LOMBOZ 20 ŞUBAT 2022 PAZAR


Ayağa kalkılacak, kalk!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek elektrik zammı ile kabaran vatandaş ve esnaf öfkesini bir nebze olsun düşürmek umuduyla, suya yüzde 7’lik KDV indirimini açıkladığı Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında salona seslendi: 

“Şöyle belediye başkanlarım bir ayağa kalksın bakalım!”
Belediye başkanları ayağa kalktı.

Ayağa kalkan sayısı gözüne az gelmiş olacak: 

“Bu kadar mı belediye başkanımız var yav!” diye ufak bir serzeniş cümlesi ile konuşmasına devam etti…

Lakin bu arada belediye başkanlarına “oturun!” demeyi unuttu.
“Otur!” komutu gelmediği için tabiki başkanlar da koltuklarına oturamadan Cumhurbaşkanını dinlemeye devam ettiler..

Bu arada, Ağrı Belediye Başkanı Eski CHP’li Savcı Sayan, elini kolçağa atıp bir oturma hamlesinde bulundu, tam oturacakken diğerlerinin hala ayakta beklediğini farkedince vazgeçti…

Belediye başkanları Erdoğan’ın 33 dakika süren konuşmasını 5’inci dakikadan 13’üncü dakikaya kadar 8 dakika boyunca esas duruşta dinlediler. Nihayet, otur komutu gelmemesine rağmen başta dizleri yorulan yaşlı başkanlar olmak üzere, gelişen bir oturma dalgası ile yerlerine çöktüler..
Bu arada onlar ayaktayken, ellerinden birşey gelmediği için vicdanları kıyılan oturmakta olanlar da derin bir nefes alıp rahatladılar..

Aynı sıralarda İngiltere’deki bilim adamları “Füzyon Reaksiyonu” çalışmalarında önemli bir testin daha başarı ile sonuçlanarak, sınırsız enerji anlamına gelen bu teknolojide çok önemli bir aşamanın daha geçildiğini açıkladılar.

Nükleer atık riskinin gözardı edilebilir derecede düşük olduğu bu teknolojiyi 30 yıl içerisinde dünyanın yüzde 30’unun kullanıyor durumda olacağını, yüzde 20’sinin ise hiç kullanamayacağını belirttiler..

Bu esnada, Belediye başkanları yerlerine oturmuş, Cumhurbaşkanının konuşması sürmekte idi..
Dinleyici sıralarında bulunan, “Elektrik zamlarından CeHaPe sorumludur!” şeklindeki büyük buluşun sahibi Yeliz Bey, bunlamış olmalı ki, çenesini gerdirerek, maskesini burnunun üzerinden kurtarıp, el değmeden burnunu maskenin dışına çıkardı.
Cumhurbaşkanının konuşması bitmek üzereydi.
Artık salon biraz daha rahattı!

 

Aynı gemide miyiz?

istatistik entelijansiyasının ünlü yazarı Darell Huff, “İyi ambalajlanmış bir istatistik Hitler’in büyük yalanından daha etkilidir. Hem yanlış yere götürür, hem de sizi kimse suçlayamaz.” diyor.

Cumhurbaşkanımız haftalık müjdelerini açıklarken, istatistik kıyaslamalar yapıyor;
Türkiye’yi, elektrik fiyatlarının artış oranında Norveç ile Hollanda Belçika ile kıyaslarken, elektrik fiyatının asgari ücrete oranında Bulgaristan, Çekya ve Romanya gibi ülkelerle kıyaslıyor.

Örneklemeye Norveç ile başlayıp Norveç ile devam etmiyor?
Neden?

Çünkü Norveç elektrik fiyatında ele geliyor ama asgari ücrette istatistikte sıkıntı yaratıyor.


Biz Norveç ile başlayıp yine Norveç ile devam edelim…


Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi “Türkiye’de elektriğin 200 Kilowatt saati 18 Euro iken Norveç’te 35 Euro…”

Bu tabloya bakınca “vay be Norveç bizim iki katımız bir fiyatla elektrik tüketiyormuş!” diye Norveçlilere acımaya başlayacakken Norveç’te asgari ücretin 2800 Euro olduğunu görüyor ve acıma atmosferinden çıkıyoruz…


Hele bizde 7 bin dolara gerileyen kişi başına düşen yıllık gelirin Norveç’te 70 bin dolar olduğunu görünce acımanız iyice gıcık olmaya doğru dönmeye başlıyor.

Hele Norveç’te asgari ücretle çalışanı mumla arayıp bulabilirken bizde, 28 milyon çalışanın 10 milyonunun asgari ücretli, kalan kesimin büyük çoğunluğunun da asgari ücrete yakın bir ücretle çalıştığını öğrenince, gözümüz kaşımız seğirmeye başlıyor, tiklerimiz faaliyete geçiyor!


Asgari ücret üzerinden Türk Lirasına tercüme edersek

Demek ki istatistik bilgi verirken

Norveç’te yaşayan bir asgari ücretli olsaydık, 43.200 TL maaş alacaktık.
35 Euroyu yani maaşımızın 540 TL’sini elektrik faturasına ayıracaktık.
Yani 80’de birini…


Peki aynı elektriği 18 Eudo’la yani bizim asgari ücretlimiz aynı elektriğe 4200 liralık asgari ücretinin kaçta kaçını verecek?
15’de birini!..
80’de biri nerede 15’te biri nerede?

Biz bu basit karşılaştırmada bile vatandaşına Avrupa’nın en uygun fiyatla elektrik sunan ülkelerinden biri olduğumuzu söyleyerek bizi kandırmaya çalışanlarla aynı gemide olabilir miyiz?
Ben değilim!

 

 

İlaç firmalarına ne oldu?

Türkiye, 1997 ye kadar ilaç tüketiminin %97 sini kendi üreten bir ülkeydi.
Bugün neredeyse tamamını dışarıdan alıyor!


SSK’nın Bomonti’deki ilaç fabrikasını 2005 yılında AKP kapattı. 


Bu fabrika SSK’nın ilaç ihtiyacının %20’sini karşılıyordu.
Hem de ithal olanlarla muadil ilaçları yüzde 179 daha ucuza satarak!

Antibiyotik, ağrı kesici, şurup…
SSK’nın 30’a yakın ilacını temin ediyordu.

Kapatma gerekçesi olarak “zarar ediyor” dediler.
Halbuki bu fabrika, kapatılmadan bir önceki yıl, SSK’ya 120 Milyon TL tasarruf ettirmiş.. Ayrıca 40 milyon TL kar ettirmişti.

Bu bir örnek!
Bomonti’deki bu ilaç fabrikası neden kapatıldı?
Kusuru neydi?
Kapatılırken depolarındaki milyonlarca liralık ilaçları kamyon kamyon yağmalanan fabrika  çok mu eskiydi?
Alet edevatı mı eskiydi?
Çok mu yatırım gerektiriyordu?


Yoksa kalitesiz üretim mi yapıyordu..
Bu fabrikanın, kapatıldığı tarihte, Türkiye’de  ISO 9002 kalite sertifikasına sahip tek ilaç fabrikası olduğunu söylesek bir anlamı olur mu?

Peki Şişli’nin gökdelenler mevkiindeki bu metruk fabrika binası, yerine yapılacak gökdeleni bekliyor olabilir mi?

Vaktiyle Çin’e bile aşı satmış Refik Saydam Hıfzıssıhha enstitüsünü 2011’ de çıkarılan bir kanun hükmünde kararname ile neden kapattık?
“Aşı lazımsa paramız var, dışarıdan alırız!” demediler mi kapatırken?
O halde neden Covit-19 yakıp kavurduktan iki yıl sonra, testleri bile tamamlanmamış “Türkovac” isimli aşıyı can havliyle piyasaya sunduk?

Bir mantık bağı kurabilen var mı?

İhtiyacımız olan ilacın neredeyse tamamını yurt içinde üreten bir ülkeyken bugün neden ilaç bulamaz hale geldik?


Buna mantıklı bir izahat yapabilen var mı?

 


İSKİ’de ne oluyor?

İmamoğlu uzun uzun anlattı.
Mealen diyor ki:
“Bir kere İSKİ maliyetinin altında su satamaz, bu suçtur!
Maliyetinin fazla üzerinde de satamaz, bu da vatandaşa yüktür!

Geldiğimizde bir hesap yaptık, baktık ki İSKİ suyu gereğinden fazla yüksek fiyatla satarak, vatandaştan gereğinden fazla para toplamış.
Neden fazla toplamış?
Çünkü fazlasını götürmüşler!..

Biz derhal bu fazlalığı ortadan kaldırdık.
Gelir gelmez yaptığımız yüzde 40 indirimin sebebi budur!..

Ancak iki buçuk yıl sonra bugün merkezi hükümetin dövizi yükseltmesi, elektrik, doğalgaz fiyatını yükseltmesi, İSKİ maliyetine doğrudan yüzde 70 olarak yansıdı.

Dolayısıyla şu anda İSKİ yasaya aykırı olarak, maliyetinin altında su temini yapıyor.

Yasal prosedür gereği “İSKİ maliyetinin altında su temini yapamaz!”
Biz de kullanım bedelini yüzde 70 olarak bile değil yüzde 50 civarında  yükselterek yeniden maliyetine su temini yapar hale gelmeye çalışıyoruz. 


Ancak Belediye Meclisinde çoğunluğa sahip olan Cumhur İttifakı üyeleri, İBB’yi kaybetmiş olmanın yarattığı intikam duygusuyla İSKİ’yi zora sokmak ve hizmet vermesini engellemek amacıyla ‘yapılacak zamma engel oluyorlar!’
“Mesele budur!” diyor.
Evet mesele budur!

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir