LOMBOZ 14 NİSAN 2023


Perşembenin gelişi 

Erdoğan, seçim oyununun, “battı balık yan gider” ‘level’ine geçiş yaptı.

Artık hiç bir çekince duymaksızın, Kılıçdaroğlu’nun bütün vaatlerini kendi vaatleri gibi sıralamaya başladı. 

Henüz, “ne veriyorsa iki misli” demiyor ama o da yakındır!

Aile Sigortasından mülakatına; sözleşmelilere kadrosundan, öğretmenlere atamasına; gençlere ücretsiz internetinden,vergisiz ilk telefonununa, aynen tekrarlıyor…

Yalnız biri hariç!

Hangisi?

Evet bildiniz!

Bütün emeklilere iki bayramda toplam 17 bin TL bayram ikramiyesi!

Neden bunu hariç tutuyor?


Çünkü bayram ikramiyesinin ilk istihkakının sırası seçimden önce geliyor.

Toplam 8 bin 500 TL Ramazan bayramı ikramiyesinin seçimden önce verilmesi gerekiyor. 

Verecek adam şimdiden, hem de seçim öncesi, sandığa da yarayacakken vermez mi?

Demek ki diğer vaatler de fasulyeden! 

Kılıçdaroğlu muhalefette olduğu için bu vaatlerini iktidara gelirse gerçekleştireceğini beyan ediyor. 

 

Ama görüyoruz ki, Erdoğan komik bir şekilde bunu da taklit ederek aynı vaatleri, Kılıçdaroğlu gibi seçimden sonrası için taahhüt ediyor.

E benim güzel biraderim! 

Hadi Kılıçdaroğlu’nu anlarız, o muhalefette. Elinde iktidar yok, hazine yok!

,,, 

Oysa sen iktidardasın. 

Seçim sonrası yapacağım dediğin şeyleri bugün yapmamak için mazeretin ne?

 



Depremde yıkılmayan binalar

Medyada, deprem bölgesinden, bugüne kadar eşyanın tabiatı icabı hep yıkılan evler perişan haldeki insanlar gösterildi. 


Yitip giden yakınlar; parçalanan aileler; yaşamını anlamlandıracak tek şeyin, enkazların altında kaybettiği evladının bedeninin tek bir parçasını bulmak olan babalar, anneler; çadırlarda yaşam mücadelesi verebilir hale gelmenin bile şans olduğu, ancak film sahnelerinde görülebilecek distopik bir atmosfer… 

Şimdi, aynı bölgelerde, yerle bir olan evlerin hemen bitişiklerinde, onlarla aynı sokaklarda, aynı mahallelerde, bırakın yıkılmayı tek bir çatlağı, çiziği olmayan, içinde hala insanların yaşadığı, yatıp kalktığı, yemek yediği, nefes aldığı evleri göstermenin zamanı.

Evet, deprem bölgesinde hep yıkılan evler yok!
Bölgede 18 bin bina yıkıldı..

187 bin az ve orta hasarlı ama yıkılmayan bina var.

Ama 146 bin binada çizik yok!

Necip medyamız artık bu evleri göstermeli ki insanlar, aynı hizada, aynı sırada, aynı kader planında, depremin yıkamadığı evlerin de var olduğunu, var olabileceğini görsünler.  

Görsünler ki: depremin yıkımını asıl yaratanın faylar olmadığını; felaketi, o binaların zeminine, imarına, izin veren, denetleme görevini yapmayan, yirmiye yakın imza vererek yıkılmaya namzet binanın yapımını onaylayan, sonra onları hatalı olduğunu bile bile 20 yılda 8 kere yasa çıkarıp affedenlerin yarattığını daha net görsünler.

… 

Şimdi deprem bölgesinde, yıkılmayan, içinde insanların yaşadığı evleri göstermenin zamanı.

İçinde, buruk da olsa, yaşam olan binaları göstermenin zamanı!

Şimdi “yıkılmayabiliyormuş”un da altını çizmenin zamanı.

Bunu yapmazsak, yıkımın kader olmadığını nasıl anlatacağız?

AÇIK SEÇİK

Hazret diyor ki: “hasat mevsimi geldi. İnşaallah soğan hasat edilecek, yakında bol miktarda soğanımız olacak!”

Oysa hamdolsun, ortalıkta bir soğan kuyruğu bulunmuyor!

Kimse “soğan yok, soğan yahnisini soğan bulamadığımız için yapamıyoruz!” demiyor. 

Aksine soğan her yerde sebilullah. 

Marketlerde  kasalar dolu. Pazarda tezgah tezgah her çeşit soğan var.

Ama soğan pahalı!

Biz soğan pahalı diyoruz, abi, yeni soğan yolda diyor.

Biz soğan pahalı diyoruz, abi, hasat zamanı geldi diyor..
Anlatamıyoruz!

İzliyorum…
En son, KRT’de ‘Bir de Bunu İzle’ programında, Akif Beki olmak üzere birkaç program katılımcısının anlatmaya çalışıp, ‘letafete zeval gelmesin diye’ bir türlü tam anlatamadıkları o fıkrayı, bilmeyenler için ben burada, mizahın o engin hoşgörünürlüğünden istifade ederek ‘açık seçik’ köşemizde anlatayım.

Amcanın biri belediyeyi arayıp sokak köpeklerinin saldirganlıklarından rahatsız olduğunu belirtmiş ve yardım istemiş.

Belediyedeki görevli de biraz lakaydi: “amca merak etme hepsini kısırlaştırıyoruz en kisa zamanda sorun çözülecek, biraz sabır!” deyince Amca sinirlenerek çıkışmış: “Evladım, köpekler bizi s…yorlar demiyoruz! Bizi ısırıyorlar diyoruz!”

Vehbinin kerrakesi 

Milli damat, devletin en müstesna pozisyonundayken bir anda neden ortadan kayboldu?

Hadise şimdi anlaşılıyor!

Memleketin en önemli bakanlığının koltuğunda otururken, bir yandan da petrol komisyonculuğu işi ile iştigal ederek, tek bir parti ‘petrol operasyonu’ndan 10 milyar dolar indiragan.. ay pardon, ‘ticaret’ yaparsan, üstüne üstlük memleket, millet derdin, ticaretinden daha öncelikli değilse sen de kaybolursun!

Öyle bir çırpıda kolay söyleniyor ama 10 milyar dolar çok büyük bir para. 

1 milyon doların ağırlığının, 100’lük banknotlar halinde 9 kilo olduğunu bildiğimize göre, basit bir matematikle 10 milyar doların ağırlığı 90 ton tutuyor!

90 ton! 

10 ton yük taşıyan kamyonlara yüklesen, 9 kamyon dolusu 100 dolarlık!. 

Küçük çapta ülkelerin yıllık bütçeleri kadar.

Hani olmaz ya, Merkez Bankası TL basıp el arabalarıyla, dolar toplamak için Kapalı Çarşıya dalsa, çarşıdan ancak 40 günde toparlayabileceği kadar büyük bir para!.   

Bir ademoğlunun bu kadar parası olunca ne bakanlığa ihtiyacı kalır ne koltukta gözü olur…
“At izi, it izi…” der gider!

Tabii ki böyle mebzul miktarda ‘ticari hasılanın’ hepsini bir kişiye yedirmezler ama bunun onda biriyle bırak yatirim yapmayi, Afrika’nın güneyinde orta boyda bir devlet kurabilirsin.

Sözümüz meclisten dışarı.. Düzgün ticaret yapan basiretli tüccarları kastetmiyoruz elbette, “çıraklık dönemi” konuşmalarından birinde ne demişti Reyiz?:
“Fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir. Zengin çalmasını iyi bildiği için zengindir!”

Bu savın doğruluğuna inanıyorsanız, üstelik bu sözü söyleyerek, zengin olmasının önündeki tek engelin kendi beceriksizliği olduğunu yüzüne karşı söylediğiniz fakirden -üstüne üstlük- oy da alıyorsanız önünüzde dağlar dayanmaz!
Ben ne diyeyim?

Erkeklerle buraya kadar

İstisnalar kaideyi bozmaz!

Elbette bir kalemde 8-10 istisna saymak mümkün.
Ama geneli itibariyle bakılırsa, siyasette kadınların erkeklere göre daha omurgalı davrandıkları çok net!

Örneğin DSP’nin Başkanı bir erkek değil de bir kadın olsaydı acaba Hizbullah’a terörist demeyenlerin yanında hizalanır mıydı?

Acaba, kadınların elinde kalan, şiddete karşı tek can simidi, 6284 sayılı yasaya açıkça karşı olduğunu beyan edenlerle yan yana fotoğraf çektirir miydi?

… 

Hiç sanmıyorum.

Dünyayı bu içinden çıkılmaz hale erkekler getirdi.

Artık yönetimi kadınlara devretmenin zamanı geldi geçiyor..

Bırakın iktidarları kadınlara.

Ortalığı bir toparlasınlar… 

En azından şu aşırı çirkinlikleri silip temizlesinler…


Berbat edecek yeni birşey ortaya çıksın!

Yine berbat edin!

Yoksa berbat edecek birşey de kalmayacak!


Haftanın sözü

İktidar’ın 2023 hedeflerinden sadece biri gerçekleşti. O da 2023 geldi”

Uğur Emek / Ekonomi Profesörü

Haftanın özlü sözü

“Erkan Baş gizli ajandır. Google’a girin göreceksiniz!” 

Mustafa Destici/ BBP Gnl. Başk. 

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir