 arası sokağa çıkarak normalleşebilecek. Çıktığı halde kasıtlı olarak normalleşmeyenler ikinci bir duyuruya kadar  yine sokağa çıkamayacak. Bunlardan kreş çağında olanlar sair günlerde kreşe gidebilecek. Yalnız, 18 yaş altı sokağa çıkma yasağı nedeniyle kreşe giderken sokağa çıkamayacak. Nasıl gidecekse gidecek!..
65 yaş üstü vatandaşımız, aynı evde yaşadığı torununu alıp kreşe götürebilecek. Ancak torununu kreşte bırakıp tek başına geri dönemeyecek.
Niye? Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi 65 yaş üstü tek başına sokağa çıkması yasak!

Aynı evde yaşayan 18 yaş altı ile 65 yaş üstü olanlar, dışarıda birbirlerine virüs bulaştırma ihtimallerinde dolayı birlikte sokağa çıkamayacak.

65 yaş üstü kahvehane sahibi sokağa çıkabilecek.  Ama yasak olduğundan kahvehanesini açamayacak. Bununla birlikte kahvehane bir tatil tesisinin içerisinde ise herhangi bir yaş kısıtlaması olmaksızın, kumlara basmadan, ayağını denize sokmadan saat 24:00’e kadar açabilecek.
65 yaş üstü berber, 18 yaş altı oğlan çocuğunu Çarşamba ve Cuma günleri 14-18:00 arası, koltuğa koyduğu tahtaya oturtarak saç traşı yapabilecek. Sakal traşı yapamayacak. Çünkü değerli vatandaşımız, bu yaştaki çocuğun sakalı mı olur allah aşkına?
65 yaşından küçük ama 18 yaşından büyük, ancak 25 yaşının altında olup da evinde 65 yaş üstü yakını olanlar öyle -hele maskesiz- zırt pırt sokağa çıkamayacaklar.

15 büyükşehirden birinde olup Hes kartı olmayıp, antikor testi negatif olanlar, PCR testi pozitif olsa dahi yaş 35 olup da yolun yarısı edenlerle birlikte maske takarak avm’ye girebilecek ama kurum tarafından yemek katına çıkarak normalleşmeleri engellenecek.
Değerli vatandaşlarımız! Bu kurallara uyarak başarılı normalleşme sürecimize katkılarınızdan dolayı şükranlarımızı sunarız!

– Amirim, izin bildiri yazısı bitti! Önceki bildirilerin üzerinden düzelterek hemen hazırladım kolaylık oldu!
– Tamam evladım!.. İvedi mesaj at bütün birimlere!
– Tamamdır amirim! Ben koğuşuma geçiyorum Napolyon gelmiş!

 

SİZ SORUN KORONA UZMANINIZ CEVAPLASIN!

Uzman Dr. Kethüda Çotanak Sorularınızı Online Olarak Cevaplıyor.  

(Kulaklıktan rejinin sesi gelir. “Hocam, hazırsanız başlayalım! Başınızı öne doğru sallayın!.. İlk sorumuz geliyor!)

Ferhunde K. / Dalaman: “Hocam! Korona gerdandan bulaşır mı? Bir kilo gerdan aldım. Kasap eldiven takmadı. Ne yapayım?”

Cevap: Yavrucum, güzelce haşlayıp güveç yaparsan gerdanda virüs mirüs kalmaz! Hem kuzu gerdan bağışıklık için de son derece yararlı bir hayvandır. Afiyet olsun!

 

Ramiz T. / Aksaray: “Maske yerine kadın çorabı takmak virüsten korunmakta daha etkili olabilir mi? Hani gözü, saçı filan?”
Cevap: Evladım Ramiz! Banka soymuyoruz! Bu bir hijyen meselesi. Virüsün seni şahsen tanımasıyla bir ilgisi yok!. Kadın çorabının gözenekleri büyüktür. Çorabın kaçma ihtimali yüksektir. Karın çorabının tekini bulamayınca çarpan etkisi de büyük olur!

 

İlayda G/ Etiler: “Hocam!.. Normalleşme süreci nedir? Biz normal değil miyiz ki normalleşiyoruz? Kaldı ki herkes anormal ise anormal normal değil midir?”
Cevap: Güzel kızım! Ben şimdi sana cevap olarak Freud’dan girer, Ericsson’dan çıkarım, İde’den tırmanır, amigdala’dan zıplar iki tane uçan tekme çakarım ama bana yakışmaz! Felsefeye giriş kitabının yarısını okuyup bana mavra yapmayın!.. Sinirimi zıplatmayın! Normal isek, üç aydır evde işimiz ne?!

 

Seyfi Ş/ Bahçelievler: “Değerli Hocam! Omzuma, ömür boyu unutmayayım diye kalıcı estetik ve sanat adına korona dövmesi yaptırdım. ‘Dövme’den korona virüs bulaşır mı?”
Cevap: Dövmeden bulaşmaz ama dövmeden de bulaşmaz! Güzel evladım omzuna dövme yaptıracak korona virüsünden başka figür bulamadın mı? Bir kalp yaptır, bir sevgilinin ismini yazdır!.. Korona dövmesi nedir yahu? Kalıcı sanatmış! Seni bu soru ile Bedri Baykam’ın önüne atsam virüs bulaşacak zerren kalmaz!..

 

Sezai Ö/ Merter: Hocam! Asgari Çalışma ödeneği alan bir kişiyi rüyada görmek için ne yapmak lazım?
Cevap: Canım evladım. Senin ne kastettiğini anlayacak kadar kafam çalışıyor çok şükür. Beni RTÜK ile faça façaya getirmeye çalışma!.. Cübbeli Hoca’nın rüyada peygamber gösteren terliği bile var ama bunun çaresi yok maalesef. Ne gerçeğini ne de rüyadakini görene henüz rastlamadım..

 

Malik T/ Topkapı: Yaşım 65 üstü. Para sorun değil. Mahkeme kararıyla yaşımda eksi beş büyüme yaptırsam yani 60 yaş üstü yapsam, korona riskim ne kadar azalır?

Cevap: Değerli kardeşim! Madem paran bol, sadece yaş tashihi ile kalma.. Biraz da sağını solunu botoksla, kazayaklarına altın iğne, yüz kırışıklarına kolajen indüksiyonu yaptır. Gözüne hyaluronik asit enjekte ettir.. Bol bol masaj yap..
Virüsün şakülü kaysın! Seni Brad Pitt sansın. Hiç tanıyamasın.. Bizim kliniğe gel. Ben seni, tanıması gereken arkadaşlarla tanıştırayım!.. Oldu mu canım?.

 

Şamil S./ Ballıca: Hocam! Ben gözümle görmediğim için koronaya inanmıyorum. Gözle görülmeyen koronaya inanmamak atayizlik sayılır mı?
Cevap: Yavrum! Güzel evladım! Koronayı Gözünle görmezsin ama virüs vücuda duhul ettiğinde gönlünde hissedersin!.. Senin müstesna beynin ancak böyle bir soruyu sorabilecek kadar inkişaf ettiyse senden zaten senden atayiz filan da olmaz. Endişe etme!

Yahu şu işe ömrümü adadım. İnsana bir tane de adam gibi bir soru gelmez mi!.. Evet.. Son soruyu alalım. Ellerim titremeye başladı!..

Raci K./ Ballıca: Pandemi kelimesi nereden gelmektedir? Kökeni nedir? Kim uydurmuştur?
Cevap: Al bi tane daha!!.. Şimdi bak yavrucum!.. Pandemi kelimesi latin kökenli olup  Panayırın pan’ı.. (“..Hocam, hocam kestik!.. Hocam kestik!..” Burada reji araya girer. Program sonlanır.)

 

Lomboz 24 Mayıs PAZAR

LOMBOZ 24 Mayıs 2020 PAZAR

Devlet daha ne yapsın?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Ramazan Bayramı tatili dolayısıyla bayram boyunca, yap-işlet-devret projeleri hariç olmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğunda bulunan otoyollar ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden geçişlerden ücret alınmayacak.

Başkentray ve Marmaray seferleri de ücretsiz olacak.

Şimdi siz muhalifsiniz ya:

“Kardeşim, 81 ilde bu süre içerisinde zaten sokağa çıkma yasağı var. Bu köprülerden geçecek kimse yok! İnler, cinler desen uçarak gidiyorlar. Kime bedava?” diyeceksiniz.

Arkadaş, size de bir şey beğendirmek o kadar zor ki!

Bir de dikkatinizi çekti mi? Yap-işlet-devret köprü ve yollar kimse geçmezken bile parayla!..

Neden?
Kimse geçse de geçmese de parasını ödüyoruz da ondan!

Devamını Oku