LOMBOZ 22 Mayıs PAZAR

Yorum Yok!
Bir kere şunda anlaşalım!
Fatih Portakal ‘haber spikeri’ değildir.
Amerikan medyasında Anchorman diye tanımlanan, Tükçe sözlükte “Baş sunucu’ şeklinde Türkçeye çevrilen medya elemanıdır..
‘Çapa’ anlamına gelen ‘Anchor’ medyada ‘sunucu olarak kullanılır.
Haberden, ilgili konu ve kişilere çapalar atarak bağlantıları kurar, etraflandırır.
Konuyu yorumlayarak ve yorumlatarak izleyenin anlamasını sağlar.
Bizde sunucu ve yorumcu olarak iki tanımlama ile geçiştirilen hikaye Amerikan medyasında alabildiğince katmanlaştırılmıştır.
Mesela Christiane Amanpoor, mesleki titr olarak; ‘Chief international anchor’u kullanır.
Bunun dışında; ‘Reporter, correspondent, analyst, researcher, senior researcher, columnist, commentator gibi her ekran gazetecisi ya da konuğunun, fonksiyonuna göre ayrı bir tanımı vardır.
• • •


Hiç yakından izlediniz mi bilmem! Öyle ekrandan değil..
İçeriden!. Ben izledim!
İzlerken başımın döndüğünü hatırlıyorum.
Anchorman’lik Her baba yiğidin harcı değildir.
Canlı yayında, önünde, tek bir yanlış cümlenin kariyer bitirdiği dinamit gibi bir mikrofon, bir yandan sıradaki konuğu alacaksın, bir yandan arka arkaya dizilmiş, farklı ağırlıklardaki diğer konukları organize edeceksin.

Hatta bazen onları teskin edeceksin.. Farklı konularda, her birine soracağın sorular ve olası cevaplarına karşı yine açıcı soruları sıralayacaksın.
Önemli bir cümlesini asla kaçırmayacaksın..
Önündeki notların karışmayacak.
Öyle dolmalık biber seçer gibi seyircinin gözünün önünde not aramayacaksın!
Öte yandan reji ile yönetmen ile kulaklık ile haberleşme, görüntü dışına çıktığında kameraya yakalanmadan, mecburi el, yüz, göz işaretleri.. Öksürme, tıksırma, kafana göre tuvalete gitme lüksün yok..
Her allahın günü, önüne çıkan farklı telden konulara hakimiyetini ve özgüvenini karşıdaki izleyiciye doğal ve samimi bir fotoğraf ile yansıtma zorunluluğu ve üstelik de bütün bunları bir zaman baskısı altında yapma soğukkanlılığı ve becerisi.

Canlı yayın!..
Öyle dizi film gibi “olmadı baştan” yok! “Ay! ağzımdan kaçtı” yok!

• • •

Türk televizyonlarında, Mehmet Ali Birand işaret edilir ama gafları ile de ünlüdür!
Ali Kırca’da bu konuda öncülerden şahsına münhasır bir isimdir..
akat vaktiyle özellikle de Star’daki performansı ile Gülgun Feyman bu kariyerin bence en başarılı örneğidir.
Bu kendi güzel, Türkçesi güzel kadın şimdi nerededir, ne yapar bilmiyorum!

• • •

Anchormanlik işini radyo ve sosyal medya üzerinden en başarılı icra eden ise kuşkusuz Yavuz Oğhan’dır.
Benzer işi yapar gibi görülse de, sosyal medya gazetecilerinden Ünsal Ünlü ve Vatan’da aynı dönemde çalıştığımız Ruşen Çakır çok başarılı ve bu alanda özel isimlerdir.
Her ikisi de ‘anchorman’lik değil ‘commentator’lük yaparlar.
Ruşen Çakır tek konuk alır ya da yalnız yorum yapar.
Ünsal Ünlü ise konuk almaz, interaktif yorum yapar..

• • •

Tekrar Fatih Portakal’a gelelim.
“Kanunda yeri var. gerekirse yorum yaptırmayız. Dümdüz haberini okur gider!”
mealinde bir laf etmek, bunu söyleyen kişinin bu işlerden hiç anlamadığını ya da anlamaza yattığını gösterir.
Hele bunu söyleyen RTÜK Başkanı ise buna sadece hayret etmek de yetmez!

• • •

Bu cümleyi kurabilen bir kişinin, yeterince tepki verilmez ise yarın köşe yazarlarına “Siz de yorum yapmayın, Yazınızı dümdüz yazın gidin!” demesi pek muhtemeldir.
Ona göre.


MAYIS BİTERKEN

Her insan değerlidir.
Her insanın ‘sonsuz yolculuğu’ bir değerin yok oluşudur..
Eyvallah tabi!

Ama ben 90’larda, bu benim gibi saç özürlü, fakat beyniyle parmakları arasında büyülü bir sinaptik nehir akıtan, müthiş maharetli, gariban duruşlu adamı dinlerken o kadar büyülenmiştim ki:
“Bu abi ölse..” demiştim, “..ne büyük bir değer yok olacak!”

Daha gençtim o zaman.

Derken Yıl 1997.. Yine böyle bir Mayıs günü..

Başka bir Mayıs’ta; idam edilen Deniz Gezmiş’in son isteği, bir bardak demli çay eşliğinde Rodrigo’nun gitar konçertosunu inleten adam!
On telli gitarın mucidi Narciso Yepes öldü..

Deniz’den çeyrek asır sonra!
Deniz’de muhtemelen ondan dinleyip sevmişti Rodrigonun konçertosunu..
O büyülü parmakları da bu dünyadan aldı götürdü diye babam ölmüş gibi ağlamıştım allahın İspanyoluna!

• • •

Ama neylersin ki hayatı ve yeteneği değerli kılan da bu paradoks..
Hücrenin; kendisini, dolayısıyla tüm bedeni zehirlemeye yetecek miktarda siyanürü, mitakondriumunda paket edilmiş olarak taşıdığını biliyor muydunuz?
Yaşam da; yok olma, hiçlik, potansiyelini, mistik bir hediye paketi gibi boynunda asılı taşıyor..
Bitiyor..
Hop gidiyorsun!.
Kim takar parmaklarının büyülü ritmini!..

Hepsi üç yüz altmış beş gün sonra toz, kum, çamur..
Zavallı köpeği boynundan üst geçide asan N.Y’nin parmakları da aynı çamur, bu abininki de..

Hangi adalet?


BU NASIL BAŞARIYSA
Başarı ölçümüz şu:

Amerika, Rusya, İngiltere, italya, Almanya, bizden daha kötü durumda! O halde biz başarılıyız.

Yoksa, Worldometers’de listelenen 215 ülkenin 206’sı bizden daha iyi durumda yani aslında Dünya’da en kötü durumdaki 9 ülkeden biriyiz.
Çin ve İran’dan bile kötüyüz. Ö
te yandan yeterince şeffaf olmamasına, Ekonomi gailesi ile içerisine çok sayıda el girmesine, yayınlanan rakamlar üzerinde çok fazla spekülasyon olmasına rağmen, korona sürecinde en korktuğumuz başımıza gelmedi.
Hastanelerimiz dolup taşmadı, insanlar yollarda düşüp ölmedi..
Bu şu demek;
Kıyısından, kenarından bilimi rehber alarak yapılan işler doğruya en yakın şekilde sonuçlanıyor.
Ya Bilim Kurulu denilen danışma mekanizmasının bu kadarcık etkisi olmasaydı.
Ya bakanlığın başında, bir hekim değil de, bakan olduğunu televizyondan öğrenen bir karkas et tüccarı olsaydı, halimiz nice olurdu?
Buna da şükür diyelim ve darısı diğer işlerimizin başına temennisinde bulunmayı ihmal etmeyelim.

 


MADDE KULLANICISI CEHAPE

Kılıçdaroğlu;
2018 Seçimlerinde, “Emekilere, noter onaylı 4 maddelik taahhüt!” şeklinde başlayıp, sonrasında, İdlib için 5 madde, Demokrasi için 16 madde, Koronavirüs için 13 Madde şeklinde “maddeli” bir anlatma yöntemi geliştirdi ya, bu metod bayağı bir tuttu!

TELE1 ‘de Gün ortası programının sunucusu Zeynel Lüle, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’ya:
“Tehlikeli bir şekilde dalgalanan fakat istikrarlı bir şekilde yükselen döviz, artan işsizlik, bozulan ekonomik tablo ile ilgili olarak iktidara 3 maddelik çözüm önermenizi istesek ne önerirsiniz?” diye sordu.

Ne de olsa Kılıçdaroğlu’nun öğrencisi olan Erdoğdu da çözüm önerilerini, duraksamadan madde madde sıraladı:

1- Damat Bakan istifa etsin!

2- Ekonomi yönetimi istifa etsin!

3- Cumhurbaşkanı istifa edip seçime gitsin!.

AKP, muhalefetin bu maddeli önerilerini, hemen olmasa bile zaman içerisinde, kısmen de olsa uygulamaya alıyor.
İster misiniz bunu da uygulasın!


0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir