LOMBOZ 15 TEMMUZ 2022

Yeni hükümetin başarısız olma şansı yok!

Bir çok aklı başında insan şu korkuyu dile getiriyor!

“AKP öyle bir enkaz devrediyor ki, yeni gelecek hükümet bu ağır tablonun altından uzun süre kalkamaz!”

Halbuki böyle bir endişenin pek bir anlamı yok!

Neden yok?

Hani Bakan Nebati’nin de bizzat, “Dipteyiz, bundan daha dip yok!” şeklinde itiraf ederek tescillediği gibi gerçekten de daha dip yok!
Hem de hiçbir alanda, hiçbir kurumda, hiçbir konuda daha dip yok!


Denizaltı, burun üstü dibe dayanmış, kaptan motoru, ısrarla aynı yönde zorlamaya devam ediyor!

Tam tersine, yirmi yıllık AKP hükümeti, yerine gelecek hükümete çok büyük bir kıyağı var!

Öyle bir yıkım devrediyor ki, kimsenin, bu hükümetten sonra iktidar olup ülkeyi bundan daha kötü hale getirme imkanı kalmadı!
Sadece dibi zorlayan motoru durdurmak bile yavaşça yüzeye çıkmayı sağlayacak!


Yangından mal..

Resmi Gazete’de başta Beykoz olmak üzere birçok bölgenin, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “Doğal Sit Alanı” statüsünden “Kesin korunacak hassas alan” statüsüne çevrildiği ilan ediliyor.
Malum medya bu kararları, falan feşmekan yer, “Kesin korunacak hassas alan” statüsüne çevrildi, aman da ne güzel oldu kabilinden, olumlayarak haberleştiriyor..

Halbuki, ‘doğal sit alanı’na çivi bile çakılamaz!
Ama bu alan, ‘kesin korunacak hassas alan’a çevrildiğinde üzerine turistik otel yapılabilir hale geliyor!
Bilenler bilmeyenlere anlatsın!..

Yeni bir diyet formülü: Düşünmek!

Beyninizi zorlamazsanız, beyniniz düşünmeyi bırakır.

Düşünmek ne demek?

Düşünmek: fiziksel olarak beynin, yeni nöron ağları oluşturması yani veriler, bilgiler yüklemesi ve bu verileri kullanması olayı!..  

Böylece beyin; kıyaslamalar, hesaplar yapma, öngörülerde bulunma ve en hızlı yoldan çözümler üretme yeteneği kazanır.

… 

Şaşıracaksınız ama, beynin bu en önemli fonksiyonunun önündeki bir numaralı engel yine kendisidir!
Nasıl mı?

Çünkü vücutta en fazla enerjiyi beyin harcar.

Ve sıkı durun, canlı organizmaların, hayatta kalabilmek evrim ile kazandığı en önemli yetenek enerjiyi ekonomik kullanma eğilimidir.

Beyin, enerjiyi ekonomik kullanmak için ne yapar?
Kendi kendisini tembellik eğilimine sokar. 

Beynin veri yüklenen, yeni bilgiler kaydedilen bölümü merak edip öğrenme arzusu, hesap kitap yapma, öngörülerde bulunma isteği ile yanıp tutuşurken bir diğer bölümü “halt yeme otur!” deyip durur! Bu atak beyin bölümüne enerjiyi ekonomik kullanması için baskı yapar!

“Düşünme! Bizim yerimize başkası düşünsün en pratik yoldan ne yapacağımızı söylesin, biz de yapalım!”  kafasındadır!

Merak ve öğrenme olmadığı sürece, beynin bu enerji kısıtlama takıntılı muhafazakar bölümü galip gelir ve “düşünme tembelliği” dediğimiz hastalık beyni sarar!

Sonra ne olur?

‘Biatçılar’ da; 

‘evet efendim sepet efendim’ciler’ de; 

‘siz ne derseniz odur’cular da; 

‘şeyh bilir. şıh bilir’ciler de bu ‘düşünme tembelliği’ hastalığı ile muzdarip kişiler arasından çıkar… 

O halde, sürekli merak etmenin, öğrenmenin, dolayısıyla bu yeni verileri sentez ederek düşünmenin iki önemli yararı vardır.
Bizi biattan, kölelikten korur. Özgürleştirirken bonus olarak da kilo vermenize yardımcı olur.
Daha ne olsun?

Beyninizi siz zorlamazsanız, sizin yerinize kimse zorlayamaz!


Yalandan kim ölmüş?

-Dünyada ishal nedeniyle ölen insan sayısı, trafik kazalarında ölen insan sayısından çok daha fazladır.

-Dünyada yılan sokmasından ölen insan sayısının, su aygırı saldırısı ile ölen insan sayısının yanında esamesi bile okunmaz!

-Dünyada içki yüzünden işlenen cinayet sayısının, siyasal dincilik nedeniyle işlenen cinayet sayısının yanında sözü bile edilmez.

GLOBAL YORUMCULUK

Oldum olası hep söylerim.

Şu naçizane bir şeyler yazma, çizme hikayesine baştan başlayacak olsam tereddütsüz ‘spor yazarı’ olmayı hedeflerdim.

Magazin yazarlığı da emsalsizdir ama spor yazarlığı daha namütenahi!..

Maç oynanır, sen de yazarsın!
Fıstık gibi!

Otur maçını seyret..

Sonra da sınırsız varyasyon üreterek döktür!.. 

“Ahmet’i sola çekseydi, Ali’yi oyundan alsaydı, kaleye Bekir’i koysaydı… 

Sonuç böyle mi olurdu?”

Maçtan önce söylesene bunu!

Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek araştırmacı, geliştirmeci spor yazarlarını ve ‘Mahallenin En Şık Abileri’ gibi ismi bile efsane kitaplar yazan, ışıklar içinde uyusun, Hakan Dilek gibi müstesna -spor da yazan-  yazarları ayrı tutuyorum tabii..

Neden girdik bu konuya?

Dolaşımı yüksek yazılara sahip, okuyanı çok, ulusal ya da uluslararası bazı küresel siyasi değerlendirmecileri de hep bu sözünü ettiğim türden “izle-yaz” tipi spor yazarlarına benzetirim..

Onların mekanizması da aynı kaideye riayeten çalışır!

Maç oynanmış, her şey olup bitmiş, goller atılmış, goller yenmiş, hakem düdüğü çalmış, abiler oturduğu yerden yorumluyor!..

Çin öyle yaptı, Amerika böyle yaptı!..11 Eylül’de şöyle oldu, 12 Eylül’de böyle oldu.. Ne kadar karmaşık ve anlaşılmaz yazarsan o kadar değerli olursun!

Oysa ‘Komplo teoricileri’ni bile bunların çoğundan değerli bulurum!

Hiç olmazsa adamların ortaya attıklarında kreatif bir hikaye var!
Bir iddia var! Kolay iş değil!
“Dolar 3 TL’yi geçerse yüzüme tükürün!” diye seansı açan Jöleli bile bu sallamacı yazarlardan daha Yiğit’tir!

Mesela ne diyor?
“Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirse beni Taksim Meydanında halledin!”
diyor.
Öyle bedava yok!

Sadece elini değil, şeyini de taşın altına koyuyor?

Bundan daha ağır iddia olur mu?

Bu, dünyadaki her şeyi bilen ve analiz edebilen, ama mesela Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağını saldırdıktan bir hafta sonra tahmin edebilen, ağır siyasal yorumcu uluslararası abilere, Rıdvan Dilmen’in literatüre geçmiş olay cümlesini hatırlatmayı görev addederim!..
Ne diyor ekranda Şeytan: “Biz öyle keli görünce Altan oyuna girmeli demiyoruz…!”

İlaç zammından korunma 

İlaca, Resmi Gazete’de yayınlanan kararname ile yüzde 25 zam geldi ya, şimdi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan şöyle bir açıklama bekliyorum. “ilaç zammından korunmanın tek yolu eczacıya yakalanmamak!”

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

LOMBOZ 8 TEMMUZ 2022

Vatandaş köpek balığına neden paspasla saldırdı?

Okul tatile girmiş.
Çocuklar ‘eski abdestle’ “tatil, tatil!” deyip duruyor!. 

Halden anlayan yok. 

Direnmek imkansız! 

Aile birliği bozuldu, bozulacak!..

Devamını Oku

LOMBOZ 1 TEMMUZ 2022 CUMA

Jelibon ve Gülnaz Şırınga

Olayı biliyorsunuzdur ama bilmeyenler için özetleyelim!
Hani seçime doğru hep maden rezervleri bulunur ya!
Ülkemizin “en manyak” ama en kafa ekonomisti, Murat Muratoğlu “İktidar erken seçime gidiyor” sinyalini bir espri ile vermek için, twitter hesabından “6 Milyar dolarlık jelibon rezervi bulundu” diye bir makara yapmış!

Melih Gökçek de, allahı var, jelibonun ne demek olduğunu bilmediğini söylese de bu makarayı, “Gülnaz Şırınga” olayında olduğu gibi gerçek sanmış! Ya da yüreğinde, şelale gibi akan “allaam allaam lütfen gerçek olsun!” arzusuna yenik düşmüş!

Şimdi, Fatih Atik’in konuğu olduğu, televizyon programında geçen şu diyaloğu önce bir okuyun!

Devamını Oku

LOMBOZ 24 Haziran 2022


MÜHİM HATIRALARIM

Nankör bunlar..

Sevgili günlük!
Bi süredir yazamadım..
Şu oyuncak hırsızları ile başlayayım!

Şu işsizliğin ayyuka çıktığı, insanların, “iş, iş!” diye inim inim inlediği güzelim memlekette,
koskoca Saray’da iş bulmuşsun, Reyiz’inin oyuncaklarını çalıyorsun!
Yani yüce rabbim inandırsın ‘şaşırma olayının’ dibinin dibini yaşıyorum.
(Şimdi çayları da saydırıyorum!)

Hayır, ne istediniz de vermedik?
Madem böyle böyle hususiyetleriniz, maharetleriniz var, gelin bir konuşun diy’mi?
Bir bakalım, edelim!  Önümüz seçim süreci.
Olmadı uygun bi yerde değerlendirelim.
Sadece nankör de değil, beyinsiz bunlar! 


Biden’in bisiklet vakası

Biden bisikletten düştü.
Gayri ihtiyari bir an güldük!

Lakin biz şimdi Biden’e oradan yürüyecek degiliz.
Hatta arayıp bir “geçmiş olsun” da deriz. Ama adam telefonunu açmıyor bilader!

Ben de vaktiyle attan düşmüştüm.
Büyük devlet adamlarının hususiyeti budur.
Bisikletten düşer, attan düşer, merdivenden düşer…
Haddizatında bunlar mühim şeyler değil.
Yeter ki yüce rabbim iktidardan düşürmesin.. Amin!


Kendi maaşıma kendim zam yaptım!
Hayat pahalı!..
Tamam!
Ama allaha bin şükür, şahsım olarak markete gitmek gibi bir mesaim yok.
Hani o sepeti abur cubur doldurduğum ve o zaman bin küsür lira tutan bir seferlik şey dışında başka gitmişliğim de yok!
Ama benim maaşın da zamanlanması lazım.
Nasıl olacak? Şimdi yeniden gidip o aynı abur cuburu almak durumu hasıl olsa kimbilir kaç bin tutacak!..
Geçtim masanın karşısına, “Böyle böyle, benim halen 100 bin küsür TL olan maaşımın yüzde 40 arttırmak suretiyle 140 bin küsüre yükseltilmesini, yüce makamınızdan arz ederim.”
Verdim dilekçeyi!
Geçtim masamın kendi oturduğum tarafına.
Çaktım imzayı, bastım ‘olur’ mührünü. Bitti gitti!

İşte örnek olarak söylüyorum.
Bize özgü yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde her şey bu kadar pratik.
Eski sistem olsa bekle de bekle!

Yok parlamento komisyonu kurulacak, yok meclis onaylayacak, yok parlamento hesap komisyonu itiraz edecek..
Yahu alt tarafı 40 bin lira zam!
Yok öyle şey!

 

Yangını da ben mi söndüreyim!

Marmaris yine yanıyor!
Alışkanlık haline geldi!

Gittim yukarıdan tespit yaptım..
Pilota tembih ettim.. “Fazla alçalma, Rüzgar sert mazallah bu rüzgar yangını bize bile sıçratır!.. Şöyle bir uzaktan görelim yeter!.”

Ardından uydu televizyonu açtım..
Bay Kemal de bölgeye gitmiş saçmalıyor!
“Yangının söndürülememesinin sebebi benmişim ama kabahati rüzgara atacakmışım!”


Direk pilottan huylandım!
Bu nasıl bişey arkadaş yaa!
Çaktırmadan notumu aldım..
Havaalanına iner inmez kovuyoruz bunu!

 

—–
—-

Altay Tankı
Geçen Hafta bu köşede, “Yerli milli Altay Tankı ne oldu?
2019 yılı sonunda sahaya çıkacak yerli milli tankımız neden 2023 sonrasına kaldı?” diye sormuştuk!

TBMM, KİT Komisyonu Üyesi, Milli savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Dere konuyla ilgili bir açıklama yaptı ki evlere şenlik!
Muhsin Dere diyor ki: “Almanlar prototip için verdikleri motorlu güç grubu ve transmisyon sistemini, seri üretime geçme aşamasına geldiğimizde vermediler!
Vermeyince n’apacaksın? Kendimiz yapmak için çalışma başlattık!..
Savunma Sanayi Başkanımız da Kore’den motorlu güç grubu ve transmisyon sistemi almak için uğraşıyor!
Dolayısıyla elimizde motor ve transmisyon yok şu anda..
Tank niye yok’un cevabı budur!” 

Buyrun buradan yakın!
Muhsin kardeş! Hani bu tanklar “yerli ve milli” değil miydi?
Motor grubunda ve transmisyon sisteminde dışa bağımlıyız, palet fabrikasını da Katarlılara sattık!..
Çok pardon ama bu durumda tankın sadece adını ‘Altay’ koyup, kaportasını yaparak yerli milli tank mı üretmiş oluyoruz?
Sadece kaporta üretiyorsak, bu kadar tantana neyin nesiydi?
Az bi koltuk çıksanız, Gülsan Sanayide, tank gibi vosvoslar yapan bizim vosvoscu Ümit Usta, çok daha ehven maliyetlerle hallederdi bu işi!..

Vatandaş isyan etmiş!

Çanakkale köprüsünden geçen ambulanslardan bile para alınıyormuş.
Bu nedenle ambulanslar hastasıyla beraber köprüden 8 dakika sürecek yolu feribot ile 35 dakikada geçmek zorunda kalıyorlarmış.
Vatandaş “Yazıklar olsun bize! Ambulanstan para alınır mı?” diye feryat ediyor!

Daha bu ne ki?
AKP’yi iktidara bir dönem daha getirelim, köprünün üzerinden geçerken arkadan esen rüzgarın parasını bile bilete eklemezlerse ben bişey bilmiyorum!

 


Doğum günü üzerine..

Yaşıyor olmaktan memnunsanız, sağlığınız çok iyi ya da biraz daha az iyi, “herşeye rağmen, nefes almak çok güzel!” diyebiliyorsanız, yani yaşamakla ilgili bir sorununuz yoksa ‘hayata karşı çok şanslısınız’ demektir.

Evrim, gidenlere karşın var olmaya: “Hayatta kalma başarısı” der…
Yani hayattaysanız, başarılısınız..
Gerisini boşverin!


Maradona ile aynı günlerde dünyaya geldik!
Michael Jackson ile de, dünyanın ayrı yarım kürelerinde, yine aynı günlerde annelerimizin memelerine saldırmaya başladık!

