Lomboz 8 Mayıs 2020 PAZAR

 

LOMBOZ 8 Mayıs PAZAR 2020

DEVE Mİ, AT MI?

Bütün hayvanlar gibi deve de güzel bir hayvandır.

Sözümüz deveye değil. Öncelikle bu girizgahı yapalım. 

Grafik Tasarımcıların kullandığı bir aforizma vardır.
Derler ki: “Deve, bir grafik tasarım ekibi tarafından tasarlanan ‘at’tır!”


Tabi ki ortak akıl kullanmak başka bir şey. 

Ortak akıl ile istikamet belirlenir. Metod ortaya konur.
Ama bir noktadan sonra her iş uzmanına bırakılır.
Liyakat devreye girer.
Uzmanı, planlanan işi, belirlenen hedefe kendi bilgi ve yeteneklerini maksimum düzeyde ortaya koyarak, destek alarak ama bizzat yöneterek sonuçlandırır.
Ana belirleyen liyakat yani uzmanlıktır.

Böylece, at yapmak hedeflenmiş ise ortaya güzel bir at çıkar.
İşin ortasında, herkes bir tarafa çekiştirir, eline fırçayı alan tablonun başka bir köşesine boya vurmaya kalkar, yeteneksizlik ve bilgisizliğe korku ve telaş sosu da eklenirse, at yapma niyetiyle başlanan tabloda, ortaya çıkan sonuç deve olur.

Özellikle son 5-6 yıldan bu yana, bir çok alanda ama özellikle de ekonomi alanında, hedefin tutturulamadığı bu deve resimlerinden çok sayıda yapıldı. Sonra da bunların ısrarla ve yüksek perdeden, at olduğu iddia edildi..
Deveyle atı ayırt edemeyenler inandı!
Olsun bunun da dört ayağı var, ‘ben dalgama bakarım’ diyenler de inanmış göründü.
Ama deveyle atın farkını bilen çoğunluk artık inanmıyor..


Resimden anlamasa da gariban, tabloya bakıyor. Hayvanın resmen hörgücü var.
Boynu da eğri büğrü..
At diyorlar ama gördüğü şey bal gibi deve!
Artık yemiyor!..

 

LİMON GİBİ SIKILMAK!

Bu kez limon gibi sıkılanlar bizzat limoncular oldu.
Koronanın ilk döneminde, Çin’den gelen ve sokaklarda, yerlere yığılan insan görüntülerinin ruhları bunalttığı o yüksek ajitasyonlu günlerde; “C vitamini korona bulaşmasını engelliyormuş!” şayası ortaya atılınca, bir anda gözler limona çevrildi..
Manav ve marketlerdeki limonlar hızla tükendi. Limonun kilo fiyatı bir anda 18 lirayı gördü.

Bu hızlı ve yüksek talep karşısında doğal olarak ürün ortadan kaybolunca, limoncuların adı da bir anda soğancılar gibi stokçuya çıktı. Oysa Limon zaten aralık sonu, Kasım başı arasındaki on beş günlük sürede yapılan hasadından sonra dokuz aya kadar, özel koşullarda depolanan ve piyasaya ihtiyaç kadar sürülen bir üründü. 

Bunun üzerine hükümet devreye girdi. Limon ihracatını yasakladı ve Ağustos ayına kadar tüm ihracatı Tarım Bakanlığı’nın iznine bağladı. Yılda Bir milyon ton üretilen ve 500 bin tonu ihraç edilen limonun neredeyse tamamı böylece üreticinin elinde, depocuların depolarında kaldı. 

Olaya, iktidarın ortağı olmasına rağmen Mersin MHP Milletvekili Baki Şimşek bile isyan etti! “Depoculukla stokçuluk birbirine karıştırılıyor! Depocu, ürünü çiftçiden alıp ihtiyaç olduğunda piyasaya sunan kişidir!” dedi.

Depolardaki limonların yarısının bozulmak üzere olduğu söylendi. Bunun üzerine önce Ekrem İmamoğlu 100 bin ton, ardından Mansur Yavaş 50 bin ton limonu depoculardan alıp kentlerindeki ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtınca limon üreticisi ufak bir nefes aldı. Ama hala turpun büyüğü heybede.

 

Limon üretiminde, Dünya üçüncüsü olan üreticimizin limonları ihraç edilemeyince yetersiz depo koşulları nedeniyle bozulmak üzere.

Üstelik her nasıl ise bütün bunlara rağmen pazar ve marketlerde limonun kilo fiyatı hala on liranın altına inmedi.

Nur içinde yatsın.. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en ilginç siyasetçilerinden biri olan Erdal İnönü’nün, SHP başkanı olarak katıldığı 1987 seçimlerindeki, ünlü seçim sloganıydı..
“5 Yıl daha limon gibi sıkılmaya gücünüz var mı?”
Limon gibi sıkılmaya, bu gün sadece vatandaşın değil, limoncunun da, depocunun da, altı aylık bile gücü kalmadı.

 

 

 

 

EKONOMİ TERAZİSİ

İnsanların gün geçtikçe zenginleştiğinin ya da fakirleştiğinin en sağlam hesabı ‘emekli maaşı’ üzerinden yapılabilir. Hesap için parametreler nettir.
Artışı devletin kontrolündedir. Zira maaşın, “emekliyi enflasyona ezdirmeyen artışlarla güncel tutulduğu” iddia edilir.

Aşağıda okuyacağınız bu hesap farazi, yuvarlama, üfürme değildir. Net ve gerçek rakamlar üzerinden yapılmıştır.

2010 Haziran’ında, yani bu günden hesap edilirse AKP iktidarının tam ortasında emekli olan bir vatandaşımıza 1600 TL emekli maaşı bağlanır.

Dolar satış kuru 1.507 TL’dir. 

Yani emeklimiz maaşıyla, bu tarihte tam 1061 USD alabilmektedir.

Aradan 10 yıla yakın bir zaman geçer.

Aynı emeklimizin maaşı kademe kademe 2020 yılı Nisan ayında 2900 TL’ye yükselmiştir.

Ancak emeklimiz bu maaşı ile bu hesabın yapıldığı 1 Mayıs 2020 tarihinde ancak 414 USD alabilmektedir.

Yani, hepsi de değil, bu iktidarın sadece son on senesinde bu emekli kardeşimizin alım gücü 1061 dolardan 414 dolara yani gerçek anlamda ‘yarı yarıya’nın da altına düşmüştür. Diğer bir deyişle bu emekli -Sayın Cumhurbaşkanımız hariç, diğer bütün emekliler gibi- son on senede bir kattan daha fazla fakirleşmiştir.

“Hadi canım. İnanmıyorum. Kimmiş bu emekli?” diye bir soran olursa cevabını vereyim.
O emekli şahsım olarak benim.
İnanmayana maaş dekontlarımı göstereyim..
Şimdi beni “Emekliyi pahalılığa ezdirmedik!” cümlesine inandıracak bir babayiğit var mıdır?

Var mıdır bu hesaba yanlış diyebilecek hesap bilen, asıl branşı ekonomi olan bir delikanlı?

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir