LOMBOZ 29 NİSAN CUMA

Neden Gezi de Gezi?

Lafı hiç evelemeye gevelemeye gerek yok!
Hap gibi birkaç cümle ile anlatalım!

Azıcık empati yapın!

Bunca hukuk dışı iş yapınca, seçimlerde kaybedip normal bir iktidar gibi kenara çekilemezsiniz!

Rahat bırakmazlar!

Çünkü 900 yıllık bir devlet geleneğinin devamı olan Türkiye Cumhuriyeti çok iyi evrak biriktiriyor! Çok iyi kayıt tutuyor!.. 

Bürokrasi kademelerine ne kadar hakim olduğunuzu sanırsanız sanın; 

Sayıştay’ı, Danıştay’ı istediğiniz kadar etkisizleştirin;
İhale yasalarını yüzlerce kez değil binlerce kez değiştirin;

İstediğiniz kadar Varlık Fonları kurun, hatta başına kendinizi, yönetimine yakınlarınızı atayın… 

Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin önemli bölümünü sümen altı yapmak bu memlekette neredeyse imkansız!

Böyle bir ‘baba kamburunuz’ oluşmuş ise el mecbur, iktidarı gidebildiği yere kadar sürdürmek zorundasınız..

İktidarı sürdürebilmenin olmazsa olmazı ise nedir?

Her türlü muhalefeti etkisizleştirebilmektir!

‘Neden ve nasıl’ına hiç girmeden sonuçlarına bakalım!

  • Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile asker ve polis içerisinde bu hukuksuzluklara itiraz edebilecek ‘eli sopa tutan adamlar’ olabildiğince temizlendi..
  • 15 Temmuz kalkışması sonrasında Fetö temizliğinin içine dinci muhalifler sığdırıldı…
  • KCK davası içine de sıkıntı yaratacak kürt kökenli muhalifler sığdırıldı..

Geriye kaldı Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler ve solcular..

Onları ayıklayabilmek için elde bulunan en kullanışlı ve yegane aparat ‘GEZİ’

Bu durumda Gezi’nin terörize edilmesi gerekiyor! 

Bir terör organizasyonu olduğu tescil edilmek isteniyor!

Ama bir türlü olmuyor! 

Neden olmuyor?

İki neden var!

Bir: Bu kez ABD ve FETÖ gibi iki becerikli ve kullanışlı yardımcı doğrudan devrede değil.. Elde kalifiye eleman kalmadı!

İki: Gezi’yi bu amaç için cazip yapan sebep ile işi zorlaştıran sebep aynı!

Gezi eylemlerine bizzat katılmış olan en az 5 milyon kişi var!

Katılmamış olmakla birlikte, ekranı başından izleyerek ya da penceresinden tava tencere çalarak geziyi destekleyen milyonlarca kişi var!

Bilmem anlatabiliyor muyum?

 

 

 

Can Atalay

Ben Can Atalay’ı çocukluğundan beri tanırım.
Can Atalay’ın babasını, annesini kırk yıldır tanırım..
Can Atalay’ın 7-8 yaşından beri odasının duvarına astığı, çocukluk karikatürünü çizmişliğim var!

“Can Atalay’ı tek kelime ile anlat” deseler: “Vicdan” derim.

Mustafa Abi’den, Şükran Abla’dan genetik miras olarak aldığı vicdan!

Ona “on sekiz yıl” yazan hakime, 18 yıl yazdıranlarda zerre-i miskali olmayan vicdan!

Çok kalmaz! 

Çıkmaları yakındır! 

Ve bu esaret Can’a ve diğer Can’lara madalyadır!
Onlar, atıldıkları hücrelerden çıktıklarında, bizim yüzümüze, çocuklarının gözlerine bu şeref madalyasının şavkının parıltılarıyla ve onurla bakacaklar!

AKP Samsun milletvekili adaylığı kontenjanından hakimliğe yatay geçiş yapmış Hakim Bey! Verdiğiniz bu kararla, ileride sizin çocuklarınızın gözlerine nasıl bakabileceğiniz konusunda bir fikrim yok!

Belki sizden önceki ustalardan mesela, Zırhlı Zekeriya Bey’den tüyo almak işinize yarayabilir!

 

İftar Yazısı

Eskiden ayıp diye bildiğimiz her şey yavaş yavaş sıradanlaştı.
Örneğin eskiden Ramazan boyunca iftar çadırlarına katkı sunan esnafın, isimleri bile zikredilmezdi!
İftar çadırı, bir vatandaş organizasyonu idi.
Adını sadece organize edenlerin bildiği zenginler, Ramazan’ın günlerini bölüşür, masrafı karşılarlardı.

Zamanla çadırların alınlarına isimlerini önce belediyeler, kocaman kocaman yazmaya başladılar, şimdi iftar yemekleri, siyasi nutuk alanları oldu!

Bu noktaya yirmi yılda öyle usulca geçildi ki artık iftar yemeğinden sonra kürsüye çıkarak yapılan siyasi konuşmaları, parti nutuklarını kimse yadırgamıyor!

Bakan Karaismailoğlu, öğrencilerle bir iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, şekerpareyi fazla kaçırmış olacak, diyor ki: “Ne mutlu bize, artık yurtdışına mühendis ihraç eden bir ülke konumuna geldik!”

Güler misin ağlar mısın?

Bırakın ev alma, otomobil alma hayalini, evlenme hayali bile kuramayan gençlerin, çözümü, can havliyle yurtdışına kaçmakta bulmalarını “İhracat” olarak tanımlayan Sayın Bakan’dan cümlesinin devamında: “onların yerine Suriye ve Afganistan’dan, Somali’den, ham olarak, vasıfsız eleman ithal ediyoruz!.. İşleyip onları da ihraç edeceğiz!” filan gibi şeyler demesini bekledim!

Ama o kadar da yürümedi!

 

Pazarlarda isyan!

Pazarcılar gitgide artan oranda ‘Sanal Pos Makinesi’ yani akıllı yazarkasa cihazı kullanmaya başladı. 

Yani bu ne demek?
Vatandaş, pazardan sebze meyve alışverişini kredi kartı ile yapmayı talep eder hale geldi. 

Konuyu, modern ödeme teknolojisinin pazar yerlerine kadar inmesi olarak yorumlamaya çalışan muhabirin mikrofonuna, orta halli bir ev kadını vatandaşımızın şu sözleri yansıyor:

 “Ne anlatıyorsun?.. Bu iyi bişey mi? Bu bizim acizliğimizi gösteriyor!”

Bu iktidarın yaptığı iyi şeylerden biri de sıradan vatandaşını ‘masterli ekonomist’ zaviyesine taşıması…

Ne kadar teşekkür etsek azdır!

 

Af buyur!

Tüketici Güven Endeksi 67.3 puan ile tarihinin en düşük seviyesinde.

Tüketici Güven Endeksi; vatandaşın, mali durumundan gelecek beklentilerine kadar ekonomik ortam ile etkileşimlerini, ölçen bir göstergedir.
Yani vatandaşın ekonomiye ve haliyle onu yönetenlere güvenini gösterir.


Haa, 67.3 fena değilmiş demeyin!

Bu endekste 200 üzerinden puanlama yapılır.

Yani Ekonomi Doçenti Oğuz Demir diyor ki: 

“Normalde bu sonuçla öğrenci direk sınıfta çakar!”

Peki o zaman nasıl oluyor da Türkiye, “ekonomide dünyanın parlayan yıldızı” oluyor, “model alınacak ülke!” oluyor?

Güven endeksini yayınlayıp sınıfta kaldığımızı tescil eden de bu hükümet, “model alınacak ülke!” olduğumuzu söyleyen de?

Bu demek oluyor ki, yakınlarda birileri daha affını isteyecek!..

 

 

Kısa Kısa Gezi
Gezi Nedir? Türkiye hazinesini Taksim Meydanı’na koysalar, kimse çalmazdı! Bugünkünden daha güvende olurdu!.. İşte gezi budur!”
Mustafa Balbay /Gazeteci

“Kirada oturan Mücella Yapıcı, 5 milyon Gezici’yi finanse etmek suçundan hapse atıldı!..”

Ruşen Gültekin  /Emekli Hakim

“Gezi, milli şuurun ayağa kalkışıdır!”

Meral Akşener / İyi Parti Genel Başkanı

“Can Atalay, içeri girdikten sonra son not olarak ‘Biz, insan, toprak, su ve hava için adalet istedik. Hala daha adalet istiyoruz!’ dedi” 

Evren İşler / Gezi Avukatı

“Herkes bu haksızlığın bir yerden döneceğine emin ama bütün mesele nereden ve ne zaman?”
Yavuz Oğhan / Gazeteci

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir