LOMBOZ – 29 MAYIS PAZAR

Zenginin parası Homo Sapien’sin yarası

Facebook’un kurucusu Zuckerberg’in serveti korona salgınında %60 artarak 86.5 milyar dolar oldu..
Yine yeni dünyanın en zengini Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un serveti salgında %30 artarak 146.9 milyar dolara ulaştı.

Bunları zenginlerin parasının çetelesini tutan ‘Forbes’ dergisi söylüyor.

 

Yani korona herkesi fakirleştirmedi.
Herkesi işsiz, aç bilaç bırakmadı.
Kiminin de kısa sürede servetine servet kattı.

Dünyanın en zengin 25 iş adamının toplam serveti 1,5 trilyon dolar.

Bu rakam dünyadaki tüm zenginlerin parasının %16’sı..
Zenginler arasında bile adalet yok. Bakar mısın!

IMF verilerine göre dünyanın 190 ülkesinin toplam milli geliri 90 trilyon dolar civarında.

Bu gelirin %60’ı dünyanın en zengin 2.153 kişisinin elinde.

Kalan %40 da fakir fukaranın elinde sanmayın.

Onun da önemli bir bölümünü en zenginlerden biraz daha az zenginler, onlardan biraz daha az zenginlerin elinde.
Aşağı doğru indikçe milyarlarca insan, bırakın dünya servetinden pay sahibi olmayı üstüne bir de borçlu çıkıyor.

7,4 milyar nüfuslu “dünya ülkesinde” 4,6 milyar kişi, dünya ganimetinden pay almak bir yana, ömür boyu bitiremediği, torunlarına devrettiği borçlarla yaşıyor.

Dercartes’in tanımlamasıyla, Homo sapiens sapiens, yani “düşündüğünün üstüne düşünen insan” türü olarak bizler, son akrabamız Homo sapiens idaltu’dan ayrılalı 160 bin yıl oldu.

160 bin yıl önce ortam vahşi, koşullar sertti ama açlıktan ölen kimse yoktu.
Kabilenin bütün bireylerinin temel ihtiyaçları zamanında karşılanıyordu.
Çocukların hepsi yaşamıyordu ama yaşayanlar zamanı gelince işsiz kalmıyor, ava gidiyor, meyve topluyor, evleniyor, konutu, eşyayı, çocuklarının eğitimini dert etmiyorlardı..

Hoş fazla da yaşlanamıyorlardı ama yaşlanınca grubun en saygı duyulan, fikrine en fazla değer verilen hazineleri olarak, baş köşede oturtuluyorlardı..
Şimdi cep telefonunu açamıyor diye eziklenen, dalga geçilen yaşlılar gibi değillerdi. Klanın bilgisayarları onlardı.. En fazla bilgiye sahip olanlar onlardı. Yağmur ne zaman yağacak biliyorlardı. Ayı ne zaman ininden çıkacak biliyorlardı.

Beyin kapasitemiz, düşünsel ve fiziksel yapımız bugünkü ile aynıydı. Sadece birikimlerimiz azdı. Yaşlılarımızın hafızalarında tutup bize aktardıkları kadar.

47 bin yıl önce,  Avrupa kıtasına doğru yollandık. Oradaki Başka bir tür olarak yaşayan, düşündüğünün üzerine bizim kadar düşünemeyen Neandertalleri yok ettik.

47 bin yılın özellikle son birkaç bin yılında yaşam alanlarımızı, barınaklara, son birkaç yüz yılında da yiyeceklerimizi konservelere çevirdik.

Para diye bir şeyi icat edip ortalığın anasını belledik. Global finans sistemi diyerek de üzerine tüy diktik!

Düşündüğümüzün üstüne düşüne düşüne geldiğimiz yer burası?
Hay düşünmez olaydık!

—-

 

Günün izahatı:

İyi de, biz sana “Türk İslam Tarihinin en önemli liderlerinden birine damat olamazsın!” demiyoruz. “Kayınpederin Cumhurbaşkanı ise sen bakan olamazsın!” diyoruz..

 

Normalleşme.
Değerli vatandaşlarımız!

Malum salgın boyunca, yüksek sabır ve itina gösterdiğimiz önlemleri her geçen gün biraz daha hafifleterek hızla normalleşme sürecine geçiyoruz. Buna göre:
65 yaş üstü yine evde kalacak. Ama 65 yaş üstü, işadamı ise, bakkalı, dükkanı, mağazası, avm’si var ise istediği zaman dışarı çıkabilecek.

Yok ise sadece Pazar günleri 14:00 -18:00 arası evinin etrafında terlikle gidilebilecek mesafede tur atabilecek.

Velev ki hafta sonu sokağa çıkma yasaklı 15 büyükşehirden birinde yaşıyor ise yine çıkamayacak. Emekli 65 yaş üstüler, sokağa hiç çıkamayacak.

Hele işsiz 65 yaş üstüler, oturma odasından salona geçemeyecek!..

0-18 yaş arası Çarşamba ve Cuma günleri 14:00 – 20:00 arası sokağa çıkarak normalleşebilecek. Çıktığı halde kasıtlı olarak normalleşmeyenler ikinci bir duyuruya kadar  yine sokağa çıkamayacak. Bunlardan kreş çağında olanlar sair günlerde kreşe gidebilecek. Yalnız, 18 yaş altı sokağa çıkma yasağı nedeniyle kreşe giderken sokağa çıkamayacak. Nasıl gidecekse gidecek!..
65 yaş üstü vatandaşımız, aynı evde yaşadığı torununu alıp kreşe götürebilecek. Ancak torununu kreşte bırakıp tek başına geri dönemeyecek.
Niye? Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi 65 yaş üstü tek başına sokağa çıkması yasak!

Aynı evde yaşayan 18 yaş altı ile 65 yaş üstü olanlar, dışarıda birbirlerine virüs bulaştırma ihtimallerinde dolayı birlikte sokağa çıkamayacak.

65 yaş üstü kahvehane sahibi sokağa çıkabilecek.  Ama yasak olduğundan kahvehanesini açamayacak. Bununla birlikte kahvehane bir tatil tesisinin içerisinde ise herhangi bir yaş kısıtlaması olmaksızın, kumlara basmadan, ayağını denize sokmadan saat 24:00’e kadar açabilecek.
65 yaş üstü berber, 18 yaş altı oğlan çocuğunu Çarşamba ve Cuma günleri 14-18:00 arası, koltuğa koyduğu tahtaya oturtarak saç traşı yapabilecek. Sakal traşı yapamayacak. Çünkü değerli vatandaşımız, bu yaştaki çocuğun sakalı mı olur allah aşkına?
65 yaşından küçük ama 18 yaşından büyük, ancak 25 yaşının altında olup da evinde 65 yaş üstü yakını olanlar öyle -hele maskesiz- zırt pırt sokağa çıkamayacaklar.

15 büyükşehirden birinde olup Hes kartı olmayıp, antikor testi negatif olanlar, PCR testi pozitif olsa dahi yaş 35 olup da yolun yarısı edenlerle birlikte maske takarak avm’ye girebilecek ama kurum tarafından yemek katına çıkarak normalleşmeleri engellenecek.
Değerli vatandaşlarımız! Bu kurallara uyarak başarılı normalleşme sürecimize katkılarınızdan dolayı şükranlarımızı sunarız!

– Amirim, izin bildiri yazısı bitti! Önceki bildirilerin üzerinden düzelterek hemen hazırladım kolaylık oldu!
– Tamam evladım!.. İvedi mesaj at bütün birimlere!
– Tamamdır amirim! Ben koğuşuma geçiyorum Napolyon gelmiş!

 

SİZ SORUN KORONA UZMANINIZ CEVAPLASIN!

Uzman Dr. Kethüda Çotanak Sorularınızı Online Olarak Cevaplıyor.  

(Kulaklıktan rejinin sesi gelir. “Hocam, hazırsanız başlayalım! Başınızı öne doğru sallayın!.. İlk sorumuz geliyor!)

Ferhunde K. / Dalaman: “Hocam! Korona gerdandan bulaşır mı? Bir kilo gerdan aldım. Kasap eldiven takmadı. Ne yapayım?”

Cevap: Yavrucum, güzelce haşlayıp güveç yaparsan gerdanda virüs mirüs kalmaz! Hem kuzu gerdan bağışıklık için de son derece yararlı bir hayvandır. Afiyet olsun!

 

Ramiz T. / Aksaray: “Maske yerine kadın çorabı takmak virüsten korunmakta daha etkili olabilir mi? Hani gözü, saçı filan?”
Cevap: Evladım Ramiz! Banka soymuyoruz! Bu bir hijyen meselesi. Virüsün seni şahsen tanımasıyla bir ilgisi yok!. Kadın çorabının gözenekleri büyüktür. Çorabın kaçma ihtimali yüksektir. Karın çorabının tekini bulamayınca çarpan etkisi de büyük olur!

 

İlayda G/ Etiler: “Hocam!.. Normalleşme süreci nedir? Biz normal değil miyiz ki normalleşiyoruz? Kaldı ki herkes anormal ise anormal normal değil midir?”
Cevap: Güzel kızım! Ben şimdi sana cevap olarak Freud’dan girer, Ericsson’dan çıkarım, İde’den tırmanır, amigdala’dan zıplar iki tane uçan tekme çakarım ama bana yakışmaz! Felsefeye giriş kitabının yarısını okuyup bana mavra yapmayın!.. Sinirimi zıplatmayın! Normal isek, üç aydır evde işimiz ne?!

 

Seyfi Ş/ Bahçelievler: “Değerli Hocam! Omzuma, ömür boyu unutmayayım diye kalıcı estetik ve sanat adına korona dövmesi yaptırdım. ‘Dövme’den korona virüs bulaşır mı?”
Cevap: Dövmeden bulaşmaz ama dövmeden de bulaşmaz! Güzel evladım omzuna dövme yaptıracak korona virüsünden başka figür bulamadın mı? Bir kalp yaptır, bir sevgilinin ismini yazdır!.. Korona dövmesi nedir yahu? Kalıcı sanatmış! Seni bu soru ile Bedri Baykam’ın önüne atsam virüs bulaşacak zerren kalmaz!..

 

Sezai Ö/ Merter: Hocam! Asgari Çalışma ödeneği alan bir kişiyi rüyada görmek için ne yapmak lazım?
Cevap: Canım evladım. Senin ne kastettiğini anlayacak kadar kafam çalışıyor çok şükür. Beni RTÜK ile faça façaya getirmeye çalışma!.. Cübbeli Hoca’nın rüyada peygamber gösteren terliği bile var ama bunun çaresi yok maalesef. Ne gerçeğini ne de rüyadakini görene henüz rastlamadım..

 

Malik T/ Topkapı: Yaşım 65 üstü. Para sorun değil. Mahkeme kararıyla yaşımda eksi beş büyüme yaptırsam yani 60 yaş üstü yapsam, korona riskim ne kadar azalır?

Cevap: Değerli kardeşim! Madem paran bol, sadece yaş tashihi ile kalma.. Biraz da sağını solunu botoksla, kazayaklarına altın iğne, yüz kırışıklarına kolajen indüksiyonu yaptır. Gözüne hyaluronik asit enjekte ettir.. Bol bol masaj yap..
Virüsün şakülü kaysın! Seni Brad Pitt sansın. Hiç tanıyamasın.. Bizim kliniğe gel. Ben seni, tanıması gereken arkadaşlarla tanıştırayım!.. Oldu mu canım?.

 

Şamil S./ Ballıca: Hocam! Ben gözümle görmediğim için koronaya inanmıyorum. Gözle görülmeyen koronaya inanmamak atayizlik sayılır mı?
Cevap: Yavrum! Güzel evladım! Koronayı Gözünle görmezsin ama virüs vücuda duhul ettiğinde gönlünde hissedersin!.. Senin müstesna beynin ancak böyle bir soruyu sorabilecek kadar inkişaf ettiyse senden zaten senden atayiz filan da olmaz. Endişe etme!

Yahu şu işe ömrümü adadım. İnsana bir tane de adam gibi bir soru gelmez mi!.. Evet.. Son soruyu alalım. Ellerim titremeye başladı!..

Raci K./ Ballıca: Pandemi kelimesi nereden gelmektedir? Kökeni nedir? Kim uydurmuştur?
Cevap: Al bi tane daha!!.. Şimdi bak yavrucum!.. Pandemi kelimesi latin kökenli olup  Panayırın pan’ı.. (“..Hocam, hocam kestik!.. Hocam kestik!..” Burada reji araya girer. Program sonlanır.)

 

Lomboz 24 Mayıs PAZAR

LOMBOZ 24 Mayıs 2020 PAZAR

Devlet daha ne yapsın?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Ramazan Bayramı tatili dolayısıyla bayram boyunca, yap-işlet-devret projeleri hariç olmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğunda bulunan otoyollar ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden geçişlerden ücret alınmayacak.

Başkentray ve Marmaray seferleri de ücretsiz olacak.

Şimdi siz muhalifsiniz ya:

“Kardeşim, 81 ilde bu süre içerisinde zaten sokağa çıkma yasağı var. Bu köprülerden geçecek kimse yok! İnler, cinler desen uçarak gidiyorlar. Kime bedava?” diyeceksiniz.

Arkadaş, size de bir şey beğendirmek o kadar zor ki!

Bir de dikkatinizi çekti mi? Yap-işlet-devret köprü ve yollar kimse geçmezken bile parayla!..

Neden?
Kimse geçse de geçmese de parasını ödüyoruz da ondan!

Devamını Oku

Söyleşi

Yönetmen ve Sosyal Medya Uzmanı kardeşim Yusuf Çakıroğlu ile, 19 Mayıs 2020 Salı akşamı saat 21:00’de, Samsun Çocuk Koruma Platormu instagram hesabı üzerinden bir söyleşi gerçekleştireceğiz.
İzlenmesi dileğiyle..
yayın adresi:
https://www.instagram.com/samsuncocukkorumaplatformu/

Ne CEHAPE’ymiş be!

Türkiye’nin iç siyasetini bilmeyen ve bir kaç gün boyunca tv’leri izlettiğiniz bir Japon’a, durumdan ne anladığını sorsanız alacağınız yanıt şudur.
İktidarda CEHAPE diye bir parti var.
yaptığı her icraat yanlış!
Muhalefetteki Ak Parti sürekli onun yaptığı yanlış icraatları eleştiriyor.

Ama allah için demokrasi var. Çünkü bütün tv’ler muhalefet lideri Erdoğan konuşmaya başlayınca yayınlarını kesip onun sözlerini son noktasına kadar halka aktarmasını sağlıyorlar.

Erdoğan’ın; korona konusunda gelişmeleri ilk ağızdan dinlemek için ekran başına geçmiş milyonlara yaptığı “ulusa sesleniş” konuşmasında bile, konuşmanın büyük bir bölümünü CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na verip veriştirmeye ayırmasının anlamı ne?
CHP’nin belediyeler dışında, icra ettiği, bilmediğimiz bazı uygulamalar mı var?
Bakanlıklarda, ya da mecliste hangi kararı almak istiyorsunuz da CHP buna engel oluyor?
“Arkadaş, yanlış düşünüyorsunuz!” diyebilir, işinize bakabilirsiniz!..
Bu şiddet, bu celal niye?

 

Korona sonrası da tufan..

Unutmayalım..
Koronaya yakalandığımızda derin bir ekonomik krizin içerisindeydik.
Çıktığımızda krizin bizi daha da derinleşerek karşılayacağı görülüyor.

Durumun çok iyi analiz edilmesi ve gereken hazırlıkların yapılması bu derinliğin etkisini azaltabilir.
Hatta global ekonominin ortaya saçtığı nakit global varlık, kısa bir gelecekte herkesin sebepleneceği bir ırmak haline gelebilir.
Bunun için de bütün bu hesapları iyi bilen, dinamik, yetenekli, tarzı üretime yönelik olan ve dünya kamuoyu ve piyasalarıyla barışık, demokratik bir iktidar yapısının, güvenilir bir yargı düzeninin yönetimde olması gerekiyor.
Peki durum öyle mi?
Ne gezer!
Bütün bu başlıklarda, uzunca bir süredir tam bir sınıfta kalmışlık durumu var.
Bu yapıdan, aman bunları şöyle yapın, aman bunları böyle yapmayın şeklinde uyarı ve isteklerin hiç bir anlamı yok!..
Ülkenin geleceğine çok net bir şekilde tıkaç olmuş bu iktidardan yapması istenebilecek tek şey var!
Bırakıp gitmeleri!
Hem de hemen!..

65 yaş üstü bunaldı..

65 yaş üstü bir aydır evde bunaldı..

Lomboz 26 Nisan 2020

AAH AHMET AMCA AH!?
Emekli Ahmet Amca, oğlunu, eline beş yüz lira verip, tutarı beş yüz liralık doğalgaz faturasını ödemeye gönderse.

Oğlu da faturayı ödeyip, hani olmaz ya!  Ahmet amcaya iki yüz elli lira para üstü getirse, Ahmet amca şaşırır!
O tatlı şaşkınlıkla; “Yavrum, bu ne? Fatura için beş yüz ödemen gerekirdi yarısını ödemişsin. Ama faturanın da tamamı ödenmiş gözüküyor? Nasıl becerdin bu işi?” diye sorar haliyle..
Bu soruya, oğlu, işaret parmağını iki dudağına götürüp “Şşşt! Sorma baba bu bir ticari sır!” diyebilir.
Çünkü, devam edebilmesi için sır olarak kalması gereken bir avantaj yakalanmıştır..
Bu durumda, Ahmet amca da “Hadi öyle olsun!” deyip para üstünü sakalına sürerek cebine koyabilir. 

Sırrın ne olduğunu pek umursamayabilir. 

Ama oğlan, aynı beş yüz liralık faturaya, bin lira ödeyip gelir ve Ahmet amca’dan beş yüz lira daha talep ederse, aynı “Şşşşt!” hareketini yapamaz! Buna “ticari sır!” diyemez. 

Derse de Ahmet amca’dan temiz bir kötek yiyip oturur!
Çünkü, haneye zarar yaratan harcama avantaj olmadığı için marifetten sayılmaz. Dolayısıyla sır-mır barındıramaz!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, “Avrupa doğalgazın bin metreküpünü 120 dolar civarında satın alırken, Türkiye’nin aynı miktarda doğalgazı 280 dolara almasının nedeni nedir?” şeklindeki soru önergesine, “ticari sır” yanıtını vermesi doğrudan ikinci şıkka girer..
Çünkü bu fatura, Emekli Ahmet amca’nın hanesine bırakın zarar vermeyi maaşın üçte birini uçurmaktadır!

Bekleriz ki Ahmet amca hemen köteğe davransın!
Ama Ahmet amca’nın eli niyeyse bir türlü köteğe gitmez!
—–

 

ARTIK PES DEMEK İSTEMİYORUZ!

Şu on beş yıldan bu yana “Bu kadarına da pes yahu!” dediğimiz o kadar çok şey oldu ki, alt alta yazsak hatırı sayılır kalınlıkta bir kitap olur.

Korona bütün dünyanın başında, herkesi aynı çamurlu suya sokup çıkartan bir musibet!
Kimini birinci dalgada aşırı hırpaladı, kimini de ikinci ya da üçüncü dalgada aşırı hırpalayacak!

Çünkü aşısı bulunana kadar kaçtın kaçtın! Yoksa “Her canlı bir gün koronayı tadacak!”

Buradan kimseye bir başarı hikayesi çıkmaz! Kimsenin eli de kimseden iyi değil!..

Bu durumda mücadele, adım adım, açık ve şeffaf biçimde gerçek durumu herkesin doğru anlamasını sağlayarak yürütülmeli. Ortada kuşku, soru işareti kalmamalı ki insanlar size inansın ve önerdiğiniz önlemlere harfiyen uysun!
Rakamları bugün gizlesen ne fayda?

