Bu bölümdeki karikatürler, 2014 Temmuz’undan 2016 Temmuz’una kadar Ulusal Kanal’da Cuma Akşamları saat 21:00 de yayınlanan, Mustafa Mutlu’nun ‘Kral Çıplak’ programında ‘Canlı Yayın esnasında, gündeme ilişkin çizdiğim karikatürler’ den oluşuyor.. 2017 Aralık itibariyle yaklaşık bir buçuk yıllık bir aradan sonra bu kez aynı programa CEM Tv’ de yeniden start veriyoruz.. Yine Cuma akşamları, bu sefer saat 19:30 dan itibaren..

Kazık..

Sadece Son üç ayda doğalgaza yapılan zam yüzde Otuz…

Yılbaşından bu yana başta enerji olmak üzere tüm tüketim maddelerine ortalama gelen zam %30 un üzerindeyken, 100 kalem mala %10 indirim yaparak ekonomiyi düze çıkartmayı hesaplıyorlar. Nehar Tüblek ustayı da saygıyla analım. Hürriyet’teki köşesinde zam kazığına oturtulmuş vatandaş karikatürleri ile ünlenmişti. Sağ olsaydı bu dönem nice zam kazığı karikatürleri çizerdi kimbilir.

Topyekün

Üretim yeteneği yek edilmiş, bu nedenle hassasiyeti yükselmiş, havadan nem kapan duruma düşürülmüş bir ekonomi.. Yükselen ve daha da yükselmesi muhtemel, pusuda bekleyen enflasyona karşı alınan “oyun gibi, ekonomi bilimi nezdinde son derece ‘gayrı ciddi’ görülen tedbirler..

 

Ele verir talkımı..

“Dünya beşten büyüktür!” diye diye evrene doğru parmak sallayan dünya liderimizin; ısrarla, dünyayı kurtarmaya cehdetmiş bir süpermen rolünü oynamaya çalışırken, kendi ülkesini nasıl batırdığını, bölüm bölüm, “arkası yarın” dizisi tadında, elem ve çaresizlik içinde izliyoruz.
“Dünya beşten büyüktür” diyerek dünyadaki yönetim ve karar alma mekanizmasının tekelleşmesine isyan eden asrın liderimiz, kendi ülkesinde;
“hakim de benim, savcı da benim, merkez bankası da beni dinleyecek,  meclisi de ben yöneteceğim, bakanları da ben seçeceğim, penaltıları da ben atacağım, kaleye de ben geçeceğim!” diye tutturuyorsa, kendisine: “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” demek bile manasız kalıyor. .
Hadi o da bir yana; kendi kurduğu ve ülkenin tüm taşınır-taşınmaz varlığının ahzu kabza yetkisini teslim ettiği  ‘Varlık Fonu’ isimli şirketine, kendi kendisini “CEO” olarak atayan bu eşsiz anlayışın, birleşmiş milletlere ‘yönetme talkımı’ vermesi, normal bir insanın beynindeki mantık rölelerini yakıyor, kıyas, mukayese ve tahlil nöronlarını kestane gibi kavuruyor.

McKinsey Olayı

“Ben Reis’in şeyinin şeyiyim!” diyen tabandaki en tutkulu AKP’liden, Cumhur ittifakı ortağı Bahçeli’ye kadar herkesin zihnini bulandıran, aklını karıştıran bir uygulama, McKinsey olayı!.
Muhalefetin “Duyunu Umumiye” ya da “IMF’nin yandan yemişi”  olarak nitelendirdiği “McKinsey’in rölü için,
AKP yönetimi; “Denetim”,
Bahçeli ise; “Danışman” ifadesini kullanıyor.
Hadi, muhalefetin tanımını görmezden gelelim..
İktidarın ve yandaşının bu “Denetim ya da Danışman” nitelemesini nerelere sığdıralım?
Sen, egemen bir devlet olarak ekonomine, Amerikan’ın örgütleri ile iş tutan, heybesinde dünya kadar şaibe bulunduğu belirtilen, uluslararası bir tefeci olarak tanımlanan bir ABD şirketine, “danışman” desen ne olur, “denetçi” desen ne olur?
Kim ne derse desin bu hamle ekonomiyi ABD’ye teslim etme hamlesidir!
Üstelik bu ülkeyi; seni ekonomik olarak diz çöktürmeye çalışması ile itham etmenin üzerinden iki hafta geçmeden!.
Çekiçle tuz buz edilen IPhone’ların tozları yere inmeden..
E, PES!..

Tıkaç!

Resmedilen, ticareti, siyaseti, uluslararası ilişkileri, hukuku, eğitimi, üretimi, kurumları, devleti tıkayan bir tıkaç!. Bu tıkaç nedir?. Neyin nesidir? Memleket bir türlü bu tıkacı püskürtüp yoluna devam edemiyor.
Şiştikçe şişiyor..

Perşembenin gelişi..

Başından beri, bu adamın, Amerika’da yapılacak ara seçimlerde, artık kuyruğu iyice sıkışan Trump’a ‘Evangelistler’den bir kaç puan daha oy gelsin diye danışıklı bir planla tutulduğundan hiç kuşkum yok.
Dolayısıyla Rahip Bruno, 6 Kasım’da yapılacak senato seçimlerinden, seçmenin hatırlayabileceği kadar bir süre önce serbest bırakılacak.  (Hatırlatayım, reklamcıların bu konuda kullandıkları ‘etkili hatırlama süresi’ 19 gündür.) 12 Ekim bu açıdan mükemmel bir zamanlama. Ev hapsi ise bu hareketin yumuşatıcısıydı.
Eğer Bruno’nun uçağı bile hazır değilse ben herkesten özür dileyip kendime bir yıl ev hapsi vermeyi taahhüt ediyorum.. Bakkala bile gitmem!..
Kim ne derse desin! Bu bir uluslararası seçim tiyatrosu!
Öyle bir tiyatro ki, kime birkaç puan meczub ya da aşırı milliyetçi oyu lazım ise diğer liderler ona bu kıyağı yapıyor.
Sırası gelen de bunu kullanıyor.
Bakınız, Hollanda! Portakal bıçaklayan süper zekaları hatırlayınız.
Bakınız Almanya,  İş aramızdaki ticareti sıfırlamaya kadar gelmişti..
Bakınız Rusya, bakınız İngiltere, bakınız Türkiye ve şimdi de sıra Amerika’da..
Çünkü seçim sırası Amerika’da.
Seçimden sonra yine yelkenler inecek, yine yalap şap müttefiklik devam edecek..
Yine bu numarayı yiyenler olacak.. ama biz bu sefer yemeyeceğiz..
Çünkü biz artık Çarşamba’dan sonra Perşembe’nin geldiğini biliyoruz.
Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel Çarşamba’ydı..

Az bi susun be!

Tarih 16 Mayıs 2018: Tayyip Erdoğan Londra’da Bloomberg tv’ye konuştu: “Tabii ki Merkez Bankası’nın bağımsızlığı söz konusu. Ama TCMB bağımsızlığının gereği ile kalkıp, herhalde yürütmenin başı olan bir başkanın burada vermiş olduğu sinyalleri bir kenara koyacak hali yok..” dedi. Bu konuşmadan sonra TL’nin Dolar karşısındaki değeri 4.26’dan hızla 4,48’e çıktı. Yabancı gazeteler konuşmanın özetini “Erdoğan’ın ekonomi yönetimindeki denetimini arttırma vaadi Lira’yı vurdu” şeklinde tercüme etti. Böylece zaten üretime değil dış finansmana dayalı olarak diken üzerinde duran gariban TL, ilk çelmeyi baş ‘hami’sinden yedi. Lakin, konuşmanın etkisi geçtikçe Dolar yeniden 4.40’lara geriledi. Ortalık sakinledi.. 

Tarih 9 Temmuz 2018: Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanı olduğu açıklandı. Dolar hızla yeniden gerilemiş olduğu 4.40’lardan, 4.60’lara tırmandı.

Tarih 25 Temmuz 2018: Berat Albayrak açıklama yaptı: Kamu nakit varlıklarının tek elden yönetilmesi ve verimliliğini sağlayacak olan tek hazine hesap uygulamasının yaygınlaştırılmasıyla alakalı yasal düzenlemelerin hayata geçirileceğini bildirdi. Yani “devletin tüm varlığını kayın peder ile birlikte yöneteceğiz. O söyleyecek, ben uygulayacağım” demeye getirdi. Dolar yeniden fişekledi! 4:90’a vurdu. Yetmedi.. 5’e doğru yürümeye başladı.

Tarih 10 Ağustos 2018: Berat Albayrak Yeni Sistemin yeni Ekonomik Modelini Açıkladı.. “Türkiye Yeni sistemde, yeni bir Türkiye yolculuğunda yeni ve güçlü adımlarla ilerleyecek..” dedi. Açıklamadan hemen önce 9 Ağustos’ta 5.20’de istirahate geçmiş olan dolar, açıklamadan sonra zınk diye 6.87’ye çıktı. Hatta bi çala 7’yi gördü geri geldi.

Tarih 20 Eylül 2018: Reis’in ve Berat Albayrak’ın suskunluğu süresince dolar 6.0’a kadar geriledi. Herkes derin bir nefes aldı. Mamafi, Berat’ın, Yeni Ekonomik programın power point’ini hazıladığı dedikoduları yayılmaya başladı. Melun dolar yeniden kıpraşmaya başladı. Derken Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, dün yine, Yeni sistemin Ekonomi Programını açıkladı.

Elim yüreğimde, gözüm televizyonun sağ alt köşesindeki döviz fiyatlarında.
“Bari bi susun be kardeşim!..
Şunu da mı duymadınız.
“Söz gümüşse sükut altın!”

Han-ı yağma..

Filosuna, Katar Emiri’nden donanımsız, aksesuarsız olarak 14’üncü uçağını kattığı iddia edilen asrın liderimize bu uçan sarayın 400 Milyon Dolar’a mal olduğu iddia ediliyor. Üstelik de bizzat zat-ı alileri tarafından dolar harcayanların açık seçik hainlikle suçlandığı bir dönemde..
Familya’nın dünya malına heves ve ilgisi sadece konut, yazlık, otağ ya da saray ile sınırlı değil. Helikopterler, Çesna’lar, boeing’ler de bu alana giriyor..
İster istemez insanın aklına usta şair Tevfik Fikret geliyor.

Çıta yükseldi.. Asrın liderimizi bundan sonra ancak UFO paklar..
.

Merkez Bankası

İngiltere gezisinde “Hazır İngiltere’deyken Türkiye ekonomisini bir güzel eleştireyim!” diye düşünmüş olmalı ki, Bloomberg kanalından “faizi indir! enflasyon insin!” anlayışıyla Merkez Bankasına ayar veren Erdoğan, mealen; “Eeyy Merkez Bankası! Sen özerksen ben senden daha özerkim!” demiş ve TL’nin değer kaybını ilk tetikleyen  hareketi yapmıştı.  (Sonra doları finans baronlarının yükselttiği savunulmuştu..)
Merkez Bankası dün yaptığı toplantıda, -güya- Erdoğan!a rağmen faizi 6 puan birden yükselterek %24’e çıkarttı.
Bu durum bizi, bir başka açıdan, Arjanin ve Surinam’ın ardından dünyada en yüksek faiz ile para bulabilen üçüncü ülke durumuna getirdi. Yani bunun anlamı Suriye’nin bile bizden daha ucuza para bulabildiği ise vay halimize.
Bu palyatif çözümlerin soruna çare olamayacağı ortada..
Erdoğan’ın bu “faizi sevmem” yaklaşımına rağmen Merkez Bankasının aldığı bu kararın ardından bir süre sonra kabağın kimin başına patlayacağı da belli.
Böyle bir ülkede kim Merkez Bankası başkanı olmak ister ki?

İp Cambazı

Dönüp dolaştık ve yeniden AB demeye başladık..