Her ikisini de birkaç metre mesafeden canlı canlı görmek büyük ayrıcalıktı.
Hele, Michael Jackson’ı, onunla aynı yaşta bir çocukken, “Jackson Five Brothers” isimli kardeşler grubunun en küçüğü olarak, Sinop Amerikan üssünde, -babamın Üs’de yönetici olmasını istismar eden fırlamalık avantajı ile- bir masa öteden dinlediğimde, bu küçük dev henüz Amerika’da yeni yeni tanınıyordu.
O kadar şanslı, ünlü ve başarılı olacağını elbette ben dahil o ‘snackbar’daki kimse tahmin edemezdi..

Uzatmayayım, 

Bu benimle aynı günlerde dünyaya gelmiş iki devin biri 3 yıldır, diğeri 13 yıldır aramızda değil. 

Oysa ben, en azından bu gün burada, karşınızdayım ve hala en sevdiğim işi yapıyorum! Yazıyorum, çiziyorum!

Bu iki yaşdaşım, benden daha mutlu oldular mı bilemem!
Kuşkusuz benden çok daha zengin, çok daha zirvelerde yaşadılar. 

Ama, bu günden bakarsak benden çok daha şanssız oldukları kesin.

Eminim, bir imkan olsaydı, bugün benimle yer değiştirmek için bütün servetlerini ve şöhretlerini, “Hayatta kalma başarısını”  göstererek kürsüye çıkan, ben kulunuza tereddütsüz verirlerdi. Hem de sıfırdan başlamayı göze alarak!

Yaşınızın önemi yok!

Yaşıyor olmanın değerini bilin!

LOMBOZ 16 Haziran 2022

Pornografik tepki mi?

Bundan daha şeffaf, adeta tülden kombinezon giymiş, her şeyi gözüken bir iktidar olabilir mi?

Şunu demek istiyorum!


Sadat: “Evet, terörist, sabotajcı, suikastçi eğitimi veriyorum ama bunu gizli yapmıyorum. Web sitemde her şey yazılı. Devletin haberi var! Her şey açık!” demiyor mu?


Ya da; kendi şirketinin hijyen ürünlerini kendi bakanlığına üstelik de daha yüksek fiyatla satan Ticaret Bakanı, “Ne var bunda, Bakanlık başkasından alacağına benim şirketimden alıyor! Faturalar ortada. Her şey açık açık!” demiyor mu?

…  Devamını Oku

ASARCIK’TA BİR ÇOCUK ŞENLİĞİ

ASARCIK’TA BİR ÇOCUK ŞENLİĞİ

 

“Bu günü ölene kadar unutmayacağım!”
Çocuklar açısından günü özetleyen bu kelimeler, eğlenceye katılan çocuklardan birinin dudaklarından döküldü…

Samsun Çocuk Ķoruma Platformu ve SAMVOS üyelerinin katılımı ile, Asarcık Kaymakamı Fatma Gül NAYMAN önderliğinde, Samsun’un Asarcık İlçesinde, çocukların doyasıya eğlendiği bir şenlik günündeydik.

Samsun Çocuk Koruma Platformu, Pandemi öncesi 600 kişilik bir platform idi.
Bu yapıda yer alan PDRciler, psikologlar, sanatçılar ve İlçe’deki çocukların sınıf öğretmenleri eşliğinde, çeşitli oyunlar oynandı, sahne gösterileri izlendi, isteyen çocuklar yüzlerini boyatırken, isteyen çocuklarla kent içinde vosvos turu yapıldı.

Yağmur beklenirken, çocukların şansına pırıl pırıl bir günde, İlçenin konferans ve tiyatro merkezinde ve bahçesinde gerçekleştirilen şenlikte, okullardan, öğretmenleri ile birlikte gelen 300 civarında çocuk, dönem sonu eğlenceli bir gün geçirdi.
Devamını Oku

LOMBOZ 10 Haziran 2022


Pahalılık, Enflasyon ve Hollandalı kız!

Tam yılını hatırlamıyorum. 

Kızım, 7’nci ya da 8’inci sınıftaydı.. 

Okullararası misafir değişim programı gibi bir proje çerçevesinde Hollanda’dan bir kız çocuğu evimize misafir geldi…

Kız sempatik, sıcak, canayakın ama Flemenkçe dışında dil bilmiyor. 

Tamam, biz Hollanda ile komşu ülke değiliz, Türkçe bir kelime bilmemesi normal de, tek kelime İngilizce ya da Almanca da bilmiyor!..

E, bizde de Flemenkçe nanay!..
Kızımda ve bende İngilizce var, eşim ise Hollandalı kız ile aynı durumda! ‘Only Turkish!..’ Çerkezce dersen konuşuyor anlıyor ama gerisi onda da yok!..  Devamını Oku

LOMBOZ 5 Haziran 2022

 

Dr. Fahrettin Koca Twitter hesabından bildiriyor!

Tweet’inde ne yazdı Bakan Doktor Fahrettin Koca?
“Almanya’da, beyin ölümü gerçekleştiği söylenerek hastaneden evine gönderilen, fakat göz işaretleriyle iletişim kurabilen vatandaşımız Osman Bey, az önce uçakla Ankara’ya getirildi. 59 yaşındaki hastaya, Cumhurbaşkanımızın olaydan haberdar olmasıyla “evi”, yani ülkesi sahip çıktı!
Devamını Oku

Lomboz 3 Haziran 2022

 

Yogacılar neden kovuldu?

Türkiye’nin her yerinden ses veren binlerce kadın, parklarda yoga yapmaya çıkınca Eskişehir’deki yoga yasakçıları tornistan yaptı!..

Parkın sahibi olarak gözüken vakfın yöneticisi, eski AKP Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, tepkinin büyüdüğünü görünce alelacele devreye girdi: “arkadaş yanlışlıkla yapmış, özür dileriz.. Buyrun istediğiniz kadar yoga da yapın, çimlere de basın!” diye açıklamada bulunmak zorunda kaldı.

Devamını Oku

LOMBOZ 29 MAYIS 2022

Bulut’un yeni iddiasi

Jöleli namıyla maruf, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı, Cumhurbaşkanı Ekonomi Politikalar Kurulu Üyesi ve Türk Telekom Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Bulut, içi dolu bir Tweet atmış. 

Diyor ki:

“Sevgili Kılıçdaroğlu,

Madem seviyeyi çok aşağı çektin, aynı seviyede yazayım

Sen aday ol ( sahiplerin asla seni yapmazlar)!

Diyelim oldun

seçimi kazan

ben kendimi Taksim meydanında sana feda edeceğim!”

“Sevgili Kılıçdaroğlu” ne yanıt verir  bilemem ama bu “kendini feda etmek” gibi büyük bir bedel taahhüt eden iddiaya, itibar edebilmemiz için kaybedilmiş daha önceki bir iddianın müeyyidesini görmemiz icabeder!

Hani “Dolar 3 TL yi geçerse yüzüme tükürün!” 

Demişti ya!
O iddia beşe katladı!

Çok şey istemiyoruz.
Tek bir uygulama videosu yeter!

 

Uzay ve Varank

Varank açıkladı!
‘Uzay-Vatan projesine Astronot bulmak için Bakanlığın gerekli koşulları yazdığı web sitesine 31 bin kişi başvurmuş!
Başvuranlar içinde kriterlere uyan 250 kişi varmış! 

İşsiz vatandaş nasıl bir can havliyle başvurduysa?
Daha mülakat yok!.. Ön eleme yok!.. 

Başvuru koşulları yazıyor. Yaşın şu olacak, eğitimin şöyle olacak, sicilin böyle olacak!..

32 bin başvuru geliyor. 31 bin 750’si çöp!..
Adam daha önündeki formu dolduramıyor. Aya gidecek! 

Hadi onu geçtik!

Varank: kim nasıl bir sorduysa, “ben gidemem klostrofobim var!” demiş!

Bunu duyunca çok üzüldüm tabii.. İçim buruldu!

O kadar yap, et, uğraş, didin.. Kendin gideme!..


Ama sen yeter ki gitmek iste sayın bakanım!

Bu millet cehd eder, Eli değmişken üstü açık discovery yapar, seni de ferahfeza uzaya gönderir! Sonuçta proje değil mi!.. O da proje, bu da proje!

Olmadı, eski ekonomi bakanımızın ünlü veciz sözünde ifade ettiği gibi, Reyiz, Ay’a dört çarpı dört direk otoban projesi yaptırır, seni oraya mercedes makam otomobilinle vasıl eder!

Nasılsa vatandaş o projeye de inanır bu projeye de!..

— 

 

 

O yüzün malzemesi nereden?

Melih Gökçek’in yerinde kim olsa, sadece şu Ankapark yüzünden, değil sokağa çıkmak, ekmek almaya markete gidemezdi!

Ama bu arkadaş hala malum televizyonlarda iktidar savunusu yapmaya, twitter üzerinden Mansur Yavaş’a yaylım ateşe devam ediyor…

Hem de son seçimde kendisini aday yapmayan, görüşmeye bile tenezzül etmeyen bir iktidar adına!

Disneyland’ın bile aşık atamayacağını iddia ederek belediyenin parasını saçtığı 800 milyon doların üzerinde para yemiş, iflas etmiş, elektrik kurumundan bile haciz yemiş bir maktül ortalık yerde yatıyor!

Aynı zamanda bir avukat olan Mansur Yavaş’ın, elindeki evraklara bakarak “Ankara’nın müthiş soygunu” dediği ceset çürümeye başlamış!

Ama müsebbibi, malum televizyonlarda fink atıyor!

On dakikada bir tweet sallıyor!

O yüzün malzemesi nedir?
Polikarbon mudur, polietilen midir, kestamid midir, pleksi midir nedir kardeşim!

Bilelim de ona göre bir çözücü kullanalım!

 

 

“Z Kuşağı oy kullanmasın!”

Bir ‘Hakan Ural Çözümü’

Aslında, ‘Pencere’ tarafından benim vicdanıma bırakılmış bu değerli alanda, sütun santim işgal etmeye değecek, ‘bediü-l beyan’ bir kaynak değil ama 

“Yalakaysam da devletin yalakasıyım!” diyen bir anlayışın, iktidarın çaresizliği ile örtüşen bu “cin fikir” buluşunu, bu köşeyi takip eden Z kuşağı ile paylaşmayı da bir görev addediyorum!

Çünkü ola ki iktidar da ikna olur, 25 yaş altı oy kullanmayacak diye kararname çıkartmaya kalkar!

Yapılan hemen bütün anketler, “Z kuşağı” olarak tarif edilen 1990’ların sonu ile 2010’ların başı arasında doğan kuşağın, yüzde 80’inin muhalif partilere oy vereceğini gösteriyor.
Daha açık bir ifadeyle, bu kuşak ismi ile bugün itibariyle 17 – 25 yaş aralığındaki gençlerimiz tarif ediliyor!
Yani 2023 seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olan vatandaşlarımızın en genç kesimi!

Anketlerde, yüzde 80’i muhalif partilere oy vereceği belirlenince, birden bire “akıl baliğ” kabul edilmeyen gençlerimiz!

Ne diyor bu gençlere Hakan Ural üstadımız?

“Ülkede siyasetle bir alakan yok! Ülkenin geçmişini, yakın geçmişini bilmiyorsun! Bu gün bu ülkede ne olduğunu bilmiyorsun! Bu ülkenin nelerle mücadele ettiğini bilmiyorsun! İdeolojik olarak tam anlamıyla olgunlaşmış bir düşüncen ve fikrin yok ama oy atıyorsun.. Belirleyicisin! Çok üzücü bir de çok ürkütücü değil mi bu? Oy kullanmamaları lazım bence!”

Yahu arkadaş! 