Matematik sağlama, yarın yapılamayacak mı? Başarı ya da başarısızlık yarın ortaya çıkmayacak mı?

Son dört yılın, Mart, Nisan ayında hayatını kaybedenlerin sayısına bakın. Bir de bu yılın aynı dönemde ölen insan sayısına bakın arada bir fark bulacaksınız. Buna resmi olarak açıklanan korona kayıpları sayısını ekleyin  

Normalde fark bu ekleme ile tamamlanmalı.
Ama tamamlanmıyor. Bir o kadar daha fazladan vatandaş hayata gözlerini yummuş.
Bu fazladan ölüm neden olmuş?
Hesaplama formatıyla, kayıt yöntemiyle bu farkı ortadan kaldıramazsınız!

Neredeyse koronadan ölen insan kadar, fazladan ölen insan neden öldü?
Ortada bilmediğimiz başka bir salgın yok. Öyle üst üste uçak kazası, tren kazası, kitlesel kıyım yaratacak bir olay da yaşamadık. 

Diyorlar ki, test sonucu gelmeden defnedilmiş, kayda zatürre olarak girilmiş, evinde kalpten ölmüş, şöyle olmuş, böyle olmuş!

Kaldı ki “Aman ha! Korona bulaşır, hastaneye gelmeyin!“ şeklinde günlerce yapılan telkinlerle korktu, hastaneye gitmedi.. Evinde kalp krizi geçirdi öldü!.. Normal koşullarda, basit bir anjiyo yaptırıp yirmi yıl daha yaşayacak bu kişi de korona yüzünden ölmüş olmuyor mu?
Beyler, artık daha fazla “bu kadarına da pes!” demek istemiyoruz!
Bir uçak pazar yerine düşse, içindekiler de pazar yerindekiler de o kazanın kurbanı olmazlar mı?. 

Ajanslar haberi, “Elim kazada, uçak içerisinde on, pazar yerinde on beş olmak üzere yirmi beş kişi hayatını kaybetti” şeklinde vermezler mi?

——

 

CEHALET NE GÜZEL!

Çok şey biliyoruz!. Şaka değil!
Çok branşta ders aldık!
Bir ara herkes anayasacıydı. 

Erkler ayrımı filan o dönemin dersiydi.

‘Sacayak’tır, fren ve denge mekanizmasıdır, özgürlüktür, baskıdır, balatadır, hepsini yaladık yuttuk!
Sonra hepimiz seçim hukuku konusunda uzman olduk. Mazbatanın, ‘ıslak imzalı tutanak’ın önemini, kediler dahil bilmeyenimiz kalmadı.
Deprem zaten ana branşımız. Tekrarımız bol. Yanal atım, dikey zon, magnitüd, zemin sıvılaşması, karot alma, tsunami!..  Sular seller gibi.

Yarın, herhangi bir vatan evladını ODTÜ’de Deprem Jeoloji’sinden sınava sok, on sorunun yedisi cepte!

Mülteci dersini senelerce aldık. Hem de  üste para vererek!.. Nasıl içeri alınır, nasıl dışarı atılır, nasıl vatandaş yapılır, nasıl satılır, hepsi dağarcığımızda.

Darbeyi sekiz dönem ana ders olarak aldık. Paralel devlette yan dal yaptık! Nasıl anlaşılır, nasıl kanılır? Nasıl kandırılır?
Terörle savaş ve terörle mücadele arasındaki farkı, Harekat ve Operasyon arasındaki farkı bizim bakkalın çırağına sor, saçını arkadan at kuyruk bağlasın, şakır şakır anlatsın.

Hele ekonomi!.. Ekonomide master degre!.. Simitçinin bile yüksek lisans mertebesinde kariyeri var. En kenar mahallede stagflasyonu bilmeyeni kayışla dövüyorlar.
Misal, en tepedeki bakanı Damat işte.. Düşün!

Bir bilmediğimiz karşılıklı Swap vardı. Bu ara onu da çözdük hayırlısıyla! Gözümüz Fed’de..
Arada sayamadığım bir sürü ufak tefek ek ders var ki, hepsinden A üstünden A almışız!