Bu memlekette ortalama 23 yaşında mühendis, 25 yaşında doktor oluyorsun! Köy enstitülerinin 17 yaşında öğretmenleri köylere gönderdiği. Eğitim enstitülerinin yıllarca 18 yaşında öğretmenler mezun ettiği, senin babana, o 18 yaşındaki öğretmenlerin okumayı yazmayı öğrettiği bir ülken var.

Fatih İstanbul’u 17 yaşında fethetti demeyi biliyorsun!

17 yaşındaki genci “devleti yıkacak akla sahip!” diye idam ediyorsun!

Bu genç ‘milli astronotluk’ için başvuru yapabiliyor!

Ama oy vermeleri ürkütücü öyle mi?

Sen önce git, “yalakası” olduğunu ifade ettiğin devleti hasbelkader yöneten abilerinin, “okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor!.. Ben her zaman cahil halkın ferasetine inanıyorum!” dedikten sonra, ödül olarak YÖK’e atadığı profesörleri ile bir helalleş!

 

Cumhurbaşkanı Abdülhamid’i nereden tanıyor?

Ünsal Ünlü’nün yayın başlığında yazdığı gibi “Cumhur İttifakı ortak adayını belirledi: Abdülhamid!”

Hani Abdülhamid sağ olsa var ya, Cumhurbaşkanı’nın da banko adayı o!

Halbuki tarihçiler Abdülhamid’i farklı anlatıyor!

Prof. Hüseyin Çelik, Yavuz Oğhan’ın ‘Bi’de Bunu İzle’ programında tek tek anlatıyor:

-Osmanlı padişahları arasında en fazla toprak kaybeden padişah Abdülhamid.

1 milyon 500 bin km kareden fazla, yani iki Türkiye kadar toprağı, üstelik de savaşmadan kaybeden kişi o.

– Osmanlı’yı en fazla borçlandıran, padişahlar içerisinde en fazla ‘istikraz yapan’ yani dış ülkelerden borç para alan padişah Abdülhamid. Osmanlı padişahları 41 kere borç almış, bunun 20’si Abdülhamid döneminde…

-Vahdettin’den de önce, İngilizlere ilk sığınan padişah Abdülhamid. 1877’de İngilizlerin kendisini koruması karşılığında Kıbrıs adasını ingilizlere hediye eden ta kendisi.

Ölümü de idam edilerek değil, kalp krizi sonucu gerçekleşiyor.. İma edilenlerin aksine Balkanlar’ın kaybedilmesi sırasında sürgünde bulunduğu Selanik’ten onu oraya süren İttihatçılar tarafından “ne de olsa padişahtır, canı buralarda heder olmasın!” diye İstanbul’a getirilip Yıldız Sarayı’na yerleştirildikten çok sonra hayatını bu sarayda kaybediyor…

Kim anlatıyor bunları:

AKP’de Milletvekilliği, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan, Konu ile ilgili araştırmalar yapan, makaleler yazan Siyasi Tarihçi Prof. Dr. Hüseyin Çelik anlatıyor.  

Peki, Sayın Cumhurbaşkanımız neden, Abdülhamid’i “Tek karış toprak kaybetmeyen padişah!”, “İdam edilerek şehit edilen büyük sultan!” olarak , tanıyor, anlatıyor?”

İnanmayacaksınız ama neden biliyor musunuz?

Çünkü Abdülhamid ile ilgili bütün bilgisi TRT1’de  5. sezon, 154 bölüm yayınlanan, Osman Bodur’un “Payitaht Abdülhamid” dizisinden…

Osman Bodur öyle yazmış!
Cumhurbaşkanı da öyle biliyor, diziyi 154 bölümdür gözünü kırpmadan izleyen vatandaş da öyle biliyor!
Birine hesap soracaksanız, gidin Osman Bodur’a sorun!

Adam dizide öyle!..

 

İyi haber kötü haber

Bir iyi bir de kötü haberim var.
Önce kötüsünü söyleyeyim.

Dünyada 10 günlük buğday stoğu kalmış.

Şimdi de iyi haber. 

Hepimiz seve seve zayıflayacağız!