En son viral epidemi ve pandemi konusunda yüksek lisansımızı sürdürüyoruz inşallah!..

Ortalama bir İsveçli’nin bu kadar farklı konuda bu kadar derinlemesine bilgisi var mıdır? 

Mümkün değil! Ancak ver eline, çakı yapsın!

Sonra televizyon programlarında bütün bu konularda yorum yapan Nagehan’a, Sarı’ya, Aybüke’ye Güldeniz’e kızıyorlar.. “Bu da mı senin uzmanlık alanın!” diye..
Sadece onlar bilmiyor ki kardeşim! Herkes biliyor!..Herkes biliyor!

Ey yüce Atam!
Görüyor musun Okuma yazma oranı %4 olarak devraldığın vatan evladı yüz yılda, ta oralardan nerelere geldi?
Cehalet ne güzel.. Her şeyi biliyorsun!

——

 

Koronalı türküler ve açılımları..
Türkü dinlemenin bağışıklığı güçlendirdiği söyleniyor! Belki de doğrudur! Buyrun türkülere ve açılımlarına:

-Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır! (..da maske var, sıkıntı yok!)

-Gönlüm ataşlara yandı gidiyor..(Ama nefes alıp verme normal. İnşallah bildiğimiz griptir. Hastaneye gitsem mi acaba?)

-Bu yıl şu dağların karı erimez.. (Bir türlü yaz gelmez, Korona gitmez! Nisan bitti hala yün yorganla yatıyoruz!)

-Gesi Bağlarında dolanıyorum (Günlerden pazar! Karşıdan da zabıta geliyor! Hemen dalayım üzümlerin arasına doğru.. Neme lazım!) 

-Yaş otuzbeş yolun yarısı eder (Altmış beşe, otuz sene var!.. Bir süre rahatız!)

-Kirpiğin kaşına değdiği zaman (Hocam Dornaz alfa’yı tek tablet mi veriyorduk. Üç verdim, farede aşırı kıllanma yaptı!”)

-Hastane önünde incir ağacı, doktor bulamadı bana ilacı (Aslında tam buldum dedi, adama dünyayı dar ettiler.. Kahramanları da küstürdüler!)

-Kendim ettim kendim buldum (O gün kemeraltı çarşısına gitmeyecektim. Ne vardı evde otursam!”) 

-El çek tabip (Hocam eldiven!)

-Tabip Sen elleme benim yareme (Eldiven dedik hocam!)


Sal gitsin

Bu düzenleme ile 60 bin hırsızlık, 45 bin uyuşturucu, 27 bin gasp suçlusunun salıverilme teskereleri imzalandı. Rehabilitasyon sürelerini tamamlamadan, yani onları içeride eğitemeden saldığınıza göre, herhangi bir iş taahhüdünüz veya herhangi bir maaş vaadiniz olmadığına göre, hepsi değilse de önemli bir bölümü çıktıktan sonra yeniden “işbaşı” yapacaklar.

Taş yiyecek değiller ya!

Teorik olarak bunların hırsızlıklarını, kaçakçılıklarını, gasplarını haber yaparak onların yakalanmalarını sağlayan Gazeteciler, bırakın serbest bırakılmayı, hapishanenin daha ücra köşelerine doğru itildiler.

2018’de “devlet, kendisine karşı işlenen suçları affedebilir, ama kişilere karşı işlenen suçları affedemez!” sözünü Sanki ben söylemişim gibi. Kafto de Perasi yahu!..

Bu nasıl bir inşaat aşkıdır?

Beton mixerleri ve asfalt kamyonlarının cumhuriyeti…

Müteahhit  imparatorluğu.. Betonun birinci tekil egemenliği.. Çimentonun sinaptik sıvı ile karışımı.. paralı otobanlar monokrasisi.

Yap işlet devret hükümdarlığı

ve açlık günleri..

Kapalı kalmak vatandaşa iyi gelmedi.

Kapalı kalmak ruhumuza iyi gelmedi.

Dışarıda kalmak da bünyeye iyi gelmiyor.

Pencerelerden balkonlardan medet bekliyoruz.